ucan kanatli kuslari havada tut allah ucak katir yelkenli gemi ruzgarsiz motor atmosfer iklim isinan gaz basinc yercekimi gok tavani cam fanusu havada tut melek menzili ars ay gok yarilmaz yildiz dusmez

✔ şura 33 (ravakide رَوَاكِدَ hareketsiz) ayetinde muhammed göstertili allah, rüzgarı kesersem gemiler yüzemezler, hareketsiz kalırlar demiş. muhammed, yaşadığı dönemdeki yelkenli gemilerin rüzgar ile ilerleyebilmelerine bakıp gemilerin hep rüzgarın itmesiyle yol alıp ilerleyeceklerini sanmış. muhammed, gelecek tarihte motorlu gemilerin, rüzgara ihtiyaç duymaksız ilerleyebileceğini bilmiyor idi. sıvı yakıtlı motor teknolojisinden haberdar olmayan muhammed'in gerçek tanrı ile iletişiminin olmadığını ispatlar bu. istikbalde gemi motorlarının icat edilmesi ile denizlerde rüzgara ihtiyaç olmaksızın, gemilerin rüzgar ile değil, motor teknolojisi ile ilerleyebileceğini kolpa allah bilse idi, rüzgar olmaksızın gemilerin deniz ortasında durakalacakları nın yanlış bilgisini muhammed'e bildirmez idi, geçerli doğruyu bildirebilir idi.

✔ şura 32-33; denizde dağlar gibi yüzen gemiler allahın ayetlerinden dir, allah dilerse rüzgarı durdurur ve gemiler rüzgarsız denizin üstünde (ravakide رَوَاكِدَ hareketsiz) durakalır ilerleyemezler.

✔ şura 33'de allah rüzgarı keserse, gemiler ilerleyemez ifadesini "o tarihte insanların anlaması için o şekilde örnek vermesi gerekiyordu" şeklinde savunmaya çalışanların, diğer bilimsel çelişkilerde, kuran'ın günümüzde keşfedilen bilimsel bulgulara işaret ettiğini iddia etmesi trajikomik. kuran tüm zamanlara hitap ediyor derler ama aradaki zamanlara hitap edememiş. onlar da, keşfedilene kadar quran'a inanıp bunların olmayacağı düşüncesine kapılarak yerinde saymış. yüksek dağlar gibi yüzen gemiler diyor, yüzecek gemiler demiyor, yani o tarihte gözlemlenen bir durumdan bahsediliyor. motorlu gemilerden bahsetmesi önemli. aksi durumda gelecekten habersiz allah olduğu tekrar onaylanmış olur. istikbalde dağlar gibi gemi olacaksa, 3-4 km yükseklikte bile olsa, bunun an az 2 km de denize denge için giren kısmı olacak. böyle bir gemi hangi limana yanaşabilir? denizlerde su seviyesinden haberi yok allah'ın.

gemi ucak katir neler yaratacak
boat
airplane
mule
what will it create
قارب
مطار
بغل
ماذا سيخلق
-
ship سفينة safina.
nutiat almurakab نوتية المركب merkeb.

electric boat, solar electric vehicle. Solar boat Switzerland. isviçre'nin bir gölünde elektrikli tekneler bugün kullanılıyor. hatta solar ve elektrik hibrit şeklinde kullanılıyor. Hibrid solar ve elektrikli gemiler, gerçekten peygamber dahi olsa, 1400 yıl önceden hangi insanın vizyonuna sığabilirdi ki? tahmin edememesinden dolayı Muhammedi suçlamamak lazım. 2030 yılında Amerikan donanması All-Electric Destroyer ve Alman Siemens firması tarafından Siemens Electric Mobility hayata geçirileceğini, haber olarak bugün bildiğimiz halde14 yıl önceden 2030'da ne olacağını bilemiyoruz, muhammed de bilememiş ama allah ayıp etmiş, istikbali allah'ın bilmesi lazım idi.

✔ noah's ark سفينة نوح nuh'un gemisini bıraktık ki görün diyor, gemi bulunamıyor.

✔ muhammed, yaşadığı dönemdeki yelkenli gemilerin rüzgar ile ilerleyebilmelerine bakarak, gemilerin hep rüzgarın itmesiyle yol alıp ilerleyeceklerini sanmıştır. muhammet, gelecekte motorlu gemilerin, rüzgara ihtiyaç duymaksızın ilerleyebileceği motor teknolojisinden haberdar değilmiş. bu da muhammet'in tanrı ile iletişiminin olmadığını gösterir. istikbalde gemi motorlarının icat edilmesiyle beraber, tüm denizlerde rüzgara ihtiyaç olmaksızın gemilerin, rüzgar ile değil, motor teknolojisi ile ilerleyebileceğini allah bilseydi, rüzgar olmaksızın gemilerin deniz ortasında durakalacaklarını ayet olarak muhammed 'e yazdırmaz idi.

şura 32-33, denizde dağlar gibi yüzen gemiler allahın ayetlerinden dir. dilerse allah rüzgarı durdurur öylece gemiler, rüzgarsız denizin üstünde durakalırlar ve ilerleyemezler.

