[b][/b]
[i][/i]
[u][/u]
[code][/code]
[quote][/quote]
[spoiler][/spoiler]
[url][/url]
[img][/img]
[video][/video]
Smileys
smile
smile2
spook
alien
zunge
rose
shy
clown
devil
death
sick
heart
idee
frage
blush
mad
sad
wink
frown
crazy
grin
hmm
laugh
mund
oh
rolling_eyes
oh2
shocked
cool
[pre][/pre]
Farben
[rot][/rot]
[blau][/blau]
[gruen][/gruen]
[orange][/orange]
[lila][/lila]
[weiss][/weiss]
[schwarz][/schwarz]
yingyang semruk
yingyang semruk
Posts: 67 | Last online: 05.18.2023
Name
yingyang semruk
Date registered
12.07.2018
Sex
not specified

    • ibrahim'in babası kim idi bilmedi muhammed, azer mi taruh mu ibrahim'in babası, ayrıca ibrahim ve karısı sare dolandırıcı idiler, ortadoğuda 3 milleti dolandırıp zengin oldular. filistin kralı avimelek, ibrahim'e tazminat vermemeyi düşünmemiş bile, al git ibrahim demiş, gözün doysun ibrahim al git cariyeleri, köleleri, davarları, sığırları, altın eşyaları, gümüş tabakları, yeterki git buradan uğursuz ibrahim.

      avimelek anlayınca ibrahim'in yalan söylediğini, aslında sara, hz ibrahim'in kız kardeşi değil karısı olduğu 6 ay sonra anlaşılmış. çünkü inanna - sara 'dır ve dumuzi - ibrahim 'dir. sara ile avimelek belirli bir süre için evlenmeleri son bulunca, ibrahim ve yeğeni Lut peygamberler, tazminat hak etmişlercesine her 2 kral dan da cariyeler, köleler, davarlar, sığırlar, altın eşyalar, gümüş tabaklar alarak, emek harcamaksızın zengin oluyorlar.

      her 2 öykünün amacı zenginlik - bereket temasını halk için ümitlendirici aşı niyetinde elde bulundurmak ve yeri geldikçe kullanmak idi. ibrahim'in rüyasına gelirsek; ibrahim, mısır’a giderken rüya görmüş. rüyasında yanyana duran 2 ağaçtan biri sökülüyor, öteki ise onu sökmeyin diye ağlıyormuş. ibrahim bu rüyasını karısı - yarı üvey kızkardeşi Sara'ya anlatmış. Sara'da rüyayı, ibrahim'i öldüreceklerini ve kendisini alacakları şeklinde yorumlamış. bunun üzerine sara ibrahim'e "ben senin kız kardeşin olduğumu söyleyeyim onlara, böylece seni kurtarayım" demiş. Ve gerçekten öyle yapmış. hz ibrahim'in mısır’a giderkenki gördüğü rüya, dumuzi'nin kırlarda yatar iken ki gördüğü rüya ile bağlantısı, olayın tarihsel gerçekliğini değil, mitolojik gerçekliğini ortaya çıkarmaktadır. inanna - sara, dumuzi - ibrahim benzeşmesi tesadüf değil.

    • kehf 86 da güneş-şems-şamaş, balçık gevşek toprak dan geçerek, yeraltı ölüler dünyası irkalla-erşetu ya gidiyor, yeryüzü gece oluyor. dünyanın heryerinde gece, aynı zaman-saat gece zannediliyor. bakara 187 de güneş, tekrar her sabah yeryüzünün üstüne çıkıyor ve tüm dünya aynı an-saat süresi boyunca gündüz oluyor zannedildiği için oruç, dünya coğrafyası 45.boylam dan sonra oruç tutulamıyor

      kehf 86 da güneş-şems-şamaş, balçık/gevşek toprak dan geçerek, yeraltı ölüler dünyası irkalla-erşetu ya gidiyor, yeryüzü/tüm dünya'da gece oluyor. dünyanın heryerinde gece, aynı zaman-saat, şamaş irkalla 'da iken gece zannediliyor dünyanın heryerinde. bakara 187 de güneş, tekrar her sabah yeryüzünün üstüne çıkıyor ve tüm dünya aynı saat/zaman süresi boyunca gündüz oluyor zannedildiği için dünya coğrafyası 45.boylam dan sonra oruç tutulamıyor. gün ve gece zamanları farkını allah/muhammed bilmiyor. 6600 ayetin hiçbirinde, uzak kentlerin zaman farkları yok.

      3753 cruithne, dünyayı takip ediyor yörüngesi, Dünya perspektifinden bakıldığında fasulye şeklinde görünür. Asteroid 2002 AA29 ise her 95 yılda bir onu Dünya'ya yaklaştıran at nalı şeklindeki daha tuhaf bir yolu izleyerek yılda bir kez güneşin yörüngesinde döner. Bize yakınlığı nedeniyle, bilim insanları AA29'dan örnekler toplayıp Dünya'ya geri getirmeyi de önerdiler.

      mısır ve mezopotam merasimlerinde mülk ilah'ın dır, mekan kral / lügal 'in dir, 3bin yıl önceki mısır ve mezopotam figürlerinde ilah ayakta durur ve ayakları yere basar, mülk'üne basar, lügal ise arş/taht üzerinde oturur, ve götü taht'a/arş'a değer, arş'a oturan/istivâ eden lugal/rasul, yöneticilik hakkına erişir, ve ayaktaki ilah dan buyruk/vahiy alabilir duruma gelir. bu buyruk sahnesi ile toplumu yönetmeye meşruluk kazanır, ilah vekili lugal-rasul olunur böylece. bu kalıtım yordamı ile yapılmış islam, arapların siyasi projesi dir

      mesih hasan mezarcı yayınını izledim. hasan mezarcı söyledi ki "inanan insan ayetin allah kelamı oldugunu sanıyor, sonra azıcık düşünüp cümledeki sacmalık anlatılınca ona, ayetin yanlış meali diyerek kapatıyor konuyu. müslüman tarih okumuyor, hatta kitap okumuyor. müslim insanları ikna etmek icin, ayetlerde anlatılan olayların nereden geldigini anlatmak gerekir diye düsünüyorum. ayetlerin kaynakçası mitolojiyi anlatmak gerekiyor müslümanlara. böylece ayetlerin allah kelamı olmadığı, insanın doğa-tarım planlaması olan mitos olduğu anlaşılır".

