dihye kelbi cebrail olup vahiy getirmesi rahip bahira nuzul katibi varaka nevfel ayet kotaran baraddai yakub rabbula ibas mudiban galenus rum3 koken islam petra bekke mekke

✔ Vakıa 11 ve Mutaffifin 21'de الْمُقَرَّبُونَۜ(mukarrabun) ifadeleri ''yaklaştırılmış olanlar'',Ali İmran 45'deki الْمُقَرَّب۪ينَۙ (mukarrabin)ifadesi ''yakın olanlar'',Bakara 237'deki اَقْرَبُ (egrabu)ifadesi de ''daha yakın'' diye tercüme edilmiş..

Kurban kelimesinin (قربان),ibranice-aramice-süryanice ''krb'' kِökünden türetildiği;yakın olma,yaklaşma,adak sunma,hediye verme gibi anlamlara geldiği belirtilir..

Yani ''Mukarrib''(mukarrabun-mukarrabin),''akraba'' ve ''kurban'' kelimelerini ''yakınlık'' kelimesi ile bağdaştırabiliriz..

Çok eski bir arap geleneğine gِِöre,araplar çِِölde bir şeye tapınacakları zaman,dِِönecekleri yِِönü gِِöstermek adına,çِِöle bir kargı(mızrak) saplıyorlarmış..
Bugün camilerde Mekke yِِönünü gِِösteren محراب ''Mihrap''-mhrb,eski arapçada ''kargının yeri'' anlamına geliyor..
Mihrap kelimesi de,''harp''(savaşma) kelimesinden türemiştir ve bu kelime,Arap yarımadasının güneyindeki Seba devletindeki bir ibadet veya tapınakla ilişkilendirilir..

Yani imamın camide durduğu nokta olan mihrap,savaşla/mızrakla ilişkili(hoşgörü dini..!) ve bu nokta ile imam,Allah'a en yakın konumda..Ön safta durmanın da çok önemli olduğunu biliyoruz..Zaten camide olmak,başlıbaşına Allah'a yakınlaşmak demektir..

Yakınlaşmakla ilgili kelimelerimiz şunlar;Mkrb(n),Krb,Mhrb,Hrb..

Arap yarımadasının güneyinde kurulan iki tane öِnemli krallık var;Seba ve Main..Seba daha öِnemli..M.Ö.750-M.Ö.115 yılları arasında bu krallık ayakta kalmış..Teokratik bir krallık ama son zamanlarda seküler bir monarşi olarak yıkılmış..Bu krallığın başındaki rahip kralın ünvanı MUKARRİB..!
''Yakınlaştıran'' veya ''Birleştiren'' demek..!

MKRB ifadesinin sonraki Arapçada ''soylu'' anlamına gelen ''Makram'' veya ''Mukarram'' olarak kabul edildiği de belirtilir..Yani bu Seba kralları kendilerini özellikle ''Mkrb'' ve ''Mkrm'' olarak lanse etmişler ve bu ifade yakınlaştırma ile bir görülmüş..

Seba'nın ilk başkenti Sirvah şehri..Bu şehrin başlıca binası Seba'nın ilk kralı ünvanlı Kariba-İl Watar'ın Main'lilere karşı yaklaşık M.Ö.450'de kazandığı zaferi kayda geçiren bir yazıtın da bulunduğu,AY tanrısı ''Almakah'' tapınağıydı..

Yukarıda Mihrap(mhrb) kelimesinin Seba devletindeki bir tapınakla ile ilişkili olduğunu belirtmiştim..İşte o tapınak bu..

Almakah tapınağı ''Mahram Bilqis'' olarakta belirtiliyor..Buradaki Bilqis,meşhur Seba kraliçesi diye lanse edilen ama tarihi bir kişilik olmayan Belkıs gibi..Mahram kelimesi de,Seba krallarının kendini tanıtma şekli Mkrm'dır..

Bu yazdıklarımdan istediğiniz sonucu çıkarmakta özgürsünüz..Yazılanları alttaki kaynaklardan kontrol de edebilirsiniz..Ben şöyle bir sonuca varmak istiyorum;
1-Kuran'da birkaç kez MKRB(N) ifadesi geçiyor ve bu kelime yakın kelimesi ile ilişkilendiriliyor..
2-Seba kralları kendilerini MKRB olarak lanse etmişler ve bu kelime de yakın kelimesi ile ilişkilendirilmiş..
3-Seba krallığının ilk kralı Kariba,yani KRB,direk akraba kelimesini aklımıza getirmeli ve bu kralın tanrısı,AY tanrısı..
4-Ay tanrısı için hayvan kurban edildiğini biliyoruz ve kurbanın yakınlaşma ile alakasını da yukarıda belirttim..

