ilkel alet aygit resim cuneiform tabletler asur amori kassit hitit urartu lidya luvi frig babil akkad sumer logograph mektuplar elci ninsubur elci melek adapa adem enki ea

Quran'a göre dünya düzdür. Aksini söyleyen ayetleri inkâr etmiş olur. Kuran'da earth - yer - dünya ayetleri;
Meded (15:19): Uzatmak, genişletmek, germek. مَدَدْ

Sutihat (88:20): Yaymak, sermek, düzleştirmek, preslemek. سطحت

Dehaha (79:30): Germek, uzatmak. دحاها

Mehden (20:53): Uzatmak, yaymak, genişletmek. مهاد

Fereş (51:48): Sermek, düzleştirmek. فَرَشَْ

Besat (71:19): Düzleştirmek, kaplamak, yaymak, sermek. بسط

Mihâd (78:6): Düz arazi, ova, düzlük. مهاد



Kuran’daki eski kozmoloji:

O, yeri sizin için döşek ( فِرَاشاً), göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın. (Bakara 22)

O, yeri yayıp döşeyen (مَدَّ الأَرْضَ), orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır. O, geceyi gündüze bürüyor. Şüphesiz bunlarda, düşünen bir kavim için (Allah’ın varlığını gösteren) deliller vardır. (Rad 3)

Ragıb dedi ki: “Medde: çekmek, uzatmak demektir” Müfradat (2/597)
Taberi dedi ki: “Medde’l-arz: enine boyuna yaymaktır” Taberi Tefsiri (16/328)

Mukatil b. Süleyman: “Kabenin altından dünyayı yayıp döşedi” demektir. Mukatil, el-Eşbah ve’n-Nezair (281) Tefsiru Mukatil (2/165)
İbn Kesir dedi ki: “Medde’l-arz”: enine ve boyuna uzatıp genişletti demektir. İbn Kesir (4/431)

Kurtubi der ki: “Yüce Allah göklerdeki âyetleri (delilleri) beyan ettikten sonra “yeri uzatıp döşeyen… O’dur” buyruğu ile yeryüzündeki âyetleri beyan etmektedir. Yani yeri enine, boyuna yayıp döşeyen O’dur.

Bu âyet-i kerîme yeryüzünün küre gibi olduğunu iddia edenlerin kanaatleri ile yeryüzünün kapılarının yukarıdan aşağıya doğru üzerine düştüğünü iddia edenlerin kanaatlerini reddetmektedir. İbnu’r-Râvendî’nin iddiasına göre yer aşağı doğru yuvarlanır gibi olmakla birlikte; yerin altında yukarı doğru yükselen rüzgarı andıran, yukarı doğru çıkan bir cisim de vardır. O bakımdan yukarıdan aşağı düşen ile aşağıdan yukarı doğru çıkan hacim ve güç itibariyle mutedil hale gelerek birbirleriyle uyum sağlamaktadırlar.

Başkaları ise; yerin birisi yukarıdan aşağı doğru düşen, diğeri ise aşağıdan yukarı doğru çıkan iki cisimden meydana geldiğini iddia etmişlerdir. Böylelikle bu iki cisim arasında denge kurulmaktadır. İşte yeryüzünün durmasının sebebi budur. Müslümanların ve Kitap ehlinin kabul ettiği görüş, yeryüzünün durduğu, sakin olduğu ve uzanıp döşenmiş olduğudur. Yeryüzünün hareketinin adeten meydana gelen zelzeleler ile ortaya çıktığı şeklindedir” Kurtubi (9/280)

İbn Atiyye el-Endülüsi dedi ki: “Medde’l-Arz” ifadesi dünyanın küre şeklinde değil, yayılmış olmasını gerektirir. şeriatın zahiri de budur.” İbn Atiyye, el Muharraru’l-Veciz (3/298)

Yeri de yaydık (مَدَدْنَاهَا), ona sabit dağlar yerleştirdik ve orada ölçülü (bir biçimde) her şeyi bitirdik. (Hicr 19)

“Rabbim, yeryüzünü size beşik (مَهْدًا) yapan, orada size yollar açan ve size gökten yağmur indirendir.” Böylece onunla sizin için yerden türlü türlü bitkileri çift çift çıkardık. (Taha 53)

Allah, yeryüzünü sizin için bir sergi (بِسَاطًا) yapmıştır. Ki, onda geniş yollar edinip dolaşabilesiniz.(diye). (Nuh 19-20)

Kurtubi dedi ki: Allah, yeri sizin için bir sergi” gibi yayılmış halde” kılmıştır. Kurtubi (18/306)
Begavi “Sizin için yeri yayıp serdi” demektir” demiştir. Tefsiru’l-Begavi (8/231)

Besate bir şeyi yaymak ve genişletmektir. Bazen bu her iki anlamda da kullanılır. Bazen de bu anlamlardan biri kastedilerek kullanılır. Besate’s-sevb: elbiseyi sermek anlamına gelir. Bisat: sergi de bu köktendir. Her serilen şey bisat adını alır. Bu yüzden Allah: “Yeryüzünü de sizin için yayan O’dur” (Nuh 19) buyurmuştur. Bu ayette geçen bisat, geniş yer demektir.” Ragıb, Mufradat (1/135)

Yeryüzünü de yaydık (مَدَدْنَاهَا) ve orada sabit dağlar yerleştirdik. Orada her türden iç açıcı çift bitkiler bitirdik. (Kaf 7)

Yere ve onu yayıp döşeyene (طَحَاهَا) andolsun. (Şems 6)

Yeryüzüne bakmıyorlar mı, nasıl yayılmıştır! (سُطِحَتْ) (Gaşiye 20)

İşte bundan sonra arzı yayıp döşedi (دَحَاهَا). (Naziat 30)

Taberi, İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet ediyor: “Kabe, dünya yaratılmadan iki bin sene önce su üzerinde dört direk üzerine kuruldu. Sonra yeryüzü kabenin altından yayıldı” Hasen. Taberi (3/61, 24/208) Ebu’ş-şeyh el Azamet (4/1381)

Taberi, Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’dan rivayet ediyor: “Allah kabeyi yeryüzünü yaratmadan iki bin sene önce yarattı, dünyayı da oradan yaydı” Hasen. Taberi (24/208) Beyhaki Şuab (3/431) İbn
İshak es-Siyra (1/27)

Katade dedi ki: “Bundan sonra da yeryüzünü yaydı” dehâhâ; yayıp sermek demektir. Hasen. Taberi (24/210)

Suyuti, Durru’l-Mensur’da dedi ki: Abd b. Humeyd ve İbn Ebi Hatim İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet ediyorlar: “Bir adam İbn Abbas’a dedi ki: Allah’ın kitabında iki ayet bir birine muhalif” İbn Abbas radıyallahu anhuma: “Sen bunu ancak görüşünle söylüyorsun, oku bakalım” dedi. Adam: “De ki: “Arzı iki günde yaratan Allah’ı siz mi inkâr ediyor ve O’na ortaklar koşuyorsunuz?” (Fussilet 9) ayetinden “Çeşitli rızıklarını arayıp soranlar için tam dört günde takdir etmiş, sonra yaratmak için, gaz halinde bulunan gökyüzüne yönelmiştir” (Fussilet 11) ayetine kadar okudu. Sonra da “Bundan sonra da yeryüzünü yaydı” (Naziat 30) ayetini okudu. İbn Abbas radıyallahu anhuma Ģöyle cevap verdi: “Yer, gök yaratılmadan önce yaratıldı. Sonra sema yaratıldı, sonra yer, sema yaratıldıktan 9 sonra yayıldı. Dehaha sözü ancak yaymak, sermek demektir.” Durru’l-Mensur (8/412)

İbn Munzir İbrahim en-Nehai’den rivayet ediyor: “Bundan sonra da yeryüzünü yaydı”: Dünya Mekke’den yayılmıştır.” Durru’l-Mensur (8/412)

Katade dedi ki: “Bana ulaştığına göre dünya Mekke’den yayılmıştır. Sahih. Taberi (11/531) Abdurrazzak Tefsir (2/213)

Abd b. Humeyd, Ata’dan rivayet ediyor: “Bana ulaştığına göre dünya kabe’nin altından yayılıp uzatılmıştır.” Durru’l-Mensur (8/412)

Iraklı astronomi araştırmacısı Fadhel Al-Sa'd TV programı Al-Fayhaa TV'de ayetlere dayanarak dünya'nın düz olduğunu savundu.