    • rüzgar tarafından hamile kalan kadın, endonezya'da kadın'a birisi üflemiş.

      musa, azrail'e yumruk atıp gözünü çıkardı. gözleri açık olsaydı ve havsala dar ve zayıf bulunmasaydı.

      musa 'nın ölüm meleğinin gözünü çıkarması öyküsüne inanılması.

      azrail, hz musa'nın canını almaya geliyor Musa Azrail'e yumruk atınca azrail'in gözü çıkıyor, azrail salya sümük ağlayarak allahın yanına kaçıyor. Firavun bu Azrail'i dövmüş olan adamı öldürmeye karar veriyor, Musa korkusundan kaçıyor, Firavun kovalıyor. Kavmiyle beraber Kızıldeniz'in kenarına gelince asasıyla denizi ikiye bölüyor ve geçiyor. Nedense bu denizi yaran adam, denizi yarma gücüne sahip ama, dönüp firavunu öldürmeyi akıl edemiyor. Koskoca ikinci Ramses de "Lan adam denizi yardı bizi hayli hayli öper'' diye düşünmüyor, peşinden mal mal koşuyor ve denizde boğuluyor akıllı

      allah meryem'i hamile bırakıyor ve bir oğlu oluyor, ismini İsa koyuyor. Oğlunu peygamber yapıyor ama daha gencecik (33) yaşında iken Yahudiler onu kazığa oturtturuveriyor ve Tanrı seyrediyor. Tanrı evreni altı günde yaratıyor ama Kuran'ı 23 yılda gönderebiliyor. Açıp içine bakıyorsun kullarına bir ağrı kesiciyi bile nasıl yapacaklarını anlatamıyor. Elektriği nasıl bulacaklarını yazması gerekirken, Muhammed'in kiminle yatacağını yazıyor Başka bir ayette Tanrı, bilgisayarı anlatması gerekirken, Ebu Leheb'le inatlaşıyor, "Ebu Leheb'in iki eli kurusun'' diyor.. Ya da, "Yakacam seni Ebu Leheb, bittin olum sen'' gibi laflar kullanıyor.. "Bana inanmazsanız bir tarafınıza kızgın şiş sokacağım'' diyor. Bana inanmayanı bulduğunuz yerde kafasını kesin diyor, bir tek manyak da çıkıp, "Ey Tanrı, sana inanmayanı öldür gitsin, beni niye adamların üstüne sürüp aradan sıvışıyorsun" diye sormuyor.

      allah evreni Muhammed'in hatırına yaratıyor, adam bir parmak işaretiyle Ay’ı ortadan ikiye bölüyor ama elinde kılıçla Uhud savaşına çıkıyor. Putperestler, ay’ı ikiye yaran adamın kaşını gözünü yarıp, amcası Hamza ile birlikte yetmiş mücahid müslümanı öldürüp medine'ye gönderiyor. Ben bir psikiyatri kliniğine gidip böyle bir şey anlatsam, bana deli gömleği giydirirler, ama Nihat Hatipoğlu memleket vatandaşının beynini öpe öpe anlatıyor ve trilyonlar kazanıyor. düzeni bozulmuş püsürük islam hikayeleri ile milyarlar kazanıyor hadis-e müslümanları. islama inanan adonis river نَهر أَدونيس cennet tasarımı şarap ırmakları kenarında oturup, içip içip hurileri öpüp koklayabiliyor. anne baba kardeş eş çocuk dayı akraba cehennemde cayır cayır yanıyorlarken müslüman uçkur keyfine bakıyor adonis river cennetinde, ne mantıklı islam hedesi.

    • amine'nin muhammed'e hamileliği 4 yıl sürmüş göstertisine, muhammed'in dedesi abdullah bin abdülmuttalib inanmamış ki, torun muhammed'e bebekliğinde sahip çıkmamış, amine'yi uzaklaştırmış, muhammed'e süt anne mazereti üreterek. abdullah sefere gitmiş 567'de, muhammed doğmuş nisan 571'de. arada 4 yıl zaman var, demeli ki muhammede tohumluk, abdullah ile amine birlikteliğine değil, uzak konumlarından dolayı. peki, muhammedin doğmasına sebep veren 9 ay öncesindeki ilişki, amine'nin döllendiği ağustos 570'de amine'ye uğrayan abdullah değil ise, varaka nevfel mi idi. muhammed ağustos 570'de annesi amine'de tohumlanmış, 9 ay sonra nisan 571'de doğmuş, ama babası abdullah 567'de sefere gitmiş idi ki ağustos 570'de seferde imiş ve aynı 570 yılında seferde iken ölmüş.

      hz muhammedi babası abdullah 567 'de sefere gitmiş ve muhammed 571 'de doğmuş, 4 yıl var tohum ilr doğum arasında. bence muhammed göstertili insan, atatürk ve tayyib erdoğan minvalinde siyasi ülküsünü uygulayan siyasetçi bir özne idi. iyas qabişah ve ebul kasım bin abdullah ile yamatılmış muhammed sıfatı, tarihi kişilik olarak çoklu karakterler/farklı bireyler dir olasılıkla. muhammed göstertili çoklu karakterler, çokca bireyler, 2-3 ayrı kimlikte insanın tek kimlikte insanmış gibi birleşik muhammed kimliği/sıfatı üzerinden, evrenin varoluşu, canlıların yaratılışı, insanın bilinç kazanması, hadisler ve ayetler ile açıklandığı için gereksinilen literatür, saçma ve zırva diyaloglar, kurmaca eklemeler ile aktarıla gelmiş günümüze.

      hamza'nın babası abdülmuttalib, (aynı zamanda muhammed'in dedesi) ile muhammed'in babası abdullah aynı gün evleniyorlar ama hamza doğmuş 568'de, muhammed doğmuş 20 nisan 571'de. abdülmuttalib'in 2 oğlu hamza ile abdullah üvey kardeş, ama hamza'nın babası abdülmuttaib ile muhammed''in babası abdullah aynı gün gerdeğe girmişler. yani abdülmuttalib, öz oğlu abdullah'ı evlendirdiği gün, kendisi de başka bir evlilik (hale adlı kadın ile) daha yapmış ve bu son evliliğinden hamza doğmuş ama genç yaştaki kendi oğlu abdullah'ın oğlu muhammed doğmadan 3 yıl önce, yaşlı abdülmuttalib'in oğlu hamza doğmuş 568 yılında, muhammed ise 20 nisan 571'de doğmuş. yani muhammed'in dedesi abdülmuttalib'in oğlu hamza, muhammed'in babası abdullah ile üvey kardeş ama akran değiller, muhammed'e 3 yaş fark ile akran.

      anneleri farklı, babaları abdülmuttalib olan hamza ile abdullah üvey 2 kardeş.
      abdullah'ın doğumu 545, ölümü 570.
      hamza'nın doğumu 568, ölümü 625.
      muhammed'in doğumu 21 nisan 571. abdullah'ın sefere çıkışı 567, yani abdülmuttalib ile baba-oğul çifte düğün den 1 ay sonra. peki muhammed'in babası abdullah 567'den itibaren karısı amine'nin yanına uğramamış ise amine'ye uğrayan kim ağustos 570'de? muhammed'in babası ağustos 570'de amine'nin yanında kim ise o. muhammed 568'de değil, 571 nisan 20'de doğdu muhammed çünkü.

      abdullah'ın sefere gittiği 567 den sonra, amine'nin döllendiği ağustos 570'de amine'ye uğrayan varaka nevfel mi idi? muhammed'in doğumu nisan 571 den 1 yıl önce, babası olduğu iddia edilen abdullah 570'de ölmüş idi ve ölmeden 3 yıl önce 567'de mekke'den ayrılmış sefere gitmiş idi. yani 3 yıl var muhammed'in annesi amine ve babası abdullah'ın, sefer zamanı ayrılıkları arasında.

      muhammed'in dedesi abdulmuttalib, muhammed'in babası abdullah dan daha yaşlı idi ama cinsel kuvveti verimli olmuş ki hamza, gerdek gecesi hale'ye döl verip döllenmiş hale'nin gebeliği. abdullah ise gerdek gecesi muhammed'i tohumlayan dölü amine'ye verememiş ki gebelik başlamamış. amine'nin muhammed'e gebe kalması ağustos 570'de tarihsel olarak, +9ay, nisan 571'de doğmuş muhammed çünkü.

