iqra quria quran okunan okuyan sayfalar sanaa nusha ebubekir kunut dua tahsisi ayet tahribati orjinal kuran haccac gurani kitap benzeri yazildi ayette konusan kim vahiy ne

✔ ebubekir'in şiiri rabbena ile başlayan kunut duaları sonuna birahmetike ya erhamerrahimin eklenmesi, reddiye savaşlarında mağlup olanlara sunulmuş idi ebubekir tarafından. namazlarda okuduğunuz kunut duaları ebubekir şiirleri dir, cenaze ve vitir namazı dışındaki namazlarda kunut duası ebubekir şiirleri okunur. namaz rekatlarında ayakta iken islam öncesi putperestlerin okuduğu amentü ve fatiha, islam sonrası okunmaya devam edilmiş dir.

kunut duaları denilen ettehiyatu, allahümme barik, allahümme salli, rabbena atina, rabbenağfirli duaları, reddiye savaşları celladı ebubekir'in şiirleri dir. amentü ve fatiha 7 askı putperest dönemi şiirleri dir. namazların ettehiyatu oturuşunda arap siyasi devrimcisi ebubekir'in dayatılmış şiirlerini okumaktansa, nutuk dan vesikalar okumalı türk müslümanlar çünkü türk siyasi devrimcisi atatürk 'ün eseri nutuk, ebubekir'in ettehiyatu şiirleri nden temiz ve erdemli dir.

✔ hadi diyelim kuran ayetleri allahtan geldi kuran da ki sure isimlerini kim koydu isimlendirdi bakara ali imran fatiha vs 114 sureye kim isim koydu kitap haline getirilirken.yine insan eli değmiş olmuyo rmu?

✔ furqan gercek quran
✔ true furqan gercek furkan direngenliği.
✔ ayet tahribatı kuran kaç harf dir, ey sin ya sin kimdir veya nedir?

✔ kuran benzeri bir kitap yazmak.
✔ the true furqan : furkan el-hakk yazarı es-Safi el-Mehdi unvanını kullanan dr. enis şores dir.

✔ insan ile son kez konuşan allahın, net ifadesiz arapça konuşması trajedi. tevrat, incil, guran'ın kitap haline getirilmesi sırasında, sorumlu peygamberlerin hayatta olmamaları trajedi. muhammed, guran'ı kitap haline getirmedi, halifeler yazdı guranı. musa, tevratı kitap haline getirmedi, ezra yazdı tevratı. isa incili kitap haline getirmedi, havariler yazdı incili. ortadoğu'da dini yaymak için misyonerler incili elinde gezdirdiler, okudular cahil millete. din yayma çabasında kutsal kitap idolojisi, geçerli tek sosyal medyası propaganda idi antik zamanlarda.

muhammed siyasi bir yönetici ve yöneticiler tutanak tutmak zorunda. tarihte yazının bulunduğu zaman itibariyle yöneticiler, tutanak tutarak icraatlarını yazıya geçirmiş çünkü hükümdar ölecek ama yazı kalıcıdır. bunun diğer versiyonları da "hükümdarın kendi adına para bastırması, sanat eserleri veya ibadethaneler yaptırması"dır. sanat'ın saray-kral için olduğu dönemlerden bahsediyoruz. ve yazı o dönemler devlet tekelinde olan bir şey, sıradan köylü yazı yazamaz, ressama resmini yaptıramaz, aristokrasinin ve bürokrasinin içinde olması gerek. sonra gelen yönetici, öncekinin izlerini siler olmuş ahhenaton'un kaderi gibi. önceki kadroları, kanunları değiştirirsin. bunu yapmazsan önceki yönetimin altında ezilirsin. mesela önceki hükümdarın veziri gelir "sizden önce biz şöyle yapıyorduk, gayet de güzel yürüyordu işler" diye ukalalık yapar, seni insanların önünde küçük düşürür. kafasını kesersen düşüremez, hem de diğerlerine ibret olur.

hz osman'ın peygamber döneminden tüm yazılı kuran parçalarını yaktırmasına geliyoruz. kendisi islam devletinin üçüncü halifesi. görevde olduğu süreçte peygamberin en yakınındakiler olan ebubekir ve ömer hayatta değil. hayatta olsalar, sizce bu nüshaların yakılmasına izin verirler miydi? ama işte iktidar böyle bir şey. büyük ihtimalle hz. ali de buna karşı çıkmıştır. ve politik çekişmelere adım atılmıştır. belki hz ali iktidara gelince kitabın kendi versiyonunu yapmak istemiş, bunun nasıl bir güç sağlayacağını farkeden muhalifler iç savaş çıkararak engel olmak istemişler dir.