✔ Fadhel Al-Sa'd : The Koranic verse that I have just recited "The breadth of Paradise is as the breadth of the heavens and earth" attests to the fact that the Earth is flat.
✔ Iraqi physicist Aboud Al-Taei : If the Earth is not round, what shape does it have? I have proof today, as a result of scientific development using satellite.

Müslümanlığın ön şartı olarak kuran'ın orijinal dilini öğrenmek gerektiğini zannedenlerin eleştirdiği muhammed'in düz dünyası anlam karmaşası dır. allah veya muhammed böyle bir şey demedim ben demekten bile aciz olunca tevil etmek müslüanlara kalıyor. kuran eleştirisi yapmak için öncelikle o dili öğrenmek gerek dediler. yani ne? kuran ı eleştirebilmek için öncelikle onu anlamanız lazım. bunun için de orijinalinden okumak zorundasınız. yani doğru bir çevirisi yok, demek oluyor ki ana dili türkçe olup da kuran ın orijinal dilini bilen yok. yani ne kuran ın ne dediğini gerçekten hiçbir türk bilmiyor. o halde ne dediğini bilmediği bir kitaba inanmanız sizi müslüman yapmayacağına göre hem türk hem müslüman olan kimse yok. zat ı alileri çok iyi biliyorlarsa şu kuran ı kendileri bir çevirsinler de müslümanlar neye inandıklarını öğrensinler. evet, millet hizmet bekliyor. aynı kişi, dürüstçe medde kelimesinin uzatmak anlamına geldiğini kabul ediyor. bu konuda kendisini tebrik ediyoruz. ancak bu seferde düz olarak uzatılmadığını (yamuk olarak mı uzatılmış nedir) söylüyor ve alakasız örneklere geçiyor:

meryem 75. ayette mühletini uzatmaktan bahsederken zamanın düz olarak uzatılmadığını söylüyor. zamanı uzatmak ile katı cisimleri uzatmayı bir bilinç bulanıklığı yaratmak için örnek veriyor. zaman konusunda elbette süreyi arttırmak anlamında kullanırsın. bu katı cisimleri uzatmak ile aynı şey değil. bana tuzu uzatıver gibi bir şey değil. yine aynı sure 79. ayette ise azabı uzatmak yine aynı şekilde azabın zamanını uzatmak örnek veriliyor. azabı gerdiriyor muyuz diye soruyor. bizi iyice salak sandı herhalde. katı bir cismi yani dünyayı uzatmak ile bu aynı şey midir?

lokman 27. ayette ise kendi de tongaya düşüyor ve yanlış çeviriyor. "eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona () allah'ın kelimeleri tükenmez. " burada açıkça "katılarak arttırma" anlamındaki (yemuddu-hu) ifadesini "yardım ederek allah'ın kelimelerinin sürmesine engel olmak (olmaya çalışmak)" şeklinde çeviriyor. dünya açısından bu da geçerli bir örnek değil. zira yemuddu-hu ifadesi kullanılmış olmadığı gibi dünyanın başka bir şeye ya da başka bir dünyaya katılması gibi bir durumdan bahsedilmiyor. sonra da kalkıp bunların (elbette) deri gibi gerip düz bir yüzeye sermek anlamına gelmediğini söylüyor. o örneklerde elbette o anlama gelecek. lakin bunu katı bir cisme uyguladığınızda kah gerip uzatmak, kah uzunluğunu arttırmak anlamında kullanırsınız. lakin bunu küre (geoid) gibi bir cisme uygulayamazsınız.

sonra furkan 45.e geliyor ve orada da gölgenin uzaması ile ilgili kullanılan medde kelimesini aynen o şekilde kullanıldığını kabul ettikten sonra gerdirilmekten bahsedilmediğini anlatıyor, ayetle ilgili daha pek çok çıkarım yapıyor. lakin bu geri kalan çıkarımlar çok da gerekli değil. zira gölgenin uzamasının medde kelimesiyle ifade edilmesi yeterli. illa ki bir gerdirme olması şart değil, uzunluğu artıyor işte. dünyanın uzunluğu artmış mıdır? dünyanın uzunluğu var mıdır? kürenin (geoid) uzunluğundan bahsedebilir misiniz?

dilbilgisi anlamında o kelimenin başka yerlerde mecaz olarak kullanılması da bir şeyi değiştirmez. zira o diğer örneklerin gerçekten anlamlarını araştırmıyoruz medde kelimesi için. medde kelimesinin burada uzamayı, yayılmayı ifade ettiğini anlatmak için kullanılan örneklerdir bunlar. diyelim ki gölgenin uzamasından huzur, ferahlık betimlemesi olsun. o ayette o anlatılsın. ancak buradaki dilbilgisi bize bildiğimiz mecazsız gölge uzamasında da aynı kelimenin kullanıldığını anlatıyor. bu örnekler medde kelimesinin anlamını vermek için kullanılmıştır. tartışılan esas ayette dünyanın uzatılıp yayıldığını anlatan ifadede şüphesiz ki mecaz yoktur. zira takip eden ayetlerde bu dünyanın üzerinde yaşamın da nasıl somut olarak kurgulandığı anlatılmaktadır. diğer ayetlerin kendi içlerindeki anlam analizi kafa karıştırmak , göz boyamak için konuyla ilgisi olmadığı halde verilmiştir. tartıştığımız şey o değildir zira.

Allah'ın isteklerinin ve taleplerinin bir anlamı yok. ceza almamak için hakime rüşvet vermekten başka bir şey değil kurana uymak. kuransız da, yani allahın isteleri olmadan da kötülük yapmadan yaşanabiliyor ve insanlara iyi olunabiliyor. allah kendinin bilinmesi ve kulluk edilmesi için seni dünyaya gönderdi ve nimetlerini verip yaşattı. bunun sonunda da onun rızası ve cennet var . çocukken babanın gözüne girmek için neler yapmadın veya öğretmenin gözüne girmek için. ki o sana çok sınırlı şeyler verdi. burada herşeyi sana veren senin düşünmeni hatta kendine küfür etmene bile müsade eden bir varlıktan bahsediyoruz. Allah varsa yaratılan mahluk yaratan hâlik dir varlık değil halık olmalı kuran arapçanın dil özelliklerini iyi bilen birinin okuması çözüm olur. kötü niyetli biri arapçadaki dil özelliklerini göz ardı edip farklı manalar çıkarmakta. kuranın dilbilgisi özelliklerini ve sanatlarını iyi bilen abilerimizin bize aktarması ve bizim bunları en azından yapabildiğimiz kadarını sözlükler arapça dil özelliklerini araştırdığımız birkaç eserdir. Yaratılan ile yaratan bir olur mu.

