wifi tasinabilir internet vekil sunucu vpn proxy groups google yasakli internet siteleri web erisim russia online banned internet filtering access

✔ yeni bina ev internet şebeke süreci
✔ Türk Telekom Simkent Bayisi Yanılttı, Sözleşmeyi imzalarken iki ayrı fiyat olduğunu gördüm

✔ Vodafone Redbox rezaleti, 2020 kasım ayında Vodafone'dan redbox evde internet aldım pandemi sürecinde çocukların ınternet üzerinden dersleri takip etmesi için zorunluluktan aldım. Ancak sürekli şebeke problemi nedeniyle sıkıntılar yaşadık iade etmek için defalarca aradım ve taahhütlü olduğunu söylediler ve en kısa zamanda şebeke problemini çözeceklerini ilettiler. 2021 Eylül kasım ve aralık ayında defalarca 542 aradım bana iptalin redbox in alındığı telefon bayisinden yapılacağını söylediler bayiye gittim biz iptal Yapamayız dediler E-Devlet yap dediler E-Devlet'te böyle bir hizmet yoktu cihazın iadesi gerekiyor denildi sonraki süreçte defalarca 542 aradım redbox ayrı Vodafone ayrı kurum redbox arayın dediler. Redbox 4 aydır ulaşamıyorum. En son bugün 542 00 00 aradı bayan bana diyor ki kasım 2021 de taahhüdünüzü biz tekrar yeniledik kullanmak zorundasınız yoksa 800 lira ekstra ücret ödemek zorundasınız dediler. Olay ne bayi ne de binbir zorlukla ulaştığım müşteri temsilcileri hat iptali bilerek yapmadılar ve taahhüdü uzattılar ve ben şu an kullanmadığım daha doğrusu kullanamadığım Vodafone internet ® ücretini ödüyorum ayda 120 TL. Vodafone diyorum hat ile ilgili arama kayıtlarım var 4 aydır doğrudur diyor ama yeniledik artık redbox numaram ise 5443**48 dir.

✔ turkcell superbox, bulunduğum bölgede altyapı filan yok. türk telekoma başvurup altyapısı olmayanların alabildiği sınırsız magnet almak istedim 180 liramı neydi ama bunun için bile altyapı yok dediler..mecburen 2 yıl taahutle 300 gb kotalı superbox aldım.. normalde zte denen dandik modemi veriyorlar ama dağın başındayım diye huawei modem verdiler ,kar kış kıyamet 80 mb hız alıyorum.. bu kadar berbat yorumdan sonra kesnlikle pişman olucam dedim ama tersi oldu..muhtemelen şehirde onbinlerce insan yüklendiği için hızları filan makaslıyorlar. dağın başındaysanız alın.

hz muhammed'in cinayetleri arasında en acıklısı 5 çocuklu kadın Esma binti Mervan cinayetidir. Esma binti Mervan (عصماء بنت مروان Mervan'ın kızı Esma, 7nc yüzyılda yaşamış Medineli kadın şairdir. Muhammed tarafından kendisi hakkında verilen ölüm emri ile bilinir. Ölüm emrinin sebebi, Muhammed'e karşı eleştirel şiirler yazmış olmasıdır. Muhammed'in isteği üzerine Ümeyr b. Adî tarafından öldürülür. Esmâ bint-i Mervân bir şiirinde Muhammed'i şairleri öldürttüğü için şöyle eleştiriyordu:

"Düşman üzerine seğirterek birbirinizle yarışırcasına yürüyünüz Malik, Nebit, Avf oğulları! Düşman üzerine seğirterek birbirinizle yarışırcasına yürüyünüz Hazrec oğulları! Sizler, sizden olmayan, yanınıza gelen bir kimseye itaat ettiniz, boyun eğdiniz ki, o ne Mudar'dandır, ne de Mezhic'dendir. başları kestikten sonra ondan pişmiş çorba umulduğu gibi umuyorsunuz. Ondan bir şey uman aldanır, umudundan kesilir."

Muhammed, Esma binti Mervan'nın bu şiirlerine öfkelenir ve öldürülmesine karar verir. “Kim beni Mervan’ın kızından kurtaracak?” diye sorduğunda; Adiyy b. Hareşe isminde (gözleri görmeyen) bir müslüman bu göreve talip olur. Muhammed’in adamları Bedir’den döndükten sonra Adiyy ile birlikte Ramazan’ın yirmibeşinci gecesi o kadının evine giderler. Evdekiler uykudadır. Asma, çocukları ile birlikte yatmakta olup, hatta bir bebeği de onun üstüne uzanmış durumdadır. Adiyy eliyle yoklayarak bebeği kenara çeker ve gözleri görmemesine rağmen kılıcını Mervan’ın göğsüne dayayıp yüklenir ve kılıç Mervan’ın arkasından çıkar. Sabah olunca gelip Muhammed ile birlikte namaza durur. Muhammed onu tedirgin görünce "Ya Umeyr (Adiyy b. Hareşe), Mervan’ın kızını mı öldürdün" diye sorar. O da "Evet ya Rasulullah hata mı ettim" diye cevap verir. Muhammed "Hayır onun için iki keçi bile birbiriyle toslaşmazdı" der. Başka kaynaklarda Muhammed’in söylediği son söz şöyledir : "Onun kanı hederdir, sorup karşı çıkacak kimse yoktur".

Ömer “Tebrikler doğrusu, böyle kör bir şahıs böyle mühim bir hizmette bulunsun” deyince Muhammed cevap olarak, “ Ya Ömer, kör deme, O gerçeği gören mert bir kişidir. Habersizce Cenab-ı Hakk’a ve Resulü’ne yardım etmiştir” der. Muhammed böyle başarılı bir işi “kör” olmasına rağmen yerine getirdiği için Adiyy b. Hareşe’ye Umeyr yani “gözleri gören” ismini takar. Bu cinayetten bir gün sonra Khatma kabilesinin tamamı müslüman olur.

Esma, Muhammed’in öldürttüğü kişiler için iyice içerlemiş olacak ki, halktan Muhammed’i (tıpkı Muhammed’in öldürttüğü gibi) gafil avlayacak birinin çıkmasını ümit ediyor. Bu demektirki Esma’nın kendisi hem kadın olduğu için ve hem de acizliğinden böyle bir işi kendisi yapamaz. O halde Esma denen bu 5 çocuklu kadın Muhammed için ne gibi bir tehdit unsuru idi Muhammed’in “O kadın için iki keçi bile toslaşmaz” cümlesinden anlıyoruz ki, Esma’nin ölümü halk içinde pekte ses getirecek bir hadise değildir. Bu demektirki Esma o dönemlerde otoriter, devlet idaresinde bulunan bir kişi ya da Muhammed’e karşı diğer kabilelerle iş birliği yapabilecek mevkide bir kadın değildi.

Esma, kendi çapında şiirler yazan 5 çocuklu şair bir annedir. Esma şiirleri ile değil diğer güçlü kabileleri Muhammed’e karşı savaşmak için iş birliğine çağırabilmek, kendi halkını bile Muhammed’e karşı ayaklandıramayacak kadar aciz bir kadındı. Tek suçu Muhammed’in kişileri gafil avlamasına ve kallesçe işlenen suikast olaylarına kızarak, Muhammed’in bu eylemlerini eleştirmesidir. Akabinde yazdığı dizelerin bedelini kendi çocukları önünde vahşice katledilerek ödemiştir. Esma Bint Mervan için iki keçi tokuşur mu bilemem ama, geride 5 yetim çocuk bıraktı.

Nadir Haris ve Ukbe bin Ebu Muayt Cinayetleri - Mart 624 Ramazan ay'ı. Nadri b. Haris Muhammed'in teyzesinin oğluydu. Hicretten önce Nadir.b. Haris Kuran ve Muhammed'in peygamberliği ile ilgili olarak halkı uyarır ve onun sahte bir peygamber olduğunu söylerdi. O da onun bir kahin, sihirbaz veya şair olmadığını ama "aileleri ve insanları birbirine düşman eden bir büyücü" olduğunu iddia ediyordu.

İbn Hişam, cilt 1. sh. 320-321'de Nadir b. Haris'in şöyle konuştuğu yazılıdır : "Bu adama karşı çıkma yolunuz sizi bir yere götürmez. O sizin aranızda yaşamakta. Şimdiye dek ahlâken en iyi olanınızdı; aranızda yaşayan en doğru, en dürüst ve emin kişi oldu daima. Siz tutmuş, onun bir kahin, sihirbaz, şair ve mecnun olduğunu söylüyorsunuz. Kim inanır buna? Ahali, bir kahin nasıl konuşur bilmiyor mu? Bir şairin, bir mecnunun halini tefrik edemez mi halk? Bu ithamların hangisini Muhammed'e yamayabilirsiniz ki halkın dikkatini ondan kaçırabilesiniz. Bakın! Ben size onunla nasıl başedeceğinizi söyleyeyim".

Sonra Irak'a gider ve oradan İran kisraları, Rüstem ve İsfendiyar'la ilgili masallar, hikayeler vb şeyler toplar ve Muhamed'in getirdiği Kuran'ın bunlardan farkı olmadığını söylerdi.

Lokman 6 ve Mutaffifin 13 - 17 arası ayetlerin Nadir b. Haris ile ilgili olarak indiği / yazıldığı söylenir.

Lokman 6 : İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmi delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.

Mutaffifin 13 : Böyle birine ayetlerimiz okununca "Eskilerin masalları" derdi.

14-Hayır! Bilakis onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalplerini kirletmiştir.

15-Hayır! Onlar şüphesiz o gün Rablerinden (O'nu görmekten) mahrum kalmışlardır.

16-Sonra onlar cehenneme girerler.
17-Sonra onlara: "İşte yalanlamış olduğunuz (cehennem) budur" denilir.

Bedir savaşında esir düştü ve Muhammed'in emri ile başı Ali tarafından kesildi.

Ukbe bin Ebu Muayt da Mekke'de iken Muhammed aleyhine yazılar yazar ve insanlara okurdu. O da Bedir savaşında esir düştü ve Muhammed diğer esirleri fidye ile (kişi başına 4000 dihem) serbest bırakmasına rağmen onu affetmedi ve Evs'li bir sahabe tarafında başı kesilerek öldürdü.

Esma binti Mervan’ın öldürülmesi 3 Mart 624 Ramazan ay'ı. 5 çocuk annesiydi Esma binti Mervan. Beni Hatma kabilesindendi ve bu kabilede de Muhammed'e sadık müminlerin sayısı artmıştı. Usma b. Mervan da Muhammed'i eleştirenler arasındaydı. Kocasının isminin Yesid b. Zeyd olduğu kayıtlarda geçer. Anlaşılan o ki, Muhammed aleyhine söylediği sözleri kendi kabilesinden Muhammed'e iletenler vardı ki Muhammedin ajanının olmadığı bir kabile de yoktu. Muhammed onun kendisi aleyhine söylediği sözleri duydunca "Kim beni Marvan'ın kızından kurtaracak" diye sorar.

Adiyy b. Hareşe isminde (gözleri görmeyen) bir mümin bu göreve talip olur ve Muhammed'in adamları Bedir’den döndükten sonra, Ramazan'ın yirmibeşinci gecesi o kadının evine giderler. Çocuklarının arasında uyumakta olduğunu anlarlar hatta bir bebeği de onun üstünde yatmaktadır ve gözleri görmeyen Hareşe eliyle yoklayarak bebeği kenara çeker ve gözleri görmemesine rağmen kılıcını Mervan'ın göğsüne dayayıp yüklenir ve kılıç Mervan'ın arkasından çıkar. Sonra gelip sabah namazını Muhammed ile birlikte kılar.

Muhammed onu görünce "ya Umeyr Mervan’ın kızını mı öldürdün" diye sordu. O da "evet ya Rasulullah, acaba hata mı ettim" diye cevap verir buna karşılık Muhammed "Hayır onun için iki keçi bile birbiriyle toslaşmazdı" der.

Başka kaynaklarda Muhammed'in söylediği son söz şöyledir "Onun kanı hederdir, sorup karşı çıkacak kimse yoktur". Mahmud Esad- Tarih-i Din-i İslam, Sayfa 550-551.

Ömer böyle kör bir şahıs böyle mühim bir hizmette bulunsun” deyince Muhammed cevab olarak, “ Ya Ömer, kör deme, O gerçeği gören mert bir kişidir. Habersizce Cenab-ı Hakk’a ve Rasulü’ne yardım etmiştir” der. Bunun üzerine Muhammed böyle başarılı bir işi "kör" olmasına rağmen yerine getirdiği için Adiyy b. Hareşe'ye Umeyr yani "gözleri gören" ismini takar.

İbn İshak Allah'ın Resulü'nün Sireti (S.675-676)
İbn Sad "Tabakat el-Kebir" (Cilt 2 Sayfa 31)

Bu cinayetten bir gün sonra Katma oğulları kabilesinin tamamı müslüman oldu. Nasıl olmasınlar, Muhammed 43 kişiyi infaz ettirdi. İngilizcesini okumak isteyenler Answering Muhammad enemies the murder of Asma bint Marwan.

Ebu Afâk'ın öldürülmesi 4 Nisan 624, ibn Sad'în kitabı Tabakat el-Kebir'de (Cilt 2 Sayfa 32) bu konu ile ilgili şöyle açıklamalar vardır : "bundan sonra Allah'ın elçisi Hicretten sonraki 20. ayın başlangıcında Salim İbn Umeyr el Amr'ının Yahudi olan Ebu afak'a karşı seriyyesi gerçekleşti. Ebu Afâk, Beni-Amr ibn Avf'dandı ve 120 yaşına gelmiş olan ihtiyar bir adamdı. Yahudiydi ve insanları Allah'ın elçisine karşı kışkırtıyordu ve Muhammed hakkında alaycı şiirler yazıyordu. Bedir savaşına katılmış olan Salim ibn Umeyr "Ya Ebu Afak'ı öldürmeye ya da onunla birlikte ölmeye yemin ediyorum" dedi. (Not : Bu sözden önce Muhammed'in "Bu alçak adamı benim için kim öldürecek" dediği de başka kayıtlarda vardır.) Bunun için fırsat kollamaya başladı ve bir gün hava çok sıcakken Ebu Afak dışarıda açıkta yattı. Bunu bilen Salim ibn. Umeyr kılıcını onun ciğerine sapladı ve kılıç yatağa değene kadar üzerine abandı. Allah'ın düşmanı bağırdı ve insanlar onun yanına koştular ve sonra evine götürüp onu gömdüler."

✔ Muhammad enemies the murder of abu afak. ibn ishak'ın (Allah'ın Resulü'nün Sireti- Syf. 675 'de) de bu konu ile ilgili ilginç bir şiir vardır. Alfred Guillaume tarafından ingilizceye çevrilmiş hali şu linkte bulabilirsiniz. Tabi bu siret kitapları İngilizceye çevrilmiş ama Türkçe'si yok. İlahiyat fakülteleri ne işe yarar diye sormak lazım. Answering Muhammad enemies the murder of Abu Afak. Ebu Afak'ın öldürülmeden önce Muhammed için yazmış olduğu bu şiirin Türkçe'si şu şekilde :

"Uzun yıllar yaşadım ama Kayla Oğulları gibi bir araya geldiklerinde, üstlendikleri şeyi yapma ve müttefikleri konusunda, onlardan daha sadık olan, dağları deviren ve hiçbir zaman boyun eğmeyen bir topluluk ya da halk görmedim. Onlara gelen bir atlı onları her konu hakkında haram ve mübahdiyerek ikiye ayırmıştır. Yüceliğe ve krallığa inansaydınız Tubba'yı izlerdiniz".

Tubba: Daha önce aynı toprakları işgal eden Yemenli bir yöneticiydi ve Kayla oğulları ona karşı direnmişlerdi. Abu Afâk'ın bu şiiri daha önce Muhammed'in El haris b Suveyd b. Samid'i öldürmesi üzerine yazdığı söyleniyor. El haris b Suveyd b. Samid hakkında bir bilgi bulamadım ama görülen o ki bu da Muhammed'in önceki cinayetlerinden birisi.

