[b][/b]
[i][/i]
[u][/u]
[code][/code]
[quote][/quote]
[spoiler][/spoiler]
[url][/url]
[img][/img]
[video][/video]
Smileys
smile
smile2
spook
alien
zunge
rose
shy
clown
devil
death
sick
heart
idee
frage
blush
mad
sad
wink
frown
crazy
grin
hmm
laugh
mund
oh
rolling_eyes
oh2
shocked
cool
[pre][/pre]
Farben
[rot][/rot]
[blau][/blau]
[gruen][/gruen]
[orange][/orange]
[lila][/lila]
[weiss][/weiss]
[schwarz][/schwarz]
asarludu namshub
asarludu namshub
Posts: 80 | Last online: 05.15.2025
Name
asarludu namshub
Date registered
10.17.2020
Sex
not specified
    • khonsu is the ancient Egyptian god of the Moon. His name means 'traveller', and this may relate to the perceived nightly travel of the Moon across the sky.

      kraliçe ay, Iah olarak adlandırıldı. ay bağlantılı diğer tanrılar olan thoth ve khonsu dan daha az öne çıkmış. aralarındaki işlevsel bağlantının bir sonucu olarak, bu tanrılardan biriyle özdeşleştirilebilirdi. Iah bazen Khonsu'nun yetişkin bir formu olarak kabul edildi ve giderek daha fazla onun tarafından benimsendi. Muska ile de temsil edilirdi, diğer temsillerde, Khonsu'ya benzer şekilde, kafasında ay sembolleri ve dar giysilerle görünürdü.

      zaman geçtikçe Iah, "yeni ayın tanrısı" anlamına gelen Iah-Djehuty oldu.[3] Bu rolde, bilgi, yazı ve hesaplama tanrısı olan Thoth'un (Djehuty olarak da bilinir) ay yönünü üstlendi. Iah ayrıca ölülerin tanrısı Osiris ile asimile edilmişti; çünkü belki de aylık döngüsünde Ay kendini yeniliyor gibi görünüyordu.

      astronomical associations named Khenzu is known from the Pyramid Texts (c. 2350 BCE) and is possibly the same as Khonsu.

      mısır mitolojisi tanrılar dan tıbba yansıyanlar. thoth, ibiş başlı ay tanrısı, aynı zamanda bilgeliğin, sanatın, konuşmanın koruyucusu; hiyeroglif ve bilim tanrısı. ay tanrı khonsu nun anlamı gezgin dir. ayın Gökyüzünde Geceleyin yaptığı Yolculuğu ile ilgilidir. thoth ile birlikte zamanın geçişine işaret eder. khonsu, tüm canlılardaki Yeni Yaşamın Yaratılmasında etkiliydi. Thebes Kentinde annesi tanrıça mut ve babası amun/amon ile birlikte üçlü bir olgular niteliği/tanrı sistemini oluşturur. khonsu tanrıların en eskisi olarak bilinir. karnak tapınağı khonsu 'ya adanmış. başında ay top dairesi olan bir şahin figürü ile temsil edilmiş.

      tanrıça wadjet, nun 'un sularında kaybolduklarında tefnut ve şhu 'yu bulması için ona gözü olarak gönderilen atum 'un (veya daha sonra ra 'nın) kızı idi. döndüklerinde o kadar mutlu olmuş ki ağlamış ve gözyaşlarından ilk insanı yaratmış.

    • sefo x Simge Sağın, Görmem Böylesini

      aziza qobilova & Hayit Murat - Mash up

      __olyhka__ angelabensy mokhtar bassah

      grup dinmeyen : dam üstüne çul serer

      turan engin : dam üstüne çul serer onun bir sevdiği var

      gülseven medar lori lori - nenni nenni.

      Sibel @ GulSibos

      yanar ali cabbar.

    • Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan "israil Türkiye'den korkuyor çünkü işin başında imam hatipli milliler var diye korkuyor" dedi.

      erdoğan israil ticaret iş ilişkisi, Burak Erdoğan'ın gemisi israil ile ticaret yapıyor.
      Burak Erdoğan İsrail’le ticaret yapıyor.

      israil'le kavga bahane ticaret şahane
      Burak Erdoğan, Başbakan Erdoğan’ın oğlu israil ile ticaret yapıyor

      24 MAYIS 1993, Elazığ-Bingöl Karayolu Bilaloğlu Mevkii, 33 vatan evladının şehit olduğu 24 yıl önceki katliamdan sağ kurtulan üç asker, yaşadıklarını anlattı.

      imzacılar: vusal khalilov, leyla jafarova, karl lebt, bahruz samadov, giyas ıbrahim, samira alakbarli, toghrul abbasov, javid agha, leyla hasanova

      600 milletvekili hakları

      62 sene çalıştık dan sonra emekli olabilecek işçi ve memur, 5 sene milletvekili olan sanal insanların ömür boyu x10 kat maaş almasına izin vermesine başka ne denir?

    • sümerlerde tapınak gorevlisi olan rahibeler 'nin-dingir' (tanrının kadını), Asur-Babil'de ise 'kadiştu, iştartu ve harimtu' adlarıyla bilinirdi. harimtu arapça'ya harem, haram olarak geçmiş. harimtu rahibeler aynı zamanda tapınak fahişesi idiler.

      Babil’deki tapınak fâhişelerinin hiyerarşisi hakkında, eldeki kayıtlar sâyesinde bilgi edinebiliyoruz. Entu ve kaditu en yüksek râhibelerdi. Onları tâkiben kadiştu’lar ve kendilerini İştar’a adayan iştaritu’lar geliyordu. Bunların dışında yarı dünyevî fâhişeler olarak adlandırılan ve olasılıkla hem sokakta hem tapınakta çalışan ve Sümerler’deki kar-kid’e karşılık gelen harimtu’lar bulunmaktaydı. Tüm fâhişeler kendilerine verilen değerli mallarla tapınak sunularına katkıda bulunuyorlardı.

      tanrıça ninkasi, Sümer'de birayı bulan tanrıça. babası enki, annesi ninti. sümerlerde ninkasi 'ye yazılmış, biranın yapılışını anlatan ninkasi yazıtı bulunmakta dır.

      ninkasi goddess of alcohol

      Bira, dini sunu ve libasyon malzemesi dir. Bira, iran godin tepe 'de sümer yerleşimi MÖ 3500-3100 yıllarında kadınlar tarafından başlatıldı ve yetiştirildi.

    • 36:14 quran ayetlerine göre yeryüzü/arz altında yani yerin altında ölülerin yaşadığı yöraltı diyarı irkalla/erşetu/duat var. kehf 86'da batan güneşin erşetu'ya gitmesi, gece olmasının açıklamasıdır arz/yör'de. dünya yeryüzü أرض arz, serili halı-kilim gibi düz'dür düzlük'dür, dağlar hariç, çünkü dağlar, arap çadırını çöl rüzgarında sabit tutan çiviler dir, revasi رسو denilen dağlar, ayetlerde çivi-kazık anlamında dır. dünya düz çadır tablası-zemini gibi, revasi çivileri ise, çadır tablasını-zeminini sabitleyici aparatlar dır ayetlere göre. dağlar kazık-çivi olarak işgörür, tepsi-tabla gibi düzlük yeryüzü(arz)nü, sabit tutar revasi رسو dağlar, çünkü dağlar ağır'dır ayetlere göre : revasiye رَوَاسِيَ ağır dağlar, gemiyi park halinde sabitleyen admiralti çıpa demiri gibi sabitleyici ağırlık çıpa görevi görür ravasiye dağlar. lokman 10, nahl 15, enbiya 31, nebe 7, mürselat 27, yeryüzünü sabitleyen رسو ağırlık çıpası dağlar sayesinde çalkalanmaz/sarsılmaz düz dünya yeryüzü/arz.

      antik uygarlıkların güneş sembolleri

      bakara 187'de fecir ile güneş, erşetu dan gelerek, tekrar arz/yör'e çıkar-tırmanır ve sabah olur. yasin 38'de güneşin menzili, yöraltı erşetu'da güneşin, sabaha dek ilerleyen rotası dır. kehf 86 ila bakara 187 arasındaki güneşin yöraltı'nda/erşetu'da güzergahı dır yasin 38.ayette güneşin seyahati. akadların erşetu/yöraltı ölüler diyarı kuramı, kehf 86, yasin 38, bakara 187 ayetlerine işlenmiş.