Allahın malik olduğunu bilmek ile bilmemek, bunu kabul etmek ile etmemek hiçbir fark yaratmıyor. allahın kendisinin bilinmesi ve ona kulluk edilmesini istemesi, benim için bağlayıcı değil. Tek taraflı sözleşmeler, yaptırımlar geçersizdir. baba ve öğretmen gerçek karakterlerdir. Farazi değil. Ayrıca baba ve öğretmenle olan ilişkiden edinilecek avantajlar da gerçektir, farazi veya bir masal kitabında yazan şeyler değil. herhangi bir Allahın herhangi bir fiile müsade etmesi veya düşünmeye izin vermesi gibi şeyler söz konusu değil. Çünkü düşünce ve eylemlerin aşamaları aşağı yukarı belli. Bunlara bilinmeyen bir katkı söz konusu değil. basit bir entelektüel seviye ile müslüman birisi neyin iyi neyin kötü olduğunu ayırt edemez iyi ki bir tanrı yok. Çünkü bir tanrı olsa ve senin dediğin bu zırvalar doğru olsa, o tanrının takdirini ateist topla teist değil. dindarın kendi prensipleri açısından vaaz vermesi doğru değil. iyiyi ve kötüyü ayırt etme yordamı islamda parayı ver çikolatayı al üzerine kurulu.

Ben allah olsam ve hadi diyelimki özgür iradeli karıncalar yaratsam, bakalım bana hangileri inanacak diye test yapmam. Ben hangilerinin inanacağını zaten biliyorum ama bunu kendileri seçmeli de demem. Serbest bırakırım ve birbirleri arasındaki ilişkiye bakarım. Kendi çevresine iyi davrananlar iyi ruhludur, kazık atanlar, öldürenler vs... kötüdür. hatta kendimi tamamen gizlerim ki gerçekten iyi olanlar ortaya çıksın. Ancak bu sistemde naparsan yap müslümansan sonunda cennete gidersin. İstersen çocuğuna tecavüz et müslümansan sonun cennet. Ama istersen canın pahasına atlyaıp yoldaki bebeği kurtar, dünyayı daha iyi bir yer yapmak için hayatını ada ve yeni bir ilaç bul ancak hıristiyan yada ateistsen cehenneme, çığlıklar at, yan, kavrul, şişlen.... sen bunu hakettin. Böyle bir saçmalığa daha ne kadar inanacaksınız?

PDF kitap : Dünya ve Kubbesi - Ebu Muaz Seyfullah el Çubukabadi.
Hutbetu’l Hâce
Dünyanın Yayılarak Uzatılmış oluşu.
Dünya düz yuvarlak ve Sema onun üzerinde Kubbe dir.
Gece ile Gündüz Yaratılmış varlıklardır, Dünyanın dönmesiyle oluşmazlar.
Göktekileri ve Yerdekileri Tutan Allah Azze ve Celle dir.
Göklerin Dışına Çıkılıp da Dünyanın Fotoğrafını Çektiğini Ġddia Edenler Yalancılar dır.
Dünyanın Sabit Oluşu
Ay, Güneş ve Yıldızların ışıklarının Mustakil oluşu.
Güneşin Hareketli oluşu.
Ayın Eksilmesi
Hatime.

Musa "O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız böyledir" dedi. (Şuara 28)
Doğu da, Batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. (Bakara 115)

Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar buldu. Orada bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn Ya cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik. (Kehf 86)
Güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu. (Kehf 90)

Güneş Arş’ın altında secde yapmaya gider; bu maksatla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip izin verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine: ”Geldiğin yere dön” denir. Böylece battığı yerden doğar” (Buhari, Tefsir Ya-sin 1, Bed’ul-Halk 4, Tevhid 22,23, Müslim, İman 250, (159), Tirmizi, Tefsir, Ya-sin, 4225)

Allah, gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı. Gökten de yağmur indirip orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik. (Lukman 10)

Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir. (Yasin 40)

Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneşi ve Ay’ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşte bu Allah’tır, Rabbinizdir. Mülk yalnızca O’nundur. Allah’ı bırakıp da ibadet ettikleriniz, bir çekirdek zarına bile hükmedemezler. (Fatır 13)

Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki, o mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. (Zümer 5)

Yasin 38 Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu Allah’ın takdiri düzenlemesi dir.
Enbiya 33 Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler.
Bakara 29 Yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan sonra (ثُمَّ) göğe yönelip onları yedi gök halinde düzenleyendir.
Fussilet 12 Onları iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve koruduk.




Kuran’ın ilkel evren modelini görmemek için kör olmak lazım. İman da tıpkı aşk gibi gözleri kör eden bir maraz dır. Cehennem tehdidi olmasa dünya dinsizdi. Sen tüh kaka yaparsan Allah seni cız yapar şeklinde ilkel bir ahlak anlayışına sahipler, ve zihinlerindeki bu korku saltanatı mantıklı, şüpheci ve bilimsel düşünceyi şeytan vesvesesi olarak etiketleyip bloke ediyor.

Irak televizyonunda Dünya düz mü yuvarlak mı tartışması : Muhammed'in düz dünya kuramı belki hristiyanlardan alınma çünkü Ortaçağ ve sonrasında, eğitimli kesim arasında neredeyse ortadan kalkmıştır. Fakat Hıristiyanlığın kurucularından olan pek çok kişi, düz Dünya’cıdır. Düz Dünya iddialarının darvinizm ile ilgisi yoktur. Bu iddialar, Darwin’den yüzyıllar önce ortaya çıkmış ve bilimin ilerlemesiyle hurafe düzeyine düşürülmüştür. Dinin bilime olan düşmanca tavrını göstermek için kimsenin söylence üretmeye ihtiyacı yoktur. Kilisenin günmerkezlilik fikrine olan tavrı, bu durumun bir başka iyi bilinen örneğidir.

Kuran’daki pek çok ayette geçen ifadeler, bu kitabı yazan kişinin zihninde Dünya’nın düz olduğu kabulünün yer aldığını dolaylı olarak gösterir. Hatta bazı ifadelerde bu çok daha açıktır. Kuran’da, Allah’ın “yeri bir yaygı gibi uzatıp yaydığı” ifadeleri yer alır (Hicr 19 ve Nuh 19 ayetlerinde). Bazı yeni meallerde, “yaygı yerine sergi” kelimesi kullanılmaktadır. Gökten bir “kubbe” olarak bahsedilir kuran'da bu kubbenin, insanlar geceleri yollarını bulabilsinler diye kandillerle (ay ve yıldızlarla) donatıldığı, altında kalan boşlukta kuşların uçtuğu ve yer sarsılmasın diye denge dağların dikildiği anlatılır. (Fussilet 12, Nahl 15, Hicr 19, Lokman 10, Nuh 19, Rad 2, Nebe 6-13).