Şair Ka'b İbn el-Eşref'in öldürülmesi : (624 Rebiül-evvel ayı 14.gece) : Ka'b Yahudi Nadiroğullarına mensup bir şair idi. Mekke'de Müslümanlar ve Muhammed aleyhine hicivli şiirler okurdu. (Onun şiirlerinin günümüze kadar ulaşmaması büyük bir kayıp) Tabii eşsiz hoşgörü timsali Muhammed daha fazla dayanamadı ve onun öldürülmesi için suikast timi oluşturdu. Bu timin içinde Ka'b'ın süt kardeşi Ebu Naile Silkan da vardı. Muhammed'in olduğu yerde baba evladı, kardeş kardeşi, amca yeğeni tanımazdı ve tabii ki bir insanın süt kardeşinin de onu tanımaması normaldi.

Bu cinayete katılanlar :Ebu Nail Silkan (Ka'b'ın süt kardeşi), Muhammed ibn Mesleme, Abbad İbn Bişr, Haris İbn Evs, Ebu Abs İbn Cebr. islam kaynaklarında adından en çok söz ettiren cinayettir. Ka'b İbn el-Eşref'in son anlarını Süleyman Ateş'ten okuyalım : "Ka'b'ın üzerinde zırh olduğu için adama kılıç işlemiyordu. Muhammed İbn Mesleme, kılıcın ucunu Ka'b'ın göbeğinin altına koyup üstüne abandı. Adamın anüsüne kadar sapladı. Ka'b yıkıldı".(S. Ateş- Kuran'a göre Hz.Muhammed'in hayatı. S.565)

Kütüb-i Sitte 4212'de de yer alır. Ka'b İbn el-Eşref cinayetinden müslüman din adamları övgü ile bahsederler.

İbn Suneyye (Sunayna / Şubayba olarakta geçer) cinayeti : Eylül 624. Muhayise b. Mesud tarafından öldürüldü.. Muhammed Yahudi şairi Ka'b Eşref'in öldürülmesiden sonra "Yetkiniz altındaki her yahudiyi öldürün" emri verir ve bunun üzerine Muhayissa yakın ticari ve sosyal ilişki içinde bulunduğu Suneyna'yı öldürdü. Muhayyisa'nın henüz islamı kabul etmemiş olan abisi Huvayissa kardeşini işlediği bu cinayetten ötürü dövmüştü. (Sunan Ebu Davut K.13 No: 2996 ve Taberi Tarih C.7)

Yahudi Taciri Ebu Rafi'nin öldürülmesi : Hicretin 3. yılı Rabiül-evvel ayı sonu, Ebu Rafi de Hayberli bir Yahudi olup Gatafan kabilesini Muhammed'e karşı savaşa kışkırtığı söylenen bir tacir. Tabii tacir olduğu için faizle borç para verdiği vb. bir takım ithamlarla suçlanır Muhammed tarafından. Muhammed onu öldürtmek için Abdullah bin Atik' komutasında bir tim oluşturdu. Tim üyeleri

Abdullah bin Atik, Mesud bin Sinan, Abdullah bin Üneys, Ebu Katede Haris bin Ribiy, Hüzai bin Esved den oluşlan 5 kişilik bir fedai timi idi. Ebu Rafi Hicaz'da bir kalede yaşıyordu. Abdullah bin Atik'in süt annesi Hayberli olduğu için bu yöreyi çok iyi biliyordu.Abdullah İbn Atik kalenin içine sızmayı başarır ve bir ahıra saklanır. Herkes çekildikten sonra Atîk, Ebu Rafi'nin yatak odasına sızar ve onu öldürür.

"Birkaç ay sonra Hayber'in soyluları arsında olan Esir İbn Zarim öldürülen arkadaşının intikamını almak için Gatafanlılardan paralı asker tutmuş ve ancak o da Hayber'e 6 mil uzaklıktaki Sibâr denilen bir yerde öldürülmüştür" (Hamidullah-İslam Peygamberi b .853)

Kütüb-i Sitte'de 4213,4214 no'lu hadislerde de yer alır. Bu suikast ile ilgili oldukça detaylı anlatımlar var.

Yüseyir İbn Rizam cinayeti : Hayber yahudilerindendi ve Gatafan kabilesini Muhammed'e karşı kışkırttığı iddia ediliyor. Muhammed Abdullah İbn Rehave'yi ona gönderdi ve valilik teklifi yaptı ve Muhammed'in onu görmek istediğini söyledi. Birlikte yola çıktılar Hayber'e 6 mil mesafede bulunan Karkara'ya geldiklerinde Yüseyr pişman olup gitmekten vazgeçti ve geri dönmek istedi (muhetmel ki, öldürüleceğini anlamıştı) Bunu anlayan Abdullah İbn Uneys kılıcına davranıp onun ayağını kesti, Yuseyr de elinde ki değnek ile Abdullah b. Uneys'in başına vurdu. Yuseyr öldü. Üneys Muhammed'e geldi ve Muhammed onun yarasını tükürerek iyileştirdi.

(Taberi--Tarih 3/155)

Muhammed'in tükürerek yara iyileştirmesi meşhurdur, daha önce de Ali'nin gözüne tükürerek onu iyileştirmişti. Yuseyr İbn Rizam muhtemeldir ki Hamidullah'ın "İslam Peygamber"inde 853 no'da geçen Esir İbn Zarim 'dir.

Halid b. Süfyan cinayeti Hicretin 4nc yılı Muharrem ayı 5nc gün. Abdullah b. Üneys tarafından gerçekleştirildi. Muhammed, Halid b.Süfyan'ın kendisine karşı çarpışmak için adam topladığı istihbaratını alır ve Üneys'e onu öldürmesi için talimat verir. Üneys ise Muhammed'e onu kendisine tarif etmesini ister. Muhammed'in cevabı ilginçtir : "O'nu gördüğünde şeytanı hatırlarsın. Onunla senin arandaki alamet onu görünce kendinde bir ürperme ve korku hali bulursun"

Üneys aldığı talimat doğrultusunda yola çıkar ve Urana vadisine ulaşır. Orada bir kadın çobanı görür ve Halid.b. Süfyan'ı sorar, o da "İşte buraya doğru gelen o dur" der. Halid Süfyan ona kim olduğunu sorar ve o da Muhammed'e karşı savaşmak istediğini ve kendisinin bu amaçla bir ordu oluşturduğunu duyduğu için onun yanına geldiğini söyler. Bunun üzerine Halid. Süfyan onu alır götürür yedirir içirir ve bir müddet onunla sohbet ettikten sonra uyumaya çekilir. Muhammed'in diğer cinayetlerinde olduğu gibi o da "uyurken" öldürülür.

Ebu Süfyan'a suikast girişimi ve ikisi çoban 3 cinayet : Hicretin 4 yılı Sefer ay'ı.

Muhammed tarafından Amr b. Umeyye ve bir kişinin daha Reci vaakasında idam edilen sahabeleri darağacından almak ve aynı zaman da Ebu Süfyan'a yönelik suikast için gönderilmesi. Umeyye ve arkadaşı Mekkeliler tarafından farkedilince kaçıp bir dağda mağraya saklanırlar ve bütün aramalara rağmen bulunamazlar. Onlar mağaradayken mağranın önüne kadar atını otlatmak için gelen gelen Osman b. Malik'i hançerleyerek öldürürler ve daha sonra Tenim'e gidip daha önce idam edilen Hubeyb'in cenazesini alıp kaçarlar ve kaçarken yolda bir mağaraya sığınırlar. O mağaraya da gelen bir çoban vardır (Diyl b. Bekir oğullarından) ve o çoban ona kim olduğunu sorar o da "Bekiroğullarından bir adamım" der, bunun üzerine çobanda aynı kabileden olduğunu söyler ve konuşmaya başlarlar. Çoban hiç bir zaman Müslüman olmayacağını ve Müslümanları sevmediğini söyler, bunun üzerine Umeyye onun uykuya dalmasını bekler ve uyurken kılıcını onun sağlam olan tek gözünün üstünden bastırır ve kılıcın ucu adamın ensesinden çıkar, adam hemen ölür. ibn ishak s,674.

Umeyye, Medine'ye gelirken yolda 2 mekkeliye rastlar ve onlara "sizi esir edeceğim" der, onlar da "Biz mi sana esir olacağız" derler. ve Umeyye hemen davranıp birini okla öldürür diğerinin de elini bağlayıp esir alarak Medine'ye varır. Onu Muhammed karşılar ve bütün dişleri görününecek şekilde tebessüm eder. (ibn İshak s.675)

Esvedi Ansi'nin öldürülmesi : Feyruz'üd Deylemi tarafından Muhammed'in ölümünden bir gün önce gerçekleştirildi (Tabii emir çok daha önce verilmişti) Hemen hemen her kaynakta ismi geçer.

Rifaa b. Kays : Abdullah b. Ebi Hadret tarafından öldürüldü.

Rıfa ibn Kays el-Cuşemi : Abdullah ibn Ebi Haderd'i gönderdi .Ğabe seferi olarak da geçer.

Esir İbn Zarim : Zarim, Ebu Rafi'nin intikamını almak için Gatafanlılardan paralı asker tutmuş ama Hayber'e 6 mil uzaklıktaki Sibar denilen yerde öldürülmüştür.(Bu bilgi Hamidullah'ın "İslam Peygamberi" no 853 de geçiyor) Muhtemeldir ki "Yüseyir İbn Rizam" olarak geçen ve yukarıda Taberi kaynaklı olarak anlattığım cinayet budur.

El-haris- b- Suveyd b. Samid: Kaynaklarda Ebu Afak'ın Muhammed aleyhine bu kişinin öldürülmesinden sonra şiir yazdığı geçiyor.

Yukarda "Ebu Afak cinayeti"ni anlatırken bu şiiri yazmıştım.

B. Taym B. Galip'li Abdullah Hatal ve onun 2 şarkıcı cariyesi: Mekke'nin fethinden sonra Muhammed'in ölüm listesinde bulunan 17kişi (ki Muhammed bunlar dışındakileri affettğini ama bunları affetmeyeceğini söyelmişti) tek tek arandı ve bunların arasında daha önce islamı terkedip (mürted olan) Hatal daha önce Muhammed'in emri ile öldürülmüştü ama Hatal b.Abdullah'ın hiciv olarak yazdığı şiirleri ve şarkıları okuyan iki cariyesi de vardı. Bu cariyelerden birisinin adı Fartana idi ve Kabe'nin perdesi altına sığınmasına rağmen yakalanarak öldürüldü diğeri ise kaçmayı başardı ve daha sonra Muhammed'e gelip özür diledi ve Muhammed de onu affetti.

allah tevrat ve incil'de geçiyor mu? muhammed'in yazdığı quran'da allah adı defalarca geçiyor ama incil ve tevrat'ta yaratıcı tanrı'nın özel adı Allah hiç anılmaz. Arapça tercümelerinde tanrı çevirisi olarak geçiyor ama orjinal metinlerde allah adı yok. Kitab-ı Mukaddeste Adonay, Elohim, Mesih, Yahşuah, YHVH gibi isimler kullanılıyor ama Allah kullanılmıyor. incillerde bile Allah kelimesi geçmiyor. İlk ayetlerinde Rab ve Rahman daha çok yer alan, sonra "ister Allah deyin, ister Rahman" diyen ve ardından Allahuekber, Lailaheillallah ve Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla diyerek Allah'ı tek isim haline getiren quran, Arapça olduğu gibi Araplara hitap eden bir kitaptır. Bu nedenle de yazarı, Arapların dilindeki yaratıcı tanrı ismini benimsemiştir. Allah, Arap mitolojisindeki en büyük tanrıydı. İslam'la da tek tanrı oldu. isim çelişkisi Tevrat'ta daha fazladır ve Kur'an'dakine benzer bir değişim yaşar. Tevrat'ın İbranicesinde Yaratılış bölümünün ilk ayetlerinde Elohim ismi geçer. Sonra Elohim yerine YHVH Elohim kullanılmaya başlanır. Ondan sonra da sadece YHVH kullanılır.

Hristiyanların çoğu YHVH'yı Yehova olarak çevirir. Hristiyan ve Yahudi teologları Elohim'in genel bir tanrı ismi olduğunu belirtirler. YHVH ise tanrının özel ismidir. Allah Rahman dır ifadesinin benzeri YHVH Elohim dir olarak Tevrat'ta geçer. Kur'an'ın özel ismi ile Tevrat'ın özel ismi benzeşmez. Özel isimle cins isim benzeşir. Eğer Kur'an'da geçen ve tanrının özel ismi olduğu öne sürülen Allah yerine Yehova, Yahuda, Yahve gibi bir isim olsaydı; iki kitap arasında, iki dil arasında tanrının özel isimlerinde bir benzerlik, bir uyum olduğu kabul edilebilirdi. Tersine zıtlık vardır. Allah'a benzer olan Elohim daha Tevrat'ın başından itibaren terkedilmiştir. İslam'ın genel Tanrısının adının Rahman olduğunu söyleyebiliriz. Tevrat, İbranice ve bir bölümü Aramice olarak yazılmıştır o nedenle Arapça olarak değil bu dillerde Allah kelimesinin yazımı geçer.Elohi vs. İncil zaten Yunanca yazılmış ilk olarak fakat içerisinde Aramice kelimeler bolca bulunur ve Eli yahut Elohi ifadesi geçer Allah yerine. Arapça Tevrat ve İncillerde bu kelimelerin yerini Allah kelimesi alır. Allah kelimesi Tevratta Tanrı anlamında şöyle geçiyor. ibranice tanrı yazar tabi allah değil.

Tesniye 32:15 : כָּשִׂ֑יתָ וַיִּטֹּשׁ֙ אֱל֣וֹהַ עָשָׂ֔הוּ וַיְנַבֵּ֖ל

Tesniye 32:17 : לַשֵּׁדִים֙ לֹ֣א אֱלֹ֔הַ אֱלֹהִ֖ים לֹ֣א

Alef, Lamed, hod yaziyor. Arapçadaki elif, lam, he yani. incil yunanca ve latinceye çevirilince teos ve deus olarak çevirilmis, ancak suryanice, Isanin dilinde yazilan pesittada aloho veya alaha geçiyor. Bu da Allah teriminin aramicesi. incil'de Tanrı şu isimlerle tanınır: Yahve sidkenu : RAB, doğruluğumuzdur.

Tanrı, günahı bilmeyen Mesih'i bizim için günah sunusu yaptı. Öyle ki, Mesih sayesinde Tanrı'nın doğruluğu olalım, Ko. 5:21.

Yehova - M'kaddesh : Kutsal kılan Tanrı. Bizi sadece doğru saymadı, aynı zamanda temizleyerek kutsal kıldı.

Yahve şalom : RAB, esenliktir. "esenliğimiz için gerekli olan ceza O'na verildi. İsa bizim esenliğimiz için gerekli olan cezayı üstlendi." Yşa. 53:5.

Yahve şama : RAB, orada. "seni terk etmeyeceğim, seni asla yüzüstü bırakmayacağım" ibr. 13:5.

Yahve yire : RAB, sağlar. "tanrım her ihtiyacınızı kendi zenginliğiyle Mesih İsa'da görkemli bir biçimde karşılayacaktır" Flp. 4:19.

Yahve nissi : RAB, sancağımdır. "bizi sevenin aracılığıyla bu durumların hepsinde galiplerden üstünüz" Rom. 8:37.

Yahve rafa : Şifa veren RAB. "size şifa veren RAB benim" Çıkış 15:26.

"Ben ve Baba biriz" Yu. 10:30.

Onlar düşünce birliği içindeler. Aynı şekilde düşünebilirler. Aynı şeyleri yaparlar. Eğer Tanrı şifa veriyorsa, İsa da şifa verir. Yuhanna 1. bölümde; Tanrı ve Söz'ün bir olduğu yazılıdır. İsa, Söz'dür. Yahudilerde şöyle bir dini kural var. "boş yere yehovanın adını zikretmeyeceksin" diye. müslümanlar gibi , en ufak bişey olduğunda insallah , masallah , allah bilir deyipte tanrılarının ismini agızlarda sakız yapmıyorlar. Allah özel isim değil.Rahman ve Rabb da özel isim değil. El-İlah = The God =Tanrı. Father - Baba da takma isim. allah gerçekte kabedeki putlar içindeki en büyük arap putu değil, orijinali hindistan dan ithal edilme, kara taş hecerül esvetle beraber gelmişler ordan kabeye. zamanında haccetmek için geldi belki de beğenip orda kalmış da olabilirle. il veya el kökeni sami dillerinde yukardaki varlik anlami içermekteydi.