      kehf 86 : güneş, gevşek toprak'a batıp/dalıp yeraltı dünyasına geçiyor. ğaynin hamietin عَيْنٍ حَمِئَةٍ dalçık geçiti, yeryüzü nden yeraltına geçer iken güneş, bu gevşek/balçık toprağı geçit olarak kullanıyor.

      yasin 38 : güneş koşar, kendi sıtabil durak'ına. yerin altında ilerleyen güneş, yerin üstüne çıkacağı karargah/müstekar/durak 'a giderek, burada tekrar yerüstüne çıkar, böylece güneş doğar arz'da/yeryüzünde.

      bakara 187 : oruç gecesi yemek yeyin, sevişin, fecir'in/şafak'ın beyaz aydınlık'ı, gece karanlık'ı ndan belirinceye dek. güneş, yerin altından yerin üstüne çıkarken ki cırtlak aydınlık, fecir فجر fecir/şafak /gündoğumu. kehf 86'da yerin altına batıp yol giden güneş, erşetu/yeraltı nda yolun sonuna varıyor ve buradan tekrar yeryüzüne çıkınca gün başlıyor, oruç başlıyor, yemek yemeyin, sevişmeyin yasakları başlıyor, taaki tekrar güneş, yeryüzünde yol giderek, dalçık geçitinde yerin altına geçinceye dek, böylece karanlık/gece oluyor yeryüzünde.

      yani güneş, hem erşetu/yeraltında ilerliyor gece boyunca, güneş, hem arz/yerüstünde ilerliyor gündüz boyunca. ortadoğu 'nun 4 bölgesinde yeraltı dünyası mitosu, farklı adlar ile törelenmiş.

      1, duat / yerinaltı : mısır mitosunda ra/güneş, kayık ile duat/yerinaltı'na gidince, gece olur yeryüzünde, ra'nın duat'da takip ettiği yol vardır tıpkı kehf 86, yasin 38, bakara 187 'de yazılan gibi. tek fark, mısırda ra/güneş, balçık/gevşek/hamietin toprak geçitinden geçerek yerinaltı duat'a gitmiyor, geçit olarak nil nehri suyunu kullanarak duat'a gidiyor ra/güneş. böylece geceyi tanımlamışlar, arz'da, yeryüzünde.

      2, erşetu / yeraltı, akad mitosunda ölüler diyarı ve yeryüzü gece iken güneşin bulunduğu mekan, ölü/cin/zebani meskeni.

      3, irkalla / yerinaltı, sümer mitosunda ölüler diyarı ve yeryüzü gece iken güneşin gittiği mekan, ölü/gallu/cin meskeni.

      4, hades / yerinaltı, yunan mitosunda ölüler diyarı ve yeryüzü gece iken güneşin bulunduğu mekan, ölü/ruh/cin meskeni.

      her sabah yeraltından çıkıp gün doğumuna sebep olan güneş (ra/hades/şamaş/utu), tüm dünyada aynı dakikada gündüz aydınlığı yaptığı zannedildiği için, güneşin farklı dakikalarda battığı ve doğduğu yoktur kutsal kitaplarda.
      90.kuzey boylamında 186 gün güneş (şamaş/şems) hiç batmaz ama bu bilgi ortadoğuda bilinmediği için kutsal kitaplara aktarılmamış.

      80.kuzey boylamında 134 gün güneş hiç batmaz. 70.kuzey boylamında 65 gün güneş hiç batmaz.
      60.kuzey boylamında 22 gün güneş hiç batmaz, ama bu genel bilgi ayetlerde yazmaz çünkü mitoslarda yazılmamış idi. demek ki ayetlerin öncesindeki mitosları yorumlayarak, ekipleri ile beraber ezra tevratı, petrus incili, muhammed quranı oluşturmuşlar, ve tanrıları nın ismini/yetkisini kendilerine, siyasi amaçlarına kılıf/kukla etmişler.

    • musa'nın koyunlara yaprak silkelediği sopası-asası, büyük apep yılanı olup büyücülerin, ulemanın, partili vekillerin, akademik danışmanların wadjet yılanlarını yuttu, tedavül den kaldırdı.

      apep, musa 'nın yılanı idi. wadjed, firavun 'un yılanı idi.
      nil'de yaşayan apep, saray'da yaşayan wadjed 'i yutar-yuttu, تَلْقَفْ telkaf / taha 20.

      şuara 32 : musa, sopasını attı, sopa apaçık görünen ejderha ثعب süğbanun ثُعْبَانٌ oldu. mushussu, ejderha, yılan, 3 farklı ad, tek metafor.

      taha 20 : hiye hayyetun tes'aa : o yılan سعي tesğa koşuyor, حَيَّةٌ تَسْعَى koşan diri-yılan tesğa hayyetun. (beydavi, II, 406-407: musa’nın nefsi mutmain oldu. hatta elini yılanın ağzına soktu, çatallı dilinden tuttu.)

      taha 69 لقف telkaf تَلْقَفْ ma sanau - yutar şeyleri مَا صَنَعُوا onların yaptıkları صنع sanağuu.

      taha 30, harun kardeş-im, ahı-y. taha 32, görevime orta- eşrikhu fi emri.

      meneftah, hozarsif musa

      deniz yarmak, bugün bildiğimiz anlamda deniz ve ikiye yarmak ile benzerliği yok, esatir evvelin öykülerinde abartı ve benzetim var idi. antik uygarlıklar, kendilerine köken tarih oluşturmak ve dünya yaşamını tanımlamak için kurgusal mitos öyküler yazmışlar. bilimsel yordam ile ispatlama yapılamadığı için bunlara inanmak, tek çareleri idi antik dönemde insanların. nasıl ki ay yarılması öyküsünde, yarılan ay, gökyüzünde görülen hacmi / yarıçapı değişmeden gelip mekke dağına oturma tuhaflığı gibi.

      çünkü, ay yarıçapı, dünya nın %27 'si, yani dünyanın 4 de 1 i kadar bir cüsse, dağ a iniyor ve bu olaya mekke 'de 3 kişi tanıt oluyor sadece, olacak iş mi? ay yarılması gerçek olsa idi, istanbul da bile tüm gökyüzünü kaplaması gerekir idi ve 3 kişi den epey fazla göreni olur idi. 384bin km. uzak dan gelen ayın, dünya ya yaklaştıkça gerçek büyüklüğünü görmemiz gerektiğini,antik insanlar bilememiş.

    • quran'ın terminolojik kaynakları, süryanice üzerinden rumca : beled, burc, cins, dirhem, dinar, feradis/firdevs, incil, kırtas, zevc, sicil, qıntar.

      aslında ateizm yoktur, kendisinin ateist olduğunu iddia eden insanlar vardır.

      şura 33 ayetinde muhammed göstertili allah, rüzgarı kesersem gemiler yüzemezler, hareketsiz kalırlar (ravakide رَوَاكِدَ hareketsiz) demiş. muhammed, yaşadığı dönemdeki yelkenli gemilerin rüzgar ile ilerleyebilmelerine bakıp gemilerin hep rüzgarın itmesiyle yol alıp ilerleyeceklerini sanmış. muhammed, gelecek tarihte motorlu gemilerin, rüzgara ihtiyaç duymaksız ilerleyebileceğini bilmiyor idi. sıvı yakıtlı motor teknolojisinden haberdar olmayan muhammed'in gerçek tanrı ile iletişiminin olmadığını ispatlar bu. istikbalde gemi motorlarının icat edilmesi ile denizlerde rüzgara ihtiyaç olmaksızın, gemilerin rüzgar ile değil, motor teknolojisi ile ilerleyebileceğini kolpa allah bilse idi, rüzgar olmaksızın gemilerin deniz ortasında durakalacakları nın yanlış bilgisini muhammed'e bildirmez idi, geçerli doğruyu bildirebilir idi.

      islam tanrısı allah'a lokman 34.atette; yağmurun ne zaman yağacağını, ana rahmindeki çocuğun mahiyetini, bebeğin cinsiyetini, yalnızca allah bilir dedirtmişler ama bugün haftalık meteoroloji raporları ile insanlar yağmurun ne zaman yağacağını bilebiliyor, ve bebeğin cinsiyeti 17.haftada belli oluyor yani allah'a yalnızca ben bilirim dedirtmişler ama insanlar ultrason sayesinde bebek cinsiyetini de bilebiliyorlar bugün, yağmurun ne zaman yağacağını da. muhammed'in yaşadığı 7.yüzyılda ultrason yoktu, meteoroloji uyduları yoktu, bu fırsat ile muhammed meydanlarda geniş geniş sallamış.

      enfal 43, 44, 65 ve 66. ayetlerde allah yalan söylemiş, muhammed in mücahidleri savaşta daha çok insan öldürmesine teşvik amacı ile allah a yalan söyleten muhammed in kendisi idi. tüm olası tanrılara/dinlere niçin inanmadığını kendin düşün, sonra benim, senin dinine niçin inanmadığımı anlarsın böylelikle.