Kuran’da güneşin suya battığı bir yer olduğu ve oraya yürüyerek ulaşılabileceğinden de bahsedilir: “Sonunda güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir suda batıyor gördü.” (Kehf 86). Bugün bile Dünya’nın düz olduğuna inanan insanlar vardır. Bunlardan en çarpıcı ve güncel olanı, İslam dünyasından gelmiştir. Arabistan’ın en önemli din otoritesi Şeyh Abdul Aziz Bin Baz tarafından Dünya’nın düz olduğu fetvası verilmiş ve buna inanmayanların dinsiz kabul edilerek, şeriat yasaları gereği cezalandırılması gerektiği bildirilmiştir. Bana ait olan bir şeyin hesabını kimse soramaz adilcene. Düşünce ve eylemlerin nasıl gerçekleştiği biliniyor. Herhangi bir bilinmeyen allah zeus şiva tarafından bir etki yok. Ateizm tanrıyı sorgular yoklar araştırır ve bulamaz ve Tanrıya ilişkin her türlü iddiayı çöpe atar.

Allah el malik, doğru demek ve kabul etmek ile, yanlış demek ve reddetmek arasında herhangi bir fark yok. Allah el malik doğru dediğinde daha ağır, daha büyük vs olmuyorsun. Sonu ölümden sonraya taşınmış bir masaldan vaatler veriliyor. Borç isteyen birinin ödeme gücü olmasa da ödeme garantisi verirken ki masalları gibi. Garantili vaat yok. Emre itatsizlik olması için emre girmeyi kabul etmek lazım. Ben sana gelsem, zorla boynuna tasma, ayaklarına pıranga, ellerine de kelepçe taksam, sonra da bundan sonra sen ben ne dersem onu yapacaksın desem, sen de reddettiğinde ağzına tokadı çaksam, tekmeleye tekmeleye seni dövsem doğru mu? hem adalet, hak, güzellik, yücelik gibi özellikler yüklediğin bir varlıktan bahsedeceksin, hem de böyle bir saçmalık olacak. Allah bir masal karakteri. peygamberim ben diyen sen olsan, senin ne görmüşlüğün ne duymuşluğun vardır tabi paranoyak değilsen. dindarlar onlara anlatılanları söylüyor kültüründe yetiştiği için. başka bir kültürde Tici Viracocha, başka bir kültürde Apuqun Tiqsi anlatılıyor. Gerçek allah yok. Kırmızı başlıklı kız ve kötü kalpli kurt ne kadar gerçekse, allah da o kadar gerçek.

Tanrı'ya inanıyorsanız ne olsaydı da inanmayı bırakırdınız? Ben dindarken kimse bana bu sorulari sormadi. O yuzden cevaplari merak ediyorum. Deistlere saygim var. Sorularim Deistler icin degil. Kendiniz dindar degilseniz, olan birine sorup O kisinin cevaplarini yazabilirsiniz. "Kisisel tanri"ya inananlarin neden inandigini ogrenmek istiyorum. Sorular, dinden bagimsizdir. Hangi dinden oldugunuzun bir onemi yok cunku! Sorular, "kisisel tanri" inancina yoneliktir. Milyarlarca baska inanan insan da var. çogunlugun birseyin dogru oldugunu iddia etmesi, o seyi dogru kilmaz. dunyanin yuvarlak degil, duz oldugu iddiasi. Tanri peygamberler gonderdi, nereden biliyorsun O kisilerin yalan soylemedigini. Sonucta Ron Hubbard'in Scientology'sine de inanan cok. inancim bana insanligimi, moralitimi vs veriyor. Neden Nasil. iyi bir insan olmak icin illa öbür dünyada bir karsilik mi bekliyorsun? Cennet, sonsuz hayat, sinirsiz yemek, huriler vs. Bill Gates, Angelina Jolie vs'de iyi insanlar ve atheist olduklari halde bircok dindardan daha cok yardim yapiyorlar fakirlere vs.

kişisel tanrı dinlere inananlar için tanıdık bir kavram değildir; onların çöplüğünde at koşturacaksanız aradığınız kelime kadir-i mutlak (omnipotent) tanrıdır, o da dediğiniz gibi her şeyi gözler. cevap yazmadan gelen niyet okuma ("inanmiyorsun tam anlamıyla demektir", daha adamları görmediniz bile, biri bir şey yazınca neler gelir artık bilmiyorum) ardından pek de düzgün bir tartışmanın gelmeyeceğinin habercisi. ayrıca islamın cennet tarifini yaparak bütün dinlere seslenemezsiniz. Kişiliği olan bir tanrı. Mesela panteistler evrene ve içindeki herşeye tanrı der, ama bir bilinci, kişiliği olduğunu düşünmezler. Aynısı Hinduizm deki Brahman için geçerli. Ama teistler, deistler vs. kişiliği olan bir tanrıya inanır. Bazı Deistler personal god'a inanmaz. Dini reddederler. Tanri evreni yarattı sonra da hiç karışmaz derler; The belief that God has created the universe but remains apart from it and permits his creation to administer itself through natural laws. Deism thus rejects the supernatural aspects of religion, such as belief in revelation in the Bible, and stresses the importance of ethical conduct.

✔ reddit allahsiz : ✔ reddit islam
✔ reddit dazzling light : ✔ reddit mongol kebabo
✔ reddit atheist apostate : ✔ reddit Malawian Poop

Bazı deistlerin dini islamı reddetmeleri personal god allah'a inanmadıkları anlamına gelmiyor. Deistlerin inandığı tanrı evreni yaratmayı seçmiş ve yarattığı evrene karışmamayı da seçmiştir. Seçimler yapan bir tanrı kişilik yani personality sahibidir, dolayısı ile bir personal god'dır. Panteist tanrısında böyle bir durum yok mesela, panteistler evrenin tanrı olduğuna inansa da, seçimler yaptığına veya bir kişiliği olduğuna inanmazlar. Birçok Hinduism dalı da Brahman'ı aynı şekilde görür. Türkiye'de allah akp arasındaki sempatiden tiksinenler deist oldu, olmayanlar Arabın dinine sarıldı. dinciler var ama dinsizlik artıyor. Ateist tek tük belki deistlerin sayısında artış var. Alabama'da dogmus olsan hristiyan takiliyorsun, Adana'da dogsan musluman. Sonucta anan baban ne diyorsa, dogrudur herhalde deyip sorgulamayan bireye donusuyorsun. Insanlar da makinalar gibi programlaniyor sonuc olarak. Ne demis Mark Twain birini kandırmak o kisiye kandırıldığını anlatmaktan daha kolaydır.

Dini islamda küre dünya modeli, kubbe uzayı, bilim diye adlandırdıkları şarlatanlıkları dayatıp ayetlere göre gerçek buymuş gibi inandırmak istedikleri için günümüz bilimi ile kuran gülünç bir kitap halini aldı. islam kendi uydurduğu mucize yalanlarını önce doğruluyor sonra yalanlıyor sonra tekrar doğruluyor ve yalanlıyor. bilim bize dünyanın küre olduğunu hatta bu bilgiyle kuran'ı yazan insanarın uydurması olduğunu söylüyor. The Earth is not flat search for it.

Naziat 29: O göğün gecesini karanlık yaptı, ışığını da çıkardı.
Naziat 30: Ardından yeri düzenleyip döşedi.

Fussilet 10: O, dört günde yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti.
Fussilet 11: Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne gelin dedi. İkisi de, isteyerek geldik dediler.
Fussilet 12: Onları iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve koruduk.