Şimdi konu başlığına gelelim..2.yüzyılda yaşamış coğrafyacı Ptolemy(Batlamyus),bugün Mekke'nin olduğu yere yakın bir yerde ''Makoraba'' diye bir yerleşim yerini belirtir..Şu harita;
pto.jpg
Seba krallığının savaşçı bir yapısının olduğunu,fetihler yaptıklarını biliyoruz..Makoraba diye belirtilen yer de,Seba krallığına yakın bir yer..Makoraba kelimesinin aslının Makuraba olduğu ve bunun da Sebe dilinde tapınak,ibadet mahalli olduğu belirtilir..Mekke denilen yerde de bugün ünlü bir tapınak var zaten. Seba kralları, bugün Mekke denilen yeri, geçmişte fethetmişler ve oraya bir ay tapınağı kurmuşlar ve adını da ''Makoraba'' koymuşlar..Burası,ay tanrısı için kurban kesilen,ay tanrısına veya ay tanrısının yeryüzündeki kralına ''yakınlaşma'' yeri. Bütün kelimeler, bütün süreç tutarlı bence. bugün Kabe'nin olduğu yere Mescid-il HARAM deniliyor..Haram kelimesi,yukarıda belirttiğim Mahram-Makram kelimelerine benzemiyor mu?! Bir şey daha, Kuran'ın ilk ayeti alak suresinin birinci ayeti..Ayet Ikra diye başlıyor dikkat edin اِقْرَأْ بِا. ikra ifadesinden sonra b harfi geliyor ''akraba''

✔ cebrail'in dıhye SURETİ nde GELMESİ

Cebrail, Peygamber Efendimiz'in yanına birçok defa bu güzel simalı sahabenin suretinde gelirdi. Bir gün yine Mescidi Nebevi'nin avlusunda Dıhyet'ül Kelbi suretinde görülen Cebrail Peygamber Efendimiz'le görüşürken, Efendimizin çocuk yaşta olan torunları Hz Hasan ve Hz Hüseyin koşarak geliyor. Cebrail'in üzerine tırmanmaya çalışıyorlar. Hatta ellerini onun cebinden içeriye sokmaya çalışıyorlar. Efendimiz, bu büyük meleğin rahatsız olacağını düşünerek, "Ya Cebrail onlar seni Dıhye sanıyorlar. O her uzaktan gelişinde onlara hediyeler getirir." deyince Cebrail elini havaya kaldırarak cennet meyveleri koparır ve onlara ikram eder.

Meyveleri alan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin o sevinçle Mescid-i Nebevi'nin bahçesinde oynaşırlarken oradan geçmekte olan yaşlı bir kişi ihtiyacı olduğunu söyleyerek ellerindeki meyvelerden ister. Onlar tam bu meyveleri yaşlıya uzatacaklarken Cebrail yetişip engel olur. Bu durum karşısında şaşıran Peygamber Efendimiz'e Cebrail, "Ya Resulallah, o şeytandı. Ona cennet nimetleri yasaklandı" açıklamasında bulunuyor. Sonradan Müslüman olması dolayısı ile Bedir Gazâsı dışındaki Peygamber Efendimiz'inbütün gazvelerine iştirak eden dıhye, Ebû Bekir'in hilafeti zamanında Suriye seferine katıldı. Hz Ömer zamanında Yermük savaşında bulundu. Şam seferlerine katıldı. Şam'ın fethinden sonra buraya yerleşti ve Mezze'de oturdu. Muaviye zamanında, Şam'da 672'de vefat etti. Mezarı, Mezze kabristanın da bulunuyor.

dıhye kelbi, cebrail kılığına girerek ayet olacak metinleri muhammed'e getiriyordu. dıhye birçok dil bilen, birçok yer gezmiş görmüş, birçok memleketin kültürünü ve inançlarını bilen birisi. peygamberi ziyarete gelip gidiyor ve ayrıldıktan sonra peygamber bana vahiy geldi, vahyi de dıhye suretinde cebrail getirdi diyor. gelde arap müşriklerin muhammed 'e bunları başkası öğretiyor sana düşüncesine hak verme. antik mısır ve mezopotamya mitoslarını bilen dıhye kelbi den ve rahipler den öğrendikleri ile islamı derlemiş muhammed. dıhye, muhammed'in emriyle yüzünü örterdi yoksa kimse gözünü dıhye den ayırmazdı. eshâb - sahipler dıhye'yi gördükleri zaman dıhye mi yoksa cebrâil mi olduğunu anlayamazlar idi.