Miladdan II. bin yil öncelerde, tanri ismi için kullanilan bir terim. simler önemli değil. Benim önem verdiğim konu şu: Tek tanrılı çok tanrılı din diye bir şey yoktur. Din dindir. Çok tanrılı da olsa, bir başat kabul edilen, en büyük tanrı olarak düşünülen tanrı vardır. Diğer tanrılar onun altındaki alt tanrılardır. Sözde tek tanrılı olduğu iddia edilen dinlerde, bu alt tanrılar tanrı kadrolarından azledilmiş, tanrı kadroları lağvedilmiştir. İşsiz kalan tanrılara başka kadrolar ihdas edilmiştir. Melek, cin, ifrit, iblis, hatta kutup, evliya vs. Bu bakımdan çok tanrılı, tek tanrılı diye dinler arasında bir ayrım yapmak gereksiz ve anlamsızdır. Meleklere, ifritlere, hatta cinlere, hatta evliya ve kutuplara atfedilen güçler çok tanrılı dinlerdeki tanrılardan aşağı değil, daha bile fazladır.

Bu insanlardaki inanış. Kuran'da cinlere oldukça zayıf bir konum biçilir. Evliya ve kutup kavramları ise Kuran'da yoktur. Fakat Kuran'a göre ifritler oldukça güçlü olarak tasvir edilir. Cinler de öyle pek aşağı bırakılmazlar. İnsanların yapamadığı büyük işleri güya Süleyman cinlere yaptırır. İblis derseniz allah ile pazarlık edecek konumdadır. Melek derseniz basbayağı güçlü olarak tanıtılır. Muhammed'in sözde ufukta apaçık gördüğü vahiy meleği, "zi kuvvetin inde zil arşi mekin" olarak tanımlanır. Bu güçlü bir ifadedir. Kuvvet sahibi sağlam arşın sahibi yanında! Anlam bu! Yani Allah ortak etmemiş kendine bunu ama, katında bayağı bir güç tanımış demeye geliyor. İslam Allah'ın yanına güçler katma konusunda oldukça cimri olmasına rağmen durum bu şekilde. Baş tanrı Zeus'un diğer alt tanrıları cezalandırması, başka bir şeylere dönüştürmesi gibi durumlara bakınca arada öyle ciddi bir fark görünmüyor.

tek tanrıya indirgeme çabası hibir şey değişmiyor. çok tanrılı bi din ile tek tanrılı bir din, yaklaşık aynı portreleri çiziyor. Din dindir, dogmadır. Hangi kılığa sokulursa sokulsun. Aralarında ciddi bir ayrım yoktur. O yüzden biz ateistler hiç bir din arasında ayrım yapmayız. Müslümlerin hiç bir peygamber ve kitap arasında ayrım yapmadığı, hepsine iman ettiği gibi... Biz de hiç bir tanrıya, hiç bir peygambere ve hiç bir kutsal iddialı kitaba, meleklere, cinlere, carta curta inanmayız. Topunu inkar ederiz. Zeus'u inkar etmekle Allah'ı inkar etmek arasında bir fark gözetmeyiz. Yunan, Hint, Mısır mitolojilerini inkar ettiğimiz gibi Arap mitolojisini inkar ederiz. En küçük fark gözetmeyiz aralarında. Meşhur sözdür, müslümlerle veya bir dinin inanırı ile fazla farkımız yok. Onlar biri hariç tüm tanrıları inkar ederler. Biz o biri de inkar eder, ayırmayız. Tanrılar arasına ayrım yapmak, ayrımcılıktır. Birinin sahteliği neyse hepsi o.

Türkiye’nin en çok haram yiyen kurumu diyanet başındaki haramzade fetöcü ali erbaş kendi gibi hain deli kadir kenefini koklamaya gitmiş başka birşey beklemek yanlış. Nerde dinci sakallı cübbeli var, ya hain, ya ajanr ya sahtekar dır. Siyasetteki islam'a barış dini denmesi utancın gizlenmesi yordamıdır. İslam barış dinidir, sevgiye dayalı bir inançtır diyenler, önce ayetleri okusunlar, sonra öğrenip fikir belirtsinler. Gerçek islam siyasette dir.



Bakara 191: Öldürün onları yakaladığınız yerde.

Araf 24: Birbirinize düşman olarak inin.

Dakka bir gol bir. Henüz dünya'ya yeni ayak basan 2-3 insan birbirine düşmanmış muhammed'e göre.

✔ Gerçek islam bu değil ama taaâm mı demekle iş çözülmüyor. islam diyince aklima ilk gelen muhammed ve hz adnan oktar geliyor. 1 ayet 1 ciftetelli 1 ayet bir yabancı şarki huriler desen 10 numara keşke peygam ber olsa. Nasıl bir allah ki sürekli kelle kestirip öldürtüyor. kana doymadı gitti bu allah. müminler ürküyolar gerceklerden borumu yillarca yapilan ibedet boşa cikacak farkindalar gercekler onlari kor kutuyor adamlar camide bile huri huri diyerek zikir cekiyorlar.

Hacerul esvet, kabe ve kurbanlık hayvanlar gibi islamda arınma ve allah'a yaklaşma materyali varken müslümanların, ateist insanları materyalist olarak olumsuz nitelendirmeleri beni gülümsetir.islam dini muhammet tarafından noktalanmış, artık ek yapılamaz bir din. ibadet hükümleri sevap-günah emirleri belli iken, buna rağmen başı açık veya mini etekli kadınların oruç tuttuğunu veya başka bir islam ibadeti yaptığını görürüz. örtünme ayetini uygulamadığına ama oruç ayetini uyguladığına tanık olmamız kişilerin anlama yetisinin bağıntı zayıflığıdır, kur'an ayetinin tefsiri, meali, kişideki işitme yetisi onun anlamasını sağlamıyor yani. kur'an ayetleri tüm dil meallerinde aynı algıyı yaratmıyorsa bu kişilerdeki farklılıktan ötürü, dilden değil. örneğin malezya'da bir müftünün "evlilikte tecavüz diye bir şey olmaz, erkek istediği takdirde eşiyle deve sırtında bile seks yapabilir, kadın reddedemez" açıklaması var! kur'an'ın aslı ister arapça olsun ister malay dili hiç fark etmez. bu gibi anlama yetili kişilerde belli nedenlerden ötürü hep aynı sonuca ulaşılır. bu yüzden islamın belirlediği gibi yaşamayan insanların islamı ayakta tutundurduğunu görmek beni şaşırtmıyor.

Hadis: "Dünya balığın sırtında dır, cennete girecekler ilk olarak bu balığın ciğerinden yiyecektir." Belki hadiste mecaz aramak gereksizdir hadisler birbiriyle çelişen komik ifadelerdir. Bir tanesinde de diyor ki yemek tabağını sıyırırsanız tabak size dua eder. müslümanlar bu hadis için 14 asır önce muhammet ve sahabelerinin yaşadığı çağda en önemli iki geçim kaynağı çiftçilik ve denizcilik olduğundan sahabe anlayabilsin diye muhammet hadisi böyle demiş savunması yapmaktalar. Eski bilgilere inanan sahabelere dünyanın döndüğü gerçeğini doğrudan doğruya anlatmak kolay değilmiş diyanete göre. 1400 yıldır hiç bir şeyi keşfetmemiş, icat edememiş bir din sırtımızda kambur oldu. Araplar Türk'leri Müslüman ettiler zorla! Tüm geri kalmışlığımızın tek sebebi islam'dır. Bilim Bakanı Fikri Işık'ın; Dünyanın küre olduğunu müslümanlar buldu sözü, bilim hakkında başka bir söz, bir demeç verememesinin nedeni islamdır. Erdoğan'ın 'Amerika'yı müslümanlar keşfetti demeci gibi yararsız ve kanıtsız sözlerden başka bir söz söyleyemeyişinin nedeni islamdır. Neyseki Neil Armstrong'un ayda ezen sesi işittiği iddiasından vazgeçmek zorunda kaldılar.

allahın insan boynuna doladığı kuş konusunda çarpıtma var. isra 13 de tekil olan kuş (طائر) tâir yazılı iken amel diye çevirmişler. islama göre allah maddi değildir, epifenomendir ama maddi özneler olmaksızın bir hiçtir. maddi öznelerin dayanakları ise tümü siyasidir. Siyasetten islamı, islamdan siyaseti soyutlayınca allah hiç kalır. Yahudi bulup hiristiyanligi ve islamı kabul ediyormusunuz diye sor, ikisinin de uyduruk oldugunu soyleyecektir. Dinler bir oncekinden kopya cekerler, sonrakini ise uyduruk ve sahte kabul ederler. Bu baglamda islam onceki iki dini de kabul etmistir. Cunku onlarin birikiminden kopya cekmistir.

Hiristiyanlik ise islami reddeder, Yahudi dinini mecburen kabul eder. Onlar da Yahudi dininden kopya cekmislerdir. Yahudilik ise bu iki dine nazaran daha ozgundur. Bunlardan alintisi yoktur. Ama bu ikisi de Yahudilerden aslan gibi kopyalarini cekmislerdir. bakınız İslamın mucidi Muhammed ne yapmış; 4209 – İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah beni nadir hurmalığını kesti ve yaktı. Bu hurmalığa el-Büreyre deniyordu. Bunlardan çeverci mi olur? Islam ülkelerinin tümü çevrelerinin içine eder. İçine edilmiş çevrelerde pislik içinde yaşarlar.

idlip'te mücahitler yakaladıkları suriyeliye "alevi misin sünni misin" sorusuna Aleviyim cevabı alınca adamı hemen kurşun yağmuruna tutuyor. islamın tehlikesi, müslümanları kolay bir şekilde seri kâtil'e dönüştürebildiği için tahmin edilemiyor. Aleviyim deyince kafasına kurşun sıkarak öldürdüler adamı ama sorsan islam barış dini ve öldüren katiller mücahit. insanlık kendini yönetebilecek kadar akıllı olduğunda din ihtiyacı sona erecektir. islama inanan birini ateizme ve evrime ikna edemezsiniz çünkü islam inancı gereği muhammet, kur'an ve allah arasındaki dolanaklığa inanıyorlar, bunlar arasında tanık ve kanıt olmamasına rağmen islamın çarpıklığından tuhaf bir şekilde haz alıyorlar. Erkeklerin bakışlarına hapsedilmiş bir kadını cennet annelerin ayakları altında diye avutsan ne yazar.

Demir'in erime sıcaklığını Allah Muhammed bilmiyor idi. allah - muhammed Kur'an'da müslüman olmayanlar için cehennem azabını anlatırken bir çok ayette demirden söz eder (sözkonusu 6 ayet en altta). Cehennemde boyunlarına geçirilmesi için demir halkalar hazırlanmış ve demir kamçı ve demir topuzlar ile müslüman olmayanların sırtlarına vurulacaktır. Korkutmanın boyutlarını artırmak için Muhammed cehennem tarifinde, cehennem ateşinin dünyadaki ateşe göre bazen 70 kat, bazen 69 kat daha fazla sıcak olacağını söylemiştir. Muhammed: "yaktığınız ateş var ya, bu cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir cüzdür" buyurduğunda yanındakiler: "bu ateş vallahi cezalandırmaya yeterliydi" dediler.

Aleyhissalatü vesselam: "Cehennem ateşi öbürüne altmış dokuz kat üstün kılındı. Herbir kat'ın harareti bunun mislindedir."

(Buhari, Bed'ü'l-Halk 10; Müslim, Cennet 29; Muvatta 1; Tirmizi, Cehennem 7)

Allah\Muhammed'in iddiasına baktığımızda;

1) İnsanların boynuna demir halkalar geçirilecek.

2) Zebaniler ellerinde demir topuzlar ile gayri müslümlerin sırtlarını kamçılayacaklar.

3) Cehennem ateşi dünya ateşinden 69 kat - 70 kat daha sıcaktır.

Muhammed "Yaktığınız ateş var ya, bu cehennem ateşinin 70 cüzünden bir cüzdür" dediğine göre, cehennem ateşinin en az 70,000 derece olduğunu söyleyebiliriz. Bildiğimiz bilimsel gerçek ise demirin erime noktasının 1538 derece olduğudur. Sıcaklık, demire 1538 dereceden fazla etkidiğinde, demir elementine sahip materyaller katı halden sıvı hale geçerler.

✔ Demir erime sıcaklığı 1538 derece. saf metallerin erime ve donma noktası eşit.
✔ Demir kaynama noktası 2740 derece.
Titanyum erime sıcaklığı 1668 derece. Ösenitik paslanmaz çelik erime noktası 1450 derece.

Melting iron steel, iron melting temperature. Görüldüğü üzre 1538 derecede eriyen demiri 69 kat daha fazla sıcaklığa maruz tutunca, demir kamçının halen demir kamçı olarak Zebanilerin ellerinde kamçı ve topuz şeklinde kalması olanaksızdır. 70,000 derece sıcaklıkta erimeyen bir element demir değildir. Titanyum'un bile erime sıcaklığı 1668 derecedir ki, o da Cehennemin 70,000 derece sıcaklığında kamçı ve topuz biçiminde varlığını koruyamaz. Demirin kaynama noktası 2740 derece'den sonra 70,000 derece sıcaklığa varmak için 67,260 derece sıcaklık farkı kalıyor ki düşünün artık! Anlaşıldığı üzre Allah\Muhammed'in müslüman olmayanları korkutmak için uydurduğu ayetler, bulunduğu ortamdaki arabi insanların cehalet seviyelerine göre yazılmıştır sözkonusu ayetler;

İnsan 4: Biz, kafirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.

Mümin 72: Onlar boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde kaynar suda sürüklenecekler, sonra ateşte yakılacaklar dır.

Hac 19: Hasım taraflar Rableri hakkında tartışmaya girişmişlerdir. Bunlardan inkar edenler için ateşten giysiler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülecektir.

Hac 20-21-22: Onunla, karınlarının içindekiler ve derileri eritilir ve onlara demirden topuzlar vardır. Her ne zaman cehennemin o ızdırabından çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler ve onlara tadın yangın azabını denilir.

✔ Britain's tempest aircraft - UK's tempest fighter jet.

✔ Kariyyun ve Kuran.
✔ Kitap (ktp) kelimesi üzerine.
Kara'e kuran'ın anlamı, silcilere göre kur'an kelimesi, "kara'e" fiilinin ism-i mef-ul'üdür. Mef'ul ise, fiilden (yapılan işten) etkilenen kişi veya nesneyi gösteren kelimeye denir. Yazdı (ketebe) fiilinin mef'ulü yazılmış anlamına gelen mektub kelimesiyse, aynı şekilde; okudu (kara'e) fiilinin mef-ulü de "okunmuş" anlamına gelen "kur'an" kelimesidir. örnekse: bir şairin yazdığı şiire "mektub", okuduğu şiire "kur-an" denilebilir. o halde şiir yazan şaire katib (yazıcı), okuyana ise, kar'i (okuyucu) diyebiliriz.. formülümüz şöyle: fiil + fail = mef'ul.