Bazı sitelerde bu duruma saçma cevaplar verilmiş Enbiya suresine göre hepsi bir aradaymış ancak sonradan ayrılmış. Gök ne ondan habersiz adam. Yer ne gök ne? belli değil, tanımın kendisi bozuk. Her neyse, yukarıdaki duruma göre bir çelişki var sanırsam. Bunu insan beyninin algılayabilmesi lazım artık. Allahın verdiğini sandığınız beyniniz rüyadayken bile bu çelişkiyi algılar, ancak korkuyla sindirilmiş bir beyin algılayamaz. Bu hatalara bence fussilet suresinin iniş sırasına göre 41. sure olması ve naziatın ise iniş sırasına göre 79. sure olması dolayısı ile aradan geçen yılların etkisi sebep olmuştur. müslüman için bu durumla alakalı yapılabilecek en güzel savunmayı da yapayım: Naziat 30 daki gök uzay boşluğu kastedilmiştir. Fussilet 11 ve 12 deki gök atmosfer olup, daha sonra fussilet 12 nin devamında yine uzay manasında kullanmıştır. Bu zırvalara yapılabilecek en iyi savunma bu olur bundan da öteye geçemezsiniz.

✔ Ortaçağ islam şüphecileri : Cahil insanın özünde tapınma ve ölüm korkusu vardır buna çocukluktan aşılanan dini baskı da eklenince beyazın beyaz olduğuna emin olduğu kadar inanılıyor. Bu olgudan kurtulmak gerçekleri görmek okumakla bile çoğu zaman mümkün olmuyor unutmayın ki dünya'da 17 yüzyıl boyunca 1700 yıl öküzün boynuzunda durduğuna inanıldı bunu reddenler öldürüldü Gelileo ve Giordano Bruno. Allahı görmedin, işitmedin duymadın, onu hiçbir duyu organınla duyumlamadın. Duyu organlarını geçtim teknoloji kullanarak da bir tespit yapamadın. Sana anan baban bir masal anlatmış, sen de bu masala inanmışsın Mikrobu göremiyormuşuz ile allahı örnekliyorsun. Ortaçağ argümanlarıyla allah ispatı peşinde misin? Sütte yağ ve peynir hikayesi mi? insanlar maymundan geldiyse şimdiki maymunlar insan olmuyorlar sorusu ateizmin temellerini sarsmıştı.

fusulet 11 de ve diğerlerinde bahsedilen arz cümlede geçen sümme edatı zamansal bir kavramı değil semanın yaradılışının arzın yaradılışından daha büyük bir olay olduğunu söyler ibn Aşur. yani gaz bulutu bugünki bilimsel verilerimiz bunun evrenin yaradılışındaki hidrojen gazı olduğunu doğrulamakta, evrendeki herşeyin tesadüf olduğu amaçsızlığı ve anlamsızlığı ifade eder sorunuza bu cevap yeterli olur kanaatindeyim. ısrarla sizlere sorduğum size bir alet vermiş olsam tablete benzeyen bana ilk soracağınız soru kim üretti bu aleti olur bende onun bir üreticisi yok bi fabrikaın patlamasıyla oradaki malzemelerin birleşmesi sonucu böyle bişi çıktı ayrıca bir cep telefonu bir yazar kasa birde televizyon çıktı o patlamada desem ne dersiniz sorusuna yanıt veriniz. siteye girdiğimde beri sorduğum soruların bir kısmına aldığım cevaplara karşı cevap vermişimdir insaflı bakmak gerek. sorulan soruyu yok sayıp konuyu hakarete yahut başka mecralara çekmeye gerek yok. bu sizüm lantex e dir. arkadaş her yeri patlatıp asıp kesenlerim müslümanlar olduğundan bahsetmiş ortaçağdan bahsetmiş şu anda akılla yükseldiğini sandığın avrupa medeniyetinin ellerinde afrikalıların inkaların kanı var. afrika dan avrupaya köle olarak götürülen insanların 38 milyonu yolda öldü veya öldürüldü var gerisini hesap et.

Evrenin oluşumu bilimin gerçekliğine dayanır ama bu hiçbir şekilde, Bilim Kurallarını koyan ve onları da yaratan bir Tanrı olmadığı anlamına gelmez demiş Stephen Hawking. ibn aşur o sureyi kurtarmış kendince, ibn abbas bu sureyi kurtarmış, ibn yakup şu sureyi şöyle demiş, ibn cabbar buna şöyle bir izahat getirmiş evet ben senin soruna karşı gülerim, herkes güler, yani bir patlama oldu bu bilgisayar kendi oluştu desen sana inanmam ancak buna da bir izahat getirecek bir ibn da bizden çıkar. Stephen Hawking hicbirseyin yok oldugunun kanitlanamayacagini biliyor bu yuzden oyle bir cevap vermistir. yani tanri degilde ucan spagetti canavari deseydiniz ayni sekilde cevap verirdi. sunu unutma yanlislanabilir olmayan hicbirsey bilimsel degildir. yani ben uzayin sonunda bir kedi var dersem bu yanlislanamaz olur bunu hicbirzaman bilemeyiz yani anlamsizdir. allah iddiasi gibi.

Antony Flew'un yanılmışım tanrı varmış kitabı zamanındaki bunaklığı, uzmanlar tarafından çoktan tespit edilmişti Hattâ kendi yazdığı kitapları bile anımsamıyordu. kılıç varsa ustası var, insan varsa yaratıcısı var gibi düşünceler "mandalina var o halde allah var" gibi bir başlıkta ve nicelerinde çürütüldü. hatta forum tarihinde sen belkide bu tartışmalara giren 1000. müslüman olabilirsin. Forumu biraz araştır ve bir sürü bilimsel kaynaktan bilgi birikimini artır. belgesel falan izlemek tv yi tek açma sebebin olsun. Buradakilerden bazıları sana hakaret ediyor olabilir, onları haklı çıkarmaya çalışmak ta büyük hata olacaktır ancak bu adamlar sana ve senin gibilerin içinde bulunduğunuz zihinsel kıtlıktan çıkamamanıza olan öfke ile yazıyorlar bunları.

Devekuşu zemini düzleştirir (satıh yapar) yumurtalarını gömdükten sonra. Arabi lügatlara ve tefsirlere göre bu kelime düzleştirdik anlamına gelir. Devekuşunun yumurtalarını bırakmaya hazırlamış olduğu bir yataktır. Bazı apolojetikler dehaha'nın devekuşu yumurtası anlamına gelen duhiya olduğunu iddia etti. gerçekten öyle mi? Duhiya kelime kök değil dir. Bu, dehaha ile aynı kökten olan de-ha-wa'dan türetülen bir isimdir. Dahası Duhiya devekuşu yumurtası manasına gelmez.

Lisan Arab : يُّها موضعها الذي تُفَرِّخ فالأُدْحِيُّ و الإدْحِيُّ و الأُدْحِيَّة و الإدْحِيَّة و الأُدْحُوّة مَبِيض النعام في الرمل , وزنه أُفْعُول من ذلك , لأَن النعامة تَدْحُوه برِجْلها ثم تَبِيض فيه وليس للنعام عُشٌّ . و مَدْحَى النعام : موضع بيضها , و أُدْحِيه .ِ

Çeviri: Al-udhy, El-idhy, El-udhiyya, El-idhiyya, El-udhuwwa: Devekuşunun yumurtalarını bıraktığı kumluk. Bu yüzden devekuşu ayaklarıyla arzı (toprağı, yeryüzünü) serer - yayar, sonra yumurtalarını oraya yatırır. Yumurtaya can veren rabbim mandalinayı dilimlemiş de vermiş.inkâr edersiniz bre zındıklar. mandalina ve portakalı dilimlemiş hikmetinden sual olunmaz. Allah'ın bir başka ispatı Allah yoksa kızlık zarını kim yarattı?