✔ müminler çelişkili ayetlere karşı yorumlarını yeniliyorlar. şura 32 ayeti mucizesinde "allah, gemileri yüzdürdüğünden bahsedip suyun kaldırma kuvvetine dikkat çekiliyor Şura 32 - 33 ayetlerinde" demek zorunda kalan müminler var. dinozorlar kadar 150 milyon yıl dünyada yaşar isek müminler, eski kur'an ayetlerine yeni yorumlar getirerek islami inançlarını sürdürmeyi başaracaklardır. gerçekte ayette, "allah suyun kaldırma kuvvetini sonlandırır ve balıklar batar" gibi bir şey söylemek isterken, şeytan, allah'ın diline bir an hakim olup, "allah rüzgarı durdurur ve gemiler, rüzgarsız denizin üstünde durakalırlar" dedirtmiş allaha ki mütevellit sözkonusu ayette çelişki oluşmuş.

gemi سفينة safinat. yük gemisi شاحن şahn.
ro-ro gemisi سفن الدحرجة sufunet haja.
tanker gemisi سفينة ناقلة safinatun nakila.

denizlerde çeşit çeşit gemiler var. Ayette bahsedilen geminin, rüzgarla hareket eden nesnenin, ayetin iniş zamanındaki gemilerin tümünde olduğu gibi, Rüzgarla hareket eden yelkenli yapıların - yelkenli gemilerin kastedildiği anlaşılmaktadır. Rüzgar durunca, rüzgarla hareket ettiği için yapının hareketi de duruyor. Bu özellik sadece rüzgar alan yelkenli gemiler için geçerli. Denizaltılar veya Ro-Ro gemileri açık denizlerde rüzgar alarak ilerlemezler. Denizlerde rüzgar ile hareket ederek ilerleyen gemilerden başa bir şey olmadığı için yelkenli gemi olarak anlamak ve adlandırmak gayet doğal bir sonuçtur. oluşu sağlayan şey ortadan kaldırılır ise o iş-oluş kalakalır. ayetlerde buz ve buzdağı kelimeleri yok, kuran'da buz, kar, buzdağı geçmez.

✔ antik misir'in islama etkisi isra 13 tair-kuş. allahın boyna doladığı kuş

✔ diyanet "enflasyon ve zam allah dan geliyor, akparti den değil, sabredin" demesinin karşı savı, şura 30 ayetinde "başınıza gelenler kendi yaptıklarınız sebebiyle dir" savı'dır. şura 30 ayetini bilmeyen din ilahiyatı, bakara 73'de inek etini ölüye vurup ölüyü diriltmek savının aslı, firavun ölü mumyasına yapılan ağız açmak töreni'nden geldiğini nasıl bilsin?

✔ bakara 73 "kestiğiniz inek'in parçası ile ölüye vurun dedik, vurunca ölü dirildi". antik mısır'da öldükden sonra öteki yaşama geçip başka türlü yaşadıklarına inanan ölü firavunların ağızlarına, kesilmiş inek kurban'ın ön ayağı sürülerek ağızları açılır ve nefes aldırılır pozisyon verilir idi ölü'ye. ağzını açarak soluk alsın diye ölen firavun'a yapılan ağız açmak ritüeli, bakara 73 ayetinde anlatılan ölü firavun'a yapılan tören sahnesi'dir. quran hangi öyküyü anlatmış bilmeyen müminler, bakara 73'deki ölü'nün gerçekten dirildiğine ve "beni mahmud öldürdü" dediğine inanıyorlar. bakara 73'ün tefsirini okuyan dediğimi anlar.

✔ türkiye islam algısı : cin 5'de allah, istikbalde zamanı bilmiyor, zannediyor, insan gibi gelecekte ne olacak bilmiyor, yarın olmamış dır ve olmamış olgu bilinemez dir allah'a ki cin 5'de "cinleri, allah'a yalan söyleyemez zannetmiş idik" denilmiş.

nisa 84'de allah ümit ediyor "umulur ki allah, kafirleri geri püskürtür" diyor. allah, ayette konuşanın allah'ın kendisi olduğundan habersiz allah diyorki "allahın geri püskürteceğini umuyoruz." allah sensin heeey, kendi kendine karşılıklı 3.kişi imiş gibi konuşan allah, "güldür güldür'de bilal'in 7 maaş aldığı tek kişi karakterine benziyor. 3.kişi allah ile 1.kişi allah arasında diyalog "allah kahretsin diyen allah" tevbe 30 da ki allah, doğal süreçlerin işaret zamiri kullanımında 'dır.