2 guran kitabı arasındaki fark, hafs ve verş, ali imran ve nisa suresi, hafs ve verş guranında nasıl farklı yazılmış.
✔ quran 'ın Hitabı Kuranı Kim Yazdı, Kuran'da Konuşan Kim?
✔ kuran'da muhammed'in konuştuğu ayetler

✔ ayetlerde muhammed konuşuyor. allah adı 1500 yıl yaşında, evren 15 milyar yıl yaşında. din ve peygamberlik insan beyninde siyasi kurgu 'dur. lugal sıfatı, rasul sıfatı 'nın öncülü 'dür. peygamberlik mesleği, 3bin yıl önceki nabopolassar gibi rahip-kral mesleği 'nin devamı 'dır, yöresel ve töresel değişime uğramış 'dır lugal - rasul - peygamber kavramı.

✔ quranda konuşan muhammed. tekvir 19: quran değerli bir elçinin sözü 'dür
✔ hakka 40: qavlu resulun kerimin- elçinin sözü quran, muhammed tarafından yazıldı ayeyler.

✔ tekvir 19 ve hakka 40 ayetlerinde, quran'ın elçi muhammed'in söylemi olduğu yazılmış. bütünsel quran, elçi muhammed'in değil, allah'ın sözü - söylemi olduğunu iddia eden müslümanlar, allah'ın, tekvir 19 ve hakka 40 ayetlerindeki net ifadesini, çarpıtmaya sebep olurlar, çünkü quran ayetleri, allah'ın değil, elçi / lugal / rasul رسول muhammed'in söylemi dir, tekvir 19 ve hakka 40.ayetlere göre.

✔ Leyl 14: ben sizi köpüren bir ateşe karşı uyardım.
✔ zümer 53: deki, ey kullarım- ya ibadiye, allah'ın merhametinden ümiit kesmeyin.

✔ guran 7 harf üzerine inmiş denilerek mevcut mushaflar arasındaki farkı gizlemek istemişler ama farkında olmadan bu konuda açık vermişler. düşünün , tanrı sözünde eksik, farklılık, muhkem, müteşabih, nasih, mensuh gibi kavramlar olabilir mi? sorumsuz çocuk oyuncağı mı bu? burdan anlayın işte dönen mavrayı.

✔ guran yedi kıraat, yedi harf ahrufu el sebğa

✔ "cibril bana bir harf üzere okuttu. artırması için muracaat ettim. tekrar aynı murcaatı yapıyordum, o her seferinde artırıyordu. nihayet yedi harf’e kadar çıktı" demiş muhammed.

✔ muhammedin siyasi hedeflerine erişmesi uğruna kurgulanmış islam. evlatlık karısı nikahlamak 7.yüzyıl arap töresi, kültürü, sosyolojisi, arap kabile hukuku falan filan, ama ayetler kıyamete dek geçerli, ve dünya'daki her topluma farz, peki nasıl uygulanacak dünyada ahzap 4, ahzap 6, ahzap 37, ahzap 53 ayetleri? türkiye'de herşeyi kendisinin kurduğunu iddia eden rte'ye benziypr, arap tarihinde muhammed'in yaşam öyküsü. tayyip, ecevit'in 1975'de kurduğu aselsan'ı ben kurdum dedi 2002'den sonra.

✔ başkanlık sisteminde neye sebep olduğunu bilmeyen akpartili başkan tayyip, devlet kurumlarının varlığını kendi hükümetine bağladı ve yanlış bilen tek kişi tayyip değil, ama ne dediğini bilmek zorunda olmayan tek yetkili kişi tayyip. atatürk'ün demeçlerinde ne mutlu türküm diyene övgüsü'nün sebebi, osmanlı'nın "idraksiz türk - edraki bi idrak" yaftasına karşılık vermek idi, nitelik olarak türklerde varolan üstün beceriye atıf yapmamış, osmanlının hakaretlerine, yergisine(satire) atıf yapmış idi atatürk.

✔ comitia curiata - curiata meclisi, romulus’un, Roma halkı arasında yaptığı ayrıma (curiae) dayandırılan ve her biri patrici kökenli on soydan oluşan meclisin genel adı dır. Krallık zamanında kurulan bu meclis, önceleri konsülleri seçmekle ve yüksek mahkeme görevini icra etmekle sorumlu tutulmuş. Zamanla, görev ve sorumlulukları genişletilerek; yüksek memurlara emretme yetkisi -imperium- vermek, vasiyetlere ve evlat edinmelere tanıklık etmek, rahiplerin resmi olarak göreve başlamalarına onay vermek gibi, daha kapsamlı bir hale getirilmiş.