Deha دحو dahv sözcüğünü devekuşu yumurtası anlamı eksenindedir. Bu sözcüğün türevleri “devekuşu yumurtası”, “devekuşunun yumurtasını bıraktığı yer” gibi anlamlar taşımaktadır. Bu sözcüğün türevlerinden olan “مدحة – midhat” sözcüğü, Mekkelilerin yuvarlak taşlar ve ceviz ile oynadıkları, bu günkü golf oyununa benzer bir oyunun adıdır. Bir çukur kazılır, kazılan çukura yuvarlak taş veya ceviz düşürülmeye çalışılırdı. Yuvarlak nesneyi çukura düşüren kişi oyunun galibi, düşüremeyen de mağlûbu sayılırdı. Ebi Rafi’ rivâyetinde Peygamberimizin torunları Hasan ve Hüseyin’in de bu oyunu oynadıkları anlatılır. دحو dahv sözcüğünün türevlerinden olan مداحى medâhî sözcüğü de kursa / yufka gibi yuvarlak taşlara verilen addır (Lisanü’l-Arab , cilt 3, s. 310, 311).

Yuvarlakça yaymak, döşemek anlamındaki dahv sözcüğünün yeryüzü için kullanılması, yeryüzünün insanların ve diğer canlıların yaşamasına ve yiyeceklerini sağlamasına elverişli bir şekilde yaratılmış olduğunu ve şeklinin de tam yuvarlak değil, yuvarlakça olduğunu anlatmaktadır. Dünyamızın şeklinin “kutuplardan basık elipsoit [dönel elipsoit]” olduğunun daha yeni sayılabilecek bir tarihte keşfedildiği hatırlanacak olursa, 14 asır önceden yeryüzünün şekli için “dönel elipsoit”e en benzer yapıdaki devekuşu yumurtasını anlatan bir sözcüğün kullanılması mucizedir.görüldüğü üzre lisan ül arabiyye nin belirtilen cildi ve sayfa numraraında da görüüldüğü üzre deha-ha kelimesi devekuşu yumurtasını tasvir eden forumdur. sizin lisan ül arabiyye çakma sanırım. islam siyasi menfaatler doğrultusunda inanılan din. mekke'nin fethi ebu süfyan'ın müslüman olması örnektir buna.

Dünyanın şekli penis spermi gibidir de ona, o ayeti penis şekline sokmaya çalışır. Kuranın içeriğini tartışmanın bir anlamı yok. Sen içeriğine bulaşınca bunlar senin kusursuz bir kitabın içine girdiğini ve o kitabın içinde cımbızla fitne işlemleri yaptığını sanıyor. Boş bir şey. Sadece mantığını sorgulama daha faydalı. Allah iki lafı bir araya getiremeyen biri gibi deve kuşu yumurtasıyla dünya anlatıyor basit anlatım tarzı o zamanki insanların anlaması içinse, gizli mesaj kime? Bir de bu işin o yanı var. Müslümanlar saflık yapıp unutuyorlar ayetlerde gizli mesaj ararken ama bu ayetler birilerinin kulakları içinmiş ilk başta şimdi o birilerinin kulakları için olan bu ayetler zamanla dönüşmüş bunların beyinlerindeki gizem için olmuş. Eğer bu ayetler mekkedeki insanlara hitaben yazılmışsa günümüzdekilerin yaptığı ne? Eğer günümüze gizli mesaj yolluyorsa, o zaman mekkedekiler koyun kaval dinler gibi mi dinledi bunları? Akılları sıra kitaba üstünlük katarken aptalca ve gülünç şeyler de ortaya çıkıyor. Dünya penis spermi şeklindedir. müslüman patateste allah yazıyor der mikroskoptan bakıp kanseri nasıl önlerim demez.

dünyaya genel bir bakış atalım bizimkiler ne alemde diğerleri ne alemde böylece kimin savunduğu değerler daha iyi bir sonuca götürmüş. Önemli bilim adamlarının çok büyük kısmı ateist, daha azı hıristiyan, birazı musevi, hindu, yok denebilecek kadarı müslüman. Dünya haritasına bakınca nerelerde rezillik, sefalet istisnasız diz boyu? 1- müslüman ülkelerde 2- hindu 3- hıristiyan 4- ateist. Hangi ülkeler daha yaşanabilir? yani bir müslüman ateist bir ülkede yaşarken mi daha rahat yoksa bir ateist müslüman ülkede mi? elbette 1nc müslüman ülkelerde. Ateistler neleri tartışıyor? Müslümanlar neleri tartışıyor? müslümanlar sadece dinlerindeki muallak yerleri tartışırlar yani "şu orucu bozar mı? şu caiz mi? böyle yaparsak günah mı? şöyle yapmak ne kadar sevap? şunun cezası nedir? çarşaf mı türban mı. ateistler uzayda yaşanabilir başka gezegenler ne kadar uzağımızda? İnsanlar neden masallara inanıyor? canlıların karadan suya çıkışlarında hangi evreler vardı? Küresel ısınmada geri dönülemez noktaya girdik mi yoksa sera gazı azaltılarak bu önlenebilir mi?" gibi soruları tartışıyorlar. müslümanlar da bu konuları tartışmakta elbetteki ancak tartışabilecekleri konuları açmak için bile bize ihtiyacınız var vs. Müslümanlar derler ki bu müslümanlığı bağlamaz, müslümanlığı iyi yaşayamadığımız için geri kaldık. Bu açıklama kendini kandırmakta son noktadır, yeter ki dinlerine bir şey olmasın, kendilerini bile anında satarlar. diyorum ya müslümanlar kendilerini yakıyorlar ancak bizede sıçratıyorlar. uzak durun kardeşim gidin kendinizi nerede yakacaksanız yakın. Deve sidiği içmeyi, üfürük ve tükürük ile tedaviyi, yemeğe batan sineğin diğer kanadını da banmayı birer sünnet ve ibadet telakki eden mentaliteden başka bir şey çıkmazdı zaten

İslam düzgünmüş de, insanların bakışları yamukmuş. hangi kıtaya gidersen git aynı şeyi söylüyorlar, herkes yanlış da siz mi doğrusunuz? Mahallenin serserileri gibi müslümanlar dünyanın heryerinde. allah evrenin içindemi dışında mı ayrı bir boyuttamı nerede?? evrenin sonu yokmu nedir allah ne iş yapar mesela bir karıncaya basıp eziyoruz allah bu konu hakkında ne düşünmüş bu kadermi günahmı?? islama göre domuz lanetli hayvan peki domuzu şeytanmı yarattı?? yaşayabilmek insan olabilmek adaletli vicdanlı dürüst ahlaklı olmak bir ibadet değilmidir neden insan 5 vakit namaz kılmak zorundadır.... allah bana ne kıyak yapmışki ben ona bir ömür secde edeceğim eni konu öleceğim bir insan öleceğini bilerek nasıl mutlu olabilir bu bile allahın ne kadar acımasız olduğunu göstermiyormu?? madem öldüreceksin neden yaratıyorsun??? ne sınavı ?? allah sınavını ruhken yazılı olarak bir kaç saat içinde yapamazmıydı ben ortalama 70yıl bu dünyada sürünerekmi sınav yaşayacağım........dünyada kaç milyon kişi gerçekten inanarak namaz kılıyor?? 7 milyar kılmayan kafirmi??? allahu ekber diyerek kelle kesenler mi kafir diğerleri mi?