      muhammed'in babası abdullah 570'de ölmüş, hangi ay bilinmiyor ama son dölleme zamanı ağustos 570'de abdullah, mekke'de ve amine'nin yakınında değildi. ayrıca muhammed doğduğunda, abdülmuttalib, varaka nevfel den şüphelenmiş ve muhammed'in süt annelik ihtiyacını karşılamamış. oysa abdülmuttalib, en çok sevdiği oğlu abdullah imiş ama muhammed'i istemeyerek, mecburen torun kabul etmiş çünkü bölgede nufus kayıt sistemi yerine asabiye sistemi var idi. asabiye hakkında bilgi isteyen; karmati arman asabiye nedir videosunu izlesin.

      türkiye'de tüm üniversiteleri, tüm havalimanlarını tayyib erdoğan yapmış göstertisine benzetiyorum ben, birleştirilmiş çoklu muhammed öznesinin hadis ve ayetlerini, ki zaten tayyib erdoğan'ın miting konuşmaları ve kanunnameleri ile muhammed'in hadis ve ayetleri benzeşik. muhammed'i görünce kökünden sökülüp koşarak muhammed'e yetişen ve muhammed'e secde eden, konuşarak sen allah'ın elçisisin diyen hurma ağacı nahle ile muhammed'in diyalogları, kabare tiyatrosu diyalogları 'dır, ki müslümanlara yararı, yalnızca gösterti gürültüsü'dür tüm islami müfredatın. islamın yararsızlığı, mitos masal esatir destan öyküleri olmasından ötürü 'dür.

      "cehennemin dibinde, şeytanların başlarına benzeyen zakkum ağacı yetişir, ölünce zakkum dan yiyeceksiniz" benzetmesini yapan allah, şeytan'ı tümüyle tanıyor, sanki diğer benliği imişcesine şeytan'ın eylemlerini henüz yapmaksızın biliyor allah, peki cehennemin dibinde onca sıcaklıkta nasıl yetişebiliyor zakkum, niye bilimsel açıklama getirmiyor tehditlerine? araf 11-21 arası ayetlerde allah, secde etmedi diye cennet den şeytan'ı kovarak adem ve havva'ya güven veriyor, sonra mekerallah tuzakçı allah, yemkurullah tuzak kurdu allah, şeytan'ı tekrar cennet'e sokup yasak meyvayı yedirtiyor adem ve havva'ya. oysa adem ve havva, allah, şeytan'ı kovdu sanıyorlar cennet den ama şeytan ile allah, tuzak kurmuşlar adem ve havva'ya, yasak meyva yedirtip cennet den kovulanın şeytan değil, adem ve havva olması için.

      planın devamında enfal 30.ayetine yemkuru allah- tuzak kurdu allah, ali imran 54.ayetine meker allah hayrul makirin- tuzak kuran hayrlı allah yazmışlar, mitos derleyip cennet den kovdurma senaryosunu yazan insanlar. yine 3500 yıllık mitos öykülerinden birinde musa, azrail'e tokat attı ve azrail'in gözünü kör etti. azrail rabbine geri gitti ve "beni ölümü istemeyen birisine göndermişsin" dedi vs gerçek olamayacak seviyede esatirul evvelin öncekilerin öykülerine inanmak, günümüzde yadırganılası olmalı iken inançsızlık yadırganıyor.

      akp'nin 15 temmuz tragedya tiyatrosu ndan sonra, islam tarihinin 800'lü yıllardaki emevi-abbasi bilinenleri ile 500'lü yılların muhammed ve mekke hakkında ilk bilgilerin yazıldığını öğrenip islam tarihi kaynakçalarını sorguladım, gördümki 300 yıl, tarihin gerisine bakılarak islamın yakın tarihi yazılmış, siyeri nebi yazılmış ve yalnızca kodaman insanların söylentileri olan hadis ve rivayetler dayanak edilmiş. öncekilerin öyküleri esatir evvelin hakkında varaka nevfel ve hatice'nin bilgisi var idi. hadis öyküleri arapları, israil etkisinden kurtarıp özgün arap milletine dayalı tek arap devleti yapmak amacıyla kurgulandı.

    • comitia curiata - curiata meclisi, romulus’un, Roma halkı arasında yaptığı ayrıma (curiae) dayandırılan ve her biri patrici kökenli on soydan oluşan meclisin genel adı dır. Krallık zamanında kurulan bu meclis, önceleri konsülleri seçmekle ve yüksek mahkeme görevini icra etmekle sorumlu tutulmuş. Zamanla, görev ve sorumlulukları genişletilerek; yüksek memurlara emretme yetkisi -imperium- vermek, vasiyetlere ve evlat edinmelere tanıklık etmek, rahiplerin resmi olarak göreve başlamalarına onay vermek gibi, daha kapsamlı bir hale getirilmiş.

      Cumhuriyetin sonlarına doğru politik anlamdaki önemini yitirerek, yalnızca patricii sınıfını ilgilendiren bir meclis halini almış. Edward E. Best şöyle yazıyor: "roma cumhuriyetin son yüzyılında komisya curiaları işlevleri, her bir kurbağayı temsil eden 30 lirerin yaptığı bir formalite haline gelmiş idi."

      comitia curiata: kutsal roma'nın krallık olduğu dönemde, vassal-özerk kabileler yurttaşları nın curia'lar olarak katıldıkları, her curia'nın tek bir oy kullandığı, yasama yetkisiyle donatılmış ve kralı seçmekle görevli olan meclis. curiata, bir buluşma yörü-mekanı olan curia terimi nden türemiş. bu mekan-konum ifadesi, kutsal roma ailelerinin bölünmüş olduğu ve ordu için erkeklerin sağlandığı 30 akrabalık grubuna atıfta bulunan kürelere uygulanmış idi.

      guran'ın ilk emri igra, oku, metin-yazı okumak değil. taslak yasayı-risaleti, curia meclisinde oluşturmaya gönderilen rasul e tembih edilmiş görevi idi. bir özne kişinin, 2nci özne üzerinden 3ncü özneye "ben den ona selam söyle-oku-igra" demesinde kullanılan igra gibi.
      okuyorum قراءة giraeten.
      okuyor musun هل تقرأ hel tagra.
      sen okuyorsun انت تقرأ ente tagra.
      ben okuyorum أنا أقرأ ena igrau.
      okundu, okunan اقرأ igra. (arapça'yı arapsaçı yapan muzari zaman kipinde)
      okuyan قارئ gariun.

      guran قرآن da igra, antik roma comitia curiat meclislerinde okunan, türkçe taslak yasalar dediğimiz, roma egemenliğindeki vassal arap kabileleri konularına ilişik olmalı. antik romada 30 vassal-özerk curia meclisi var idi ve araplar, bu curia meclislerine rasul-elçi göndermişler idi, zuhruf 45 de bahsedilmiş, sel erselna min kablike min rusulina - sor gönderdiğimiz sen den önce elçiler den.

      roma yöresel yasama meclisleri, siyasi kurum meclis, curiate meclisi, bazı yasama yetkileri, roma meliki-kralının çıkardığı kararnameleri sembolik olarak onaylama hakkından başka bir şey içermiyordu. diğer meclis calate meclisi nin ise işlevleri tamamen dinsel idi. krallık yıllarında, etnik romalı olmayan roma halkları, curia adı verilen meclislerde siyasi örgütleri var idi. tüm roma halkı toplam 30 kabile temsili curia lar arasında bölünmüş ve bireysel curia üyeliği yürürlükte idi.