- kara'e + kar'i = kur-an.
- okudu + okuyucu = okunmuş.
- ketebe + katib = mektub.
- yazdı + yazıcı = yazılmış

okunan her bir şey (şiir, ilan, bildiri, ayet vs.) kur-andır... Yani lingustik anlamda, okuduğunuz bir şiire kur-an demenizde bir sakınca yok.. eskiden, şairlerin okudukları şiirlere kur-an denildiğine dair bir argümana henüz rastlamadım fakat bu isimlendirmenin varlığına dair dolaylı anlatımlar da yok değil. Örnekse Yunus suresinin 15. ayetinde, "Ayetlerimiz onlara açık açık okununca, o müşrikler 'bundan başka bir kur-an getir' dediler." deniliyor. Bu ayette görüldüğü gibi muhalifler, hz muhammede başka bir kur-an getirmesini söylüyorlar. eğer ki "kur-an" özel isim olmuş olsaydı, bu istek pek ala anlamsız olurdu. üstelik "bize başka bir kur-an getir" diyen muhalifler, muhammedin peygamber olduğunu değil, şair veya kahin olduğunu düşünüyorlardı. haliyle onun okudukları da şiir olarak nitelendiriliyordu. ve bununla birlikte onun okuduklarına kur-an diyorlardı. Demek ki o dönemde, şair ve kahinlerin okuduklarına da kur-an denilmekteydi. Bu tür bir isimlendirmenin lingustik açıdan da doğru olduğunu yukarda belirtmiştim.

kur-an, meful ise, yani bir fiil sonucu ortaya çıkan şey demekse, bir de bu fiilin faili var demektir ki, o faile de kar'i (okuyucu) denir.. O halde eski arap toplumunda şairlik, kahinlik, müneccimlik ve peygamberlik gibi muteber meslekler, temelde okuyuculuk faliyetine dayndığı için bu mesleklerde faal olanlara da "okuyucu / kar'i " deniliyor olsa gerek. Nitekim Alak suresinin 1. ayetiyle ilgili çok meşhur bir hadis metninde bu okuyuculardan bahsedilir. Malum hadiste anlatıldığına göre: cebrail isimli melek gelip muhammede OKU diye emreder, Muhammed ise "Ben okuma bilmiyorum" diyerek cevap verir. Oysaki "BİLMİYORUM" diye tercüme edilen kelime, orjinal (arapça) metinde yer almamaktadır.

Kütübü sitte peygamberlik bölümü Hadis no: 5563. işaretli kısımda geçen ifadenin latin harfleriyle taransliterasyonu şöyle: Ma ene bikariyyun. Kariyyun kelimesi, okuyucular anlamına gelmektedir ki, ism-i mensuptur. Yani, علم / Bilmek fiilinin söz konusu metinde yer almadığı görünüyor. Bunun yerine Aidiyet, Mensubiyet ifade eden قَارِئٍ - kariyyun kelimesi kullanılmış. Oysaki muhammed, "okuyuculardan değilim" demek yerine, "Bilmek (علم)" fiilinni olumsuz hale getirip, açık ve net şekilde "BİLMİYORUM (لا أعلم)" da diyebilirdi. öyle yapılmadı. çünkü burada kasıt "Kariyyun - okuyucular" ismindeki bir zümreye mensubiyettir. Şu örneklerde olduğu gibi:

Ma ene arabiyyun: Ben arap değilim.
Ma ene türkiyyun: Ben türk değilim.
Ma ene mekkiyyun: Ben mekkeli değilim.
Ma ene bikariyyun: Ben okuyuculardan değilim.

Muhammedin okuduğu ayetlere kur-an denilmesinin nedeni de onun Kariyyun cemaatinden bir kar'i olmasından dolayıdır. Zira kur-an'nın ortaya çıkması için bir okuyucunun okuma fiilini gerçekleştirmesi gerekir. Bunun da mevcut mushaftaki ilk ayet ile doğrudan ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. zira cebrailin muhammede yönelttiği ilk emir ikra'dır ki, ikra lafzı, kara'e (okudu) fiilinin emir kipidir. ikra emrini yerine getiren muhammedin okuduğu şeye de kur-an denilmiş olmalı.

Eğer, ilk emir "ikra (oku)" değil de, "uktub (yaz)" şeklinde olsaydı, muhtemelen muhammedin eylemi sonuçunda ortaya çıkan şey "kur-an" değil, "mektub" olacaktı ! ketebe + katib = mektub (yazdı + yazıcı = yazılmış).

Okuyucular, قرأ / karae (okudu) fiilinin, faillerinden oluşan bir zümredir. Bunlar da kendi aralarında peygamberler, şairler, kahinler, müneccimler vs. olarak ayrılırlar... Peygamberler, Allahtan veyahut melekten haber alıp okuyan kimselerdir. Şair ve kahinler, Cinlerden veyahut şeytanlardan haber alıp okuyanlar.. Müneccimler ise yıldızlara bakıp haber alan ve okuyan kimselerdir. Söz konusu ettiğimiz KARİYYUN mefhumu, iptidai toplumlarda şamanlık olarak ortaya çıkmıştır. Günümüzde ise Medyomluk adı altında devam etmektedir... Mevlana celaladdin ruminin mesnevisine kur-an demesi de bu nedenden olsa gerek.

cennet için iyilik yapmak menfaatçilik tir. cehennem korkusu ile günah işlemeyen kişi ile cehenneme inanmayan başka bir kişiyi karşılaştıralım. Birinin kötülük yapmasına engel olan bir korkusu var bu kısım tamam. inanmayan kötülük yapacak olsa ona ne engel olacak ? inançlı birinin kötülük yapmasına engel olan şey salt ve yalnızca cehennem korkusu mudur ? Din için iyilik yapan dioz vak din için yani din olmasa iyilik yapmayacak ama din varken iyilik yapandan bahsesioz.. iyilik karsilik beklemden yapilndır karsilik bekliosan menfaatciliktir.. Din olmasaydi o iyiligi yapmicak . menfaatçiliktir menfaat sadece bu dünya ile sınırlı degildir menfaat karşılık için yapılan herşey dir.

dinciler iyilik yapar nden yapmasın ben öle bişi demedim..bir insan cennet için iyilik yapıosa kötüdür demiom ancak cennet olmasa iyilik yerine kötülük yapacak olan ancak cennet var die iyilik yapan kötüdür. karşılığı cennet var diye iyilik yapmak karakter çürüklüğüdür. menfaatin sözlük anlamı düntya üzerindeki menfaat die falan geçmez çıkar-fayda diye geçer cennet bir çıkar dır. ben cehennem olmasa inançlı görüşüm agnostizim dir. din, bütün hayatı boyunca emek sarf eden ve yokluk çekenlere, bu dünyada az ile yetinmeyi, kısmete boyun eğmeyi, sabırlı olmayı ve öteki dünyada bir cennet umudunu sürdürmeyi öğretir. kuran arapça okunmazsa anlaşılamaz deyip, arap ülkelerinin islam anlayışına gerçek islam o değil demek ironinin dibidir.

Dindar oldugu için iyilik yapanlar cennet için yappıo demiyoz dindar olup dindar olmasada iyiligi yapcak insanlar var diyoruz ki sen cennet için iyilik yapıosan ama cennet olmasaydı iyilik yapmiicak biri olursan bu menfaat için iyilige girio çünkü cennet için bu yüzden kişi normalde iyilik yapmazken cennet vaadi nedeniyle iyilik yapıosa iyi insan olmuo. müslümanların hem erkeklerinde hemde kadınlarında namus ve ahlak kavramı olmadığından her türlü pisliğin altından bunlar çıkıyor.

islam bilime karşı geri adım atıyor mu? Entellektüel bir güç ve ahlaki bir ideal olarak dinler artık eskiden olduğu gibi 50 yılda bir değil yılda bir adım geri atmaya başlamışlardır. Dinler bilimin ilerlemesi sayesinde zorunlu olarak her geçen gün yıllarca savundukları, inandıkları dogmalarından vazgeçmemeye direnseler de adım adım geri çekiliyorlar. Adım adım geri çekilirlerken de yıllarca kabul etmemeye direndikleri gerçekleri yine eğip büküp kitaplarına uydurmaya devam etmektedirler. Hatta bu dogmalar bu sefer mucizeye dönüşmüştür. Her geri adımda yeni bir mucize çıkar yenilgi olacak dogmalardan.

Evrenin yaratılışı din kitaplarında 6 gün olarak haber verilmektedir. Evrenin 13,5 milyar yıl önceki yaratılışı olsun ya da bu evren içersinde minnacık bir nokta olarak bulunan 4,6 milyar yıl yaşındaki dünyamızın yaratılması olsun, her ikisinin de “bildiğimiz gün” cinsinden “6 günde” yaratılması söz konusu edilemez.. 1581 ile 1656 yılları arasında yaşamış olan Anglikan piskoposu Ussher’in yaptığı hesaplara göre dünya, dolayısıyla bütün evren M.Ö. 4004 yılında yaratılmıştır, yani bu gün 6005 yaşında bulunmaktadır. Oysa o tarihten sonra dünyanın yaşı hakkında verilen bilgi yeryüzünün her santimi kazılıp derinlere inildikçe artıyordu.

Mucize burada Tanrı 6 gün demekle uzun devirler = uzun zaman dilimi anlatmaktadır. Bende bu durumda şu sözü mecburen tersine çeviriyorum. Tanrım beni doğruya uydur. Ey insanoğlu Tanrını doğruya uydur. Asıl yıkım insanoğlunu şoka sokan buluşlar Galileo tarafından yapılmıştır. Galileo dünya merkezciliğiyle beraber insan merkezciliğini yıkmıştır. O zamana kadar dini kitaplara göre insanı Tanrı özel olarak yarattı ve dünyayı insan için güzelliklerle doldurdu yani ben merkezciliğe inanılıyordu. Evrenin merkezi insan ve onun biricik dünyasıydı. Dünya döşenen, yer, tavan gök anlayışından ve tepsi gibi olup boynuzların üzerinde durmaktan kurtuluyordu. Dünya kendi etrafında, hem de güneşin etrafında dönüyordu..Hele Newton dan sonra su üzerinde duran gök, düşmesin diye Tanrının tuttuğu göğün tutulacak yeri kalmamıştı ama dinciler attıkları bu adımlara karşı bu seferde tuttular kelimelerden sayı çıkartmaya onları toplayıp bölmeye başladılar. Aya ayak basış tarihi bile bulundu bu yöntemle. Günümüzde evrime direniyorlar. Ali imran 59: Allah ademi topraktan yarattı. sonra ona insan ol diyince o da oluverdi. Böylece koskoca evrim teorisi bir ayetle çürüdü böylece dimi. Sakın beni tek bir ayetle dini kesim bu yargıya vardı dediğimi zannetmeyin, ayet Anabritanika.

Ansiklopedisi kadar sayfalar yazılıdır. Bugün gazetelerde yazdı. Üremek için artık erkeğe gerek yok. Bakalım dinci kesim neler açıklayacak buna karşı. Kuranda neler yazıyormuş, haberimiz yokmuş hep birlikte öğreneceğiz. özgürlük ve bireycilik henüz keşfedilmedi yeterince. Adım adım gerilemekte olan günümüz dini felsefesinin bir sefalet, imkansızlıklar ve umutsuzluk kültüründen başka bir şey yaratmamış olması dikkate değerdir. Zamanımızın, insanı başarısızlık, tükenmişlik ve yıkımla lanetlenmiş yardıma muhtaç, çaresiz ve akılsız bir varlık olarak yansıtan sanat ve edebiyat dünyasına bir bakın. Bu sunum bir inanırın kendi psikolojisinin itirafı olabilir fakat genel bir insan tasviri kesinlikle olamaz mı?

Eğer çizilen bu tablo gerçeğe uygun olsaydı mağaralarımızdan asla çıkamazdık. Fakat bugünlere gelmeyi başardık. Etrafınızı ve tarihi gözlemleyin. İnsanoğlunun başarılarını göreceksiniz. İnsanlığın gelişmek için sınırsız bir kabiliyete sahip olduğunu ve bu kabiliyeti mümkün kılan işlevi fark edeceksiniz. O zaman insanın yaradılış itibariyle çaresiz bir mahlukat olmadığını, ancak aklını, o yüce işlevi kullanmayı ihmal ettiğinde o hale düştüğünü anlayacaksınız. Yani özgürlük ve bireycilik, neyden acaba? Dünya bizi kurtarma ve bize iyilik yapma aşkıyla dolu insanlar tarafından hep kana bulandı.

Mekke ve çevresine hitap eden kuranın birden tüm insanlığa hitap eder hale getirilme amacı Arab istilalarında islamı etkili olarak kullanmak içindir. surelerde Kur’an’ın Araplara gönderilmiş olduğuna dair hükümler var, yasin suresinde Kur’an’ın ataları uyarılmamış bir toplum için araplara indirildiği yazılıdır. Kur’an Ataları uyarılmamış ve bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir Yasin 7, Secde 3, Meryem 97, zuhruf suresinde Kuran’ın muhammed ve kavmi olan araplara verildiği bildirilmekte: Ey Muhammed muhakkak Kuran senin için ve kavmin için bir şereftir ve ilerde ondan mesul olacaksınız” (Zuhruf 43-44). Bakara Suresi’nde Araplara, kendi içlerinden bir peygamber gönderildiği ve ona, onları uyarması için kitap verildiği belirtilmekte nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size kitabı ve hikmeti talim ‘edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resul gönderdik Bakara 151. Kur’an’da bunlara benzer nice ayet vardır ki, Kur’an’ın Arapça olarak, sadece Arap toplumuna indirildiği sonucunu oluşturur. Bütün bu ayetlerde, Tanrı’nın Arap kavmi içinden Muhammedi Resul olarak seçtiği, onu Arapça bir Kur’an ile Arap kavmine gönderdiği açıkça belirtilmektedir.

Buna karşılık bazı surelerin bazı ayetlerinde, daha önce kitab ehli’ne (yani Yahudilere ve Hıristiyanlara) gönderilen kitapların Kur’an tarafından onaylandığı ve bu itibarla onların da Kur’an’a göre hareket etmeleri gerektiği bildirilmiştir (örneğin, Maide Suresi, ayet 19). Ve nihayet Kur’an’ın “tüm insanlara” indirildiğini belirten ayetler de vardır (örneğin, Bakara Suresi, ayet 221; Al-i İmran Suresi, ayet 138; Tevbe Suresi, ayet 3; Yunus Suresi, ayet 57, 108 vd.,.).4 Muhammed’in söylemesine göre Tanrı katında saklı olan bir kitap vardır ki Levh-i Mahfuz (“korunmuş levha”) adını taşır; “ümnülkitap” (“ana kitap”) diye de bilinir. Güya göklerde ve yerde, daha doğrusu evrende ne varsa, “hiçbir f ey dışta kalmamacasına” bu Levh-i Mahfuz’da vardır (Enam Suresi, ayet 59). Ve Kur’an’ın saklı bulunduğu yer, işte burasıdır, yani Levh-i Mahfuz. Bunun böyle olduğunu Muhammed, Kur’an’a koyduğu ayetlerle bildirmiştir ki. bunlardan birkaçı şöyledir: “Ey Muhammed.... sana vahyedilen bu kitap Levh-i Mahfuz’da sabit ... bir kitaptır” (Bürûc Suresi, ayet 21-22); “(Kur’an) Bizim katımızda ana kitapta mevcut... bil: kitaptır” (Zuhruf Suresi, ayet 41): “Saklı, bir kitapta mevcutken (Tanrı) tarafından indirilmiş Kur’an(dır)” (Hadid Suresi, ayet 77-80). Muhammed’e göre, Tanrı bu kitabı, çok önceleri “Tevrat” adıyla İsrailoğullarına (Yahudilere) ve incil adıyla Hıristiyanlara göndermiştir. Daha sonra bu kitapları onaylar nitelikte olmak üzere Müslümanlara Kur’an’ı göndermiş ve istemiştir ki, Yahudiler ve Hıristiyanlar da Kur’an’a inanıp ona göre amel etsinler.

kendilerine verilen kitapları tahrif etmişler hûd 17 de şöyle yazılı "önlerinde Musa’nın kitabı önder ve rahmet olarak bulunanlardır ki. isle onlar Kur’an’a inanırlar". Burada gecen Musa’nın kitabı yahudilerin Tevratı dır. Kuran bu kitabın Araplara gönderildiğini belirten ayetler yanında, Araplardan başka milletlere de gönderildiğini bildiren ayetler vardır. Bu çelişmenin ve bu tutarsızlığın nedeni şudur: Kendisini ilk başlarda Mekke ve çevresindeki Araplara gönderilmiş peygamber olarak tanımlayan Muhammed, yavaş yavaş güçlenmekle Arapların, daha sonra bütün insanların peygamber olarak görünmüş, görünürken de daha önce Yahudilere ve Hıristiyanlara verilen Tevrat ile İncil’in onlar tarafından “tahrif edildiğini ve Kur’an’ın bu kitapların yerini aldığını söylemiştir.