    • arap kabile siyasetini birleştirmek için hilful fudul - akparti ülkü/vizyon birliği bakiyesi tarafından kuruldu islam, tanrı ile ilgisi yok, islam arabın siyaset dini dir. dıhye kelbi 'nin cebrail kılığında ayet getirmesini gizlemek için dıhye 'nin yüzüne peçe taktırmış muhammed buluşmalarına geliş gidişlerde. azrail tarafından gasp edilmiş toprak ile yaratılmış adem'in nesli ne kadar kâmil insan olabilir? gehinnom'u cehennem'e dönüştüren melik yoşiyahu kadar akıllı siyasetçilerimiz olsa kurtuluruz biz de bağnaz din mitosları ndan.

      vahiy ile allah'ın kuran'ı yazdırması gerçek değil, kuran ayetlerini insanlar siyasi amaç gözeterek yazdılar. islam, ortadoğu elit arapların, pers ve roma hakimiyetleri nden kurtulmak için oluşturdukları siyaset dini dir. mezopotamya ve antik mısır mitosları ndan derledikleri bilgileri ayet olarak hazırlamışlar ve ayetlerin allah dan geldiğini iddia etmişler ama ayetler insan ağzı söylemi ve insan eli yazması dır. insanın ağız söylemi ayetler tanrı söylemi olsaydı evrende kalıtı olurdu elbette. ilk zamanlar hz muhammed, varaka nevfel, hz hatice, rahip bahira, dihye kelbi vs hilful fudul ekibinin amacı ibrani töresine bağlı siyasi bağımsızlık idi.

      enki nin kızkardeşi ile evlenmesi, ishak ın kızkardeşi ile evlenmesi, ibrahim in kızkardeşi ile evlenmesi, aslında birer doğa olayı nın insan rol modeli, anlatım biçiminde aktarılmış metinlere.

      muhammed, yaşadığı dönemdeki yelkenli gemilerin rüzgarla ilerleyebilmelerine bakarak, gemilerin hep rüzgarın itmesiyle yol alıp ilerleyeceklerini sanmıştır. muhammet, gelecekte motorlu gemilerin, rüzgara ihtiyaç duymaksızın ilerleyebileceği motor teknolojisinden haberdar değilmiş. bu da muhammet'in tanrı ile iletişiminin olmadığını gösterir. istikbalde gemi motorlarının icat edilmesiyle beraber, tüm denizlerde rüzgara ihtiyaç olmaksızın gemilerin, rüzgar ile değil, motor teknolojisi ile ilerleyebileceğini allah bilseydi, rüzgar olmaksızın gemilerin deniz ortasında durakalacaklarını ayet olarak muhammed 'e yazdırmaz idi.

      şura 32-33, denizde dağlar gibi yüzen gemiler allahın ayetlerinden dir. dilerse allah rüzgarı durdurur öylece gemiler, rüzgarsız denizin üstünde durakalırlar ve ilerleyemezler.

    • Hinnom Valley and the Ritual of Molech.

      @ god moloch sacrificial. kenanlılar kurbanı "molek'e ateşten geçmesine izin vermeyeceksin" (Levililer 18:21). "Ateşten geçmek", insanların putperest tanrı Molech'i yatıştırmaya ve kendi çocuklarını ateşe kurban ederek onun çıkarlarını sağlamaya çalıştıkları kurban uygulaması idi.

      goddess in her Atar-gatis guise has legs as well as a long fish tail.

      kabe'nin önceden hristiyan kilisesi olduğunun kalıntılarından 3 sütun; 1 Baba (father), 2 Oğul (godtheson), 3 Kutsal Ruh (holyspirit)'u yansıtır. Kabe'nin mimari yapısındaki Hicr-i İsmail yani hatem duvarı, kilise tarzı apsistir ve yönü doğruca Kudüs'e bakar.

      kudus bolgesinde kenanlilar, amoriler dininde kurbanlar, tapinaklarin apsis sunaklarinda kesilir, tapinak a bagislanir idi. gunumuzdeki gibi ev bahcesinde kurbanlik koyun kesip, eti ile balkonda mangal yapilmaz idi. ortadoguda kurban ve tapinak, ayrilamaz tekillik de ibadet butunu idi. bu din toresi, islam a gecerek, hac vacibi kurbani, kabe bolgesinde kesmek sarti olusrmus. baska yerde hac kurbani keserseniz hac kurbani vacibi uygulanmamis demek dir.

      ali imran 37'de, mihrab 'a konulan / tanriya sunulan kurban etleri nin meryam e rizik oldugu anlatilir. cunku kurbanlar yalnizca tapinaklarda kesilir ve etleri tapinak calisanlari olan natitum, entum, siganu, harimtu, kuatitum/meryem rutbelerindeki tapinak rahibeleri ve rahiblerine hediye edilir idi. zaten vacib hac kurbanlarina هدي hedyi deniliyor ayetlerde, bakin bakara 196. shamhat isimli tapinak fahisesi (fahise tanimi yanlis aslinda), enkidu ile iliskiye giren شمحات samhat, enkidu nun uygarlik ile tanismasini saglatan natitu idi.

      @ tapinaklarda apsisler, kurbanin kesildigi tanri'ya sunak bolgesi oldugu icin kabe apsisi : kabe hatim duvari, olasilikla kurban kesilen sunak bolgesi idi, kilise doneminde. kabe nin hatim/apsis duvari, kabe nin asli 4 duvarindan biraz daha kalin dir, cunku kabe den sonra yapilmis dir. apsis/hatim duvari olmaksiz, kabe ilk yapildiginda, mecusi sabiilerin nur evi olmasi amaci ile, duvar dan duvara gerilen zincirde, kandil icerisinde ates yakilmis idi ama sonra hristiyan araplar cogalinca, kabe'yi kilise'ye cevirmisler. sonradan yapilan ve yonu kudus 'e bakan hatim/apsis duvari bunu ispatliyor.