      belirli bir ailenin her üyesi aynı curiaya aitti. Her curia'nın, belirli dini törenler ve ortak festivaller dahil olmak üzere, erken Roma ailesininkine benzer bir organizasyonu vardı. Bu curialar, iki halk meclisindeki temel bölünme birimleriydi. Her curiadaki üyeler oy kullanacak ve her curiadaki çoğunluk, o curia'nın meclis öncesi nasıl oy kullandığını belirleyecekti. Bu nedenle, Curiate Meclisi veya Calate Meclisi'ndeki herhangi bir oylama sırasında curianın çoğunluğuna (30 curia nın 16 sı) ihtiyaç duyulur idi.

      okumak" anlamındaki KaRaE قرأ sözcüğü de, cümle içindeki konumuna göre çeşitli yan anlamlara bürünebilir. Örnekse "ikra selami ala fulanin" cümlesinde bu fiilin "söylemek" manasındaki yan anlamının öne çıktığı görülmekte; "Falan kişiye selamımı söyle" manasında..

      guran ilk ayetinde igra bismi rabbike اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ cümlesinde geçen "ikra" sözcüğü de "söylemek" anlamında kullanılmıştır... Tabii ki bunu bir varsayım olarak kelimenin muhtemel yan anlamlarından birini rastgele seçerek söylemiyorum. "karae(قرأ)" fiilinin, "isim(إسم)" sözcüğü ile birlikte kullanıldığında "Herhangi birisinin ismini (Ali, Ayşe, Fatma vb) söylemek" anlamına geldiğini kadim metinlerden tespit etmek mümkündür ki, en eski örneği Tevrat, Yaşeya 45/7'den gösterebiliriz:

      Senin ismini Söyleyen/ Okuyan rab benim. = אֲנִ֧י יְהוָ֛ה הַקֹּורֵ֥א בְשִׁמְךָ֖ burada israilin rabbinin, kendisi için seçtiği peygambere seslenirken קְרָ֣א בְשֵׁם / kara başem (ismini okumak) fiilini kullandığı görülmekte... Yani ibranice "Kara(קרא)" fiilinin, Şem(שם) sözcüğü ile beraber kullanıldığında "SÖYLEMEK" manasındaki yan anlamının aktüel hale geldiğini görüyoruz...

      Bu minvalde bir başka örnek için Tevrat, tekvin 26/24'e bakalım: ishak, Rabbin ismini Söyledi/Okudu = יִצְחָ֖ק) וַיִּקְרָא֙ בְּשֵׁ֣ם יְהוָ֔ה)

      Alak 1 de "Karae قرأ fiilinin, isim sözcüğü ile birlikte kullanıldığını görüyoruz. O halde bu ayeti "Yaratan rabbinin ismini söyle" şeklinde çevirmek gayet isabetli görünmektedir... ve aslında bu çok iyi bildiğimiz bir ibadet şeklidir. "TANRININ İSMİNİ SÖYLEME İBADETİ" yani, "ZİKİR"

      bismi rabbike ifadesini kuranda, alak suresi hariç 3 ayette daha geçmekte, fakat "Okumak-söylemek" fiili yerine "Tesbih" fiili ile birlikte kullanıldığını görüyoruz.

      Tesbih et rabbinin ismini = فَسَبِّـحْ بِاسْمِ رَبِّكَ (vakıa 74/96 ve hakka 52)

      Bildiğiniz üzre tesbih ibadeti de Allahın isimlerinin zikredilmesi cihetiyle tatbik edilen bir ibadettir... Zikir ibadetinin hz muhammedten önceki peygamberler tarafından da ikame edildiğini tevratta görmekteyiz:

      Tekvin 26/24: İshak orada bir sunak yaparak Rabbin ismini okudu/söyledi. Çadırını oraya kurdu. Köleleri de orada bir kuyu kazdı.

      וַיִּ֧בֶן שָׁ֣ם מִזְבֵּ֗חַ וַיִּקְרָא֙ בְּשֵׁ֣ם יְהוָ֔ה וַיֶּט־שָׁ֖ם אָהֳלֹ֑ו וַיִּכְרוּ־שָׁ֥ם עַבְדֵי־יִצְחָ֖ק בְּאֵֽר

      Oradan Beytelin doğusundaki dağlık bölgeye doğru gitti. Çadırını batıdaki Beytelle doğudaki Ay Kentinin arasına kurdu. Orada RABbe bir sunak yaparak Rabbin ismini okudu/söyledi .

      וַיַּעְתֵּ֨ק מִשָּׁ֜ם הָהָ֗רָה מִקֶּ֛דֶם לְבֵֽית־אֵ֖ל וַיֵּ֣ט אָהֳלֹ֑הqבֵּֽית־אֵ֤ל מִיָּם֙ וְהָעַ֣י מִקֶּ֔דֶם וַיִּֽבֶן־שָׁ֤ם מִזְבֵּ֙חַ֙ לַֽיהוָ֔ה וַיִּקְרָ֖א בְּשֵׁ֥ם יְהוָֽה

      Tekvin 13/4: İbrahim, önceden yapmış olduğu sunağın bulunduğu yere gidip, orada Rabbin ismini okudu/söyledi.

      אֶל־מְקֹום֙ הַמִּזְבֵּ֔חַ אֲשֶׁר־עָ֥שָׂה שָׁ֖ם בָּרִאשֹׁנָ֑ה וַיִּקְרָ֥א שָׁ֛ם אַבְרָ֖ם בְּשֵׁ֥ם יְהוָֽה

      ad söyleme (zikretme)" eylemini gerçekleştiren kişilere arapçada KARİ, ibranicede ise, KARAİ denilir; Söyleyen veya Söyleyici manasında ism-i faildir bunlar. Alak suresinin ilgili ayetiyle ilişkili olarak aktarılan meşhur hadiste cebrailin "ikra" emrine karşı muhammed "kari değilim (ما أنا بقارئ) " şeklinde cevap vermiş. "Okuma bilmiyorum" şeklinde değil... Biraz ayrıntı verirsek, hiç arapça bilmeyenler dahi bunu fark edeceklerdir.

      arapça ma = eşya zamiri ve olumsuzluk edatı. ene = ben. bi-karî = okuyan / okuyucu. okuma bilmiyorum ما اعلم şeklinde bir ifade yok, şu var, OKUYAN BEN DEĞİLİM veya BEN OKUYUCU DEĞİLİM.
      karî kelimesi, semitik toplumlardaki şair, kahin, arraf ve nebilerin müşterek ismidir diyebiliriz. hepsi meslekleri gereği "ilahların isimlerini okuyan veya söyleyen" kişilerdir... Nitekim tevratta kara başem / קְרָ֣א בְשֵׁם fiili, nebilik etmek olarak tanımlanmıştır (bk: 1. Krallar 18/ 24-28). Bununla birlikte eskiden yahudiler arasında NEBİ yerine KAHİN anlamına gelen "הראה / Haro'eh" sözcüğünün kulanıldığını da yine Tevrattan öğreniyoruz: (samuel 9.9)

      sözlük anlamının yanı sıra, bir de içinde bulunduğu cümlenin bağlamına göre kazandığı yan anlamları var. vurmak anlamına gelen darabe fiili, nur suresinde örtmek anlamında, yadribne bi humuru hinne = örtüleri ile örtsünler. nisa suresinde ise aynı fiilin, yürümek anlamında kullanıldığını görüyoruz. izâ darabtum fîl ardı = yeryüzüne yürüdükleri zaman.