✔ warm air - cold air. rüzgar yüksek basınç saha dan alçak basınç sahaya doğru eser daima. yüksek basınç (antisiklon) alanlarından alçak basınç (siklon) alanlarına doğru olan yatay hava akımlarına rüzgar denir. Sıcak hava özelliklerini yazmış adam, nemlidir falan filan. beynin olsaydı, çölde ısınan havanın asla "wet, rainy, warm" olmayacağını anlardın. soğuk hava batıyorsa, alttaki sıcak havanın tepesine neden çökmediğini anlardın. eğer soğuk havanın basıncı daha yüksekse, daha ağırsa, neden alttaki sıcak havanın üstüne çökmüyor da, sıcak hava yükseliyor anlardın.

soğuk hava sıcak havanın üstüne neden çöksün? böyle olsaydı sıcak hava balonlarıda uçmazdı : işte sana bunu soruyorum niçin aşşağıda ısınan sıcak hava yukarı çıkıyor, soğuk hava daha ağır ise, alttaki daha hafif sıcak havanın içine batması gerekmez mi? Balon ısınınca şişer basıncı artar. Balonun üstü açık ise basınç düşer. Odanın kapısı açık ise oda soğursa basınç artar. Odanın kapısı kapalı ise oda soğudukça basınç düşer.

eh, zaten gulfstream aynı akıntı, güneyde de, kuzeyde de buzdağlarını taşıyan, asıl sebebi rüzgar falan değil, dahası senin sandığının aksine rüzgarları yaratan o, senin masal kahramanı martaval tanrı allah değil. gulfstream'in en büyük sebebi de, coriolis kuvvetleri, ama sen kim, bunu bilmek kim. buzdağları orada, kuzey buz denizi, arktik denizler, orada, duruyor. Git gör gözünle, rüzgar olsa da, olmasa da nasıl gayet muntazam gidiyorlar. Peh, neymiş, rüzgar esecekmiş te, buzdağı gidecekmiş. sınan havanın basıncı artar mı, azalır mı? Eğer soğuk olana basıncı düşüyorsa, yani diyorsun ki, ısınan havanın basıncı düşer. yörde evet ısınan havanın basıncı düşer. ısınan havanın basıncı düşer diyen salağa, bir şey anlatabilmek olası değil.

şura 32-33: cevari behri-denizlerde gemiler yürür dağlar gibi. allah dilerse rüzgârı durdurur onlar denizin üstünde durakalır.
lokman 31: allah’ın gemilerin denizde yüzdüğünü görmedin mi?
✔ toyon utkuçi : müslüman ülkelerde gemilerin motor teknolojisi ile yürütülmesi gavur icadını tercih etmek olacaktır. Ümmeti müslüman için motor teknolojili gemiler yerine yekenli deniz araçlarını kullanmak sünnet için daha uygundur. Muhammed'in zamanında araplar, gemileri rüzgarın götürdüğüne inandıkları kadar, ıslık çalınca şeytanın çağrıldığına da inanıyorlardı.

düz dünya kuran'ın dünyayı ve bilimi doğru yansıtmasıyla ilgili ortada çok iddia var, oysa Kuran'ı incelediğimizde bu kitabın dünya hakkında çok bilgisiz olduğunu ve düz bir dünyayı anlattığınu görebiliyoruz.

✔ allusions to flat earth in islam
✔ apostate prophet, cosmos quran describes a flat earth and a tiny, simple, primitive cosmos.

teknoloji yoksunluğu, peygamberlik fırsatı yaratmış idi eski zamanlarda. günümüzde ise, hasan mezarcı ve iskender evrenesoğlu, teknolojik kayıt cihazlarının varlığı ile döküman, ses ve görüntülerin incelenmesi sıkıntısı yaşadıkları için mehdilik iddialarını peygamberliğe dönüştüremediler. hasan mezarcı, "ben isa'nın ruh'uyum, isa'nın ruhül kudüs'ü bende" dedi ama isa'nın konuştuğu aramice'yi konuşamayınca dondu kaldı öyle. kamer suresinin gerçek yazarı imrulkays kindi olabilirdi ama imrulkays kindi'nin şiirleri, kendisinden alınıp muhammed'e ulaşmış bir şekilde. ses ve döküman kayıtları olmadığı için muhammed'e telif atamıyor imrulkays. esvedi ansi, tuleyha huveylid, kuss saide, müseyleme habib vesaire nice şairlerin şiirleri yok edilmeseydi, quran surelerindeki harmonik tekrarların temelini anlayabilirdik.

koskoca evrende tanrı 'ya muhtaçlık erdemli insan işi değil, siyasetçi insan işi ve zavallı tembel insan işi dir. vahiy ile allah'ın kuran'ı yazdırması gerçek değil, kuran ayetlerini arabi insanlar siyasi amaç gözeterek yazdılar. islam dini, ortadoğu elit arapların, pers ve roma hakimiyetleri nden kurtulmak için oluşturdukları siyaset dini dir. mezopotamya ve antik mısır mitoslarından derledikleri bilgileri ayet olarak hazırlamışlar ve ayetlerin allah dan geldiğini iddia etmişler. oysa ayetler insan ağzı söylemi ve insan eli yazması. ilk zamanlar hz muhammed, varaka nevfel, hz hatice, rahip bahira, dihye kelbi vs hilful fudul ekibinin amacı ibrani töresine bağlı siyasi bağımsızlık idi. kabe 'nin kapısında romalı asker, farisi asker yoktu diye arapları, roma dan, fars dan bağımsız mı sandınız? konuya ilişgin "karmati arman - otorite leto" adlı videosuna bakınız.