    • gavur icadı paratoneri cami minaresine takan müftülük, allah'a inanıyor olabilir ama allah'a güvenmiyor. allah'a güvenen bir mümin "allah yıldırımlar gönderir ve onu dilediğine isabet ettirir, rad 13" ayetine muhâlefet etmemeli. edenin inancı çürüktür. yıldırım caydırıcı paratonerin mucidi benjamin franklin'e güvenerek yıldırımsavar takılı bir cami içerisinde güvenle ibadet eden bir mümin, o an sahibi olduğu güveni allah'a borçlu değil, kendisini allah'ın gazabı yıldırımdan koruduğu için benjamin franklin'e borçlu. allah'ın evi camileri, allah dan korusun diye paratoner takalmış camilerde kılınan namazlar, sahih صَحِيحٌ ve câiz جائز değil dir. aksini iddia eden kişi, "330 bin liralık araç lüks mü" ifadesiyle, soruya soru ile yanıt veren hileci tayyip gibi simsar bir insan dır. allah'ın dilemesini engelleyen mümin olamaz, sökün paratonerleri camiler den.



      quran'da Allah dilediğimi çarparım diyor, müslümanlar ise allahı engellemeye çalışarak dileğine isyan ediyorlar. Allah'ın iradesine boyun eğmemiş oluyorlar, boyun eğselerdi Camilere paratoner takmazlardı. Paratoner takılı camilerin cemaatinde allah'a ciddi bir güvensizlik var. "Haketmiş olabilirim ama bunu engelleyebilirim" veya "Hakettim ama allah'ın beni çarpmasını engelleme olanağım var ve kullanıyorum" eylemine gidiyor bu tür cemaati müslümanlar. Birkaç yıl önce fakir ve ailesinin bütün geçimini yüklenmiş bir çocuk koyunlarını güderken yıldırım çarpması sonucu ölmüştü. Quran'a göre düşünür ve sorgularsak çocuk bunu hak edecek ne yapmış olabilirdi ? Birileri bu soruya cevap vermek isteyecek ve Musa ile Hızır kıssasında Hızırın ailesini saptıracagından korktuk diye öldürdüğü çocuktan bahsedecekler. Said Nursinin daha farklı bir cevabı var ona göre insanlar ilerde işleyecekleri günahların cezasını henüz o günahı işlemeden çekebilirler. Yani farzedelim 10 yıl sonra cinayet işleyecekse birisi, 10 yıl önce bu günahının cezasını çekebilir oluyor bu mantık içerisinde.

    • allah mı, lah mı? al lah = the lah. al lah, al lat, al uzza.
      bi ismi al lah = ile adı al lah. bi ismi allah = ile adı allah.
      beyt ul Lah = Lah ın evi. Abd ul Lah = Lah ın kulu.
      feyz ul Lah = Lah ın bereketi. Seyf ul Lah = Lah ın kılıcı.

      Ha Mim. Mevlana nın "ince şeyler"i göremeyenler hakkındaki değerlendirmesi: "ahmaklar, GÖRÜNÜŞE SARILDIKLARINDAN, O İNCE ŞEYLER onlardan adamakıllı gizli kalmıştır. Hasılı [sözün kısası] maksada erişememişler, perde altında kalmışlar, [anlamadıkları şeyleri savunmak amacıyla yaptıkları] itirazları yüzünden de O İNCE ŞEY fevt [yok] olup gitmiştir."

      mesnevi cilt 5: (1265.) Birisi, müftüden gizlice sordu: Bir adam namazda feryat ederek ağlarsa, Acaba namazı bozulur mu, bozulmaz mı, namazda ağlamak caiz midir?

      Müftü dedi ki: Gözyaşı denilen o yaş niçin aktı? O, ne gördü, neden ağladı? Önce buna dikkat etmek gerek. Acaba gizlice ne gördü de o gözyaşı çeşmesi aktı? Eğer yalvarıp yakaran kişi, o alemi gördüyse ağlayışı ile namazı daha makbul bir hale gelir. (1270.) Yok, o ağlayış, o yaş, beden zahmetindense ip de kırıldı iğne de.

      Bir mürit, şeyhin huzuruna geldi. Pir, ihtiyar demek olan bu şeyh sözüyle yaşça ihtiyar olan değil, akıl ve marifet bakımından tecrübe sahibi bulunanı kasdediyorum. İsa aleyhisselam da beşikte çocuktur, Yahya aleyhisselam da çocuk mektebine gider ama ikisi de pirdir, peygamberdir.

      Mürit, şeyhini ağlar buldu. Onu görüp ona uydu, o da ağlamaya koyuldu. İş bitip dışarı çıkınca şeyhin halini daha iyi bilen başka bir mürit, gayrete gelip hemen arkasından koştu, ona yetişti. Dedi ki: Kardeş, bak, sana söyliyim: Tanrı hakkı için şeyh ağlıyordu, ben de ağladım diye aklına bir şey getirme ve böyle bir söz söyleme. Otuz yıl riyasız riyazat çekmek, tehlikeleri atlatmak, ejderhalarla dolu denizleri, aslan ve kaplanlarla dolu yüce dağları aşmak gerektir ki şeyhin ağlayışına sahip olasın; yahut da bütün bunlarla beraber yine o ağlayışa sahip olmazsın, bu da var. O makama erişebilirsen “Yeryüzü bana gösterildi” diye çok şükür etmen gerek.

      mürit pirinin huzuruna vardı. Pir, hay hayla ağlıyordu. Mürit şeyhi ağlıyor görünce o da ağlamaya koyuldu, gözünden yaşlar akmaya başladı. Kulağı duyan bir dost bir dosta latife etti mi bir kere güler, sağır iki kere. Birinci gülüşü halkı güler görerek taklitle gülmektir. (1275.) Onlar gibi o da güler, güler ama öbür gülenlerin halinden haberi yoktur. Neden güldünüz diye sorar, anlayınca ikinci defa gülmeye başlar.

      Mukallit [taklit eden] de kendisindeki neşeyle aynen sağıra benzer. Şeyhin ışığı vurur, meşrebi akseder [davranış biçimi yansır], müritlere bir neşe feyzidir gelir. Fakat bu feyiz müritlerden değildir, şeyhtendir. Bu hal, suda duran sepete, cama vuran ışığa benzer. Bu hali, kendilerinden bilirlerse noksanlıktır. (1280.) Irmaktan çıkarıldı mı o inatçı [sepet], ondaki suyun, dereden olduğunu anlar bilir. Cam da, ay batınca o ışığın, aydın aydan olduğunu anlar.

      “Kalk” emri, gözünü açtı mı seher gibi ikinci defa güler. Bu sefer o taklit alemindeki gülüşüne [başkası gülüyor diye konuyu anlamadan gülüşüne] güleceği gelir, tatlı tatlı güler. Der ki: Bunca uzun ve uzak yollardan geldim. Hakikat, hep bu hakikatmış, sırlar; hep bu sırlar. (1285.) Ben o vadide kendimden uzak olarak neşeleniyor, körlüğümden, hamlığımdan, ne hayaller kuruyordum, halbuki ne umuyordum ne çıktı? Ters anlayışım, meğer bana ters ve yanlış suretler [ŞEKİLLER/GÖRÜNÜŞLER] gösteriyormuş.

      Yolda emekleyen çocukta erlerin [yetişkinlerin] düşüncesi nerede? Nerede onun hayali? Nerede dosdoğru hakikat? Çocukların düşünceleri ya dadıdır, ya süt. Ya kuru üzümdür, cevizdir yahut da bağırıp ağlama. O mukallit [taklit eden] de illetli bir çocuğa benzer. İnce bahislere girişir, deliller getirir ama aldırma. (1290.) Delil bulmadaki [yanlış görüşünün doğru olduğunu kanıtlamak için delil bulmadaki], müşkül [zor] işleri halletmedeki o derinleşme [inancındaki zor konulara cevap verebilmek için derinleşme], onu basiretten alır [sağduyusunu kaybeder]. Sırrının sürmesi [Sürme: belirginleştiren madde. Buradaki konuda: hakikat. Sırrın ne olduğunu ortaya çıkarıp gösterecek] olan hakikati bırakmıştır da müşkül [zor] şeyleri söylemeye girişmiştir.

      Ey [bilgeleri taklit eden] mukallit, Buhara’dan dön de [kendini bilge görmekten vazgeç de] horluğa doğru yürü [bilgelik taslamak yerine, benim bu zor konulara aklım yetmiyor de], ancak bu suretle aslan bir er olabilirsin. Nihayette kendi içinde başka bir Buhara [bilgelik, alimlik] görürsün ki, [bilgeliğiyle] saflar yaran erler bile onun meclisinde kendilerinden geçmiş, bir şey anlamaz bir hale girmişlerdir. Çavuş, gerçi yeryüzünde pek çevik pek çabuk gider. Gider ama denize varınca damarı kopar. (1295.) O, ancak karada “Onları yüklendik” sırrına mazhardır. Asıl adam, yükleri denizde [batmadan] yüklenendir.

      Koş ey vehme [kuruntuya], [harf olarak gördüğü SURETİN/ŞEKLİN gerçekte ne olduğunu anlamadan] surete kapılmış adam, padişahında bir çok ihsan ve lütuflar vardır.