    • Cesur bir esnafımız AKP’li bakana tarih,sosyoloji ve en önemlisi de insanlık dersi verip,kapağı sıkıca kapattıktan sonra yolcu ediyor. T A M A M tayyip sen git, Meral hanım ile muasır medeniyete doğru ilerleyeceğiz biz #tamam

      Jöleli Yiğit Bulut'un Dolar'a müdahelesi Temsili.

      Müjde, ekmek hafifledi. Şimdiye dek üretilen 250 gram ekmek artık 200 gram üretilecek ve fiyatı yine 1 TL olacak. Ekmek hafifledi fiyatı aynı kaldı. Buna gizli zam diye bakmayın, insanların az ekmek yemesi yararlarınadır sağlıklar açısından. Petrol ülkesi değiliz 1 lt benzin 560 kuraş'a geliyor 5 TL'ye satılıyor. Yandaş medya "ekmek israfına gramaj ayarı" manşeti ile yazdı bu haberi. Zammın adına israf ayarı demeleri heyecan verici bir zeka kırpıntısının da göstergesi âdeta. Vatandaşa keriz demenin daha kibarcası benim aklıma gelmiyordu.

      Onların iPhone'u varsa öbür tarafta Samsung var, Venüs var, Vestel var. Onların doları varsa bizim allahımız var. ABD'nin Türkiye'den ithalatı, 2017'de 9 milyar 412 milyon dolar dır. ABD'nin Türkiye'ye ihracatı 2017 yılında 9 milyar 741 milyon dolar.

      2018'in ilk 6 ayında, ABD'den Türkiye'ye 5 milyar 75 milyon dolarlık ihracat, Türkiye'den ABD'ye de 5 milyar 78 milyon dolarlık ihracat yapıldı. ABD'nin Türkiye'ye elektronik ürün ihracatının büyük bir paya sahip olmadığı için boykotun büyük bir etkisi olmayacak. Asıl Amerika'dan ithalat ürünler, silah sanayi, sivil havacılık ve makine. Bunun dışında kalanlar, doğrusu çerez. Eğer Türkiye 'Ben bundan sonra ABD'den hiç uçak almayacağım' dese, bu ABD'nin canını yakar. Ama diyemez. Boykot çağrısına da gerek yok. Türk Hava Yolları'nın alacağı bir karardır bu. Veyahut 'Ben bundan sonra ABD'den silah alımı yapmıyorum' dese, bu ABD'nin canını yakar. Ama pratik olarak bunları diyemiyoruz.

      2017 yılında ABD'nin Türkiye'ye 9 milyar 741 milyon dolar değerindeki ihracatının 1 milyar 543 bin dolarlık kısmını sivil hava aracı, motoru, ekipmanı ve parçaları oluşturdu. Askeri kamyon, zırhlı araç, füze, roket, silah ve cephane ihracatı ise 2017 yılında 150 milyon 460 bin dolar değerinde gerçekleşti. Amerika'dan neler aldık, ABD Ticaret Bakanlığı'nın verilerine göre, Türkiye'ye 2017 yılında elektronik ürünler ile ilgili ihracatlar ve meblağları şöyle gerçekleşti,
      Telekomünikasyon ekipmanı: 182 milyon 616 bin dolar.
      Elektrik cihazları: 157 milyon 712 bin dolar.
      Bilgisayar: 62 milyon 837 bin dolar.
      Bilgisayar aksesuarları: 52 milyon 998 bin dolar.
      Cep telefonu ve diğer ev eşyaları: 32 milyon 416 bin dolar.


    • Dünyanın En Eski 20 İnanışı | Dinler Tarihi
      Sahte Peygamberler Dönemi - Sesli Kitap Bahriye Üçok.

      her afet olan yerde bir peygamber çıkıyorsa vay halimize.Heleki böyle bir kanaldan senin gibi sığ düşünen biri çıkıyosa yandık biz. bir çok dinde böyle şeyler vardır bir yerde bir olay olur sonra ardından tanrı bizi cezalandırdı tanrı orada yaşıyanları helak etti gibi şeyler tarihte çok olmuş şeylerdir.Bunlar bilinmeyen bir şeylere uydurulan bir takım kılıftan başka bir şey değil. Şuanki zamandada böyle şeyler var deprem oluyor hemen ardından malum yer di zinadan alkolden flanaca filanca helak etti onları filanca tanrı misali.


    • Diyanet'in "Kocanız Döverse Sebebini Sorun" Türü Öğütleri


    • muhammedin devşirdiği kur'an'a göre önce dünya sonra evren yaratıldı fussilet 9 -12 ayetlerde. bigbang sonrası evrenin ve dünyanın oluşum evrelerinin aksine, allah'ın ilkin dünya gezegenini yarattığını, ardından evreni yarattığını göreceksiniz. dünya 2 günde yaratılmış halihazırda bulunuyor henüz evren yaratılmamış iken, dünyayı yaratıp sonra fussilet 11 ayetindeki eylemi gerçekleştiren allah, önce dünyayı 2 günde yaratıyor ilk gezegen olarak, sonra duman halindeki göğe yönelerek evreni yaratıyor! ilginç olan, dünya var iken evren yok idi denmesi fussilet 9 ila 12 arası ayetlerde. koskoca evren yok iken allah katında, önce dünya gezegeni'nin var edilip sonra duman halindeki gök'e yönelip evren'in var edilmesi, 6.yüzyılın batlamyus/potolemi evren modeline dayanıyor, muhammed alıntı/aşırmak yolu ile ayetlere işlemiş bunu.

      önce dünya'yı sonra evreni yaratmış allah çünkü 6.yüzyılda dünya merkezli kainat kurgusu var idi ortadoğu'da. başka türlü, evren yok iken ilk gezen dünya nasıl var olabilir? meleklerin seyahat süresi mearic 4'üncü ayette allahın ikamet katı arş'a/taht'a 50.000 yıllık zamanda çıkan melekler, kadir 4'üncü ayette melekler, 1 gecede yöryüzüne inebiliyor. gök den geliyor melekler sonra allahın yanına dönüyorlar. gökyüzüne doğru gidip geldiklerine göre allah gök'de oturuyor sürekli olarak.

      muhammed diyor ki "gökte oturan allah'ın sizi yerin dibine geçirmesinden güvende misiniz" ayet mülk 16-17'de yazıyor allah'ın gökte oturduğu muhammed'in tarifinde. muhammet, allah'ın kendisi ile taht/arş'ın 8.katında yüzyüze görüştükten sonra müslümanlara ibadet farzları başladı. "allah benimle görüştü, el sıkıştı, elini 2 omuzum arasına koydu" hadisi var muhammed'in. mekan'da allahı konumlaştıran ayetler var böyle.