Fatiha suresi vahyin iniş şekliyle ilgili Kuran birinci ağızdan mı ikinci ağızdan mı bize geliyor.Burada bir yanlış anlaşılma var sanırım. Kuran bize bir melek aracılığıyla gönderiliyorsa (ki sesler duymak benim için bir akıl hastalığı olan şizofreninin bir göstergesidir. bilim adamı ve matematikçi olan J.nash bu hastalığın pençesinde yıllarca halisünasyon görerek yaşamıştır) Şimdi melek söylenenleri mi iletiyor. Melek Allah dan gelen haberleri mi aktarıyor. Bu nokta biraz karmaşık. Bismillahirrahmanirrahim. Rahman ve rahim olan Allahın Adıyla. Şimdi Allah Doğrudan birinci ağızdan bunları söylüyorsa Neden kendi adıyla başlıyor. Ey kulum Muhammet demesi gerekmez miydi. Bir haberci Cebrail Gönderiyorsa tamam Birinden bir haber getiriyor .Mesela bir kıraldan vb diyor ki filanın adıyla filanın selamıyla. bazı ayetler var kaçıncı ağızdan geldiğini nasıl anlayacağız. Devamındaki bakara suresinde ise diyor ki .Elif lam mim .Zalikel kitabu lareybe fih hüdel lil muttagın. Bu kitap kendisinde şüphe olmayan bir kitaptır. Tamam bunuda elçi okuyor. Bazı ayetler ise kul ile doğrudan Allah tarafından geçiyor. Ey Kulum Muhammet Şimdi burada söz konusu olan konu şudur. bildiğimi söylemeliyim çünkü Dürüstlük her zaman kazanır. Vahiy üç türlüdür biri peygambere Rüyalarında Gösterilen diğeri Cebrail ile gönderilen diğeri ise doğrudan Allah tarafından vahyedilen dir. Konuşmalarda ki edebi tutum bu şekilde açıklabilir ancak şunlar asla unutulmamalıdır. İnsan etden ve kemikten dir. Rüyaları beynindeki kimyasal maddeler le ilintilidir. Bu durum şunu da göstermek tedir ki soruların asıl cevapları Muhammed'in yaşantısında gizlidir.

Tevhid islam her türlü üfürük, tuhaf ibadet biçimi, her batıl inancı yasaklamıştır. Hastalıkların bilimsel yollar ile tedavi edilmesini öğütlemiştir.
NAMAZ BÖLÜMÜ Namaza Müteallik Muhtelif Hadisler müslim, Osman İbnu Ebi'l-As;

"Ey Allah'ın Resulü" dedim, "şeytan benimle namazımın ve kıraatimin arasına girip kıraatimi iltibas etmeme sebep oluyor, (ne yapayım?)" Aleyhissalatu vesselam bana şu cevabı verdi: "Bu Hınzeb denen bir şeytandır. Bunun geldiğini hissettin mi ondan Allah'a sığın. Sol tarafına üç kere tükür." (Osman İbnu Ebi'l-As) de ki: "Ben bunu yaptım, Allah Teala Hazretleri onu benden giderdi." |Müslim, Selam 68, (2203)|3106

FEZAİL BÖLÜMÜ Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Hz. Ali (ra) müslim tirmizi, Müslim ve Tirmizi'nin bir rivayetinde şöyle gelmiştir:

"Resulullah Hayber günü buyurdular ki: "Yarın sancağı öyle bir kimseye vereceğim ki, O, Allah'ı ve Resulünü sever, Allah ve Resulü de onu sever." Ravi devamla der ki: "Bu söz üzerine (beni mi seçer ümidiyle, Resulullah (sav)'a görünmek için) boyunlarını uzattılar. Ama o: "Bana Ali (ra)'yi çağırın!" buyurdular. Ali getirildi ama gözlerinden rahatsız idi. Hemen gözlerine tükürdü ve sancağı ona verdi. Allah Teala Hazretleri onun eliyle fethi müyesser kıldı." Ravi devamla der ki: Şu ayet indiği zaman "Gelin, oğullarınızı ve oğullarımızı çağıralım..." (Al-i İmran 61) Resulullah (sav) hemen Ali'yi, Fatıma'yı, Hasan ve Hüseyin'i (ra) çağırdı ve: "Allahım, bunlar benim ailemdir" buyurdu. |Müslim, Fezailu'l-Ashab 32, (2404); Tirmizi, Menakıb, (3726)|4407

TIBB VE RUKYE BÖLÜMÜ Rukye Ve Temimlerin (Muskaların) Cevazı ebu davud, Ebu'd'Derda Anlattığına göre, kendisine bir adam gelerek idrar tutukluğuna yakalandığını söyledi. O da adama: "Ben Resulullah (sav)'ın şöyle söylediğini işittim" dedi: "Sizden kim hastalanırsa şu duayı okusun: "Rabbunallahu'llezi fi's-semai tekaddese ismüke, emrüke fi's-semai ve'l-ardı, kema rahmetüke fi's'semai fec'al rahmeteke fi'l-ardı. Veğfir lena hübena ve hatayana. Enle Rabbu't-Tayyibin. Enzil rahmeten min rahmetike ve şifaen min şifaike ala haza'l-vece'i fe yebreu, (Ey huzuru semavatı dolduran Rabbim! Senin ismin mukaddestir. Senin emrin arz ve semadadır, tıpkı Rahmetin semada olduğu gibi. Arza da rahmetinden gönder ve bizim günahlarımızı ve hatalarımızı affet. Sen (kötü söz ve fiillerden kaçınan) bütün iyi kimselerin Rabbisin. Bu ağrıya, Rahmetinden bir rahmet, şifandan bir şifa indir, iyileşsin." [Ebu'd-Derda (ra), adama] bu duayı okumasını emretti. O da, okudu ve iyileşti. |Ebu Davud, Tıbb 19, (3892)|4031

TIBB VE RUKYE BÖLÜMÜ|Rukye Ve Temimlerin (Muskaların) Cevazı|müslimmuvattaebu davudtirmizi|Osman İbnu Ebi'l'As|Resulullah (sav)'a müslüman olduğum günden beri bedenimde çekmekte olduğum bir ağrımı söyledim. Bana: "Elini, vücudunda ağrıyan yerin üzerine koy ve şu duayı okur buyurdu. Dua şu idi: Üç kere: "Bismillah" tan sonra yedi kere, "Euzu bi-izzetillahi ve kudretihi min şerri ma ecidu ve uhaziru." "Bedenimde çekmekte ve çekinmekte olduğum şu hastalığın şerrinden Allah'ın izzet ve kudretine sığınıyorum" diyecektim. Bunu birçok kereler yaptım. Allah Teala hazretleri benden hastalığı giderdi. Bunu ehlime ve başkalarına söylemekten hiç geri kalmadım. |Müslim, Selam 67, (2202); Muvatta, Ayn 9, (2, 942); Ebu Davud, Tıbb 19, (3891); Tirmizi, Tıbb 29, (2081)|4032