      O saf ve bön mürit de, o azize uydu da taklitle ağlamaya koyuldu. O mukallit [taklit eden] de sağır adam gibi ağlayanı gördü, sebebinden haberi olmaksızın ağlamaya başladı. Bir hayli ağlayıp, tapı kılarak dışarı çıkınca başka bir hararetli ve has mürit, ardına düşüp ona yetişti. (1300.) Dedi ki: Ey [yağmurunu bilinçsizce boşaltan] bulut gibi [gerçeklerden] habersiz ağlayan, bakışı ile adamı adam eden şeyhin ağlamasına uyup hiçbir şeyden haberi olmaksızın ağlamaya koyulan! Ey vefalı mürit, Tanrı hakkı için, Tanrı hakkı için kendine gel. Gerçi taklitten de faydalanırsın ama, O padişahı ağlıyor gördüm de ben de onun gibi ağladım demek şartı ile. Çünkü bu söz münkirliktir.

      Bilgisizlik taklit ve zan ile dolu olan ağlayış, o inanılan kişinin ağlayışına benzemez. Sen bu ağlayışı o ağlayışa kıyas etme. Bu ağlayıştan o ağlayışa uzun bir yol var. (1305.) O ağlayış, tam otuz yıl savaştan sonra elde edilir. Akıl, o makama yaramaz. Akılla o makam arasında yüz konak var. Akıl, o durağı bilemez, bilir sanma. Onun ağlayışı, ne gamdandır, ne ferahtan. Güzelliğin ta kendisi olan ağlayışı ruh bilir. Onun ağlayışı da o yandandır, gülüşü de. Aklın vehmettiği şeylerden [kuruntulardan] dışarıdır o. Onun gözyaşı, gözüne benzer. Görmeyen göz nasıl olur da gören göze benzer. (1310.) Onun gördüğünü ellemeye imkan yoktur, ne akıl kıyası ile bilinir, ne duygu yolu ile!

      Gece, ta uzaktan nuru gördü mü kaçar. Şu halde gece karanlığı, nurun halini nasıl bilir? Sinek, rüzgardan kaçar. Artık nasıl olur da rüzgarların zevkini tadabilir? Önü olmayan geldi mi sonradan olan, abes olur. Şu halde önü olmayan, sonradan olanı nereden bilecek? Önü olmayan sonradan olan şeye aksetti mi onu hayran eder. Onu yok etti mi de kendi rengine boyar. (1315.) Dilersen yüzlerce benzerini bulabilirsin. Fakat benim için lüzum yok a yoksul:

      Bu “Elif lâm mim ve Hâ mim” bu harfler [bu harflerin görünüşleri] tıpkı Musa’nın [Firavunun sihirbazlarının önünde yere atınca yılana dönen] asasına benzer. Harfler [diğer harfler] de GÖRÜNÜŞTE bu harflere benzerler. Fakat bunların vasıflarından [Musa'nın asası gibi yılan olma özelliklerine sahip] değillerdir. Sınama sözünden eline [sıradan] bir sopa alan kişinin sopası, bir iş başarma da hiç Musa’nın sopasına döner mi? Bu [mucize yapan] nefes, İsa’nın nefesidir, öyle her yelden, her üfürükten meydana gelme nefes değil ki ferahtan, yahut gamdan meydana gelsin.

      (1320.) Babacığım, bu “Elif lâm mim ve Hâ mim” insanların sahibi Tanrı’dan gelmiştir. Her elif lâm buna nereden benzeyecek? Canın varsa [hayatını kaybetmek istemiyorsan] bunlara o gözle bakma [tehlikeye karşı uyanık ol]. Gerçi harflerden meydana gelmiştir, hatta halkın harflerden meydana gelen sözlerine de benzer. Muhammed de etten deriden meydana gelmiştir, bu hususta her beden, onun cinsindendir. Eti vardır, derisi vardır, kemiği vardır. Fakat hiç bu bedenlere benzer mi?

      (1325.) O terkip [“Hâ mim”] de öyle mucizeler meydana geldi ki bütün terkipler mat oldular. Kuran’daki “Hâ mim” terkibi de böyledir. Pek yücedir o, öbür terkiplerse pek aşağıda. Çünkü bu terkipten hayat meydana gelir, aciz halinde sür üfürülmüş gibi her şey dirilir. “Hâ mim” Tanrı lütfu ile Musa’nın asası gibi EJDERHA [EJDER] olur, denizler yarar. GÖRÜNÜŞÜ başka sözlerin, terkiplerin GÖRÜNÜŞÜNE benzer ama değirmi [yuvarlak] ekmek, ay değirmisinden çok uzaktır.

      (1330.) Onun ağlayışı da kendinden değildir, gülüşü de, sözü de. Bütün bunlar, ancak Tanrı’nın huyudur. "Fakat ahmaklar, GÖRÜNÜŞE SARILDIKLARINDAN, O İNCE ŞEYLER onlardan adamakıllı gizli kalmıştır. Hasılı [sözün kısası] maksada erişememişler, perde altında kalmışlar, [anlamadıkları şeyleri savunmak amacıyla yaptıkları] itirazları yüzünden de O İNCE ŞEY fevt [yok] olup gitmiştir [“Hâ mim”in Ejderha olduğu gözlerden gizli kalmıştır]."

      Ejderha | Ejder = İblis Şeytan. sonunda gerçeği gören müridin pişmanlığı:

      "Der ki: Bunca uzun ve uzak yollardan geldim. Hakikat, hep bu hakikatmış, sırlar; hep bu sırlar. (1285.) Ben o vadide kendimden uzak olarak neşeleniyor, körlüğümden, hamlığımdan, ne hayaller kuruyordum, halbuki ne umuyordum ne çıktı? Ters anlayışım, meğer bana ters ve yanlış suretler [ŞEKİLLER/GÖRÜNÜŞLER] gösteriyormuş."

      Ne çıktı? Ejderha mı? Have you seen the writing on the wall? @babylonthegreatwasremembered

    • ledüd, ölümden korkan peygamber muhammed'in son günleri.

      allahı yaratan tanrı

      : qırtasi قرطس qeratis: kâğıt, romaca/yunanca χαρτιά : χάρτης enam 7. ve 91. ayetlerde kâğıt anlamında, 7.yüzyıl arapçasına, oradan ayetlere geçmiş. muhammed, ölümüne yakın قرطس kirtas getirin bana demiş ama sayıklıyor zannetmişler muhammedi.
      enam 91 de qaratise قَرَاطِيسَ kağıtlar anlamında. enam 7 de qirtasi قرطس fi qırtasi قَرَاطِيسَ kağıtta yazılı anlamında ayetlerde yunanca var. arapça ورق varaq dememiş muhammed, قرطس qirtasi demiş çünkü romaca/yunanca kitapları tercüme yapan dıhye kelbi nin, bizans/konstantiniyye den taşıdığı bilgiler, muhammed ve ashabı tarafından ayetlere dönüştürülmüş. kırtas kağıt getirin vasiyetimi yazayım hadisinde qirtasi var, دفتر defter yok, ورق varaq yok, yunanca qırtasi قرطس var. zümer 5,6, kehf 85,86, zuhruf 44,45 gibi ayetlerin nereden geldiğini anlayana ipucu çok.

      kırtasi قرطس arabic, etymology aramaic קַרְטֵיסָא‎ / ܩܪܛܝܣܐ‎ qarṭisa, from greek χάρτης khartes.

      muhammedin vasiyet hadisi yazılamadı ve kırtas olayı, hadith of the pen and paper.

      ateistler ahlakı temellendiremez, ayetleri yok iddiası.