✔ güneş ışınları yeri ısıtsaydı sıcak hava yukarı yükselirdi.Soğuk olan yerde barometre basıncı artar. fakat atmosferik basınç, yükseğe çıktıkca tepedeki atmosfer incelecek ve basınç düşecek, everestin tepesinde suyun 70 derecede kaynar, hava basıncı üçte bire düşecer, bu nedenle hava -50 derece olsa bile daha hafif olacak. aynı atmosferik basınç nedeniyle, aşağıya ısınan hava inecek, aşağıya indikçe artan basınç nedeniyle daha çok ısınacak ama yok, ancak "amanda soğuk havanın özgül ağırlığı daha yüksektir" tekerlemesini öğrenecek kadar beynin var, senden daha fazlasını beklemek abesle iştigal.

güneş ışığı yeri ısıtır. ısınan yer havayı ısıtır. ısınan havanın özgül ağırlığı düşer ve yeryüzündeki basınç azalır. özgül ağırlığı düşen hava subuharı ile beraber yükselir.Subuharı yükseklerde soğuk hava ile karşılaşınca yoğunlaşır bulutları oluşturur. Senin güneş ışığın yeri ısıtıyor, ısıtıyor, öyle bir ısıtıyor ki ısıtmalara doyamayıp 6 ay hiç batmadan ısıtıyor. Ama ancak -18 dereceye çıkarabiliyor havayı. Öte yanda okyanus, yan gelip yattığı yerden 2 derece sıcaklıkta, üstündeki hava sütunu ile birlikte. Şu yolladığın şekle bak, aynen söylediğimizi gösteriyor, ısınan ve basıncı yükselen hava, soldaki düşük basınçlı ve soğuk havaya doğru akıyor. Kendi koyduğun şey bile, aynı şeyi söylerken sayıklıyorsun. Neden kıyıda okyanus yüksek basınç alanı, çünkü sıcak. Her zaman, gece, gündüz, yaz kış farketmeden, buz kıtasından her zaman daha sıcak. O yüzden her zaman daha yüksek basınç bölgesi. Ha, kıyıdan 30 mil öteye gidersin, başka başka teraneler, ama kıyıda, böyle angut ilk sen değilsin Fairbanks'ın nerde olduğunu, en azından kutupta olmadığını biliyor olurdun.

low pressure nerede yazıyor, ısınıp özgül ağırlığı düşen havanın yükseldiği yerde low pressure yazıyor. sen demedin mi soğuk havanın basıncı düşer diye: gazların özgül ağırlığı basıncına bağlıdır, basıncı özgül ağırlığına değil. Orası alçak basınç alanı. Orada ısınan hava yükselecektir, çünkü üstündeki basınç alçak. Neden yükselecektir, hafif olduğundan yükseldiğini sanacak kadar beyinsizsin, kafana "amanda ısınan havanın özkütlesi artar" gibi bir martaval, yarım yamalak bir şey sokmuşsun, o yüzden daha fazlasını almıyor boş kafatasın. Isınan havanın yükselme sebebi, hafiflemesi değil, basıncının artmasıdır, bunu bilmeyecek kadar ahmaksın. Sen osmotik basınç diye bir şey vardır bilir misin? Gaz, gazın içinde yüzmez, anında karışır. yukardaki soğuk, alttaki sıcak hava ile. Isınıp hafiflediği için değil, basıncı arttığı için yükselir o hava. Ve yükselme sebebi de, üstündeki alçak basınçtır. Öteki tarafta ne olur, üstünde yüksek basınç olan hava, aşağıya indikçe de ısınır, ısındıkça basıncı yükselir ve öteki taraftaki alçak basınçlı tarafa akar.

buzdağları rüzgar iel hareket etmez, rüzgar kesilse de hız kesmeden aynı hızda gittikleri yönde devam eder. Nasıl bir embesilsen, bunu bir türlü anlamadın, hala sayıklıyorsun, bedevinin uydrumasını aklayacağım diye. Buzdağının su altı tarafı, su üstü tarafından en az 9 kat daha büyüktür. Bu nedenle rüzgar onu kımıldatamaz. buzdağları okyanus akıntıları ile hareket eder, rüzgarla değil. Golfstream falan nedir gidip bir baksaydın. hidrodinamik oşinografi falan okumadın, bari biraz klimatoloji okusaydın. Buz üzerinde hava daha soğuktur ve basıncı daha düşüktür, çünkü denizin üstünde hava daha sıcaktır ve basıncı fazladır. Bu yüzden, buzul bölgelerind erüzgar her zaman denizden karaya doğru eser. Rüzgara kalırsa iş, buzdağı asla denizde yüzemez, karaya yapışır kalır. Bunu bile düşünemeyecek kadar, hatta allah denen bedevi masalına kanacak kadar cahil ve budalasın, kaç defadır da söylüyorum halbuki.