Bunun böyle olduğunu anlayabilmek için, her şeyden önce şunu bilmek gerekir ki, Muhammed, kırk yaşındayken kendisini “peygamber” ilan ettikten sonra, on yıllık yaşamını Mekke’de geçirmiştir; bu döneme birinci Mekke dönemi” adı verilir. Bunu “Medine dönemi” diye bilinen dönem izler ki, o da on üç yıl kadar sürmüştür. Mekke dönemindeyken taraftarlarının sayısı çok az ve güçsüz durumdaydı. Medine’ye geçince yavaş yavaş güçlenerek çete saldırılarına ve savaş yollarına başvurmuş, giderek daha da güçlenmiş, İslamı kılıçla yayma siyasetine yönelmiştir. Muhammed Mekke’de yaşarken, Yahudilerin ve Hıristiyanların kendilerine özgü kitapları olduğunu ve bu kitapları kendi dillerinde okuduklarını, buna göre ibadette bulunduklarını görür. Bu kitapların Tanrı tarafından bu ümmetlere peygamberler aracılığıyla gönderildiğini öğrenmekle Araplar için neden böyle bir şeyin söz konusu olmadığını düşünür. Bu düşünce onu, Tanrı tarafından seçilip, Araplara gönderilmiş bir elçi gibi görünme hevesine sürükler. Büyük bir sabırla bu işe girişir ve Tanrı’nın Mekkelilere ve civarındakilere kendisi marifetiyle kitap (Kur’an) gönderdiğini söyler.

Daha başka bir deyimle, ilk başlangıçta aklından, bütün insanlara ya da hatta bütün Araplara peygamber olarak gönderilmiş olma fikri geçmiş değildir. Bundan dolayıdır ki, Tanrı’dan, “Ey Muhammed! Böylece şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarman... için sana Arapça okunan bir kitap vahyettik...” (Şûra Suresi, ayet 7) şeklinde vahiy indi diyerek işe başlar. Buna, “Bu indirdiğimiz, kendinden öncekileri doğrulayan, Mekkelileri ve çevresindekileri uyaran mübarek kitaptır...” (Enam 92) şeklindeki ayetleri (ve benzerlerini) ekler. Fakat, bütün çabalarına rağmen fazla taraftar toplayamaz; toplayabildikleri de Mekke’nin en fakir, en saf ve güçsüz kişileridir. Önemli sayılabilecek kimseleri etkileyemez. Örneğin, kendisine babalık eden amcası Ebu Talib dahil. Mekke’nin ileri gelenlerini (örneğin Kureyşlileri) Müslüman yapabilmiş değildir.

Mekke’de bulunduğu 10 yıllık süre içerisinde, kendisine inandırabildiği insanların sayısı, söylendiğine göre seksen ya da yüz civarındadır. sonra mekke dışındaki Araplarla temas kurar ve onları da kazanmak düşüncesiyle Kuran’a, Kur’an ataları uyarılmamış ve bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir Yasin 7 yada Ey Muhammed muhakkak Kuran hem senin için hem de kavmin için bir şereftir ve ilende ondan mesul olacaksınız Zuhruf 43-44 şeklinde ayetler koyar. Böylece mekke ve civarındaki Araplara değil, bütün Araplara gönderilmiş peygambermiş gibi hareket etmeye başlar. Medine’de ve Taifte yaşayan Arapları bu yoldan elde etmek ister. Mekke’de bulunduğu süre boyunca taraftarlarının sayısı az ve kendisi de güçsüz olduğu için, kendisini uyarıcı öğüt verici olarak göstermekten başka yapabileceği bir şey yoktur.

Kuran'da 2+2=5 olsaydı,

- 5 orada sembolik evet, bu ayette anlayamadığın nedir
- islam akıl dinidir, Kuran'da yazmaz öyle bir şey. hani nerde, ayet göster

- Çeviri hatasıdır. Arapça'da bir kelimenin birçok manası vardır. 5′in manalarından biri de 4′tür, burada 4 anlamı kastedilmiştir
- Peygamber muhammed efendimiz 2+2=4 şeklinde uygulamıştı, demek ki burada kastedilen 4′tür.

- Sen sayıları yaratan Allah’tan daha mi iyi bileceksin
- Dönemin şartlarında değerlendir. Eskiden Araplar 2+2'nin 6 olduğuna inanıyordu, ayet o zaman için bir ilerlemedir

- Allah katında 5, bizim için 4 gibidir. Biz sınırlı aklımızla anlayamayız. Sen sivrisinek yaratabilir misin
- Ayeti cımbızlamışsın. Bir sonraki ayette -1 buyruluyor. incil'de de 1+1+1=1 deniyor, ama seni hiç onu eleştirirken görmedim

Sinerji kavramı bundan 1400 yıl önce kuranı kerimde haber verilmişti. hala mı inanmazsınız? nüzul sebebi önemli. Hede’a kabilesinden biri Hodobe kabilesinden bir kölenin kolunu bükmüştü, bunun üzerine. Katılmayabilirsin, ama saygı göstermek zorundasın. Bu kadar insanın inancına yanlış dersen sonuçlarına katlanırsın. mucizehuj jer eleses معجزة حجر : حجر نسيان muallak taşı mucizesi havada duruyor yalanı.

fake miracle flying stone in jerusalem, Sai Baba - Kaliyuga Avathara : names are many god is one, om gam ganapathi vinayaka, budda jesus allah, zorasthur, mahavira sai natha. Sai Baba kaliyuga Avathara. Solunda mısır, sağında sanskrit, islam başka bir coğrafyada doğamazdı. islamda itikaf, putperest bir dinin adanmışların sayısını azaltarak devamına kanıttır! Biz kabeye tapmıyoruz kabe bizi allaha yaklaştırıyor diyor müslümanlar, biz totem'e tapmıyoruz, totem günahlarımızı sıfırlıyor bize nasip veririyor diyenlerlerden farksız. totem çevresinde 7 kez dönüp sevap kazanan insan ile kabe çevresinde 7 kez dönüp sevap kazanan müslümanın yaptığı iş aynıdır,, her ikiside eşit derecede putperest, her ikisinin yaptığı eşit derecede putculuk tur. Totem çevresinde 7 kez dönen ve kabe çevresinde 7 kez dönen her ikiside eşit derecede putperest, her ikisinin yaptığı iş, eşit derecede putculuktur. tanrı fikirleri insan aklına hakaret etmek demektir.

servetini ve enerjisini tapinak yapmaya harcayan toplumlarin cennete gitmeleri kacinilmazdir. Muhammed'in Kur'ana yazdığı ayet ve Türk Bilge Kağanın sözü, Kur'an Hac 65 "görmedin mi allah yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü kendi izni olmadıkça yer üzerine düşmekten korur."

✔ Bilge Kağan dan dedem Korkut'a toplumculuk: Bilge Kağan Yazıtında şunlar yazar: "Ötükeni il tuttum açları doyurdum, çıplakları giydirdim. Yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çoğalttım. Artık kötülük yok..." Dedem Korkut, çocuğu olması için Dirse Hana şunları söyler: "Hey Dirse Han... İç Oğuz'Un, Dış Oğuz'un beylerini başına topla, Aç görsen doyur, Çıplak görsen donat, Borçluyu borcundan kurtar, Tepe gibi et yığ, Göl gibi kımız sağdır, Büyük toy eyle dilek dile." Böyle başka metinler de bulunmaktadır. Görüleceği üzere Türk milleti tarihi boyunca toplumcudur, halkçıdır. Bu sebeple Türkçülük fikriyatının toplumculuk ilkesi Avrupa'dan devşirme değil, Avrupa'nın cinnet geçirdiği çağlarda Türklerde milli bilinç hükmündedir.

Üze Tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk budun ilingin törüngün kim artatı udaçı erti. Üstte gök yıkılmazsa, altta yer delinmezse, Türk milleti, senin ilini, senin töreni kim bozabilir dedi Bilge Kağan. Gördüğünüz gibi Muhammed'in Kur'ana yazdığına göre Allah gögün terin üstüne düşmesini engelliyormuş Kur'an böylesi ilkel bir kabile insanın saçma düşünceleri. Kürtçülüktür ve Kürdçülüğün en sinsi çetesi nurculuk ve saidi kürdi dir. Kürtçülüğün tarihini, hedeflerini, yapılanmasını ve yıkıcı planlarını yeterince bilmeyen Türk milleti, olayı yalnızca PKK örgütünün korku ve sindirme temelinde geliştirdiği terörist faaliyetlerinden ibaret sanmaktadır. Halbuki PKK, buzdağının görünen yüzüdür.

✔ Gözlerinizi kapadığınızda korkuyor musunuz, Aile, çevre ve eğitim dinin insan psikolojine verdiği zararı bilmeden çocuğun bilinçaltına dinin korkuları sokar. Bu korkular yaşam boyu bilinci etki altına alır. Bilinci dinin etkisinden kurtarmak için dini yaşamımızdan çıkarmamız gerekir. Dinin kutsal olduğu söylenilen kitabını okuyup anlamamız gerekir. Gözlerinizi açmanız yerine korkutan düşünceleri ve zihninizde oluşan görüntüleri kontrol altına alabilirsiniz. Rüyada korkuyorsanız, uyanabilirsiniz, korkularınızı kontrol altına alabilirsiniz, yaşamı kontrol altına alabilirsiniz, ne ile akıl ve bilgi ile düşünce ile tabi, zaman ile psikolojiniz gelişecek beyninizin özgürleştiğini göreceksiniz.

✔ Lanetleşerek kendini doğrulatma çabası içinde açılan tezgah, İmran 61. ayet ; Sana bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da lanetleşelim; Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim". Ayette görüyorsunuz Muhammed lanetleşerek kendini doğrulatma çabası içinde. Muhammed'e inanmayanların başına bir şeyler gelirse ne olur? inanmadıkları için Allah'ın laneti üzerlerine gelmiş olur. Pekiyi bu olayı sizce kim tezgahlar ? Elbette ayeti yazan açıkgöz kabile insanı muahammet ve allahın dediği olur ama bişey demiyor diyemiyor. Dünyanın en eski tapınaklarının İLK romanı Göbekli Tepe Muhafızı ile sırlar çözülüyor / Altın Kitaplar - mistisizm, mitoloji, macera. Solar power to replace coal in india\hintrit‬ someday soon. Müslümanlik iğrenç din hem kadınlari yerin dibine sokuyorlar hem yoldan bayanlara bakıyorlar. muhammed bile küçük kızlarla evlenmiş halen ona tapıyorlar.

✔ Bu tablet, MÖ 1750 yılında Eski Babil'in Ur antik kentinden çıkarılmıştır. Tablet, bir şikayet mektubu dur. Bir tüccarın yanlış kalitede bakır teslim etmesi üzerine yazılmıştır. Mektubun içeriğini de Türkçe olarak verelim: Ea-nasir'e söyleyin, Nanni şu mesajı iletiyor: Geldiğinde, bana şöyle dedin: "Gimil-Sin'e yüksek kalitede bakır külçeleri vereceğim (geldiğinde)." Sonra gittin ama bana verdiğin sözü tutmadın. Yüksek kalitede olmayan külçeleri elçime (Sit-Sin) verdin ve dedin ki "bunları almak istiyorsan al; istemiyorsan git". Beni ne sanıyorsun, nasıl bana böyle bir aşağılamayka davranırsın? Senden çantayı alıp paraları vermesi için bizler gibi centilmen elçiler gönderdim ancak onları birkaç defa elleri boş olarak geri göndererek beni aşağıladın; üstelik onları düşman bölgesinden gönderdin. Telmun ile ticaret yapan tüccarlardan böyle davranan oldu mu? Code of Hammurabi\hammurabi kanunları'nın çıkışından 10 yıl kadar önce olmuş olaydır. Hammurabi yasaları 282 olmayıp, 281 tanedir 13. yasa ne hikmetse ortalıklarda yoktur gerçi babil hukuku sebebiyle o hatayı yapan adama kesin kısas yapmışlardır. 3765 yıldır insanların pek de değişmediğinin göstergesi.

Lazca'da mohti, emir kipinde gel demek. Lazca mohti - gel, komohti geliver - gelirmisin demektir. Laz language example mohti - come may be used also as komohti. Ko Lazcada bir ön ektir. Oturma fiilinin başında da kullanılır, gelme fiilinin başında da kullanılır. Karadenizin dışındakiler Karadenizde yaşayan herkese Laz der, Moxti Laz yada Moxti olmayan Laz diye ayırmaz. (Ancak bölgeyi bilen ve bu ayırımı fark eden ayırabilir) Karadenizli kendisine Laz denmesine itiraz etmez ama çelişkiyi görür, çünkü Lazların konuştuğu bir dil var ve kendisi o dili konuşmuyor. Kısaca kendisini dil konuşan Lazlardan ayrı tutar diyebiliriz. Bu ayrımı da Moxti Laz tanımıyla yapar. Lazlar arasında bu tanım kullanılmaz, bu tanımı Karadenizliler yapar. Hiçbir Laz, ben moxti Lazım demez. Her Laz, "Ma Lazi bore - Ben Lazım" der.

Evet = Ho :
Hayır = Var
Ben = Ma :

Sen = Si
Senin = Skani :
Benim = Çkimi
Erkek = Biç’i :
Kız = Bozo

Tanrı iyilik versin = Ğormotik kaoba mekças
Nerelisin? = Sonuri re? Nasılsın = Muç’ore?

Trabzon = T’amt’ra
Türkiye = Turkona
Almanya = Cermanya

Abhazya = Saapxazo
Yunanistan = Xorumona
betik = supara : arkadaş = megabre
aşk = qoropa : deniz = zuğa.

Ne işi yapıyorsun? = Mu dulya ikim?
Lazca biliyor musun? = Lazuri gişkuni?
Adın nedir ? = Skani coxo muren?
Seni seviyorum = Ma si maoropen.

allah konuştu kimse umursamadı. Ortadoğulu arap tanrıları asetal reçine çözeltisi ile muhafaza edilemediği için arşivlenmemiş tarih sürecinde bu tanrılar, nöroanatomik anlam kayması geçirerek başkalaşmışlardır. İslam tanrısı allah (الله) gerçekte zaman boyutunun denklem adıdır. Hicr 32nc ayette allah'ın iblis'e "Sen niçin secde edenlerle beraber olmuyorsun" şeklinde sormasının nedeni, Adem'in (آدم) de aslında evrenin kendisi olmasından ötürü, allah BigBang gerçekleşmemiş, evren yasaları hakkında henüz bilgisinin hiç bulunmamasındandır. ay'ın ikiye bölünme mucize yalanı ve amacı? Peygamberler düşüncelerini vahiy zanneden, psikiyatri hastalarıdır Peygamberler tavırları hal ve hareketleri ile topluma lider olma eğiliminde olan, toplumun ilgisini ve baskısını üzerlerine çeken insanlardır. Toplum tarafından yönelen baskı, öldürülme korkusu, endişe ve panik atak ile psikolojileri sık sık bozulan insanlardır. Bu dönemlerde beyinlerinin hiç bir uyaran olmadığı halde işitsel ve görsel var sanmalarını vahiy zannediyorlar. Bilim 5 duyuda da varsanı algılanabileceğini ispat etmiştir. Varsanı; var sanmaktır. Beyinin uyaran olmadan algıladığını sanmasıdır.


Allah (الله) = zaman boyutu.
Lat (اللات) = genişlik boyutu.
Uzza (العزى) = uzunluk boyutu.
Menat (مناة) = yükseklik boyutu.
Hubel (هبل) = 5nc boyut.

Tümleşik yarı iletken allah adına islam müslümlerin hayvan sürüleri içgüdülerinden köken almaktadır. Bir kere başta güçlü egemen allah inancı, sürü liderinden kaynaklanmaktadır. Bir sürü üyesinin gözünde sürü lideri yenilmez, ona bir zarar verilemez, ona mutlak itaat edilir bir şeydir. Bir lider aslanın yelesi, onu sürü üyelerinin gözünde görkemli, saldırılamaz, boğazı ısırılamaz ve öldürülemez, itaat etmenin zorunlu olduğu bir put konumuna getirmektedir. Hakeza lider geyiğin boynuzu da sürü üyelerinin gözünde lideri yaklaşılamaz ve saldırılamaz, alt edilemez görkemli bir put konumuna getirmektedir. sürü lideri erginleşen erkek bireyleri derhal sürüden kovar. Şempanzelerde bir sürü üyesinin liderin gözünün içine bakması bile sürüden kovulma nedenidir. Lider sorgulanamaz mutlak bir egemenlik kurar. İslamda da aynısı vardır.