      gerçekte bir yaratıcı varsa quran'da anlatılan allah gibi olmamalı. yaratıcı olasılığını anlatan dinler insan ağzından çıkan söylemler. insan ağzı ile konuşan, insanı aracı edinen tanrı aslında insanın kendisi dir. aztekler 1300-1500 yılları arası insan kurban etmek; onların dinlerine göre bir gerekli idi. amerika kıtasının en gelişmiş toplumu idi. tarih olarak bakarsak günümüzden pek eski değil, zaman aralığı. orada bir aile düşünün. mesela; eşi, kocasına diyor ki bu sene topraklardan çok verim alamadık. çünkü, verim almak için birini kurban etmedik. rahip, kurban adamadığımız için; böyle olmuştur diyor, aileye. dinleri gereği; buna inanıyorlar değil mi? korkuyorlar ve dinlerin gerekliliğini uygulamak istiyorlar ama günümüz şartlarında insan kurban etmek, mantıksız değil mi ama çevresindeki çoğunluk buna inanıyor ve bu dinlerinin bir şartı. gerçekten, böyle bir gerekliliğin olduğuna inanıyorlar. yoksa böyle bir şeyi niye yapsınlar?

      ortadoğuda semavi 3 din, yahudilik, hristiyanlık. islam, sayıca fazla insanlar inanıyorlar. ortadoğuda kurban molek e adanıyor, oruç tutuluyor, namaz kılınıyor, vs. peki, nasıl bileceğiz bunların dünyanın öbür ucundaki dinler ile aynı mantıkta olup olmadığını? zamanında, insanlar diğer başka dinlere körü körüne inanmış aztekler ve inkalar vs dünyanın başka bir bölgesinde ama dinleri semavi-göksel deği idi.

      insan kurban edilmesine, rağmen inamışlar; aile boyu. içgüdüleri mi yoksa korku mu yönetiyor yoksa bir şeye inanma hissi ve bunun getirdiği; seni daha güvende ve rahat ettiren his mi ? burada, tanrı’yı ele almıyorum. kendi açımdan; tanrı’ya inanıyorum. bu 3 din de arap yarımadasına gönderildi. görece döneminin en gelişmiş ve nüfus bakımından en yoğun olduğu yer. hem de iklim bakımından, insanların daha bir rahat olduğu yer. avrupa kıtasında vs insanların fazla sorunları vardı. yiyecek içecek kıttı ve inanılmaz ama çok daha ilkel bir yaşam vardı.

      tanrı tarafından dinlerin gönderiliş sebebi yozlaşma var diye araplara islam gönderilmiş düzeltmek için. arap yarımadası dışında bir yere islam gönderilmedi, amerika kıtasına hiç din gönderilmedi. insan kurban etmek; yozlaşma sayılmıyor mu. onlara neden kimse yol göstermedi? gerçi onlara göre; aztekler’e din gönderilmiş, onların da bir dini var. ama amerika kıtası 1500'lere kadar keşfedilmediği için; dinleri kapalı kutu şeklinde kendi içlerinde saklı kalmış. dünyaya, bir yayılma gösterememiş. bu sebeple de ispanyoların işgali sonrası; dinlerinin bir önemi kalmamış. ilk musevilik tam emin değilim ama milattan önce 1200’lerde fln gönderilmiş. şimdi bu dinlere inanmayan ve gereklerini yerine getirmeyen insanlar cehenneme gidecek olayı. e peki, bu tarhiten önce yaşayan insanlar üvey evlat mıydı ? onların, günahı neydi de yol gösteren olmadı.


    • Mercedes Motor + Çift Debriyaj Vites Kutusu ÜRETİMİ (Mercedes Debriyaj Fabrikası)

      2020 suzuki XL6
      suzuki technical frequently faqs

      ümraniye avek otomotiv bedel yansıtılmayacak dedi, %30 kesinti aracımı da çarptılar
      ümraniye avek otomotiv şikayeti

      ümraniye avek otomotiv rezaleti : sıfır volkswagen golf tavanında çürümeler, satış müdürü ben olaya vakıf değilim diyip teknik müdüre yönlendirdi. o da ben vakıf değilim deyip bizi kaporta sorumlusuna yönlendirdi. o da ben vakıf değilim, izindeydim deyip satış sorumlusuna yönlendirdi. satış sorumlusu da bu departmana daha 2 gün önce atandım ben hiç bir şey bilmiyorum dedi. yani avek otomotiv'de kimsenin kimseden haberi yok. yada bizi bıktırma politikaları bunlar. kendileri bir süre doğuş otomotivle de görüştüklerini söylediler ve sonuç "dolu yağışından olmuş olabilir, bizi ilgilendirmez" dediler

    • yingyang semruk has written a new post "aile evlilik haklari sevgi istahi estetik erkek kadin cinsel nesne li̇bi̇do " 09.23.2020

      Güzin Abla, "Birlikte olmak için ısrar ediyor" başlıklı yazısıyla okurundan gelen mektup; Güzin Abla, ben 60 yaşındayım, 45 yaşında gibi gözüküyorum, 1 ay önce biriyle tanıştım, 24 yaşlarında güzel bir kız. birbirimizden elektrik aldık ve buluşuyoruz. Yanımda mutlu olduğunu ve bana güvendiğini kalpten gelerek söylüyor. Beni çok sevdiğini her fırsatta dile getiriyor. bir gün onu pahalı bir otele götürdüm. ileri gitmeden yakınlaştık irademe hakim oldum. ısrar etti ama ben kıyamadım. ileride daha münasip zamanda olur deyip ikna ettim ama o çok istiyor "bana sen sahip ol, ilk erkeğim sensin" diyor. 60 yaşında bir erkeğim, 24 yaşında bir sevgilim var. Benimle cinsel birliktelik yaşamak istiyor ama ben kararsızım.

      anlaşamayan evli bir çiftin sorusu.
      kızların asıl amacı ideal güçlü erkeğini bulup soyunu devam ettirmek.

      orta sınıf müritlerinin bekar olanları, seks konusunda sıkıntı yaşarlar. seks mevzu bahis olduğunda onlarda, alt sınıfın umursamaz hoyratlığı, üst sınıfın ise istediği zaman erişebilmesini sağlayan parası ve imkânı yoktur. beyaz yaka oldukları ve kurumsal bir kimliğe büründükleri andan itibaren seksi, ikinci yaşam alanları olan sosyal medya üzerinden aramaya koyulacaklardır. kurumsal kimliklerine zarar vermekten korktukları için sosyal medya onların güvenli kerhaneleri olacaktır.

      kızların efendi erkeklere düşmanı gibi bakması kızların efendi erkekleri düşmanı olarak görmesi durumu. efendi erkek mi yazdı, efendi erkeği siktir etmek için her türlü çirkefliği yaparlar. daha da kötüsü siktiri çekmezse efendi erkek üzerinde ego mastürbasyonu yaparlar. efendi erkeğe adeta bir sapık muamelesi yaparlar. piç erkeklerinde kucağında inlemek için can atarlar. tabi böyle olmayan kızlarda vardır. ancak sayısı çok az dır. bunlar varya bunlar bunların efendi erkeklere baktığı gibi naziler yahudilere bakmadı öyle be.

      ezik erkeklerin kendini efendi olarak tanımlaması, yılların bitmek bilmeyen ezik edebiyatı bu, nerde görsem tanırım. ulan sevgili kardeşlerim, neden empati yapmıyosunuz? neden kendinizi sorgulamıyorsunuz? kızlar yeni kurdukları dine peygamber ataması yapmayacaklar, efendilik neden önemli olsun? efendi insan malesef sıkıcıdır. hayat böyle değil midir zaten; zararlı olan şeyler güzel, faydalılar ise hep tatsız tuzsuzdur. pırasa yiyerek geçirilecek yüz yıl yerine, yağlı hamburger yiyerek geçecek 20 yıl daha hoştur. insan hayatı zaten sıkıcı, üstüne birde sıkıcı efendi adamla çekilir mi? kadınların çoğu ruh hastasıdır, bunu birçok defa deneyledim.