Cumhuriyetin sonlarına doğru politik anlamdaki önemini yitirerek, yalnızca patricii sınıfını ilgilendiren bir meclis halini almış. Edward E. Best şöyle yazıyor: "roma cumhuriyetin son yüzyılında komisya curiaları işlevleri, her bir kurbağayı temsil eden 30 lirerin yaptığı bir formalite haline gelmiş idi."

comitia curiata: kutsal roma'nın krallık olduğu dönemde, vassal-özerk kabileler yurttaşları nın curia'lar olarak katıldıkları, her curia'nın tek bir oy kullandığı, yasama yetkisiyle donatılmış ve kralı seçmekle görevli olan meclis. curiata, bir buluşma yörü-mekanı olan curia terimi nden türemiş. bu mekan-konum ifadesi, kutsal roma ailelerinin bölünmüş olduğu ve ordu için erkeklerin sağlandığı 30 akrabalık grubuna atıfta bulunan kürelere uygulanmış idi.

guran'ın ilk emri igra, oku, metin-yazı okumak değil. taslak yasayı-risaleti, curia meclisinde oluşturmaya gönderilen rasul e tembih edilmiş görevi idi. bir özne kişinin, 2nci özne üzerinden 3ncü özneye "ben den ona selam söyle-oku-igra" demesinde kullanılan igra gibi.
okuyorum قراءة giraeten.
okuyor musun هل تقرأ hel tagra.
sen okuyorsun انت تقرأ ente tagra.
ben okuyorum أنا أقرأ ena igrau.
okundu, okunan اقرأ igra. (arapça'yı arapsaçı yapan muzari zaman kipinde)
okuyan قارئ gariun.

✔ guran قرآن da igra, antik roma comitia curiat meclislerinde okunan, türkçe taslak yasalar dediğimiz, roma egemenliğindeki vassal arap kabileleri konularına ilişik olmalı. antik romada 30 vassal-özerk curia meclisi var idi ve araplar, bu curia meclislerine rasul-elçi göndermişler idi, zuhruf 45 de bahsedilmiş, sel erselna min kablike min rusulina - sor gönderdiğimiz sen den önce elçiler den.

roma yöresel yasama meclisleri, siyasi kurum meclis, curiate meclisi, bazı yasama yetkileri, roma meliki-kralının çıkardığı kararnameleri sembolik olarak onaylama hakkından başka bir şey içermiyordu. diğer meclis calate meclisi nin ise işlevleri tamamen dinsel idi. krallık yıllarında, etnik romalı olmayan roma halkları, curia adı verilen meclislerde siyasi örgütleri var idi. tüm roma halkı toplam 30 kabile temsili curia lar arasında bölünmüş ve bireysel curia üyeliği yürürlükte idi.

belirli bir ailenin her üyesi aynı curiaya aitti. Her curia'nın, belirli dini törenler ve ortak festivaller dahil olmak üzere, erken Roma ailesininkine benzer bir organizasyonu vardı. Bu curialar, iki halk meclisindeki temel bölünme birimleriydi. Her curiadaki üyeler oy kullanacak ve her curiadaki çoğunluk, o curia'nın meclis öncesi nasıl oy kullandığını belirleyecekti. Bu nedenle, Curiate Meclisi veya Calate Meclisi'ndeki herhangi bir oylama sırasında curianın çoğunluğuna (30 curia nın 16 sı) ihtiyaç duyulur idi.

✔ okumak" anlamındaki KaRaE قرأ sözcüğü de, cümle içindeki konumuna göre çeşitli yan anlamlara bürünebilir. Örnekse "ikra selami ala fulanin" cümlesinde bu fiilin "söylemek" manasındaki yan anlamının öne çıktığı görülmekte; "Falan kişiye selamımı söyle" manasında..

guran ilk ayetinde igra bismi rabbike اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ cümlesinde geçen "ikra" sözcüğü de "söylemek" anlamında kullanılmıştır... Tabii ki bunu bir varsayım olarak kelimenin muhtemel yan anlamlarından birini rastgele seçerek söylemiyorum. "karae(قرأ)" fiilinin, "isim(إسم)" sözcüğü ile birlikte kullanıldığında "Herhangi birisinin ismini (Ali, Ayşe, Fatma vb) söylemek" anlamına geldiğini kadim metinlerden tespit etmek mümkündür ki, en eski örneği Tevrat, Yaşeya 45/7'den gösterebiliriz:

Senin ismini Söyleyen/ Okuyan rab benim. = אֲנִ֧י יְהוָ֛ה הַקֹּורֵ֥א בְשִׁמְךָ֖ burada israilin rabbinin, kendisi için seçtiği peygambere seslenirken קְרָ֣א בְשֵׁם / kara başem (ismini okumak) fiilini kullandığı görülmekte... Yani ibranice "Kara(קרא)" fiilinin, Şem(שם) sözcüğü ile beraber kullanıldığında "SÖYLEMEK" manasındaki yan anlamının aktüel hale geldiğini görüyoruz...