    • hz ibrahim kürd mü? bra-him, bra-kardeş, him-kaya demek, kürtçede brahim seslenilir.

      islama göre araplarin soyu ismail’e, israiloğullarinin soyu ishak’a dayanır. o halde hz ibrahim, arap ve yahudi değil. araplarin ve yahudilerin kökeni çok eski değil. hz ibrahim in, 4bin yil önce yaşadığını varsayarsak o zamanların kaynaklarında arap ve yahudiler geçmemekte dir. 4bin yıl önce kendisine müslüman diyen bir insanin arap veya yahudi olabilmesi çelişki zaten. ibrahim harranli, ibrahim mağarada doğdu veya mağarada büyüdü. i-bra-him kürdçe bra-kardeş, him-kaya anlamında dır. ibrahim’in karısı sara, kürdçe sar’a "soğuk" anlamında dır. gudiler-cudiler, hz ibrahim den önce yaşamış. gudi kralı ibranum, bra - kardeş anlamında, num - yeni anlamında. ibrahim i ateşe atiımasını öneren bir kürd idi. ibrahim’i ateşe attiran kral nemrud adı kürdçe nemird - ölümsüz anlamında.

      hz ismail'in lakabı arabül müstaribe - sonradan arap olan anlamında, hz ibrahim oğlu ismail ile arabistan topraklarına göç ettiğinde oğlunu araplar ile evlendirmiş, yapi olarak karışmışlar ve araplaşmışlar. araplar tarafından kendisine bu lakab verilmiş. ibrahim'in iki eşi, sare ve hacer. sare ve ibrahim adları kürdçe. sare - soğuk anlamında, i bra him - nın kardeşi kaya : kaya nını kardeşi anlamında.

      harran ibrahim'in kardeşinin adı qurân ve incil 'de anılmıyor ama tevrat 'da anılıyor. kürdçe bra-kardeş demek, him-kaya anlamında. ibrahim - bra-i him, kayanın kardeşi demek. ibrahim'in amcası veya babası azer 'in adı farsça'da ateş demek. azer, ibrahim'in babası başka bir görüşte amcası dır. eb veya ab sıfatını araplar baba için kullanırken, kürtler amca için kullanır.

      kürdler ve ibrahim; cudi - aslı gudi kelimesinin araplarca bozulmuş söylem hali dir. cudi dağı - guti dağı dır. gudi, guti, kurdi söylemi, kelime başına g sesine qaf harfini kullanmayan araplar, cim harfini kullanıp gudi yerine cudi demişler. sümer yazıtlarında gudi ve babil yazıtlarında kurti, gudi bölgesi milletini tarif eder. aramiler ve asuriler gudi için qardu (gudi -asur karşılığı) adını kullanmışlar. qardu - kürd kelimesinin asurcası.


    • trabzon'da ekümenik yazılı formayla gündeme gelen fener rum patrik'i bartholomeos'a, iran'daki türklerin simgesi traktör azerbaycan futbol kulübü atatürk forması gönderdi. patrik bartholomeos, traktör azerbaycan formasını almadı.


      15 dk'da evde gogus kasi Ekipmansiz - Ege Fitness

      Forest, Festival Clothing, Goddess Dance Pants
      Conceptual Photography Olympic National Park inspiration

      horoz kuş rooster bird
      bison cub bezaubernde


    • Lioness Defends Her Cubs from Jasari the Wild Dog | Serengeti: Story Told by John Boyega | BBC Earth

      Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde, doğa parkındaki iki goril bakıcılarını taklit ederek selfie çektirdi. Fotoğrafı çeken bakıcı, o anları anlattı.

      Rusya Komsomolsk-na-Amure yakınları yol kenarında bir Sibirya kaplanı göründü.

      Komsomolsk_na_Amure Комсомо́льск-на-Аму́ре
      vahşi hayvanların hayatlarını kurtarmak ve kurtarmak için insanlar tarafından yapılan dokunaklı ve nazik eylemlerin seçimi. Aramızda şefkat duygusu olan ve hayvanların yardımına gelmeye hazır olan insanlar var. Cömertlik, nezaket ve bu insanların merhamet için çılgınca yeteneğine gıpta edilebilir


    • zatı halinizi kim yarattı sayın tanrı? allah'ım seni kim yarattı, nasıl mükemmel üstü oldun hemde evrim süreci aşamasız.
      ortadoğulu allah'ın kökeni fırtına-rüzgar tanrısı idi çünkü bitkileri döllediğine inanılıyor idi. ilk tanrı fırtına-rüzgar tanrısı idi. insan üretimi allah, arap kültürü ile tanımlanmış çünkü allahın doğduğu coğraya arap coğrafyası. allah, ortadoğulu insan beyninde siyasi kurgu aslında. insan temelli allah ilahlara tapınmanın tarihçesi tarım mevsimi ajandası oluşturmak, tarla ekmek, bostan dikmek, biçmek, hasat takvimi ile tarım dan verim almak amaçlanmış idi, yazı icadından sonra siyaset ehli, kendilerini yetkili göstertmek için mitos tanrılarını özne gibi sundular milletlerine.

      hitit mitolojisi nde teşup gök tanrı / fırtına tanrısı. hititlerin göktanrı sembolü. Hitit toplumuna kadın erkeğe eş değer konumdadır. Hitit Tanrıçası, Hattilerde Vuruşemu, Hurrilerde Hepat diye adlandırılmış olan tanrıçadır. Hititlerde "Arinna'nın güneş tanrıçası", geç Hititlerde Kupaba olarak da geçmiştir. Kybele de büyük olasılıkla aynı inancın devamıdır. Bu tanrıça isimleri tabletlerde farklı isimlerde geçseler de aynı özelliklere sahiplerdir. Özellikle Hurri etkisiyle, Teşup'un panteona girmesiyle beraber Teşup'un karısı tanrıça Hepat da önemli bir yer tutmaya başlamış, Hatta Arinna'nın güneş tanrıçası ile eş bir konuma gelmiştir. Bir belgede şöyle denmektedir : "Bütün ülkelerin kraliçesi efendin, Arinna'nın güneş tanrıçası! Hatti ülkesinde sen Arinna'nın güneş tanrıçası adını alırsın, sedir ağacı ülkelerinde ise Hepat adını alırsın."

      teşup, Hurrilerin gökyüzü ve fırtına tanrısıdır. Hattilerin tanrısı Taru dan türetilmiştir. Hitit ve Luvi dilinde Tarhun (Tarhunt, Tarhuwant, Tarhunta) olarak bilinirdi. Hittite weather-god wielding a thunderbolt and an axe : Yıldırım ve balta kullanan Hitit hava tanrısı. Fırtına Tanrısına Hattiler taru, Hurriler teşup diyordu.

      Hattice Taru olup eşinin adı Wurunkatte idi. Hatti tanrısı Taru. Hatti panteonunda yer alan Fırtına Tanrısı Taru, Tanrıça İnar, ona eşlik eden Habatali, Tanrılar Hazamil,. Hešta,Huzzi(ya), Tamešiet, Nakilia

      Güneş Tanrısı” Hattice “Eştan”, Hititçe “Iştanu”; “Fırtına Tanrısı” Hattice “Taru”, Hititçe tarhu idi.

      hattiler tanrıları Hattians gods. Hattic storm god taru known as Tarhun / Tarhunt- / Tarhuwant- / Tarhunta, names derived from the Anatolian root tarh to defeat, conquer.

      hattian Mythology and hittite Monarchy. Teshub was the Hurrian god of sky, thunder, and storms. Taru was the name of a similar Hattic storm god, whose mythology and worship as a primary deity. Storm/Weather-god Hurrian's Teshub, Taru, Luwian's Tarhun.

      Nerik (Hititçe: 𒌷𒉈𒊑𒅅𒅗, Nerikka[1]), günümüzde Samsun'a bağlı Vezirköprü ilçesinin 7 kilometre kuzeybatısında bulunan Oymaağaç Höyüğü'nde tespit edilen antik kent.

      Hittite mythology and religion.

    • antik mısır'da ölen firavunlara mumyalama işleminin sonunda yapılan ağız açmak seremonisi, kuran'ın bakara 73.ayetine geçirilmiş.

      firavun agiz acmak ceremony mouth opening pharaoh : hearts and forelegs of the bulls would be presented as offerings to the statue, with the foreleg directly pointed at the lips, transferring strength and power to the deceased.

      fish symbolized a number of different things for the ancient Egyptians. Brewer and F. Friedman, Fish and Fishing in ancient Egypt images of the tilapia fish as a symbol of rebirth and regeneration. Species of fish seen in Egyptian hieroglyphs

      irst morphology of human sperm in 1678. So, anyone care to explain the #hieroglyph coming out of the phallus of Amun‐Min (Egyptian fertility god 4000 BCE.

      ceremony of the opening of the mouth, the mummy pharaoh being an embodiment of horus. Slaughtering the ox in front of the mourner.

      hair and the opening of the mouth rite : firavun agiz acmak ayini

    • arap mitoloji tapınma ve arap tanrıçaları doğa kuvvetleri.

      islamda miraç merdiven miraç hristiyanlıktaki kaynağı.
      Simurg ile Süleyman’ın Hikâyesi - Ferec Ba’de’ş şidde hikâyeleri.
      Hüdhüd Kuşu'nın Kerameti ve Peygamber Mucizeleri

      spotify karmati arman.
      listennotes karmati arman.
      podcast karmati arman.