      siktir ettiğim kızlar köpek olurken, kibariyenin annesinden hallice kızlara yüz verip efendilik yaptığımda götleri kalkmıştı. bunu elimde kağıt kalemle yapıyordum, benden daha iyi kadınları tanıyan olamaz. arkadaşım kız yurdundan aldığı kızları birbirleriyle aldattı, tekme tokat dövdü, analarını sikti, ama gel görki kızlar çocuğa daha da bağlandı. niye böyle yapıyosun diye sorduğumda ''iyi davranınca sıkılıyorlar'' demişti. e şimdi ben bu adamı nasıl eleştireyim. efendilik yaparsanız her zaman kaybedersiniz. ben kız olsam bende piç erkeğe hasta olurdum. kızın yanında kapıya yumruk atıp kırmıştım, kız 1 ay boyunca onun muhabbetiyle baygın baygın bana bakıyordu. sert yapın, biraz canını yakın, elinden uçacakmış gibi bir izlenim verin, terk edin. iki kere iki kaç ederi tartışıyoruz sizlerle.

    • yingyang semruk has written a new post "aile evlilik haklari sevgi istahi estetik erkek kadin cinsel nesne li̇bi̇do " 05.18.2020

      insan niçin çocuk yapar, insanın kendi hayat potansiyeli içinde yaşama dair heyecan ve beklentileri tükendiği zaman çıkagelir çocuk düşüncesi. böyle dönemlerde insanın heyecan duyabileceği çok az şey kalır. bu birkaç şeyden biridir çocuk. çocuğun olur ve çocuğunun ilk defa "babba" ya da "annne" demesi heyecanlandırır. sonra ilk adımları. sonra ilk kırdığı vazo, ilkokul çantası, ilk aşkı, ilk sivilcesi ilk, ilk, ilk, ilk derken ilk eşşeğin pipisi falan hoop bir bakmışsın, senin heyecanının tükendiği yerde çocuğunkiler senin heyecanın olmuş... bütün bunların yanında dur çocuğum olsun da onun heyecanı artık benim heyecanım olsun yıh yıh diyemeden kör bir kaza kurşunu da olabilir çocuk hadisesi. o kadar da abartıp kutsal, duygusal anlamlar atfetmemek lazım. evet.

      geceye bir kadın yalanı bırak; -seda'nın sevgilisi erkan var ya? o da bana aşık bakışlarından anlıyorum.

      - tüm eski erkek arkadaşlarım takıntı yaptı beni ve hiç biri unutamıyor hala beni heryerden takip ediyorlar. tayfun vardı ya? adam evlendiği gün beni arayıp hala sevdiğini söyledi.

      - kızlar hep beni kıskanır. meral dedi ki "keşke senin gibi olsam, sana benzesem" hep kıskanırlar.

      - bizim ailede kimse kimseye yalan söylemez ve babam dünyanın en anlayışlı adamıdır. canım o benim canım.. canım...

      - en iyi kıyafetleri ben bulurum. kızlar dedi ki: o gömleği nerden aldın? bayıldılar resmen ama söylemem. çantalarıma da herkes bayılıyor.

      - burcu'nun götü büyük aslında iç çamaşırı topluyor sakın kimseye söyleme. sırtı hep sivilce benim tenim gibi pürüzsüz değil.

      - şakir 'i ilk gördüğümde aşık oldum etkilendim aramızda bir çekim oldu. oysa şakir kel göbekli zengin bir müteahit dir.


    • bertrand russell entelektüel açıdan söyledikleri doğru ahlaki açıdan düzgün.

      bertrand russell kitapyurdu

      Kahrından Ölen Bir Kahraman mustafa muğlalı, Kubilay’ı şehit edenleri yargılayıp, idam eden Menemen İstiklal Mahkemesinin başkanıydı Mustafa Muğlalı. yıllar sonra şehit Kubilay ’ın katillerini asmanın bedelini ödettiler bu büyük kumandana.t

      gerçeklerin ulaştırdığı doğruların ne olduğunu sorun. Asla dikkatinizin inanmak istediğiniz ya da inanmanızın toplumsal açıdan daha avantajlı olacağını düşündüğünüz şey tarafından dağıtılmasına izin vermeyin. Sadece ve sadece elinizdeki gerçeklere bakın.


    • Türkiye'de Pahalı motosiklet, Ducati Diavel Dieseli ilk bakışta oha mazotlu motosiklet mi yapmışlar diyen dieseli marka olarak düşünemeyecek kadar fakir olan arkadaşlar merhaba bende sizdenim.

      Scrambler ducati thailand

      Chicane Performance ducati

      ducati montreal

      ducati place

      MV Agusta F4CC – 120 Bin Dolar

      Ducati Desmosedici D16RR NCR M16 - 232 bin dolar

      kawasaki neden pahali

      2019 motosiklet vergileri yüksek

    • bir müzik albümü, aslen içinde müzikal kayıt bulunduran plak ve uzunçalar biçimindeki çalışmalardır. zamanla gelişerek kaset, compact disc ve mp3 olarak dijital biçimleri de ortaya çıkmıştır. müzik albümleri fiziksel olarak genellikle dekoratif kapakları ve albüm notları ile satışa sunulur.

      belli bir sanatçıya ve tarza ait olabileceği gibi, enstrümantal, tribute, solo, vokal, toplama, karma vb. çok çeşitli olabilir. uzun zamandır iyi bir müzik dinleyicisiyim. bir müzik albümü nasıl yapılıyor? kulağımıza gelene kadar hangi aşamalardan geçiyor? biraz buna değinmek istedim. 10 eserlik bir albüm çalışmasını ele alalım. öncelikle repertuar belirlenir. albümde hangi eserler yer alacak, bu eserlerin söz, müzik, beste aşamaları, çalışmaları yapılır. eserler farklı farklı bestecilere ait olabileceği gibi, tek bir sanatçıya da ait olabilir. albümün türüne, kimin albümü olduğuna göre değişebilir bu.

      eserler stüdyoya girmeden önce defalarca yalın enstrümanlarla (gitar, klavye, bağlama vb.) çalınır, denenir, bestelerin oturması sağlanır. stütyoya girmeden önce eserler nihai halini alması için demo adı verilen kayıtları yapılır. bu demo kayıtları eserlerin ham halleridir. sözlerin ve müziğin oturması için yapılan, kılavuz kayıtları diyebiliriz. genellikle bu kayıtları evde yaparlar. ( home studio) zaten düzenli albüm çıkaran bir sanatçının, mesela erkin koray, orhan gencebay ya da barış manço vs. evlerinde minik bir stüdyoları bulunur.

      eserlerin demoları yapıldıktan sonra, demo kayıtları bir aranjöre verilir. ya da bu işi de sanatçının kendisi yapar. (mesela orhan gencebay aynı zamanda bir aranjördür. ) aranjör demo kayıtları dinler ve eseri notaya çevirir. sadece notaya çevirmekle kalmaz, alt yapı, orta yapı, üst yapı notalarını, renk sazların çalacağı kısımları ayrı ayrı notalaştırır. demo kaydın tastamam bir müzik eseri haline gelmesi için düzenler. nerede hangi enstrüman çalacak, hangi enstrüman önde, hangisi geride, solo kısımları var mı? solist eseri nasıl okuyacak, vokalistler olacak mı? bunlara karar verir ve çalışmasını tamamlar.

      aranje safhası bittikten sonra, albüme göre bir stüdyo seçilir. akustik bir albüm mü, dijital sazlar ağırlıkta mı, toplu kayıt mı olacak? bunlar önemli faktörler. stüdyolar pahalı ve kusursuz sesi kayıt edecek şekilde üretilmiş müzik cihazları ile doludur. ses yalıtımı önemlidir.