Rüzgar, su ve dalga üçlüsü biraradası yok, tek güç, okyanus akıntısı, en başta gulfstream akıntısıdır. Titaniğin çarptığı buzdağını da getiren o akıntıydı zaten, rüzgar falan değil. O yüzden kuzey buz denizi, rüzgar var veya yok demeden, buzdağı dolu. Akıntı rüzgarla olmaz budala. Okyanus akıntılarını rüzgar değil, su sıcaklık ve tuzluluk oranları, gelgitler ve coriolis kuvvetleri vs belirler. Özgül ağırlığı yüksek olduğu için basıncı düşük olur. Balon neden şişip uçar, sıcak hava ile? Soğuk havanın basıncı daha yüksek olsa, o sıcak hava balonu doldurru mu, hiç mi azıcık düşünmüyorsunuz? Rüzgar okyanus yüzeyini çarşaf gibi sallasada farketmez, akıntı bildiği yönde akar gider, üstünde buzdağları ile birlikte. O, seise oluşturup akıntıyı değiştirme, işte o dediğin bölgesel yerlerde olur birazcık. Karadeniz/Marmara falan gibi, buzdağı olmayan yerlerde.

✔ okyansuta böyle olmaz bu. Neden kasırgalar inatla okyanustan gelip, karayı vurur Meksika Körfezinde? çizim alakasız çünkü bu bir kapalı hücre sistemi. Isınan hava yükselecektir, soğuk havada aşağıya çöker, bir tarafta hava azalırken, diğer tarafta artar. Bu bahsettiğin, karada, özellikle çöl, orman vs. gibi şeylerde yaşanır. Ha, alizeler gibi, okyanus üzerinde de benzer döngüler var elbette, okyansu kapalı sistemi olarak. Ama okyanus ve kara ayrık iki sistemdir, Ve okyanus kenarında yaşayanlar bilir, rüzgar hep denizden eseri yüksek enlemlerde. O yüzden kıyıda dalga bitmez. kuzey buz denizinde rüzgar zamanın %95'inde kuzeye doğru eser, ama buzdağları hep güneye gider, çünkü hepsi gulfstream ile taşınır. Soğuk havanın özgül ağırlığı fazladır.Soğuk olan yerde hava basıncı artar. Siklon merkezinde hava basıncı düşük 'dür. O zaman, sıcak hava balonu nasıl oluyor da şişiyor, dışındaki soğuk havanın basıncı daha yüksek ise. basit bir deney yap, bir balonu azıcık şişir, buzluğa koy, sonra da kaloriferin üstüne, ne zaman şişip, ne zaman inecek? Eğer dediğin gibiyse, buzlukta şişip, kaloriferin üstünde büzülması gerekmez mi?

Rüzgar saatte kaç km/h hızla eserse essin, buzdağlarının hareketi okyanus akıntıları sonucu 'dur. Okyanus akıntısının asıl kaynağı ise dünyanın güneş ışınlarını dikey alan ekvator bölgesinin sıcaklığı ile güneş ışınlarını düşük alan kutupların sıcaklık farkı 'dır. Bir buzdağının rüzgar ile hareket ettiğini düşünmek müslüman işi. atmosferde soğuk havanın özgül ağırlığı fazladır. civalı barometrede civa yüzeyine sıcak havadan daha yüksek basınç yapar. hava ısındıkça basınç yükselir. Barometre mi görmek istiyorsun, al, bak, basınç yükseldikçe hava nasıl oluyor. nasıl oluyor da balon dışardaki daha büyük basınca rağmen şişebiliyor?

allah herşeyi biliyor kendi yaratıyor kendi kural koyuyor sonra ödül ve ceza veriyor. araplar muşrik yani allaha aracılı inandıkları halde niçin ayetlerde inanmayanların vay haline diye tehdit ediyor, inkar edenlerin vay haline diyor? müşrik yani aracı ile inanmışlara hitap etmeli idi oysa ayetler.

✔ primeval ocean in quran.
✔ does the quran state that the earth flat moon split.

✔ islamic bridge cosmology science bridge islamic.

✔ islamda yıldız kayması teorisi; hicr 27: önce cinleri dumansız ateş den yaratmış idik.
mülk 5: dünya gök'ünü kandillerle süsledik ve onları, şeytanlar için atılan taşlar yaptık ve onlar için alevli ateşin azabını hazırladık.
cin 8-9: gök'e ulaşmak istedik ama onu çetin bekçiler ve şihaplar (şuhuben -شُهُبًا) ile doldurulmuş bulduk. Oysa biz, daha önce göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkışsa, onu yakıcı şihaplar (şihaben - شِهَابًا) izliyor.

saffat 6-7-8-9-10: dünya gök'ünü ziynetler (ziynetin) ile, yıldızlar (kevakibi) ile donattık ve asi/itaat'den çıkan şeytanlardan koruduk, melei ala'yı dinleyemezler. kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar ancak kim bir söz kapıp kaçarsa, o taktirde, kayıp giden bir alev (şihabun شِهَاب) ona ulaşarak yok eder.