✔ Gizli tarikatın popüler üyesi hz muhammet. dıhye yakışıklı olduğu gerekcesiyle çarşıya çıkışlarında Muhammet tarafından yüzü gizlenmiştir. Cebrail dıhye kılığına girmeyi tercih etmiş. Cebrail yahudiler ile alakalı vahiyleri Dıhye suretinde getirmiştir. Cebrail Beni kureyze'ye savaş açılması ile alakalı vahiyi dıhye suretinde getirmiş. Cebrail Dıhye suretinde olduğu halde Beni Kureyze üzerine savaşa giden bir grup müslüman askerler tarafındanda kale yakınlarındada görülmüş. Muhammet bu görülen kişinin Dıhye olmadığını, Yahudilerin kalbine korku salmak amacıyla gönderdiği Cebrail olduğunu söylemiş.

✔ Allah her yerde ise Cebraile ne gerek vardı? Tamam diyelim ki Allah Muhamedle direkt Muhatap olmak istememiştir.. Bir nevi Cebrail Allah ile Muhammed arasında ulak olmuştur.. Allahtan aldığı vahyi Muhammed e, Muhammed den aldığı sözleri Allah a iletmiş. Allah her yerde ise Cebrail vahyi nereden almış ve nereden inmiş, işi bitince nereye çıkmıştır? Her yerde olduğu iddia edilen bir Allah söz konusuysa Cebrailin inip çıkmasının manası nedir? Cebrailin bir yerlerden indiği ve çıktığı Kuranda apaçıktır.
Şuara-193 Nezele bihir rûhul emîn(emînu). - Onu Cebraîl Rûhu’l-Emîn indirdi,
N-z-l kökünün türevi olarak nezzele, enzele formlarında kullanılan fiil, mekânsal bir ifadeyle ‘iniş, yahut aşağıya inme’yi ifade etmektedir.

Yasin-5 Tenzîlel azîzir rahîm(rahîmi). Kur’an, Azîz, Rahîm olan Allah’ın indirdiği bir kitabdır.

En'am-6 Ve kâlû lev lâ unzile aleyhi melek ve lev enzelnâ meleken - Ve: “Ona bir melek indirilseydi, olmaz mıydı?” dediler. Şâyet bir melek indirseydik,

Mearic-4 Ta'rucul melâiketu ver rûhu ileyhi fî yevmin kâne mikdaruhu hamsîne elfe seneh... - Melekler ve Ruh (Cebrail) ona süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir.
Cebrail nereden inmişti? Heryerde olduğu iddia edilen bir allah varken Cebrail neden ve ne için bir yerlere inip çıkmıştır?

✔ Muhammed e vahiy getiren dıhye kelbi muhaddis dir, muhaddis hadis bilimiyle uğraşan kimselere verilen ünvan dır. ateistler kuran'ı müslümanlar dan iyi anlıyor ve biliyor. 53 islam ülkesi nden hiçbiri covid19 aşısını bulamadı. herşey kuran'da yazıyor diyorlar. aşı kuran'da yazıyor, neresinde yazıyor hadid 22 'de yazıyor ama şifreli, decoder gerekli anlamaya, agnostik ve ateistlerin decoder zekâları var, bu sayede agnostik ve ateistler kuran'ı iyi anlıyor.

zariyat 29 : o esnada ibrahim'in karısı sare hayret ederek (hayret ilen) "ben kısır bir yaşlı kadın iken mi doğuracağım" dedi.

hud 71 : o esnada ibrahim'in karısı sare ayakta idi ve bu sözleri duyunca (sevinç ilen) güldü.

varaka bin nevfel hz hatice nin amcaoğlu - kuzeni idi ve hanif hristiyan idi varaka nevfel. tevrat ve incili incelemiş olan varaka, bu kutsal kitapların arapçaya tercümesini yapan kişi idi. hz muhammed'in, incil, tevrat, peygamberlerin menkıbeleri, esatirul evvelin, eskilerin masalları, öncekilerin satırları hakkında, bilgi edindiği kişi varaka nevfel idi. hz muhammed 'deki peygamberlik belirtilerini ilk sezen kişi hanif hristiyan varaka nevfel dir. varaka nevfel, dıhyetul kelbi, salman farisi ve rahip bahira vs idealist kişiler ile ortaklaşa ayet düzenleyerek siyasi koşullara göre muhammed'i peygamber yaptılar.