Bu minvalde bir başka örnek için Tevrat, tekvin 26/24'e bakalım: ishak, Rabbin ismini Söyledi/Okudu = יִצְחָ֖ק) וַיִּקְרָא֙ בְּשֵׁ֣ם יְהוָ֔ה)

Alak 1 de "Karae قرأ fiilinin, isim sözcüğü ile birlikte kullanıldığını görüyoruz. O halde bu ayeti "Yaratan rabbinin ismini söyle" şeklinde çevirmek gayet isabetli görünmektedir... ve aslında bu çok iyi bildiğimiz bir ibadet şeklidir. "TANRININ İSMİNİ SÖYLEME İBADETİ" yani, "ZİKİR"

bismi rabbike ifadesini kuranda, alak suresi hariç 3 ayette daha geçmekte, fakat "Okumak-söylemek" fiili yerine "Tesbih" fiili ile birlikte kullanıldığını görüyoruz.

Tesbih et rabbinin ismini = فَسَبِّـحْ بِاسْمِ رَبِّكَ (vakıa 74/96 ve hakka 52)

Bildiğiniz üzre tesbih ibadeti de Allahın isimlerinin zikredilmesi cihetiyle tatbik edilen bir ibadettir... Zikir ibadetinin hz muhammedten önceki peygamberler tarafından da ikame edildiğini tevratta görmekteyiz:

Tekvin 26/24: İshak orada bir sunak yaparak Rabbin ismini okudu/söyledi. Çadırını oraya kurdu. Köleleri de orada bir kuyu kazdı.

וַיִּ֧בֶן שָׁ֣ם מִזְבֵּ֗חַ וַיִּקְרָא֙ בְּשֵׁ֣ם יְהוָ֔ה וַיֶּט־שָׁ֖ם אָהֳלֹ֑ו וַיִּכְרוּ־שָׁ֥ם עַבְדֵי־יִצְחָ֖ק בְּאֵֽר

Oradan Beytelin doğusundaki dağlık bölgeye doğru gitti. Çadırını batıdaki Beytelle doğudaki Ay Kentinin arasına kurdu. Orada RABbe bir sunak yaparak Rabbin ismini okudu/söyledi .

וַיַּעְתֵּ֨ק מִשָּׁ֜ם הָהָ֗רָה מִקֶּ֛דֶם לְבֵֽית־אֵ֖ל וַיֵּ֣ט אָהֳלֹ֑הqבֵּֽית־אֵ֤ל מִיָּם֙ וְהָעַ֣י מִקֶּ֔דֶם וַיִּֽבֶן־שָׁ֤ם מִזְבֵּ֙חַ֙ לַֽיהוָ֔ה וַיִּקְרָ֖א בְּשֵׁ֥ם יְהוָֽה

Tekvin 13/4: İbrahim, önceden yapmış olduğu sunağın bulunduğu yere gidip, orada Rabbin ismini okudu/söyledi.

אֶל־מְקֹום֙ הַמִּזְבֵּ֔חַ אֲשֶׁר־עָ֥שָׂה שָׁ֖ם בָּרִאשֹׁנָ֑ה וַיִּקְרָ֥א שָׁ֛ם אַבְרָ֖ם בְּשֵׁ֥ם יְהוָֽה

ad söyleme (zikretme)" eylemini gerçekleştiren kişilere arapçada KARİ, ibranicede ise, KARAİ denilir; Söyleyen veya Söyleyici manasında ism-i faildir bunlar. Alak suresinin ilgili ayetiyle ilişkili olarak aktarılan meşhur hadiste cebrailin "ikra" emrine karşı muhammed "kari değilim (ما أنا بقارئ) " şeklinde cevap vermiş. "Okuma bilmiyorum" şeklinde değil... Biraz ayrıntı verirsek, hiç arapça bilmeyenler dahi bunu fark edeceklerdir.