Allaha sonsuz güç atanır ve itaat mutlaktır, zorunludur. Allahın temsilcisi, gölgesi olan peygamber ve halife de aynı şekilde gücünü allahtan alır ve sorgulanamaz, itaat zorunludur. Erkek bireylerin erginleşince sürüden kovulması, dişi bireylerin sürüde kalması ve dişiler arasında da mutlak bir hiyerarşinin olması, first leydi, 2 numara, 3 numara... şeklinde gitmesi yüzünden islama en çok kadınlar dört elle sarılır. Dişiler arası rekabet, dişi entrikaları ve erkeğin gücünün kutsanması islam haremlerinin en başat özelliğidir. Haremler aynen bir hayvan sürüsünü andırır. Andırır hafif kalır, birebir aynısıdır. Hayvan sürüleri yılın belli bir döneminde birleşerek büyük sürüler halinde göç ederler. İslamda bu da hac şeklinde gerçekleşir. Hayvanlar göç sırasında ne pahasına olursa olsun ölümüne hedefe ulaşmaya çalışırlar. Müslümler de birbirini eze eze, büyük izdiham katliamları çıkara çıkara taş taşlayacağız, taş öpeceğiz diye kendilerinden geçerler.

islamdaki kölelik zaten kökenini hayvanlardan alır. Sürü bireylerinin lidere isyan gibi bir şansları yoktur. Ancak sürü şeklinde hareket ederlerse hayatta kalabilirler. Sürüden ayrılanı kurt kapar! Müslümlerde sürü psikolojisi çok gelişmiştir. Birey tek başına hiçtir. Lidere mutlak köle olarak sürü içinde benliğini eritmeyi gerekli görürler. İslamda demokrasi yoktur. Kölelik, mutlak itaat, sorgulamanın yasak olması, allaha ve peygamber ya da halifeye isyanın el ve ayaklar çaprazlama kesilip asılarak işkence ile öldürülmekle cezalandırıldığı mutlak bir faşizm vardır. Bu da kökenini sürü liderinin sürü üzerindeki mutlak egemenliğinden alır. İslam doğal bir dindir. Doğallığını sürdürdüğünü, sürülerin aktığını yarın hepiniz göreceksiniz. İslam sürekli intihar eden ama bir türlü ölmeyen bir dindir. İntihar eder, komaya bile girse ölmez. Zombi gibi, hortlak gibi bir şeydir. Çünkü doğaldır. Kökenini doğadan alır. Doğada bireyler kolaylıkla ölür ama türler kolay kolay ortadan kalkmaz.

müminin özellikleri; bilinçleri iğdiş edilmiş müminler yardım dileniyor islam adına bu kadar kafanın kesilmesine yardım eden allah size de illaki yardım edecektir. mümin sorgulamaz, yargılar, öğrenmez, inanır, okumaz, hatmeder, hoşgörmez, horgörür, katleder, ilkeldir, sosyalleşmez insanlığın 30bin yıldır biriktirdiği bilgilerin biriktirilerek 2500 yıl önce özellikle Roma ve Yunan uygarlıklar öncülüğünde entelektüel bir seviye oluşturulmasıyla donanımlı Materyalizm ve Ateizm başlamıştır. Ateizm ve Materyalizmle birlikte ortaya gerçekleri belirleme yöntemi, (bilimsel yöntem) yani günümüzdeki adıyla bilim ortaya çıkmıştır. Bunların ortaya çıkmasına giden süreçte, başlangıçta sadece İlkel Materyalizm vardı. İlkel Materyalizm algılananların var, algılanmayanların yok kabul edildiği bir Materyalizm idi.

Hikayeler, mitler, masallar bir bilgi donanımı olmadan sadece basit ve ilkel bir kurala göre varlanıp yoklanıyordu. Dokunursam, tadarsam, görürsem, duyarsam, koklarsam var, bunları yapamazsam yoktur. Roma ve Yunan medeniyetlerinde yazıyla birlikte patlak veren entelektüel volkana kadar insanlığın gerçekle teması sadece bu ilkel materyalizmle olmuştur. O zamanlar bu durumu analiz edecek entelektüel bir bilgi birikimi olmadığından ilkel materyalizm metodik değildi. İçgüdüseldi insanlar bu metodolojinin adını ve özelliğini bilmiyorlardı. iç güdüsel materyalizm bilginin ilk patlama evrelerinde Mekanik Materyalizme dönüştü. Yani bilgiler farkındalığın farkındalığına yükleniyor ve gerçeklik mekanik bir şekilde maddenin özelliklerine göre belirleniyor. Bu özellik günümüzde de aynıdır. Ancak idealistlerin Materyalizme eklediği bazı eklentiler mevcuttur. Mesela Diyalektik. Mekanik Materyalizme göre madde dışı bir etkinliktir diyalektik. Maddeyi referans almayan bir inançtır. Ancak bunun böyle olması farklı idealist kulvarlarda gezmek isteyen materyalistleri durdurmuyor.

Bir şey üretmek isteyen Mekanik Materyalist diyalektik kullanıyor. Üretim de öznel olduğundan, bu da bir idealist etkinlik oluyor. Mekanik Materyalizm Diyalektiki tanımıyor. Ben de bu nedenle teknik olarak tanımıyorum. Konuya dönelim. Mekanik Materyalizm iki kol verdi. Bu kollar yaklaşık 2500 yıl önce bilgi ile Materyalizmin birleştiği anlara denk geliyor. Bunlardan birincisi Ateizm. Ateizm bir bilinç sistemi adıdır. Sistematiği yoktur. Materyalizmin yer bulduğu bir insan bilincini tarif etmekte kullanılır. Yami bilgilerle birlikte ilkel materyalizm insan bilincinde belirli bir seviye oluşturmuş bu seviyeye de ad verilmiş. İkincisi ise Bilim, Bilim bir bilme sistemi adıdır. Önceden insanların farklı bilme sistemleri vardı. Bunlar saçma sapan şeyhlerdi. örneğin rüyalar bir bilme sistemiydi insanlara göre Ritüeller, danslar, kurban sunmai bunlar hep bilme sistemi olarak kullanılıyordu önceden.

Örneğin bir kişinin kendi geleceğini bilmek istemesi gibi, hastalandığında iyileşip iyileşmeyeceğini bilmek istemesi gibi. Gördüğünüz gibi bilgiden önce tüm bilme sistemleri inançtı ve hepsi komik ve saçmaydı. İşte 2500 yıl önce bütün bu saçmalıkların çoğunu sonlandıran yeni bir bilme sistemi yavaş yavaş oluşturuldu. Bilimsel metot şeklinde başlar bu. 2500 yıl önce başlar ve daha sonra yüzyıllar içerisinde gelişip zayıf yanları yok edilerek 200 yıl önce bugünkü yapısına benzer halini alır. Buraya kadar anlattığım bu detaylar şu açıdan çok önemli. Daha önceden ilkel materyalizmin son yıllarında ve mekanik materyalizmin başlangıcında sonlandırılan saçma sözde bilme yöntemleri artık farklı bir boyut kazandı.

Bu sözde bilme yöntemlerinin hepsinin ortak noktası kendilerinin bir soruya cevap olduklarıdır. Hepsi Materyalizmin netleştirdiği konulara alternatif cevaplar sunduğunu ileri sürer. Bu alternatifleri empoze etmek için hepsi silah kullanabilir. İnsanları öldürebilir. Materyalizm gerçeği sert bir ifadeyle söylese yaygarayı kopartırlar. Ama kendileri kendi saçmalıklarını empoze etmek için ölüm saçarlar. Yeni saldırı stratejisi sizin bildiğiniz gerçekleri bir inançmış gibi göstermek sonra bu inançların farklı alternatifler arasında eşit olduğunu göstermek sonra gerçeği kendi yalanıyla eşitledikten sonra sizin söylediklerinizin etkilerini sanki sizle eşitmiş gibi baskılayarak yok etmek.

Kuran ayetlerinin allahın sözleri degil muhammedin sözleri olduğuna ne zaman inanacaksınız ey müslümanlar.o sözleri muhammed söyleseydi kimse inanmazdı muhammede. ama muhammed bu sözlerin allahın sözleri oldugunu söyleyince insanları kendine inandırması kolay oluyordu. allah yalan mı söylüyor, allaha inanmıyormusun diyerek işkence ettirerek öldürüyordu Dinler insan beynini tutsak alır becerir, becertir Muhammed'in her söylediğine Gayba (Bilinmeze) inan. (Bakara 3) İtaat et. Seni cennet ve huri vaadi ile ölmeye-öldürtmeye gönderebilsin. Dünya yaşamı Ahret Sınavı (Bakara 155) Şüphe edersen sınavı kaybedersin.



Niyeti kötü olan şüphe eden birini istemez, Niyeti iyi olana şüphe edenden zarar gelmez. İmanın şartları ve İslam'ın şartları, bireyi düşünce, duygu ve davranış olarak psikolojik etki altına alır. Hiç bir konuda hiç bir şeyin ispatını istemez. Din kurucusu istediğini sıraya dizer. Ahzab 37, 50, 51 sırf muhammete özel Muhammetin oluşturduğu bu akıl tutulmasına İslam diyoruz, islam ise derki ilk tapınak kabe dir ve yapım yılı m.ö. 2,000 dir imran 96 nc ayete göre oysa bilime göre ilk tapınak göbeklitepe nin yapım yılı m.ö. 12,000. tevrata göre mr.adem mö 7000 yılında yaşadı. kurana göre nuh tufanı olmuşsa kabe mort olmuş demek hz ibo yaptıysa bunu mö 2000 lerde film biter muhonun yalanı ortaya çıkıyor. Mısır'daki piramitler bile 4500 yaşında.

Muhammet nasil zengin oldu, bir cahilde eksik olan şey akıl değil ahlak dır. Cahilin ahlakı eksiktir. Bilim inanılacak birşey değildir, bilim doğanın nasıl çalıştığına dair kanıtsal sınanabilir yordam ile elde edilen bilgi birikimidir. Uzayın derinliklerinde bazı minik yeşil nesneler görüntülendi. Bu yeşil ışık tellerinin onbinlerce lightyear - ışıkyılı uzunluğundaki gaz bulutları olduğu sanılıyor. Uzun zaman önce ayrı galaksilerin birleşmesi sonucu oluşan yerçekimi kuvveti bu bulutları birbirinden uzaklaştırıyor.




Tanrı adına konuşma yetkisini elinde tuttuğunu sanan insanın nasıl acımasızlaşabileceğini tahmin bile edemeyiz. Onlar benim gibi bir Müslüman’ı da ötekileştirecek kadar dinin kendilerine ait olduğunu sanabilir. Bunu yapmak zorundalar. Çünkü her cemaat aynı zamanda bir ekonomik yapıdır. Kendi inanma biçimini mutlaklaştırması gerekir ki o ekonomik ağ, iktidar devam etsin. kölelik arabistanda 1962 yılında BM nin insan hakları evrensel beyannamesi sayesinde yasaklanabildi, kuran köleliği yasaklamaz aksine kuranın miras hukukunda kölelik ve cariyelik vardır! müslümanlar kendi cennet hayalleri uğruna dünyayı cehenneme çeviriyorlar. Korkularımız beynimizi değiştiriyor.

Türük isiğinde Türk Kavramı, din ve siyasetin fanatikliğini yapmak beraberinde vicdansızlığı getirir. dine gereksinmek insanlık kendini yönetebilecek kadar uslu olduğunda sona erecektir. korkular insanlarin tepki gostermesine yol acabiliyor. Ne zaman ilke ve yordamlar doğru oluşturulur ve onlarin ciğnenmesi bir korku kaynagi olur, ancak o zaman isteginiz gerceklesir. evrim ilkelerine bağlı çalışan ingiliz, fransız, italyan, alman, bir uçağın motorunu yaparken, adem ile havva dan ensest ilişki sonucu üremeye inanan müslüman türkler ise ancak uçağın koltuklarını yapabiliyor.

Birey olmadıktan sonra toplum bir insan fabrikası dır, burada bolbol biz üretilip hepimiz için birer birer öldürülürüz. Muhammed imran 119nc ayette allah gögüslerin özünü bilir demek ile beynin işlevlerini kalbe mal ediyor. Bilgi, hafıza ve bilinç beyne ait bir işlevdir. Kalbin vücuttaki görevi kan pompalamaktan ibarettir. Bu bilimsel gerçek bize Quran'ın Muhammed'in düşünceleri olduğunu ispat eder Böyle bir söz ancak cahil bir insan sözü olabilir.

islamda osmanlı emeği. Kim cuma günü bana seksen defa salavat getirirse seksen yıllık küçük günahları afedilir. esselamu aleyküm salla llahu ala muhammet salla llahu aleyhi ve sellem. oldu mu acaba, allah işaret ver ! Bazen sadece resme bakmak insanları yanılgıya düşürür ve bu yanılgı nedeni ile insanları anlamamanıza yol açar. Adminler farklı isimler ile paylaşım yapmaktalar ve bir adminin yazdıkları ile bütün sayfa yargılanabilmektedir. Tamam yargılama bir yere kadar yapılsın ama bazen öyle davranışlar sergileniyor ki? İnsanlar sadece resme bakarak yada sadece bir cümleye bakarak gerisini incelemeden saldırı moduna geçebiliyorlar. Uğur Mumcu'yu, Hrant Dink'i ve Musa Anter'i öldürenler bir tek notlarını bile okumadılar ve sadece anlayamadıkları bir cümleleri nedeni ile öldürdüler. Oysa ne demek istediklerini anlamaya çalışsalardı inanın yaşamaları için çaba göstermeseler de emin olun ölmelerinin taraftarı olmazlardı. İşte bu nedenle ayrıcalıklı olduğunuzu hissediyor iseniz bu hissinizin gerçek olması için okumalı, sorgulamalı ve araştırmalısınız. Son olarak değerli dostlarım sayfa adminlerinden emek verenleri kolay kolay harcamayınız. Unutmayın ki onlar sizlerin istekleri doğrultusunda üretmeye çalışmaktadırlar ve sizlerin desteği ile cesaret alarak karanlığa ışık saçmaya çalışmaktadırlar. Ve eğer sizler bu ayrıştırmayı yapamaz iseniz Uğur Mumcular ölür yazıları havada kalır ve bir toplum bilinçsizliğe mahkum olur.




✔ kafirlerin boyunlarini kesen kutsal quran tevbe 5, fe uktulü el muşrikine haysu vecedtumü hüm : öldürün müşrikleri, onlara rastladığınız yerde.

enfal 12; keferu er ru'be fe idribu fevka el a'nâkı : kafirlerin vurun buyunlarını - kafirlerin buyunlarını vurun.

muhammed 4nc ayet, ışid'in kafa kesmeyi meşrulaştırdığı ayet dir, bir de tevbe suresi beşinci ayet o da ayrı favori
keferu fe darbe er rikâbi hattâ izâ eshantumû-hum : kafirlerin vurunc boyunları onlar zayıfladıklarında - kafirlerin buyunlarını vurun.

Kafirlerin buyunlarını vurun : enfal 12 - muhammed 4.
Rastladığınız yerde müşrikleri öldürün : tevbe 5.

ışid'in yayılışı ile islam'ın yayılışı yılları arasındaki tek fark, şimdi teknoloji sayesinde onların neler yaptıklarını görebilmemizdir, iletişim olanağıdır. niçin müslümanlar rezilliklerden kurtulamadığını açıklayan bir tanımlama. islam dini şiddet kan katliam. islam olmasaydı bunlar neyi bahane edip suç işleyecekti ? 4 kitap inmiş kurana göre ve 4 'ü de hak. Birinciyi gönderen 2. 3. ve dördüncüyü niçin gerekli görmüş çolpaz allah. yazarları ve kaç sayfa olduğunu bellirten kitapların yanında kuran niçin bukadar geniş anlatma gereği duymuş? 33 sayfa kitap üç dilden yayınlan.