✔ übey bin halef ve hz ebu bekir, rum 3 - 4 ayetlerini resuli kibriya muhammed den işitince onları, Mekke'nin bir tarafında yüksek sesle okudu hz ebu bekir sonra sevinen müşriklere,

✔ rum 3 - 4; "Rumlar, birkaç sene sonra İranlılara muhakkak galebe çalacaklar" dedi. Müşrikler şaşırdılar. Bahsettiğimiz gibi büyük bir hezimete uğramış, âdetâ yerle bir olmuş bir imparatorluk bir daha nasıl canlanacak ve İranlılara galebe çalacaktı! Bu durumu havsalalarına sığdıramadıklarından içlerinden Übey bin Halef,

"Yalan söylüyorsun," dedi. "Haydi, aramızda bir müddet tayin et, seninle bahse girelim."

Hz. Ebu Bekir kabul etti. On deve üzerinde bahse girip üç sene müddet tayin ettiler. Hz. Ebû Bekir gelip durumu Peygamber Efendimize haber verdi. Peygamber efendimiz de :

"Âyetteki "bid"den (yani bir kaç seneden) maksat, üçten dokuza kadar olan seneler demektir. Develerin sayısını artır. Müddeti de uzat."buyurdu.

Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir çıktı. Übey'e rast geldi. Übey," Galiba pişman oldun." dedi.

Hz. Ebû Bekir,

"Hayır" dedi. "Gel seninle bahsi arttıralım. Müddeti de uzatalım. Haydi, dokuz seneye kadar yüz deve yapalım."

Übey de," Haydi yapalım." diyerek kabul etti. *

Hz. Ebû Bekir, Mekke'den ayrılacağı sıralarda, Übey bin Halef yakasına yapıştı ve

"Sen, Mekke'den ayrılırsan, bahisde kazanacağım develeri ödemeyeceğinden endişe ediyorum. Bana bir kefil göster." dedi.

Hz. Ebû Bekir de oğlu Abdurrahman'ı kefil gösterdi. Übey bin Halef de Uhud Harbine çıkmak istediği zaman Abdurrahman, gidip onun yakasına yapıştı ve

"Vallahi, bana bir kefil göstermedikçe, seni bırakmam." dedi.

Übey bin Halef de kefil gösterdikten sonra Uhud Harbi için yola çıktı. Übey bin Halef, Uhud Harbinde Resûl-i Kibriyâ Efendimizin kılıcından aldığı bir yaradan öldü.

Mağlubiyetlerinden 9 yıl sonra, Rumlar, birdenbire canlanarak hiç beklenmedik ve umulmadık bir saldırışla İranlıları dehşetli bir bozguna uğrattılar. Buna da Müslümanlar çok sevindiler, müşrikler ise son derece üzüldüler.

Hz. Ebû Bekir, 100 deveyi Übey bin Halef'in kefilinden ve mirasçılarından alıp Peygamber Efendimize getirdi. Resûl-i Kibriyâ Efendimiz,

"Onları sadaka olarak dağıt." buyurdu.

Kur'ân-ı Azimüşşânın istikbâlden haber veren ve Resûl-i Kibriyâ Efendimizin bir mu'cizesi sayılan bu haberin ortaya çıkması üzerine, Mekkeli müşriklerden bazıları Müslüman oldular.
O zaman kumarı yasaklayan ilahi emir henüz gelmemişti. Tirmizi, Sünen, XII. 67-68; Taberi, Tarih, II. 141-142; Hamdi Yazır, Hak Dini, V. 3795-3800.

Bir arkadaşıma Rum suresi üzerine tartışma yapıyorduk ve bana Rum süresinin kanıtı olarak bu olayı aktardı. Birçok İslam sitesine bakılabilir bu olay tamamen geçiyor. İlk olarak kumar ve içkinin yasaklanmasına dair ayetleri araştırdım ve bunlar Araf 33, bakara 219, Maide 90-91 . Araf 33 e dair ceviriler kuranmeali sitesinden alıntı yapiyorum

Abdullah Parlıyan Meali: De ki: Doğrusu Rabbim; yalnızca açık ya da gizli, utanç verici davranışları, günahın her çeşidini, BASKASİNİN ELİNDEKİNE HAKSİZ OLARAK GOZ DİKMEYİ, Allah'tan başkasına hakkında hiçbir delil indirmediği halde, tanrısal nitelikler yakıştırmanızı ve bilmediğiniz şeyi Allah'a karşı söylemenizi haram kılmıştır.