arapça ma = eşya zamiri ve olumsuzluk edatı. ene = ben. bi-karî = okuyan / okuyucu. okuma bilmiyorum ما اعلم şeklinde bir ifade yok, şu var, OKUYAN BEN DEĞİLİM veya BEN OKUYUCU DEĞİLİM.
karî kelimesi, semitik toplumlardaki şair, kahin, arraf ve nebilerin müşterek ismidir diyebiliriz. hepsi meslekleri gereği "ilahların isimlerini okuyan veya söyleyen" kişilerdir... Nitekim tevratta kara başem / קְרָ֣א בְשֵׁם fiili, nebilik etmek olarak tanımlanmıştır (bk: 1. Krallar 18/ 24-28). Bununla birlikte eskiden yahudiler arasında NEBİ yerine KAHİN anlamına gelen "הראה / Haro'eh" sözcüğünün kulanıldığını da yine Tevrattan öğreniyoruz: (samuel 9.9)

sözlük anlamının yanı sıra, bir de içinde bulunduğu cümlenin bağlamına göre kazandığı yan anlamları var. vurmak anlamına gelen darabe fiili, nur suresinde örtmek anlamında, yadribne bi humuru hinne = örtüleri ile örtsünler. nisa suresinde ise aynı fiilin, yürümek anlamında kullanıldığını görüyoruz. izâ darabtum fîl ardı = yeryüzüne yürüdükleri zaman.

✔ ayetleri korumakta allah beceriksiz, din adamına, alime, ruhbana muhtaç din, evren gerçeği olamaz.

✔ 1:29:59 antik mısırda ra-güneş, kayık ile nilde-balçıkta duat 'a gider, duat-yöraltı gündüz olur, yöryüzü ise gece olur. ra, güneş anlamında ve gündüz 'ün tanımı idi. hiyeroglifte daire-disk biçiminde güneş-ra simgesi, bir ad ve sıfat seslemi-telafuz etmediklerinde, "o" diye hitap ettikleri tek tanrı 'yı simgelemek amacıyla ra-güneş disk biçimi harf olarak kullanılmış. ra-güneş 'in yokluğuna gece nin oluşumu tanımı yapan mısırlılar, yöraltı dünyası-duat a giden ra-güneş 'in, gittiği yörü gündüz yaptığını düşünerek, ra-güneş neredeyse gündüz orası, ra nerede değil ise orası gece dir demişler din-mitoslarında. yani gece yöryüzünde ra-güneş yok çünkü duat a gitti ve sabah doğu dan yöryüzüne girecek, akşamleyin, balçık toprak dan duat a girecek tekrar, yani balçıkta-nilde batan güneş, geceleyin güneşin yokluğu'dur yöryüzünde. yöraltı-duat 'in sümer'de ki adı irkalla idi. irkalla, kehf 86.ayetin tarif ettiği yöraltına giden-batan güneşin mekanıdır, biz gece boyunca güneşsiz iken. yasin 38.ayet, güneşin, yöraltı-irkalla 'da, bir istikamette gittiği, yöraltında kayıp olmaksızın her sabah doğu dan tekrar yöryüzüne çıkarak fecir den doğduğu belirtmesi dir, ki bakara 187.ayette fecir 'de doğan güneş tarifi var, ve kehf 86.ayette balçık 'da batan güneş tarifi ile örtüşüyor.

antik mısırda duat-yöraltı, osiris tarafından yönetilir idi. sümer'de yöraltı-irkalla, ereşkigal tarafından yönetilir idi. akıp gider güneş, karar bulacağı yöreye-doğuya. geceleyin, güneşin yolculuk ettiği yöraltı menzili islamda güneşin تَجْرِي tecri etmesi, جري cariun koşmak-koştu sözcük'ü türeyeni تَجْرِي tecri ile anlatılmış yasin 38 ayetinde. yani balçık toprakta batan güneş, yöraltında batıdan doğuyor, güneşli yöraltında gündüz, güneşsiz arzda-yörde gece oluyor böylece. kıyamet olayında yöraltı ve yörüstü birbiri ile değiştirilince, biz yörüstündekilere güneş batıdan doğacak çünkü kıyamet den sonra insanların mekanı yöraltı-duat-irkalla olacak sanılıyordu 1450 yıl önce.

antik mısır lisanında güneş, ra seslemi-telafuz edilir idi, güneşin-ra 'nın, kayık ile nil den- balçık dan duat 'a gitmesi-geçmesi, gece oluşumu nun tanımı-açıklaması idi. güneş, gece boyunca duat-yöraltı içerisinde yolculuk eder, battığı balçıklı batıdan, fecirli doğuya doğru. araplarda gecenini tanımı, balçığa batarak yöraltına giren güneş dir, ta ki doğu uc daki balçıklı toprak dan tekrar yöryüzüne çıkana dek gece dir. araplar, güneşin balçığa batıp yöre altına gitmesi ile gece oluşumunu tanımlamışlar idi ve mekke'de gece olunca dünyanın tamamında gece olduğuna inandıkları için ramazan orucunda sahur ve iftar vakitlerinde mekke saatini temel alırlar halen, bakara 187 ayetinde yazar bu konu ama allahın konuştuğu arapça yalın ve net değil, becerip derdini anlatamamış, saf insanlar mağdur ve taciz ediliyor bu sebeple.