      70'lere kadar türkiye'de toplu kayıt yapılıyordu. yani tüm enstrümanlar aynı anda çalınıp, kayıt ediliyordu. solist de aynı anda şarkıyı okuyordu hata olunca, en baştan hepsi tekrar başlıyordu. 70'lere kadar olan türk müziğine bakarsak, eserlerin az enstrümanlı kayıt edilmiş olduğunu ve zayıf armonik yapıda olduğunu görürüz. yurtdışında kayıt edilmiş türkçe albümler bu değerlendirmenin dışında.

      çünkü türkiye'ye 70'lere kadar kanal kayıt teknolojisi gelmemişti. pahalı ve teknik bir meseleydi. 68 yılında moğollarla birlikte almanya konserine giden orhan gencebay, (evet, orhan gencebay moğollar grubuna bağlaması ile eşlik etmişti) kanal kayıt teknolojisi ilk defa almanya'da görmüş, bu sistem 70'lerin başında türkiye'ye getirilmişti. ilk iki kanallı kayıt 1971 yılında kayıt edilip, mono olarak basılan bir teselli ver 45'liğidir.

      hucüm kayıt da denen toplu kayıttan çıkılmış, iki kanal kayda geçilmişti. en azından enstrümanlar ayrı, solist vokali ayrı kayıt ediliyordu. ayrı derken, solist, playback olarak kayıt edilen müzikal bölümü kulaklık ile dinlerken, eserin üzerine okuyordu. hatalı okursa yeniden deneniyordu. çok kanallı kayıt teknik ve zaman olanaklarını arttırmışken, maliyeti de arttırmıştı. çünkü kayıtlar makara bandlara kayıt ediliyordu. makara bandlar almanya ve japonya'dan getiriliyor ve çok maliyetli oluyordu. iki kanallı kayıttan sonra, 70'lerin ortasında, 4 kanallı kayıt teknolojisine geçildi. artık eserin ritm sazları ayrı kanala, yaylı grubu ayrı kanala, renk sazlar ve vokal ayrı kanala kayıt edilebiliyordu. 4 kanal kayıt ile müzik eserleri artık daha armonik, daha çok sazlı hale gelmiş enstrümanistlerin hünerleri de daha göz önüne çıkmaya başlamıştı. makara bandlara kayıt türkiye'de 80 sonlarına kadar devam etti. 90'ların başı ile birlikte artık bilgisayar destekli kayda geçildi. bilgisayar destekli kayıt sınırsız kanal imkanı sunuyor (neredeyse her enstrüman ayrı kanala) ve makara band maliyetinden kurtarıyordu. makara bandlar uzun yıllar özenle saklanmalıdır. nemden, sıcaktan, hatalı istiften etkilenip deforme oluyorlardı. kanal kayıt olayına geçildiğinde artık enstrümanistlik önemli hale gelmeye başladı demiştim. bu dönemde nota bilmek, nota okumak, nota yazmak da önemli oldu. çünkü toplu kayıt döneminde kimse pek nota bilmiyor, notayla değil, kaba düzen kulaktan çalıyorlardı. ya da notayı bilen bir müzisyen orkestrayı yönlendiriyordu.

      aranje ve stüdyo seçimi işlemlerinden sonra artık kayıt işlemlerine başlanıyor. öncelikle eserlerin alt yapıları kayıt ediliyor. davul, vurmalılar, perküsyon kayıtları yapılıyor. bass gitar ve davul aynı anda da kayıt edilebilir. ritmin üzerine, ritmi dinleyerek yaylı grubu partisyonları kaydı yapılıyor. sonra renk sazlar (ud, gitar, üflemeliler, bağlama, kanun vs.) kayıtları yapılıyor. kayıtlar bilgisayar ortamında cubase gibi yazılımlarla üst üste birleştiriliyor. kısacık bir partisyonu dahi defalarca çalıyorlar. bu kayıt işlemleri haftalar hatta aylarca sürebilir. en mükemmel kaydı arıyorlar. enstrümanların kayıt işlerini albümün müzik yönetmeni takip ediyor. müzik yönetmeni aynı anda aranjör de olabilir. bu kişiye maestro denir. yeteneğe bağlı bir durum. sesleri alan, kaydeden kişi ise tonmeister'dir. mix cihazları ile stüdyoyan alınan sesleri kayıt altına alır. kanalları açar kapatır vs. stüdyo ekipmanları oldukça pahalı sistemlerdir. örneğin vokal sesleri alan bir mikrofon'un fiyatı 10 bin euro'dan başlayabilir.

      tüm kayıt işlemleri bittikten sonra, albümün en önemli aşamalarından olan miksaj aşamasına geçilir. enstrümanların arasındaki ses farklılıkları, şan bölümünde enstrümanların sesinin kısılması, parazitlerin giderilmesi, enstrümanlara eko, reverb vb. efektlerin uygulanması. kısacası rutuş yapılır. miks olayı çok önemlidir. ses mühendislerinin ilgi alanıdır.

      albümün tüm işlemi bitince master kayıtlar makara bandlarla veya dijital ortamda albümü basacak fabrikaya gönderilir. bu fabrikalarda albümler cd, kaset, ya da plak ortamına kopyalanır. master kayıtlar yıllarca saklanır. çünkü daha sonra albümü yeniden basmak icap ettiğinde cd, kaset ya da plaktan tekrar kopyalayıp basılmaz. basılsa da bu orijinal olmaz. ses kalitesinde kayıplar olur. şimdilerde d&r gibi mağazalarda yeni baskı plaklar görüyorum. bunların büyük kısmı cd ya da kasetten plağa aktarılmış. dolayısı ile dandik, çöp kayıtlar. resmin resmini çekmek gibi. bunun nedeni makara bandlar ya da master kayıtlar muhafaza edilememiş, ya da aktarma maliyetinden kaçmışlar, cd'den plak'a basmak kolaylarına gelmiş.

      tidal bazı albümlerin master kayıtlarını doğrudan dijital ortama aktarıp yayınlıyor. yani iyi bir dac ve kulaklığa sahipseniz, tidal üzerinden önemli albümlerin master kayıt kalitesindeki versiyonlarını dinleyebilirsiniz. bu size, albümü stüdyo'da canlı canlı dinlemeye yakın bir deneyim sunacaktır. türkiye'nin ilk yerli sermaye ile kurulan plak şirketi kervan plakçılıktır. akustik bir stüdyoda, 4 kanallı kayıt edilen ilk stereo albümlerden birisi, 1976 yılında kayıt edilen sarhoşun biri uzunçalarıdır. plak'ın temiz dönem baskısını bulup, kaliteli bir pikap+amfi+kulaklık kombinasyonu ile dinlerseniz, tarifi mümkün olmayan zevklere sürüklenirsiniz.

      tonmeister
      kanal kayıt
      mono
      stereo
      akustik
      müzik stüdyosu
      mixer
      master kayıt

Recipient
yingyang semruk
Subject:


text:

Sign up, to leave a comment


Xobor Create your own Forum with Xobor