Ahmet Tekin Meali: “Rabbim, büyük günahları meşrû olmayan şehevî fiilleri, gayri meşrû ilişkileri, bunların açıktan yapılanını, alenîsini ve gizlisini bilerek günah işlemeyi; haklı bir sebep ortada yokken saldırmayı ve baskı yapmayı; HAK ETMEDEN BASKASİNİN ELİNDEKİNE GOZ DİKMEYİ VE ZULMU; hakkında ferman indirmediği, yetki vermediği bir şeyi, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah'a ortak koşmanızı; Allah adına bilemeyeceğiniz şeyleri söylemenizi haram kıldı, yasakladı." de.

Cemal Külünkoğlu Meali:
De ki: “Rabbim, ancak açık ya da gizli kötülükleri, günahın her çeşidini, ( BASKASİNİN ELİNDEKİNE) HAKSİZ YERE GOZ DİKMEYİ, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi Allah'a ortak koşmanızı ve bilmediğiniz şeyleri Allah'a izafe etmenizi yasaklamıştır.”

Muhammed Esed Meali
De ki: “Doğrusu, Rabbim, yalnızca, açık ya da gizli, utanç verici davranışları, günahı[n her çeşidini], [BASKASİNİN ELİNDEKİNE] HAKSİZ YERE GOZ DİKMEYİ, Allah'tan başkasına -hakkında hiçbir delil indirmediği halde- tanrısal nitelikler yakıştırmanızı ve bilmediğiniz şeyi Allah'a izafe etmenizi yasaklamıştır.”

Mustafa İslamoğlu Meali
De ki: “Benim Rabbim, yalnızca açık ya da gizli yüz kızartıcı davranışları, günahın her türünü, HAKSİZ YERE BASKASİNİN MALİNA GOZ DİKMEYİ, herhangi bir delil indirmediği hâlde Allah’tan başkasına ilâhlık yakıştırmanızı, hakkında bilginizin olmadığı şeyi Allah’a atfetmenizi yasaklamıştır.”[1180]*

Araf 33. Mekke döneminde inmiştir. Yani Rum süresinden önce inmiştir. Ebubekir bahis olayında peygamberin yanına geldiğinde peygamberin Araf 33 ayetini gösterip: ' bak bize ayet geldi orda haksız kazanç hakkında haram var. Sen bu bahisten vazgeç nitekim Allah bunun hesabını sorar. Zaten Rumlar İranlıları yeninde sen haklı cikacaksin. ' Deseydi tutarlı bir yaklaşım olurdu. Ama Araf 33 te açıkça belirtilen haksız kazancın haram kılınmasına rağmen peygamber Ebubekir in bahis oynamasını yasaklamak yerine destekliyor . 10 deveyi 100 deye yap diyor. Oran verdirtiyor. Burda Ebubekir in kumar oynamasına mi , peygamberin bu kumara dahil olması mı, kehanet diye anlatılan olayda bunların kumar oynadığının ortaya çıkması mi daha komik ben karar veremedim.

Ayrıca bu bahis olayının sonunda develer neden devlete bagislaniyor ? Kumar oynamak serbest ise Ebubekir kazandığı develere el koymak niye ? Adam develeri alsaydı ya sonuçta kazanmış. Yani kumarın doğru olmadığını bildikleri halde adamdan develeri almışlar ama dur yanlisimizi düzeltelim devlete bagislayalim demişler.

Ayrıca kumarı Maide 90 da yasaklayacak olan Allah kumarı yasaklanmadan önce kendisi de kumar oynadığının bir kanıtı. Şimdi ilk başta.Allah tüyo veriyor Rum suresini gönderiyor. Bu tüyonun üzerine Ebubekir Ümmey isimli musrikle bahis e giriyor. Sonra peygamber aracılığıyla bu bahisin oranları arttırılıyor. Sonra Allah Rum suresi de verdiği tüyo sonucu savaşta Rumlara yardım ediyor. Ve Ebubekir bahisi kazaniyor. Allah , peygamber ve Ebubekir 3 vs 1 resmen Übeyy i darmadağın ediyorlar. Zavallı Übeyy in hiç şansı kalmamış. Allah Maide 90 da kumarı yasaklamadan önce kendisi de kumar oynamış .