✔ incil ile isa arasında bağlantı yok. isa, incil nedir bilmiyordu bile. hristiyanlık, petrus ürünü bir din. hz muhammed, incil i kimin yazdığını bilmediği için maide 46.ayette "isa 'ya incil i vahyeden allah" ifadesine yer vermiş, oysa incil vahiy değil, petrus tarafından yazılmış fantastik öykü kitabı dır. nisa 163.ayette ise, davud 'a zebur vahyedildi yazıyor ama zebur a denk, ibranice mezmurlar kitabı, tamamen şiir kitabı, ve yahudilere göre kral davud, kendini yücelten, öven şiirleri, davud 'un kendisi yazmış/yazdırmış. yani tanrı ile ilgisi yok ama muhammed, bilmiyordu tabiki, hatta kral davut ve oğlu kral süleyman ı, peygamber zannetmiş idi muhammed. oysa diktatör ve sapkın kral idiler, baba davut ve oğul süleyman.

sümer-akkad şiirleri gibi quran ayetleri de şiirsel dir. ( قرآن شعري ) enam 151.ayet: rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım:

1- allah'a ortak koşmayın hiçbir şeyi,
2- ana-babaya iyilik edin,
3- fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da rızkını biz veririz-;
4- kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın
5- allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın.

enam 151'de haram olanları, yapılmaması gereken eylemleri, haramları sayar iken, 2nc de "annenize ve babanıza iyilik edin" diyererk, helal olanı, yani haram olmayanı, haramlar içerisinde saymış. allah gerçek tanrı olsaydı, bu yanlışı yapmaz idi. sırf bu enam 151 ayet, allah’ın insancıl kurgu olduğuna ispat çünkü insancıl hata yapılmış enam 151'de. sebebi, şiirsel âhenk, kafiye yakalamak.

✔ Bilmediğini Bilen : coğrafya’nın Dinler ve Kültür Üzerindeki Etkisi. Dinsiz Dünya Nasıl Bir Yer Olurdu? Coğrafya, din ve kültür gibi konuların birbiriyle ilişkisini ve bunun insanlara etkisinden bahsettim. Ek olarak din, kültür gibi yapay parmaklıklardan sıyrılan insanların nasıl yaşayabileceği üzerine fikirlerimi paylaşmaya çalıştım.

✔ quran'da haccac'ın yaptığı 11 değişiklik. ortadoğu'da yazı yazmak icadından sonra devleti yönetenlerin yaptırım gücü anlamında kullanıldı tanrı/allah, halen devlet ile ilişkili şeriat 'da. yahve elohi allah vs tanrı adlarının başka başka olması, ortadoğu'da tanrıyı yaratan insan kültürlerinin başkalığı sebebiyle dir. gassaniler, henüz, eloh dan allah türetmedikleri 300'lü yıllarda allah adı kullanılmıyor idi. allah adını gassaniler türetti eloh dan.

✔ moon-o-theism : what muhammad came to think of the venus entity.

✔ kumran tomarları - ölü deniz tomarları.

✔ din دين diyun ile sosyal devlet kültürü aynı terim dir. arap kültürü arap dinini, yahudi kültürü yahudi dinini tasavvurunu- tasarımını salık verir. quran yusuf-76'da "fi dinil meliki - kralın dinine göre/kralın yasalarına göre" anlamına gelir. kral yani hükümet kabinesi bakanları "fi dini el meliki" savı ile savlanmışlar, devlette kültür yaşamı tarzının hukuk ve can güvenliğinin din ile yürütüldüğünün açıklaması olmuş yusuf-76.ayeti. uyulması gereken melik yasaları, araplar'da islam yasaları halini almış yani muhammed'in ayetleri devletin anayasası olmuş sonra emeviler döneminde yayılan askeri fetihlere göre din kavramı ulvi-yüce kıvama evrimleşmiş, siyasi fetih ve ganimet uğruna ayetler biçimlenmiş muhammed'in ölümünden 300 yıl sonra.