✔ Kuran'da iğrençlik, quran'da karanlık ayetler; kuşku, gerçeğe giden ilk adımdır. peygamberin uçkur meselesi ve Ahzab Suresi, muhammedin kadın düşkünlüğü ve ahzap ayetleri. Ebubekir’in kızı Aişe ile evlendiği zaman, kendisi 49, kız ise 6 yaşındaydı. Aişe, 9 yaşına gelene kadar onunla beraber olmadığı kabul edilir. Bebek oynarmış onunla.




Ey Muhammed, sen ne zaman güzel bir kadın görmüş olsan,ona sahip olabilmek için hemen gökten bir ayet iniverir. Buhari Tecrid 192, Buhari Tecrid 1721.

✔ ayşe müslümanlara göre anneleri değildir sünnilere göre anneleridir. şiilerin için ise asıl anne hz. fatmadır, yanlış olmasın. hatta şiiler hz. ayşeden hazzetmezler (bkz: cemel vakası). gidin iran'da ayşe annemiz deyin ne tepki alırsınız. bunda sizler için dersler vardır, sünni geleneğin her zerresini islamın geneline mal etmemek gibi, islamda kadın nasıl dövülür islamda ganimet. Allah her coğrafyaya peygamber gönderdi diyen çocuğun velisini yarın gibmek istiyorum Kuranda zaten deveden aslandan akrep ve yılandan yani o coğrafyanın doğasından bahseder. Ve gelelim efsane cevaba sümerlerede allahın tanrı gönderdiği iddaası gülünç. sümerler çok tanrılı bir inanç sistemine sahipti allah inancı şamdan gelmedir.

✔ ayşe'ye hazret demek, huzurda olan demektir ki başlangıçta hazır ve nazır olan anlamında Allah için kullanılmıştır. Muhammed’in yüceltildiği dönemden itibaren önce onun için, sonra da diğer peygamberler ve sonrasında da halifeler, sahabe vb. kişiler için kullanılmaya başlanmıştır. Başa getirilen hazretin: “Hazır ve nazır olan” anlamına denk düşmemesi için isim sonrasına hazretleri kullanılırdı. Bir anlamda “Allah’ın hazretlerinden biri” der gibi. Zaman içinde bunu peygamber ve sahabenin dışındaki insanlar için kullandılar. Mehmet Efendi hazretleri gibi. Doğrusu sadece Allah için Hazret, diğerleri için hazretleri denmesidir. Tabi bu benim görüşüm, farklı düşünüp farklı yorumlayanlar çok. Ama kullanılan isimlerin, sıfatların anlamlar önemliyse eğer hazırda-huzurda olmayana hazret denmesi ters. (S.A.V) konusuna gelince; açılımı sallallahü aleyhi ve sellem. Muhammed’e kullanırlar Muhammediler. Diğerlerine (a.s). Yani aleyhisselam. Örneğin (a.s.) yazılacağına (s.o) yazılsa geçersiz mi olur? Yani “selam olsun” illa Arapça mı gerekiyor? Asıl gariplik ise (sav)’da. Sav içinde salat var, salavat var çünkü. Onun da bir tek Muhammed’e has olduğuna inanılır. Eğer buradaki salatın anlamı namaz kılmaksa yandı gülüm keten helva. Destekse, diğer peygamberler destek görmedi mi? Daha da tuhafı artık ölüp gitmişler, ne namazı ne desteği bu? Bu sav’ı kullandığında tek anlam çıkar o da “kıldığımız namazlar sanadır” anlamı. Yani Muhammed’i put gibi görmektir bu, bilinçli ya da bilinçsiz. Bilinçli diyorum çünkü gizli olarak cemaat ve tarikatlarda Muhammed’i Allah’a eş görenler var bazan açığa da vuruyorlar.

Fussilet 11 ayetinde yönelilen gök, sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi
Fussilet 9 : Yeryüzünü 2 günde yaratanı inkar ediyor mı ediyorsunuz
Fussilet 11'in öncesi konubaşı Fussilet 9 ayet metninde dünya, 2 günde yaratılmış halde halihazırda bulunuyor. Dünyayı yarattıktan sonra Allah, evrenin yaratma eylemine geçiyor, yani Allah, önce dünyayı 2 günde yaratıyor, sonra duman haldeki göğe yönelerek evreni yaratıyor. diyanet sitesinden bakara 29 ve fussilet 9 ile 12 arası ayetlere bakınız; Allahın önce dünyayı yaratıp sonra duman halinde bulunan göğe yönelerek evreni yarattığını anlayacaksınız. yalan veya gerçek. Müslümanların Allahının iddiası bu.

Fussilet 9; Gerçekten siz, arzı 2 günde yaratanı mı inkar ediyorsunuz ve O'na eşler mi kılıyorsunuz
Fussilet 10; Orada, onun üzerinde sabit dağlar oluşturdu, orayı bereketli kıldı ve orada (arzda) bulunanların besinlerini eşit olarak 4 günde takdir etti.
Fussilet 11; Sonra duman halinde olan göğe yöneldi. Sonra da göğe ve arza, isteyerek veya istemeyerek gelin dedi. İkisi de isteyerek geldik dediler.
Fussilet 12; Onları 2 günde 7 kat gök olarak yarattı ve her gök katına kendi emrini vahyettik. Ve dünya semasını kandillerle süsledik
Bakara 29; Yeryüzünde herşeyi size yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip onu 7 gök (seb'a semavatin) olarak düzenledi.

kuran kitabıyla evren haritası çizmek olanaksızdır, hz muhammet arş nedir diye sordurmadan kimseye, Batlamyus'un evren modeline göre evrenin kubbesini arş diye tanımlamıştır. 6 günde yaratılışın çarpıklığı aslında tevrat kaynaklıdır. Kuran, Tevrat’tan devralmış olduğu evrenin 6 günde yaratılışı hikayesine Araf 54‘ün yanı sıra diğer birçok ayetinde de yer verir. Yunus 3, Furkan 59, Kaf 38, Hadid 4, Hud 7, Secde 4. Bu tür bilimsel yanlışlarından ötürü kur'an kitabı, insanları televizyondaki dizi filmler kadar cezbetmiyor. vahiy süreci sona ermiş ki zaten vahiy, doğanın biçimine uygun değildi. doğada uzlaşı sergileyen yapıtlar ve yapılar var, yapboz yok. vahy'de ise yapboz var, resul veya nebi olma önkoşul'u var. bu noktada vahy, toplum içerisinden lider olmak isteyenlerin işine yaramıştır. toplumu oluşturan diğer özneler, vahyi lider olan kişiden almışlardır. senin yorumunun gerçek olması için arada bir de tersi olmalıydı değil mi ama tersi hiç olmamış.

Kur'an yanlış anlaşılıyor, islam yanlış anlaşılıyor diyenler yüzünden Türklüğümüz arap kültürüne ezildi. insanlar kur'an kitabını okusalar bile anlamıyorlar. allah istesede yardım edemez bu durumda. peygambersiz allahın kuvveti de yok ruhu da. ayrıca ruh, kafatası ve beyin ile paralel işgörür yapıdadır. şöyleki beynin karakter üstündeki rolü hakkında Phineas Gage vakası ünlü bir vakadır. Bu vakada demiryolu işçisi olan Gage'in kafasına gözünün altından bir demir çubuk saplanmış, frontal loblardan birini parçalamış fakat mucize eseri Gage bu kazadan kurtulmuş. Fakat ilerleyen zamanlarda kişiliğinde değişmeler meydana gelmiş ve arkadaşları onun eski Phineas olmadığını söylemişler. Bu nöropsikolojide çığır açan bir vaka olmuştur. Bu ve benzeri vakalara göre beyine alınan bir darbe ruhu da değiştirmiş olmalı ki bu da ruh denince akla gelen nitelik özelliklerine ters bir durum ortaya koymaktadır.

Başkalarının inancını/inançsızlığını manipule etmeye çalıştığınız sürece kendiniz de aynı manipulasyana maruz kalırsınız.. Eğer inancınızı/inançsızlığınızı özgürce yaşamak istiyorsanız başkalarını manupule etmekten vaz geçmeniz gerekir.. Fakat insanlar egolarının, başkalarını kontrol etme arzularının etkisi altında sözüm ona kimisi sorumluluk, kimisi sevap kazanmak bahanesiyle aslında hepsinin inancında zorlama yapmama ve özgür bırakma ilkesi olduğu halde yapıyorlar bunu.. Bunun tek sebebi egonun kendisi gibi olmayanı reddetmesi yani bencilliktir. Fakat insan, bencilliğine inancını kurban etmekten de çekinmez vicdanını rahatlatacak bahaneler üretir.

✔ peygamber çekirge avina cikarak mi aciklamis Kuran'i yoksa bir gecede 9 esiyle beraber olarak mi yoksa deve sidigi tavsiye ederek mi? Yoksa kadinlara karga muamelesi yaparak mi? Kara kopekleri telef ederek mi? Bunlarin neresi Kuran'in aciklamasi? Sen bu hadisleri reddediyorsun o zaman. Kabul ettiklerin, Kuran'in aciklamasi olan hadisler "merhametli ol" vs. gibi hadislerse onlari Kuran soyluyor zaten. Kurani aciklamak bir yana bubhadisler Kuran'i ve dini yanlis anlamaya sebebiyet veriyor. Kuran'in eksik oldugu, Allah'in baldirini gostermesi, parmaklari olmasi vs. ile ilgili hadisler itikati sarsiyor. şu şekilde abdest alın, ayaklarınızı şöyle yıkayın, yüzünüzün sınırı şudur diye bir kavli hadis yokdur, olan hadisler peygamberi şöyle abdest alırken gördüm şeklindedir

Atom altı parçacıkları (proton+nötron+elektron) her yerde her zaman kendi kendilerine var olup yokolurlar 2 parçacık ışık hızına yakın bir hızla çarpışırlarsa hidrojen (yıldız) ortaya çıkar. evren de hidrojen + karanlık enerji + karanlık maddeden oluşur yani bütün elementlerin atası hidrojen dir Atom ALTI parçacıkları kendiliğinden oluşup yokolur kahve koyarken bile Bu gözlemlenen birşey. Nasıl olduğu tartışma konusu değil. Bunlar oluşurken sen karanlık madde ve enerjiyi de yaratıyorsun. karanlık madde + atom altı parçacıkları = 0 ortada yaratılmış birşey yok Bizim negativitemizde var Zaman evrenin genişlemesi sonucu ortaya çıkmıştır. Evrenden önce ne vardır diye bir soru sorulamaz. Zaman yoktur çünkü atom altı parçacıklarının kendiliğinden oluştuğunu gösteriyor. kimse yaratımyor. allah yarattı yaptı demek cevabını bulmaya üşendiğiniz sorulardan kaçmak. insanların çoğu anası babası müslüman olduğu için müslüman. kimse gerçekten islam benden muhammeti taklit etmemi niye istiyor deyip Allahı tanıma gayreti içerisinde değil. Zamanı yaratan enerjidir allah değil. hılful fudul tarafından paketlemiş ve mühürlenmiş bir kitap Kur'an. Şuan hiçbirimiz anlayamıyoruz ve neredeyse kimse gayret göstermiyor anlamak için. Bi kişinin geçip bugün ne uydursam mülahazasıyla uydurduğu senaryolar kadar Kur'an cezbetmiyor insanları. İnsanlar cuma namazı çıkışları imam selam verir vermez kafesteki kuş gibi kaçıyorlar.

✔ isa'ya gökten sofra indirilmesi
✔ türkçe kuran oku; isa balığa dönerek ey balık, eski haline dön dedi balık eski haline döndü.

muhammet üretimi şeytan, araf süresinin bütünlüğü içinde İblis'in cennetten kovalmasını ya da kovulmuşcasına adem ile havva'ya, allahın bülöfü inceleyelim.

Araf 10-11 : Sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim kaynakları kıldık ve sizi yarattık sonra size şekil verdik. Sonra meleklere: Ademe secde edin dedik. İblis hariç secde ettiler. O, secde edenlerden olmadı.

Araf 12-13 : Allah buyurdu; Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten men eden nedir? İblis: Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten onu topraktan yarattın dedi. Allah buyurdu: Öyleyse oradan in, artık senin kibirlenmen olmaz. Hemen çık cennetten.

Burada Araf 12-13 ile Araf 20-21 ve Taha 120-121 ayetleri arasındaki bülöfün içeriği şudur; Araf 12 ile 13nc ayetlerde Ellah, İblisi cennetten kovmuş gözüküyor, aslında kovmuyor, tıpkı bir senaryo gibi adem ile havva'ya bülöf olsun diye iblisi kovmuş gösteriyor. Aslında İblisi cennette saklıyor. Sonra Adem ile Havva, Cennette sere serpe yerleşmiş olarak dingince yaşarlar iken, İblis yeniden ortaya beliriyor. Oysa Ellah, Ademi yarattığında, secde emrini yerine getirmediği için İblisi cennetten kovmuştu araf 12-13 ncü ayetlerinde. Ançıp görülüyor ki kovmamış, saklamış azu(veya) gizlenimini sağlamış İblis'in cennetin bir köşesinde.

Araf 20-21: Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim diye yemin etti.

Taha 120-121: Derken şeytan onun aklını karıştırıp "Ey Adem, sana ebedilik ağacını ve sonu gelmez bir saltanatı göstereyim mi" dedi ve nihayet ondan yediler. Bunun üzerine kendilerine ayıp yerleri göründü.

İşte yeniden cennette beliren İblisin konuşuğu. Adem ile Havva, bu konuşanın İblis olduğunu henüz bilmiyor olmalılar. Öğrendiklerinde ise iş işten geçmiş olacak. Demekki İblis, hiçbir oğur(zaman) Cennetten çıkmamıştır. Ya da çıkmıştır sonra Ellah, İblisi tekrar cennete almıştır ançıp Adem ile Havva'ya haber etmemiştir. Bu durumda allah, kendi varlığının azu özelliğinin diriler tarafından bilinmesine, şeytan ile uzlaşı yaparak erişmiştir taa enbaşından ulayu(ve de) anlaşılan o ki islamda, Allh'ın yalnıklar(nas)a gereksinimi, yalnıkların allah'a olan gereksinimi'nden daha çoktur. Yoksa bu senaryoyu ya da bülöfü allah niye yapsın. Yasak ağaç başından beri bülöftü. çünkü adem ile havva bir erkek bir dişi, hazırda cinsellikleri etkin ama ürevsel değiller, allah yasaklamış. Geçici süreliğine yasakladığını allahın bir kendisi biliyor anlaşılan. cinsel birleşme ile karı koca olmalarının önünde tek engel, cinsel organlarının farkına varamamaları. şeytanı kullanarak tasarlanan o öykü, o işi hallediyor işte. Allah adem ile havva'yı birbirine eş yapıyor ama "hadi gidin organlarınızla sevişin ve çoğalın" demiyor, hatta cennetin dış görüntüsünü cazip kıldığından adem ve havva, cinsel çekiciliklerinin ayırdında değiller.

Madem üremeyecek halde olsunlar, üremesinler istiyordu allah, niçin bu iki insanı birbirine eş yarattı cennette? Cinselliklerinin farkında olmayan bir çift cennette birleriyle niçin eşleştirildi? Cennette eş olmanın amacı neydiki, yasak ağaca dokunmadan önce? dahası şeytan, üreme organlarının işlevini ve o ağaçtan tattıklarından sonra adem ve havva'da cinsel farkındalık etkinleşmesini nereden biliyordu? Adem ve havva'nın cinsel ilişkide bulunmaları şeytan sayesinde çünkü şeytan olmasaydı insanlık cinselliğinin farkına varamayacaktı, adem ve havva cinselliklerini keşfedemeyeceklerdi, insan sopu olmayacaktı. ya bülöf baştan belliydi, ya da şeytan allahın dar ülküsünü genişletti. allah adem ve havva'yı eş yapıp cinselliklerinin farkında olmalarını istememesi, tatmaları halinde cinselliklerini keşfetmelerine sebep olacak o ağacı onlara yasaklaması, şeytan'ın ülküsüne dar gelmiş olabilir. şeytan'ın cinselliğin ve üremenin ne olduğunu biliyormuş duygusunu bir ben seziyor olamam heralde. en azından heteroseksüellik - karşıcinsellik nedir biliyordu şeytan.