    • şeytan'a kumpas kuran allah. şeytan haklı çünkü allah kumpas kurmuş şeytan'a, araf 12-13 ile araf 20-21 ve taha 120-121 ayetlerinde allahın, şeytana söyledikleri hep yalan idi ama şeytan bilmiyor idi malesef.

      apostolic age.
      timeline of middle eastern history.

      enki, annesi namma'ya dedi "annem, planladığınız yaratık gerçekten var

      absu'nun altında irkalla/yeraltı dünyası var idi. irkalla'ya ulaşmak için nehri, hubur geçmek gerekirdi. mezopotamya 'nın güneyinde ırmakların, derelerin, göllerin, pınarların sularını, yeryüzü'nün altında, absu'daki tatlısu okyanusundan sağladıklarına inanılmış. enki'nin annesi namma 'nın ve karısı ninmah/damgalnuna 'nın yurdu absu idi. enki'ye bağlı bilge yaratıklar olan 7 abgal ve 7 gallu, seven devils, offspring of hell, bulunmakta idi. absu'nun tatlısularında ortaya çıkan bilge abgallar, yarı balık yarı insan idiler. tatlı okyanus/içimlik su absu; denizsuyu / tuzlusu tiamat'ın kocası idi.

      enki, absu'yu öldürdükten sonra evini absu'nun cesedi üzerinde yaptı, bu sebeple enki'nin oturduğu yerin adı absu oldu. enki'nin oğlu marduk'a, absu'nun ilk çocuğu denmiş. enki'nin eridu'daki e-absu/absu-mabedi bu öykü temelli yapılmış. absu terimi bu tapınağın avlusundaki kutsal su havuzunu adlandırmak için de kullanılmış. gallu galatura ve gallu kuryara adlı 2 devil/gallu, yeraltı dünyasına inerken inanna'ya refakat etmişler. asag adlı diğer devil/gallu'yu, ninurta öldürmüş, büyülü gürz/tokmak şarur - sharur mace kullanarak.

      7.yüzyıl arap siyasetini besleyen ayetlerin kökleri, antik mısır, ancient levant, ancient persian ve mezopotamya mitos aktarımları'ndan derlemeler idi. süryanice/aramice (syriac/aramaic) translation, bizans yunancası'ndan süryaniceye, süryanice den arapçaya tercümelerin yapılması, antik metinlerin petra'ya taşınmasını kolaylaştırdı ve dıhye kelbi ve varaka nevfel gibi tercümanlık ve yazarlık yapan insanlar, ayetlerin derlenmesine ve iyas qabisah'a - yani 1.muhammed'e ulaşmasına katkı sağladılar. bu sayede aktarılan bu derleme ayetler, kureyşli devrimin amacına temel oluşturdu ve başlangıç yaptılar.

      muhammed'in evlatlığı zeyd bin harise'nin süryanice/aramice (syriac/aramaic) konuşabildiği ve ticari - siyasi mektuplar yazdığı ve kabile reislerine gönderdiği islam siyerinde var. ilk yazılan tevrat ve zebur/mezmurlar kitapları süryanice/aramice lisanı ile yazılmışlar ve isa, süryanice/aramice konuşurdu tıpkı zeyd gibi, bu sebeple zeyd'in süryanice/aramice dil bilgisi, varaka nevfel'in tevrat'ı ve incil'i arapçaya çevirmesi kadar önemli bir ayrıntı. keza, dıhye kelbi'nin bizans yunancası bilmesi ve gassani resmii elçisi olması kadar önemli ayrıntılar bunlar.

      keza, kendilerine hanif diyen levant sabiileri 'nin dili yine süryanice/aramice idi, bu dil öylesine çakışıyor ki quran ayetleri ve kitab ayetleri kavramları farkına yanıt olabilmesi için önemli. neml 28'de izheb bi kitabi (اذْهَب بِّكِتَابِي) süleyman'ın hüdhüd'e verip belkıs'a gönderdiği mektup'a niçin kitab denmiş? ayatul kitabil mubin nedir, müslümanlar bilmiyor, ve bileni de zındık ilan ediyorlar. geçen gün cemil kılıç "kuran, allah kelamı değildir. muhammed'in kelamıdır. muhammed, allah tarafından kalbine vahyedilen ilahi manaları söze / kelama dökmüş. kuran'a allah kelamı demek allah'ı aapça konuşan biri gibi düşünmektir" deyince mustafa öztürk gibi cemil kılıç'a da zındık dediler, kelam nedir kitab nedir bilmeyen müminler.

      çevredeki kadim milletler den gelen mitos argümanlı bilgiler, insanlığın tamamına hukuk kaynağı nasıl olabilir diye düşünemediler o vakit, bunlardan ayet oluşturmaya koyuldular. 620'li yıllardaki bir insan gibi duygu ve düşünç biçimli eloh kurguladılar, ki eloh 'dan allah adını türeterek ilk defa allah söylemini hıristiyan arap gassaniler kullandılar. islam 'dan önce allah adı hıristiyan gassanilerde var idi yalnızca. aramice/süryanice ve arapça konuşan monofizit gassaniler, apostolik çağ havarileri 'nin anlattığı eskatolojik isa gerçekleşmesi doktrininden ve bölgedeki bizans vassalı/özerk siyaset den ayrılıp, bağımsızlığa ve rahip bahira gibi hıristiyanlık dan nesturi din'e evrilen arap devleti mücadelesi vererek islamın tarlası ve antrepo'su oldular, muhammed'in doğum yılı 571'ye yakın tarihlerde.

      571 haziran pazartesi gecesi muhammed doğmuş. ingilizce pazartesi; monday/moon day/ay günü. akad mitoslu islam, ay kültü kameri-aysal/aycıl 'dır. günümüzde islam ülkeleri bayraklarında hilal, ay kültü'nün devamı 'dır. muhammed ile başlayan islam'da kutsal gün pazartesi olmalı iken, muhammed öncesi arab-i cuma kültünün, moon day/pazartesi kültüne yeğ tutulup cuma'nın hayrlı olması handikap 'dır, oksimoron 'dur. hayrlı cuma aslında hayrlı pazartesi olmalı idi. semavi/göksel vahiyli ve elçili din-ayet savları'nın, mezopotam astrolojisine bağlantısı var.

      örneğin hıristiyanlık, güneş kültü üzerine kurulu olduğu için kutsal günleri pazar (sun day- güneş günü) 'dır. islamda kutsal cuma günü, islam'dan önceki mezopotam akad araplarında var idi, cuma gününün arapçası ''yevm el arab - araplık günü'' demek idi. muhammed medine'ye hicret edince siyasi destek toplamak için cuma suresini yazdı, ezan okuttu ve ilk cumayı medine'de kıldırdı.

      kabe satürün evi betimi, kötülük simgesi/tanrısı set/satürn simgesi 'dir, araplar, yahudi şapkası tefilin kabesini alıp beyt el allah/beytullah yapmışlar. yahudiler mısır'dan çıkış döneminde seth/satürn yardımını hatırlamak amaçlı tefilin 'i siyah şapka yapıp kafalarına takmış. siyah kabe örtüsü ve cuma satürn günü 'dür.

      kötülük ve karanlık temsili satürn/set'in baş tarafı örtülü veya maskeli temsil edilir. roma heykelinde satürn/set, tahtının üzeri siyah örtülü betimlenmiş. tefilin kare köşesinde 3 dallı çizim ibranice sin harfi, sin/set tanrı'nın başharfi. kabe'nin örtüsüz fotoğraflarına bakın, kapı bölümünde duvarda 3 tane beyaz işaret göreceksiniz, onlar pencere değil, ibranice sin harfi'nin 3 ucu'nun betimi dir.