✔ talak 4 Ayet denilen kepazeligine gore "HENUZ AY HALI GORMEMIS KIZLARIN" tecavuzu mesruyken Ataturk medeni kanunlarla bu kepazeligi engellemis birisi dir. bugunlerde birileri olup suregelmekte olan bu cocuk evliliklerini(cocukla cinsel iliskidir o) AYIPLIYOR ve ayni zamanda da "muslumanim" demeye devam ediyorsa, onlara bu kepazeligi AYIPLATAN Ataturk idi. ama maalesef "muslumanim hem de ayni zamanda da Ataturkcuyum" demelerini SORGULAMAMALARI bu tecavuzlerin devam etmesine sebebiyet vermekte.

muslumanlar dolayli da olsa birer "potansiyel hirsiz, katil ve tecavuzcudurler". Enfal 69'da "yaptiginiz HIRSIZLIK, islediginiz CINAYET ve tecavuzler iyidir" diye allah mesrulastirmis musluman icin günah ve sevap var. bir sey islam gore gunah degilse, vicdanen, insanlik acisindan dogru OLMASA bile, o seyi yapmak yanlis degildir muslumanlar icin. enfal 69 ne diyor? Gunumuzde SUC olan seylerin YAPILMASI UYGUNDUR diyor. O halde SUC olan seylerin yapilmasini uygun goren muslumanlar insan degil, sadece musluman dir.

✔ adem آدَم occurs 25 times in the Quran.

✔ hud 7- allah arşuhu ala el mai - su üzerinde allahın saltanat tahtı-arşı عَرْشُ throne.
rahman 7, allah yör-arz dan, gökü-semayı yükseltti. rahman 10, yöreyi-arzı yaratıklar için alçalttı ضَعَهَا değaha. erkek cins anu-gökyüzü, ve kadın cins ki-yöryüzü, sümer yaratılış mitosundan ayetlere geçmiş. başlangıçta gök-anu ile yör-ki, tek birleşik den oluşmuş idi, 2 cinsin birbirinden ayrılması eyleminde gök ve yör mekanları oluşmuş. tanrılar kendilerine gök'ü mekan seçmesi, guranda allahın arş'a istiva etmesi ayetleri hud 7, araf 54, buradan geliyor.

yaratık insanlara ise yör'ü mekan seçmesi yine sümer mitosundan bakara 22.ayete geçmiş "yöryüzünü size döşek yaptı" ifadesiyle. ayetlerin aslını mitos dan alan muhammed, gök'ün, yör den yükseltildiğini yazmış, oysa gökyüzü ve yıldızlar, dünya yör'ü henüz oluşmamış iken var idiler gökte. dünya dan önce evrende var olan yıldızlar, kütleçekim ile topaklandı, süreçte bu yıldız parçalarından dünya gezegeni oluştu. ne ki muhammed, kütle çekimi nedir bilmediği için yıldızlı gök'ün, yör den ayrılıp yükseltildiğini sanmış, yör'ün alçaltıldığını sanmış, tıpkı sümer, akkad, babil mitoslarındaki gibi.

fussilet 9 ve 12.ayetlerde dünya, 2 günde yaratılmış önce, sonra duman haldeki göğe yönelerek dünya dışındaki evren yaratılmış yani dünya, evren den önce yaratılmış, peki bu durumda evren içerisinde dünya nereye konumlanmış idi? öyle ya evren yok iken dünya var diyor ayetler. evren yok ama dünya var denmiş ama açıklaması yok.

düz dünya ve çevresi fanus, tepesi kubbeli evren modeline salık, rad 2.ayette, görebileceğiniz direkler عَمَدٍ olmadan gökleri yükselterek, tahtına-arşına oturdu allah denilmiş. direkler görünmüyor çünkü yok, dünyanın kenarlarında fanus var, tepesinde kubbe var, kubbenin ağırlığını fanusun kenarları tutuyor. kubbe nin fanus kenarlarına baskıladığı ağırlık, enbiya 44 de "el arde nenkusuha min etrafiha - etrafından arzlar-yerleri eksiltiyoruz" ifadesi edilmiş bu sebeple.

ayetlerde güneş, dünyayı kaplayan fanusun içerisinde bir uc dan diğer uca hareket eder, ki bu sebeple belirli doğu ve belirli batı var. güneşin battığı toprak balçıklı çünkü güneş sert toprağa giremez, toprak cıvık sulu, gevşek toprak, yani balçıklı toprağın içerisine güneş girince, tüm dünyada gece oluyor, dünyanın her bölgesinde gece oluyor sanmış eski araplar. güneş, dünyanın doğu ucunda balçık dan çıkınca, fecir beyaz iplik görünümünde, gündüz oluşumu başlıyor dünyanın her tarafında mekke ile aynı vakitte, yani antik mısırda güneş-ra, kayık ile nili kullanarak duat a gidince gece olması metaforunu uyarlamışlar kendilerine.