muhammedin yaşadığı 620'li yıllarda meteor nedir bilinmediği için araplarda tanımı yoktu ama aynı olaya yıldız kayması deniliyordu ve islami tanımı vardı bu yıldız kaymalarının. Mekke ve medine bölgeleri yılın hergünü hemen hemen yağmursuz olduğu için geceleri de dahil, bulutsuz bir gökyüzüne sahiptir. Böyle bir coğrafyada ışık kirliliği de yokken gökyüzündeki yıldız hareketliliği rahatlıkla gözlemlenebilir. Onlar da gözlemlemişler ama gözlemledikleri gökyüzü olaylarına verdikler anlamlar hep mistik olmuş. arapça'da ve farsça'da aynı anlamda ortak kullanılan şahap (ساهاب) dedikleri yıldız kayması, gelecekten haber alıp, kahinlere bildirmeye çalışırlarken Cin ve Şeytanlara bu esnada Melekler tarafından atılan göktaşları olmalı herhalde diye düşünerek, meteorları böyle tanımlamışlar. Allah'ın arşını ve Melei âlâ’yı dinlemeye çalışan Cin ve Şeytanlara, Meleklerin attıkları bu göktaşı füzelerinin aslında, atmosfere girerken yanarak yok olan göktaşları olabilecekleri düşünülememiş, kimsenin aklına gelmemiş.

✔ cübbeli ahmet, şeytanı'n tövbe etmesi için Hz musa'nın allah'a aracılık ettiğini anlattı. Hz Musa, allah ile şeytan arasında aracılık yapmış, şeytan istediği için. cübbeli ahmet, allah'ın Hz musa'dan şeytan'ın adem'e secde etmesini istediğini ileri sürüyor. Ömrünü ve mesleğini kur'an okuyarak icra eden Cübbeli Ahmet gibi insanlar, gerçek müslümanların ta kendileridir ve gerçek islam budur. İslam, özünde olmayan faydalı bir niteliğe büründürülemez.

✔ ay'ın ikiye bölünmesi انشقاق القمر splitting of the moon شق‌القمر division de la lune.

✔ enam 76; üzerine gece karanlığı basınca, bir yıldız gördü, bu rabbim dedi, yıldız batınca, ben batanları sevmem dedi. kevkeben- bir yıldız. hangi gezegen kevkeb gece karanlığında görünür, gece karanlık olunca gezegen mi görülür, yıldız mı?

✔ türk müslüman için zaman kiplerinin hiçbir önemi yok, her kavşak Paris istikametine gidiyor. Oysa Arapça'da gelecek zaman kipinde tümce kurulduğunda, eylemin başına سَ veya سَوْفَ (will) takısı getirilir. سَ takısı daha yakın bir gelecek için, سَوْفَ takısı, daha uzak bir gelecekte yapılacak işler için kullanılır böylece … ecek, … acak anlamını verirler. "sevfe estagfiru سَوْفَ أَسْتَغْفِرُ mağfiret isteyeceğim" örneğinde olduğu gibi.

tabiki Rahman 24'ün "el cevari الْجَوَارِ akıp giden gemiler" ifadesinde yoktur سَوْفَ takısı. Oysa Dindar'ın iddia ettiği gibi uzak bir gelecekte dağlar gibi büyük ölçekli gemiler yüzecek olsalardı, böyle bir durumu açıklamak için sevf سَوْفَ takısı mutlaka kullanılırdı. müslümanlar islamın arap kaynaklarından tiksiniyorlar mı, iğreniyorlar mı, islamı arapçanın dışına çekerek, amaçladıkları bir şey olmalı diye düşünüyorum. islam sosyolojisine değer katan Muhammed'in sünnetleri usulünce yaşamayı tersleyerek, kuran'dan gelen islami kavramlarda arapları dışlayarak, araplar islamı yanlış anlıyor diyerek, bu mazeretleri otomatiğe bağlamaları, papağan gibi tekrarlamaları, kendi açılarından Kuran islamının sicilini bozuyor.

müminler çelişkili ayetlere karşı yorumlarını yeniliyorlar. Şura 32 ayeti mucizesinde "allah, gemileri yüzdürdüğünden bahsedip suyun kaldırma kuvvetine dikkat çekiliyor Şura 32 - 33 ayetlerinde" demek zorunda kalan müminler var. Yani dinozorlar kadar 150 milyon yıl dünyada yaşasak, emin olunki müminler, eski kur'an ayetlerine yeni yorumlar getirerek islami inançlarını sürdürmeyi başaracaklardır. Gerçekte ayette, "allah suyun kaldırma kuvvetini sonlandırır ve balıklar batar" gibi bir şey söylemek isterken, şeytan, allah'ın diline bir an hakim olup, "allah rüzgarı durdurur ve gemiler, rüzgarsız denizin üstünde durakalırlar" dedirtmiş allaha! Ondan mütevellit sözkonusu ayetteki çelişki ortaya çıkmış.