    • uçmak ilkelerinin aynı olmasından ötürü konu içeriğinin airbus'a gelmesi normal çünkü Airbus ve Boeing kanatlı hava aracı üretiyorlar. allah da kanatlı hayvanları yaratıyor ama uçuramıyor. hayvanların kanatlarını uçmaları için yarattığını ifade etmesine rağmen uçuramıyor. Bu ifade çok tanıdır değil mi? Mahmud Ahmedinejad; İran'ın Kahir-313 savaş uçağı test uçuşları sırasında en yüksek irtifaya çıktı. Mahmud Ahmedinejad 2012 yılında bu iddiada bulunmuştu ama Kahir-313'ün motoru bile yokmuş iyi mi. Kahir-313 savaş uçağı, test uçuşları sırasında en yüksek irtifaya çıkan savaş uçağı olmuştu diyalektik. Quran Tanrısal vahye dayanmadığı için ispatlanamaz. Muhammed quran'ı teorik vahye dayandırmış. Ben allah'la görüştüm veya allah benimle görüştü, el sıkıştı, parmaklarının soğukluğunu hissettim sözleri, Muhammed adına uydurulmuş sahabe sözleridir. Muhammed'in uyku halinde iken vahy aldığını da söylemişlerdir bunlar. bu şekilde gelen vahyin kime ne faydası olacaksa ve olması bekleniyorsa, fodullamaksız inanmışlar, kurcalamamışlar.

      siyasi karışıklık halleri o zamanlarda da vardı ve vahiy kavramı bugünkü kadar kutsal değildi. Vahiy allah'tan başkası için de kullanılmıştı o zamanlar. Tek vahyeden allah değildi. Zekeriya'nın da vahyettiği görülür meryem 11 ayetinde. Konuşacak tâkati olmayan Zekeriya'nın iç sesi ile konuşmuş kadar kendini karşısındakilere ifade etmiştir demektir. Kavminden mihrabın etrafında bulunan kişiler, Zekeriya konuşarak ne söyleyecekse, konuşmamasından da aynı şeyleri anlamışlardır anlamındadır. Muhammed'in quran'ı teorik vahye dayandırması da bunun gibidir. Bir ilahi kuvvet olsa ve insanları siyasi karışıklıktan çıkarmak için buyruklar vahyetse, benim aklımdakilerle aynı olacaktır herhalde diye iç sesini dinlemiş. O zamanlar mekke'deki herkesin yaptığı gibi ortam şeklini almaktansa ve barışcıl - islami çözüm için ilahlara dua etmektense çözümün kendisi olmayı seçmiştir. Zengin kültürlü komşu topluluklara yaptığı kervan yolculuklarından ve edindiği arkadaş çevresinden öğrendikleri, Muhammed'in iç sesini donatmış. Muhammed kendini eğitmesini bilmiştir.

      kültürlerinden derleyerek islam dinini siyasi sistem olarak kurmuştur. Muhammed öldükten sonra sahabeler ve ümmet, bir namazı bilerek kazaya bırakan 80 hukbe cehennemde yanacaktır. çözüm için dua etmektense çözümün kendisi olmalısın, bir namazı bilerek kazaya bırakan 80 hukbe cehennemde yanacaktır. kozmopolit efektlerinden sistemler Natüralizm ya da doğalcılık; vahiy olması ispatları dan bahsedilmesi the expanse cauban vauban projesi

      idama giderken Ragnar Lodbrok verdi ayarı; Kaderimi ben yönettim. yaşantımın amacına ve ölümüne ben karar verdim, Tanrılar değil. Buraya ölmek için gelmek benim fikrimdi. Tanrıların varlığına inanmıyorum. insanlar kendi kaderlerinin efendileridir, Tanrılar değil. Her insan kendi kaderinin efendisidir. Tanrılar, insanların kendi kendilerine vermekten korktukları cevapları vermek için insanlığın icadı dır. Sırat köprüsünden düşmek varsa kütleçekimi - yerçekimi vardır. Kütle çekimi varsa madde vardır. Madde varsa orası ahiret değildir. Kendisine hiçbir şekilde zarar verilemeyen allah, niçin öfkelenir insanlara ve niçin inanmayan insanlara işkence edeceğini vaad etmiştir?

      türk islam sentezi türklüğün iğdiş edilmesidir, sovyet Rusya'ya karşı kurulan yeşil kuşacak projesi dir. arap olan adları değiştirmeli türkler. arapça bütün kelimeler Türkçe sözlükten çıkarılmalı dır. Tengri, allah, god, tanrı, yehova, rab dendiğinde bir şey değişmez. Hepimiz bu sözcüklerle ne kastedildiğini biliyoruz. Tasavvufun bu konuda tavrı açıklayıcıdır. Özellikle Yahudi tasavvufu bu konuda çok ileri gitmiştir. Onlar hiç bir isimlendirme de yapmazlar, tanımlama da yapmazlar. "O" derler sadece. "O"na seslenmez, dua etmez, tapınmazlar. "O" şunu dedi şunu yaptı demezler. "O"ndan hiç bir şekilde bahsetmezler. Ağızlarından tek bir nefes çıkar: "O" İbranice ( זה ) "O"na hiç bir atama yapmazlar. O Tevrat şeriat din min filan göndermemiş, hiç kimseyi seçmemiş ve kimse ile konuşmamıştır. Tasavvuf islamda da geliştirilmek istendi ama bünyeye uymadı. Tarikat sapkınlıkları şeklinde bünye dışarı attı. Hallac gibi gerçek bir kaç mutasavvıfı da kimseler anlayamadı. İslamda da var tabii, "hu" dan başka hiç bir şey dememek. Yani zor bir konu bu, neden bahsettiğini dahi belirtmeyeceksin, sadece "O" diyeceksin. Evreni yarattığını filan da iddia etmeyeceksin. O'nun hiç bir eyleminden bahsetmeyeceksin. O bahsedilemez, bahse konu olamaz. Böyle zor bir fikir. Aslında masonluğun temelinde de bu fikir vardır. Neden zor, hissettiğini söylemeyeceksin, ifade etmeyeceksin. Bu çok zor bir konudur. Kimse bunu başaramaz. Dayanamaz dışarı vurur ve Hallac gibi kafir diye katledilir.

      putlar "o"nu somutlaştırma ihtiyacından doğmuştur. Görünür, görünmez, tek, çift, üç, beş, çok, az olan tüm tanrılar puttur. Bu öğretiyi benimsemek ve "O" deyip içinden taşanları tutup hiç bir şey söylememek dayanılmaz bir şeydir. Herhangi bir şey söyler ve "O şunu yaptı, şöyle etti, böyle tuttu, böyle dedi" dersen tılsım bozulur. Bu bahsettiğin artık "O" değildir. Bu öyle yenecek bir nane değil, yapabileceğin tek şey konuşmamak. "O"nun hakkında "O"ndan başka tek kelime edersen tılsım bozulur. Dili Türkçe olanların tasavvuf diye Arapça "hu" çekmeleri ise tam bir saçmalık, Müslümlerin bu işten ve bunu kavramaktan ne kadar uzak olduklarının kanıtı. Tasavvufun dili olması düşünülemez bile... Tasavvufun milli, dini, kültürel bir rengi olması akıldan bile geçirilemez, "O"ndan bahis bile açamazken bunlar nasıl olabilir? Tüm tasavvufi hareketler, yiyemeyeceğin naneye kalkışmaktır da ondan. Bunu başaramazsınız. Kendinizi tutamazsınız. İnsan içindekini ifade etmeden duramaz. Kişilik bozukluğuna filan uğrarsınız bak, başaramazsınız bu anlamdaki tasavvufu, uyarıyorum. Olacağı, tasavvuf adı altındaki saçma sapan abuk sabuk tarikatlar., olacağı sadece bu. bir put edinir taparsınız, allah putuna tapınmakla sonuçlanır şu ortamda.

Recipient
asarludu namshub
Subject:


text:

Sign up, to leave a comment


Xobor Create your own Forum with Xobor