antik mısır lisanında güneş, ra adında seslenilir idi, güneşin-ra 'nın, kayık ile duat 'a gitmesi, gece oluşumu nun tanımı-açıklaması idi. güneş, gece boyunca duat-yöraltı içerisinde yolculuk eder, battığı balçıklı batıdan, fecirli doğuya doğru. araplarda gecenini tanımı, balçığa batarak yör altına giren güneş dir, ta ki doğu uc daki balçıklı toprak dan tekrar yöryüzüne çıkana dek gece dir. araplar, güneşin balçığa batıp yöre altına gitmesi ile gece oluşumunu tanımlamışlar idi ve mekke'de gece olunca dünyanın tamamında gece olduğuna inandıkları için ramazan orucunda sahur ve iftar vakitlerinde mekke saatini temel alırlar halen, bakara 187 ayetinde yazar bu konu.

✔ antik mısır'da yöraltı dünyasının adı duat idi, osiris tarafından yönetilirdi duat. sümer'de yöraltı dünyasının adı irkalla idi, ereşkigal tarafından yönetilirdi irkalla. balçıkta batan güneş yeraltı dünyasına gider, irkalla - duat - hades, ölülerin yaşadığı ayrı bir dünya. yunan mitosunda hades, yöraltı ölüleri nin yaşam egemenliği yine.

yasin 38: şemsu tecri li mustekarrin - güneş akıp gider karar bulacağı yöreye-doğuya. geceleyin, güneşin yolculuk ettiği yöraltı menzili islamda güneşin تَجْرِي tecri etmesi, جري cariun koşmak-koştu sözcük'ü türeyeni تَجْرِي tecri ile anlatılmış yasin 38 ayetinde. yani balçık toprakta batan güneş, yöraltında batıdan doğuyor, güneşli yöraltında gündüz, güneşsiz arzda-yörde gece oluyor böylece. kıyamet olayında yöraltı ve yörüstü birbiri ile değiştirilince, biz yörüstündekilere güneş batıdan doğacak çünkü kıyamet den sonra insanların mekanı yöraltı-duat-irkalla olacak sanılıyordu 1450 yıl önce.

✔ yöryüzüne düşebilir yıldızlar ve gök var hac 65.ayette "allah yumsiku el semae en tegağe ğalel arz : allah tutuyor gök'ü düşmesin diye arz-yörün üstüne". yıldızlar ve gök, yöryüzüne nasıl düşer, iddia sebebi, duat-irkalla yöraltı dünyası ilintili, guran 'da kubbe evren modeli, düşen yıldız betimi. gök, arz-yör'ün üzerine düşebilir gurandaki kubbe evren modelinde. yöryüzünde kıyamet kopunca irkalla-duat, yöryüzü ile mekan-yör değiştirir, bu sırada gök kubbedeki yıldızlar dökülür, gök, başka göke dönüşür-değişir aslında, bir gök gider başka bir gök gelir ve yör, başka yöre dönüşür, yöraltı zemini, yörüstü zemini ile yör değiştirir.

✔ ibrahim suresi 48.ayette yazıyor tubeddelu arz- بَدَّلُ الأَرْضُ yör değişimi ifadesi, gök ile yör, birbiri ile değiştirilir yani irkalla-yöraltı, yörüstüne gelir, yörüstü-arz ise yöraltına gider ve balçıkta batan güneş, yöraltında bize batıdan doğar o vakit. hades, osiris, ereşkigal, bunlar hep yöraltı tanrısı, arapların çevresindeki mitoslarda. guran ayetlerinde dünya ve ahiret-yöraltı-irkalla kuramına inanç var idi muhammed zamanında.

rahman 5-13 ayetlerde secde eden yıldızlar ve ağaçlar var.
✔ hac 65.ayette, göğü yerin üstüne düşmekten allah tutuyor, gök, arz-yer'in üzerine nasıl düşer?

vakia 75. yıldızların (mevki) yerlerine, belki o yıldız eriyip tükenmiş, şimdi görülen onun milyonlarca yıl sonra bize ulaşan eski hali dir.

✔ necm 1-2 ayetlerinde batmakta olan yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (muhammed) sapmadı, ayetlerinde batmakta olan yıldız kelimesini nasıl tefsir edersiniz?

✔ guranda yıldızlar yeryüzüne dökülür. yıldızlar, şeytan taşlamak için var edilmiş.