şura 32'de deniz'de gemi - cevari fi behri, yelkenli gemi dir, genelde gemi sefinu kelimesidir fakat şura 32'de cevari kullanılmış, cevari, cereyan etmek, akmak anlamına “Cerea” fiilinden türer. Eski Türkçe’de kullanılan “ceryanda (rüzgarda)kalmak da bu kökten gelir. Harfi cer ile kullanılırsa “cereyne” kelimesi de “gemilerin hoş bir rüzgar ile onları alıp götürdüğü..” anlamına gelmektedir. Yine aynı kökten türeyen “cariyetün” kelimesi ise gemi, bulut, rüzgar anlamlarında kullanılmaktadır. cevari, yelkenli gemi kelimesi bir gemi türü ama bu kelimenin içinde o geminin nasıl hareket ettiği de anlatılmaktadır. Yelkenli dendiğinde bu tür gemilerin rüzgar ile hareket ettiği ifade edilmiş olur. Benzer şekilde yukarıdaki ayette gemi diye çevrilen cevari, rüzgar ile hareket ettiği ifadesi var. şura 32'de ifade edilen, o dönemde insanların gördüğü, rüzgarla hareket eden gemilerdir. gemi olarak çevrilen şura 32'de deniz'de gemi - cevari fi behri, rüzgar ile hareket eden gemi anlamına gelmekte dir.

belli zaten şura 32-33 ayetlerinde belirtilen rüzgarla ilerleyen gemilerin o dönemin insanlarının gördüğü rüzgar ile hareket eden yelkenli gemiler dir. yeni gelişen solar powered ship veya solar electric hybrid vessel kelimelerini o zamanın insanlarına denilse idi aval aval bakarlardı. allah muhammed'e Solar Electric Hybrid Vessel deseydi muhammed'in kendisi bile aval aval bakardı, ne diyor bu allah diye, dolayısıyla o insanların aval aval bakmaları Muhammed'in işine gelmezdi. O yüzden anlayacakları şekilde rüzgarla gidip-gelen yelkenli gemileri tarif etmiş. Muhammed'i dinleyen insanlar da öyle rüzgarla gidip-gelen gemileri anlamışlar.

✔ mısır sözcüğü ibranice mizraim den geliyor. مصر mısır mizraim * mısır'ın yahudi dilindeki* adıymış, kuşatılmış* ve sınırlandırılmış demekmiş.

✔ bilim insanı olarak kutsal adledilen kitapların insan kaynaklı olmaları dışında bir olasılık olmadığını söyleyebilmesi gerekir. Aslında bir bakıma bunu satır aralarında ima ediyor, ama zıtlaşmayı sevmediği ve faydalı bulmadığı için netleştirmiyor. Neden son peygamber sorusuna cevap ise, günümüzde herkesin elinde cep telefonları yüzünden mucize iddialarının sıfıra düşmesine olan cevapla aynıdır, yani bilim ve iletişim ilerledikçe, insanların da her türlü doğa üstü iddialara inanma sınırları da yükseliyor. Kaldı ki herkes son peygamber olduğunu rahatlıkla iddia edebilir, ama her zaman peşinden birileri gelecek yeni birisi çıkabilir, mormonluğu uyduran Amerikalı Joseph Smith gibi. Sinan hocanın kendisini konumlandırması aslında eğitmen kimliğyle daha çok iyi örtüşüyor, zira en çok değer verdiği şeyin ortak bir fayda oluşturmak olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla içinde bulunduğu toplumun inanç değerlerini dışlamadan eğitim vermek yolunu tercih ediyor, karşı tarafı delüzyonlarıyla yüzleşmeye itmeden. Sam Harris ve Richard Dawkins gibi yazarlar ise bilimi ve ontolojik argümanın çürütülmüş olmasını ön plana çıkartıyorlar, ve dinlerin insanlığa verdikleri zararları göz ardı etmeden tam aksi bir konumdalar. Sinan hocanın Sam Harris ve Richard Dawkins'le beraber veya ayrı ayrın birer tartışma programına katılması herkes için çok heyecan verici ve aydınlattıcı olabileceğini düşünüyorum.

When Sulayman b. ‘Abd al-Malik asked some learned men about pilgrimage rites, they gave contradictory instructions. “I will act as he [‘Abd al-Malik] acted and take no notice of your disagreements,” was his response (Hawting, 36). This was not simple filial piety; Sulayman was adducing a religious authority. Among the views expressed was whether this or that oral formula was to be recited. “I saw ‘Abd al-Malik b. Marwan uttering labbayka (‘I am here!’) after he entered the sanctuary until he began to circumambulate the house, when he broke it off; then he started up again until he departed for the mawqif (the place where, now on the ninth day of the pilgrimage, one ‘stands’, facing Mecca)...I mentioned this to Ibn ‘Umar, who said: ‘All that – I’ve seen it too, but we say the takbir (God is great!)’” (Ibn Sa‘d, v, 170f.). ‘Abd al-Malik’s authority is implicitly acknowledged. Over other rites connected to the circumambulation ‘Abd al-Malik also appears to have had some authority.

Bu kesit bana sünnetlerin yöneticiler tarafindan nasil manipule edildiğini gösteriyor. Boşuna denmiyor Muhammet öyle de namaz kilardi böyle de.