TIBB VE RUKYE BÖLÜMÜ|Rukye Ve Temimlerin (Muskaların) Cevazı|buharimüslimebu davudtirmizi|Ebu Said|Biz [Resulullah (sav)'ın çıkardığı askeri] bir seferdeydik. Bir yerde konakladık. Yanımıza bir cariye gelip: "Obamızın efendisi Selim'i bir zehirli soktu. Onunla meşgul olacak erkekler de şu anda yoklar. Sizde rukye yapan biri var mı?" dedi. Bunun üzerine bizden rukye hususunda maharetini bilmediğimiz bir adam kalkıp onunla gitti ve adama okuyuverdi. Adam iyileşti. Kendisine otuz koyun verdiler. Bize sütünden içirdi. Ona: "Yahu sen rukye bilir miydin?" dedik. "Hayır, ben sadece Fatiha okuyarak rukye yaptım" dedi. Biz kendisine "Resulullah (sav)'a sormadan (bu verdiklerine) dokunma!" dedik. Medine'ye gelince, durumu ona söyledik. Aleyhissalatu vesselam "Fatiha'nın rukye olduğunu (tedavi maksadıyla okunacağını) sana kim söyledi? (verdikleri koyunları paylaşın, bana da bir hisse ayırın) buyurdular. |Buhari, Tıbb 39, 33, Icare 16, Fedailu'l-Kur'an 9; Müslim, Selam 66, (2201); Ebu Davud, Tıbb 19, (3900); Tirmizi, Tıbb 20, (2064,2065)|4033

TIBB VE RUKYE BÖLÜMÜ|Tedavinin Mekruhluğu|tirmiziibnu mace|Ukbe İbnu Amir|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Hastalarınızı yeyip içmeye zorlamayın. Zira Allah Teala Hazretleri onlara yedirir içirir." |Tirmizi, Tıbb 4, (2041); İbnu Mace, Tıbb 4, (3444)|3981

TIBB VE RUKYE BÖLÜMÜ|Resulullah (sav)'ın Vasfettiği İlaçlar|buharimüslimtirmizi|Ebu Sa'idi'l-Hudri|Bir adam Resulullah (sav)'a gelerek: "Kardeşim ishal oldu (ne yapayım?)" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam: "Ona bal (şerbeti) içir!" ferman buyurdu. Adam içirdi. Bilahare aynı şahıs tekrar gelip: "Ben bal (şerbeti) içirdim. Ancak, bu onun ishalini artırmadan başka bir şeye yaramadı" dedi. (Adamın bu gidip gelmeleri) üç kere tekrar etti, Sonunda Aleyhissalatu vesselam: "Allah doğru söyledi. Kardeşinin karnı yalan söyledi (hata etti)" buyurdu. Sonra bir kere daha içirdi. Bu sefer kardeşi iyileşti. |Buhari, Tıbb 4, 24; Müslim, Selam 91, (2217); Tirmizi, Tıbb 31, (2083)|3985

TIBB VE RUKYE BÖLÜMÜ|Tedavinin Cevazı|ebu davud|Ebu'd Derda|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri hastalığı da ilacı da indirmiştir. Ve her hastalığa bir ilaç varetmiştir. Öyleyse tedavi olun. Ancak haram olan şeyle tedavi olmayın." |Ebu Davud, Tıbb 11, (3874)|3978

ama sonra ...

TIBB VE RUKYE BÖLÜMÜ|Tedavinin Mekruhluğu|buharimüslim|Aişe|Resulullah (sav)'a hastalığı sırasında ağzından ilaç içirdik. Bize içirmememizi işaret etti. Ancak biz (itirazını) hastalarda ilaca karşı görülen nefret (diye) değerlendirmiş (ve içirmiştik). Kendine gelince: "Bana ilaç vermeyin demedim mi?" diye bizi payladı. Biz, davranışımızın sebebini: "(Herhalde) hastaların ilaca gösterdikleri nefret olarak değerlendirdik" diye açıkladık. (Resulullah, buna rağmen öfke izhar edip, herkesi cezalandırmak üzere): "İlaçtan içmedik kimse kalmayacak!" emretti ve: "Abbas hariç hepinizi göreceğim, zira o (bana zorla ilaç içirirken) yanınızda değildi" buyurdu. |Buhari, Tıbb 21, Meğazi 83; Müslim, Selam 83, (2213)|3982

Ankebut 41: Allahtan bazka dost edinenlerin durumu, kendine yuva yapan orumcegin durumu gibidir. Halbuki evlerin en curugu suphesiz orumcek yuvasidir.

Ayette orumcek evi derken sanirim orumcek agi ndan bahsediyor. Orumcek agi orumcegin evimidir? Yoksa av yakalama araci midir? Biliminsanlarinin yalancisiyim bir orumcek aginin teli ayni kalinliktaki celikten daha saglam imis. Allah orumcek evi veya agini curuk zayif olarak niteldndirirken neyi kistas aliyor? Bir orumcek evi ile bir insanin veya daha iri memeli hayvanlarimi karsilastitiyor acaba? Örumcek evi hangi kıstaslara göre en çürük ev? Ankebut 41'in betimi, 7nc yüzyılda arapların bir bölümü göçebe iken diğer bölümü ise kerpiç evlerde yaşamaktaydı. Kerpiç evlerin, örümceğin ağından (evinden) daha sağlam olduğunu düşünen ortadirek arapların, bu tarz tümce kurup ayet yazmaları gayet doğaldır.

islam batılı kapitalistler için bulunmaz bir nimet dir yüksek seviyede cahil islam toplumu onlar için bulunmaz bir pazar, ürettikleri mal, silahları bu cahil topluluğa fahiş fiyatlardan satıyorlar aa islamın içerdiği şiddet kendilerini de etkilemeye başlayınca muhtemelen rahatsız olmaya başladılar. Bütün çabaları bu şiddetin kendilerini etkilemesini engellemek üzere, islamın devam etmesini tabi ki isteyeceklerdir. Biz camileri kapatsak bunlar bize uydudan ezan okumaya devam ederler, her ülke kendi çıkarını düşünür hele batı gibi bu işleri bilimsel yapan taraflar daha çok düşünür. Aydınlanmış Türk toplumunu düşün, Fransız arabası yerine Türk arabası üretecek ve kullanacak, bunu Fransa niye istesin?

Adem kıssasında kabilin habili öldürdüğünde bir kuş vasıtasıyla nasıl gömmeyi öğretiyorsa (basit manada) Allah ın kendisinden habersiz insanları elçiler ve risaletleri vasıtasıyla bildirmesi ve kendinin nasıl tasvir edileceğini ve ne şekilde yaklaşılacağını bu risaletlerle elçiler vasıtasıyla söylemesinde ne gibi olumsuz bir durum var. ilk okula gittiğinden sana ders anlatan kişiye öğretmen diyeceğini sana kimin öğrettiğini düşündüğünde Allahın senden peygamber aracılığı ile isteklerinin olması tuhaf değil mi? Allah insanlardan, yukarıda belirttiğin şeyleri, ona nasıl hitap edileceğini, insanların neler yapması gerektiğini, ona tapmalarını, onu övmelerini vs vs vs istemeseydi insanlar çok mu kötü olacaktı?

Allahın bu talepleri, bu istekleri, bu emirleri insanlara artı mı katıyor? Mesela bu emirleri bilmeyen bir orman kabilesi, bu emirleri bilen bir müslüman toplumundan daha mı çok kötü? allahın bu emirlerini ve isteklerini yapmayan çinliler, japonlar, koreliler çok kötü, şeytani, karanlık insanlar mı? Bu emirlerin direktiflerin isteklerin sırrı ne? bu emirler, direktifler, istekler olmadan nasıl bir insan olurdun?