✔ gravity and god - yerçekimi ve allah : mülk 19 "üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı? Onları havada allah tutuyor". ayetten çıkan sonuç, kanatlarıyla uçan kuşları havada allah tutuyor, peki allah kanatsız kuşları havada tutamaz mı?

uçamayan kanatlıları allah havada niçin tutamıyor? örneğin devekuşu ve tavukları? Peki kanadı kırık kuşları, allah istese onları da havada tutabilir mi? Kanatları varken devekuşu ve tavukları Allah havada tutamıyor ama Airbus A380 uçağı, 560 ton ağırlığına rağmen havada durabiliyor allah tarafından yaratılmamış kanatsız şekilde. Allah niçin meleklerde bile kanada gereksinim duymuş? meleklerin niçin kanatları var? Yanıt meleklerin de yer çekiminden etkilenmesi mi? Devekuşu ve tavuk gibi uçamayan kanatlılar allah'a ağır mı geliyor ki allah onları havada tutamıyor?

kanatları ile uçan kuşların havada tutunabilmesi, kanatlarının altına topladıkları hava akımı sayesindedir, allah sayesinde değildir ama uçamayan kanatlılar, islam açısından bakınca allahın çolpazlığıdır, allahın sakarlığıdır. çünkü allah herşeyi fıtrata göre yarattığını, hikmete dayalı hesaplı bir düzen içinde yarattığını iddia eder kur'an'da.

evrim tesadüf değil mi, fiziki şartların getirdiği zorunluluk. genetik sürüklenme mekanizması tesadüfidir. Bir yaratcının olmaması evrimin tesadüfen meydana geldiği anlamına gelmiyor. Bu çok sık dillendirilen bir safsata. canlının doğaya uygun hale gelmesi, yok olmamak için doğanın şartlarına ayak sağlamak zorunda olması falan bunlar tesadüf değildir anlıyorum, zorunluluktur. Ancak mesela şempanzelerin ormanlardan savannalara geçmesi ile insanın yaranması mesela tesadüfdür. Geçmeseydi belki de başka türlü canlıya evrimleşecekti.

✔ Odanın kapısı açık ise oda soğursa basınç artar. Odanın kapısı kapalı ise oda soğudukça basınç düşer.
ısınan hava hafifleyip yükselerek bulutları oluşturur. hava hafifleyip yükselince alçak-düşük basınç sahası oluşur. sıcak arttıkça yoğunluk azalır.
soğuyan hava ağırlaşıp alçalarak vs oluşturur. hava ağırlaşıp alçaldıkça yüksek basınç sahası oluşur. soğuk arttıkça yoğunluk artar.

Havanın alçaldıkça ısınacağını biliyor muydun, elbette bilmiyordun di mi? Neden güneşli, sıcak yerden, bulutlu soğuk yere esiyor, hiç düşündün mü? Eee, soğuk havanın basıncı düşükse, rüzgar ne tarafa eser? Buluttan ötürü güneş görmeyip soğuyan yerden bahsetmiyoruz, koca bir okyanus bir yanda, koca bir kıta öbür yanda, ondna bahsediyoruz. Gaz basıncı, gazın özgül ağırlığı ile alakalı değildir. Ve o barometerlerde gaz basıncını değil, atmosferik basıncı ölçer. meltem ile, gece ve gündüz bile olmayan (6 ay beklersen olur elbette) yerdeki rüzgarları karıştırmak gibi bir galfet içindesin.

Güneş olan yer sıcak olsaydı sıcak hava yukarı doğru çıkardı. Sıcak havanın özkütlesi düşüktür.Balonlar onun için uçar. Değil, çünkü yüksekte her zaman hava daha soğuk ve yoğundur, ama daha ağır değil, alçaldıkça ısınır. Hiç uçağa binmedin mi sen? Hala aptal aptla mevzulara bakıyorsun. Bir tarafta uçsuz bucaksız koca bir buz kıtası, hava -18 derece. Diğer tarafta uçsuz bucaksız koca bir okyanus, sıvı su, 2 derece. Kıyıda her zaman, deniz üstündeki hava daha sıcaktır, denizden gelen sıcak nedeniyle. Ve kıyıda, bak buna dikkat et, kıyıda, her zaman rüzgar denizden karaya eser, çünkü orası kutuplar. Azıcık aşağıya inersen, bu etkinin uzantısını başka türlü görürsün ve coriolis kuvvetleri de eklenerek, kuzey yarımkürede, sürekli 60. enlemlere doğru, kuzeydoğudan esen rüzgarlar olur. Günyde ise, güney batıdan gene 60. enleme doğru.

Buzdağlarının koptuğu dev kıtasal buzlar, akıntı ile sürüklenir, çok zaman fırtına olduğunda, karaya yapışır kalırlar, çünkü malum karada akıntı yok. Fırtına azalınca, buzul kıyıdan ayrılır, bir buzdağı olarak akıntıyla yoluna devam eder. Buzdağının sulatındaki yüzey alanı ve suya sürtünmesi çok çok daha büyük (yaklaşık 30000 kat falan) olduğu için, rüzgar buzdağını sürükleyecek kadar güç oluşturamaz. Buzdağının %90'ı su altında, geminin ise ise %10'u su altında iken, gemi gitsin diye dağ gibi yelken takarlar, rüzgar ancak o kadar zayıftır zira. Diyoruz ya, ne oşinografi, ne hidrografi, ne de klimatoloji okumuşsunuz, hadi bunları geçtim lise coğrafyası bile bilmiyorsunuz.