Araf 12-13'de allah, şeytanı cennetten kovmuş gibi yapıp aslında kovmaz. Araf 20-21 ve Taha 120-121 ayetlerinde şeytan, kovulmuş gibi yapıp allah tarafından gizlendiği cennette tekrardan ortaya çıkıp elmayı yedirtir. Adem ile Havva, kendilerine elmayı yedirtenin şeytan olduğunu bilmiyorlardı çünkü allah onlara şeytanın kovulduğunu söylemişti Araf 12-13'de. Adem ile Havva inanmıştı şeytanın kovulduğuna, rahatca takılıyorlardı. Ama allahın "şeytanı kovdum" sözlerine güvenerek şeytanın cennette tekrardan belirip asıl kendilerinin cennetten kovulmasına sebep olacağını anlayamamışlardı. Allah Adem ile Havva'ya yalan söyleyerek, şeytanı kovulmuş sandırdı Adem ile Havva'ya ve kandırıldı onlar Allah tarafından. (Allah tuzak kuranların hayırlısıdır enfal 30 - Allah kandıranların hayırlısıdır aliimran 54).

Adem ve Havva'nın bir kısım dünya toğrağından getirilip cennette yaratılması sözkonusu olsa bile kovulma olayının gerçekleştiği bölgenin cennet olduğu açıkca belli Araf suresinden anlaşıldığı üzre. Araf 10 ile araf 11 ayetleri arasında zaman farkı var. Araf 10'da anlatılan sizi yeryüzüne yerleştirdik ifadesi, araf 11'de "size şekil verdik ve meleklere ademe secde edin dedik" ifadesinden sonradır, ayet sırasında önce gelmesi yanıltıyor çoğu kişiyi. Adem ve Havva zaten varolan topraktan yaratılıyor, sonra Türkiye'de yeni satın alınan motorlu taşıtlara kesilen TRT bandrol payı gibi allah da onlara bandrol kesiyor devletin bize kestiği gibi ama orada allah, TRT kurumunun yerine Şeytan'ı koyarak yapıyor bu işi. Adem ve havva, yasak ağaca erişmekle ebedilik kazanamayacaklardı, ki şu an şeytanın demesiyle ebedilik kazanmaları gerekirdi ağaçtan tandıkları için. gel görki yasak ağacın değerini belirleyen nitelik ve nicelik hiçbir özelliği yokmuş. cennette zaten ebedi olduklarını adem ve havva biliyorlardı, ağaçtan tatmalarına gerek olmadığının farkında olmaları gerekirdi. görülüyorki adem ve havva açık bir komplo kurbanı olmuşlar, katlanılmaz bir utanç yüzünden dünyaya atılmamışlar, allahın imtihanı hükmünce olup bitmiş, allahın kandırıcılığını ortaya çıkaran iğrenç bir senaryoya kurban edilmişler. Allah ve Muhammed birlikte şeytan aldatmacası işini iyi yürütmüşler.

Papa'dan şeytan açıklaması; Şeytan kötülüktür. Milano'daki sis gibi değildir. Yayılan bir şey değildir, bir kişidir. Şeytan gerçek bir kişidir. Adı ve soyadı vardır. Şeytanın nazik davranarak, insanların aklına girdiğini söyleyerek, ne olup bittiğini vaktinde fark etmezseniz sonu kötü olur. Yeni nesiller, şeytanın bir mit, bir figür olduğuna, bir fikir olduğuna, kötülük fikri olduğuna inandırıldı. Ama şeytan vardır ve onunla mücadele etmeliyiz. Şeytan bir mit veya bir fikir veya bir sis değil, şeytan gerçek bir kişilik. Şeytan ile diyaloğa girilemez. Şeytan ile diyaloğa girerseniz kaybolursunuz. O bizden daha akıllıdır. Sizi altüst eder, başınızı döndürür ve kaybolursunuz. Bizi günaha yönlendiren şeytandır. (Papa Francesco)

Gerçekte ise Şeytan ile Tanrı aynı kişinin farklı eylemleridir. Hinduizm'de Brahma, Şiva, Vişnu gibi tek tanrının üçlemesine benzerler islamda Şeytan, Allah ve Melekler. Şeytan ile Allah özellikle müttefik, bağlaşık kararları olan soyut, tek bir varlıktır. Haşr 16 ve Mücadele 10 ayetlerini hiç peşpeşe okudunuz mu? Sanırım Muhammed de hiç okumamış. Tüm kötülüklerin arkasında Allah - Şeytan ortaklığı vardır diyor ayetler çünkü, veya Allah, Şeytan'ın tâ kendisidir.



Tanrı ve Şeytan, birebir aynıdır demiş Andre Gide; Bu dünyada Tanrı'nın daima sessiz kaldığını fark ettiniz mi? Az konuşan ama öz konuşan her zaman Şeytan'dır. Şeytan'ın sesi Tanrı'nın sesini hep boğar. Tanrı ve Şeytan birebir aynıdır. Tanrı bizimle, kedinin fareyle oynadığı gibi oynar. Daha sonra da ona minnettar kalmamızı ister. Acımasızlık. Ta en baştan bu yana Tanrı'ya atfedilecek tek özellik budur. Tanrı, Şeytan'ın kendisidir en başından beri.

Referandumda Evet diyenler Melek, Hayır diyenler Şeytan biçimiyle çizilmiş misvak dergisi tarafından. Misvak dergisinin bütçesi, açıkca AKP tarafından fonlandığını biliyoruz biz. Allah'ın Cennet'den kovdum dediği Şeytan'ı tekrar Cennete nasıl soktuğunu, Allah'ın Cennet'den kovdum dediği Şeytan'ı tekrar içeri alıp Cennette meyvayı nasıl yedirdiğini de biliyoruz. Şeytan, kendine veliler edinen insanlardan daha erdemli fakat gerçekte olmayan soyut ve kurgu bir karakterdir.

islamın kısır döngüsüne örnek, kanıt ve tanık yoksunu islamın kısır döngüsü : eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne muhameden abduhu ve resuluhu, dedikten sonra artık müslümansınız ne zaman gördün tanıklığını allaha muhammedin. hiçbir din kalıpları yıkmayı telkin etmez. çünkü dinlerin kendisi kalıplaşmış inanç sistemleridir. din esnemeyen, değişmeyen bir kalıptır. kalıpları ancak devrimci bakış açısıyla yıkabilirsiniz. kalıpları yıkmak devrimci bir eylemdir. ve bu eylem biçimi dindar olmamayı dinlerden bağımsız olmayı gerektirir. kuran'da kalıp put anlamına gelmez. Sümerler den önce Obeyd kültürü var, devletleşme olmadığından tanrı kurgusu da yok. devlet olarak sümerler antik mısırdan biraz daha eski olduğu için ilk tanrı kurgusu sümerlere dayanıyor ama sümerlerin tanrı dedikleri ile bizim tanrı dediğimiz aynı anlama gelmiyor olabilir, çünkü sümerlerde ahiret inancı olmadığını söyleyenler var. Urgakina yasalarını çıkarmışlar, tapınak dediğimiz ziggurat yapılarını yapmışlar ki bu zigguratları rasathane, gök gözlem evi niyetine kullanmışlar daha çok. ilk güneş takvimi sümerlere ait zaten.

isra 80 : Muhammed, deki, rabbim beni takdir ettiğin yere gönül rahatlığı ve huzur içinde koy ve çıkacağım yerden selametle çıkmamı sağla. Bana katından yardım edici bir kuvvet ver."# Allah Muhammed'e kendisinden yardımcı olmasını istemesini söylüyor. Bunu söylemek yerine niye direk yardım etmiyor da böyle bir ayet yolluyor ? Çünkü ortada bir Allah yok ! Allah sadece Açıkgöz İlkel Arab Muhammed'in kullandığı bir dublör. Perde arkasında ipleri Muhammed'in elinde o ne isterse Allah öyle ayet yazıyor. Yani Ayetleri yazan Muhammed. Ayetler ile de görüldüğü gibi adam felsefe yapıyor. Muhammed'in felsefe yaptığını anlayamayacak kadar düşük zekalar quranı muhammed'in yazdığını elbette anlayamaz.

Nasıl evrensel insan olunamaz, küresel yada uluslararası, uluslarüstü insan olabilir ama evrensel dedigimiz anda işin boyutu değişir. Dünya evrende son derece önemsiz konumda bir gezegen dir. Üzerinde yaşayan akıllı canlıların evrensel nitelikte olup olmadıgı ile ilgili şimdilik hiç bir bilgimiz yoktur. İnsanın evrensel oldugu düşüncesi dini dogmaların sonucudur ve hala dinin etkisidir. Çünkü dinlere göre Tanrı bir halife yaratmıştır ve insanın yüceligi de buradan gelir. Diger canlılara kıyaslandıgında aslında insan en mutsuz ve acı çeken yaratıktır. Tüm yaşam döngüsü içerisinde en mükemmel olmayan yaratıktır. Devamlı acı içerisinde ve devamlı bir sömürü ilişkisindedir. En temel ihtiyacı olan yaşam hakkını elde edebilmek için bile bir kölelik ilişkisi içerisine zorlanır ve devamlı onurundan, kişiliginden, ahlakından taviz vermeye zorlanır.

Çıkarı için mülkiyet tutkusu için diger hiç bir canlıda görülmeyecek şekilde hemcinslerine baskı yapar ve onların üzerine basarak yükselmeye çalışır. Böyle bir canlının evrensel nitelik taşıyabilmesi mümkün müdür. Ancak bu canlı enternasyonal olabilir, bunun yolu da sömürüye, kölelige, kapitalizme karşı emegi savunmaktan geçer. Enternasyonal insanın ise dinlerden, cinsiyet ayrımından, ulusal ayrımlardan, her türlü sömürü ilişkisinden bagımsız olması ve yalnız ve yalnızca emegi en yüce deger olarak tanıması, kendini ise kul olarak degil birey ya da insan olarak tanımlaması zorunludur.

Bence temelde ikimiz de dinsiziz. Sadece ben, senden bir tane fazla dini daha reddediyorum. Sen diğer tüm olası dinleri neden reddettiğini anladığın zaman, benim de neden senin dinini reddettiğimi anlarsın. Niçin onca seçilebilir din arasında her inançlı kişi hemen yanındaki dini seçmiştir diğer tüm dinleri araştırmadan incelemeden? İnsanların içinde doğdukları toplumun inancına sahip olması ve kendilerini tek gerçek inanca sahip olmakla şanslı hissetmeleri konusunda hiç şüpheci olmadın mı? Başka bir ülkede doğsaydın, şu an bağlı olduğun inanca sahip olur muydun? Araştırıp, okuyup, inceleyip şu an doğru sandığın dine yeniden inanacağını düşünüyor musun? Peki Hristiyanlığı, Museviliği, Bahailiği, Hinduizmi, Jainizmi, Budizmi, Taoizmi vs. inceledin mi? İncelemediysen, ki muhtemelen incelemedin Sahip olduğun dinin sana ilk tanıtılan din olduğunun farkında mısın? Sana öğretilen tek din olduğunun farkında mısın?




İnancın konusunda son derece eminsin, diğerlerinin yanlış olduğunu iddia ediyorsun. Dünya üzerinde binlerce farklı inancın olduğunu biliyor musun? Peki bu farklı inanca sahip kişilerin en az senin kadar inançları konusunda emin olduğunu biliyor musun? Senin kadar haklı olduklarını düşündüklerini biliyor musun? Onların da yanlışlanamaz doğruları olduğunu, dinlerini senin gibi sıkıca savunan insanlar olduğunu biliyor musun? İnandığın dinin doğru din olduğuna inanıyorsun, diğer inançların mensupları senin için sapmıştır, aldatılmıştır, yanlıştır. Peki onların da senin için aynısını düşündüğünü ve seni, senin onları gördüğün gibi görüyor olmalarını hiç düşündün mü?

Objektif olarak bakınca yanlış inanca sahip olma ihtimalinin ne kadar yüksek olduğunu hiç düşündün mü? Koskoca evreni, trilyonlarca gezegeni yaratmış olduğunu iddia ettiğiniz tanrı neden kendine tapılmasına bu kadar meraklı hiç düşündün mü? İslamiyete göre diğer din mensuplarınun ve inançsızların cehenneme gideceğini biliyorsundur. Peki elektriğin öncüsü Nikola Tesla’nın inançsız olduğunu biliyor musun? Bu adamın elektriği bulup milyonlarca müslümana tebliğ şansı sunduğu halde cehennemlik olması senin kafanı karıştırmıyor mu? Hiçbir şey yapmadan önüne gelene vardır bir hikmet diyerek yatan adamın cennetlik olması, Tesla gibilerin cehenneme gitmesi kafanı karıştırmıyor mu? Peki “Yaratılış”ı kabul ederek bilimi reddettiğinin farkında mısın? Büyük Patlama ve Evrimin çeşitli kanıtlarla desteklendikleri ve bilimsel oldukları için birer TEORİ, Yaratılışın ise bilimsel olarak test edilebilirliği ve hiçbir şekilde bilimsel olmadığı için HİPOTEZ bile olmadığını, insanın yaşamı algılama ve yorumlama biçimi olduğunu görebiliyor musun?

Uzay sonsuz boşluk, Nasıl yarılıp çökecek ? Kur'an Hakka Suresi 13. Artık Sûr'a bir tek defa üflendiği, 14. Yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine tek çarpışla çarpılıp darmadağın edildiği zaman, 15. işte o gün olacak olur. 16. Gök de yarılır ve artık o gün o, çökmeye yüz tutar. 17. Melekler onun (göğün) etrafındadır. O gün Rabbinin arşını, bunların da üstünde sekiz (melek) yüklenir. 18. O gün huzura alınırsınız; size ait hiçbir sır gizli kalmaz. 19. Kitabı sağ tarafından verilen:" Alın, kitabımı okuyun" der. 20. " Doğrusu ben, hesabımla karşı laşacağımı zaten biliyordum." 21. Artık o, hoşnut kalacağı bir hayat içindedir, 22nc yüce bir cennette.

allah'ın sözü ayet olursa sesi de olması gerekmez mi ? Tüm evrenin her yerinde, geçmiş, şimdi, gelecek zamanda aynı anda var olabilecek bir güç olabilir mi ? Böyle bir gücün tüm uzayı kaplaması, uzayın kendisi olması gerekmez mi ? Böyle bir güç olur mu ? Böyle bir gücün sesi olur mu ? Sesi neye benzeyebilir ? Kuzu sesine mi, keçi sesine mi, tilki sesine mi, cırcır böceğine mi, baykuş sesine mi, inek sesine mi, insan sesine mi ? Mülk Suresi 3. O ki, birbiri ile âhenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahmân olan Allah'ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun ? 4. Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir. 5. Andolsun ki biz, en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.

islamın kısır döngüsü allah var mı? var.
Kim söylemiş allah var? Muhammed.
Muhammed’e allah’ın varlığını kim söylemiş Allah.

Allah’ın varlığını muhammed’e bildirdiğini bize kim söylemiş? Muhammed.
Allah muhammed’e bunları nasıl söylemiş ? Cebrail vasıtasıyla.
Allah’ın bunları muhammed’e cebrail vasıtasıyla söylediğini kim söylemiş? Muhammed.

Kuran ayetlerinin kesinlikle allah’ın sözleri olduğunu kim söylemiş? Allah.
Kime söylemiş? Muhammed’e.
Ayetlerin sadece allah’ın sözü olduğunu bize bildiren kim? Muhammed.

Muhammed’i kim peygamber seçmiş ? Allah.
Allah’ın muhammed’i peygamber seçtiğini söyleyen kim? Muhammedin kendisi.

Olay bir kişi etrafında dönüyor gördüğünüz gibi. Ben tanıdığım bir adama güvenmiyorken, sen 1400 yıl önce yaşamış hiç tanımadığın, görmediğin, sadece duyduğun ve hepsi aynı bölgeden çıkan kaynaklardan bildiğin birine şüphesiz güveniyorsun. Aramızdaki fark insanlara güvenimiz. Bizler bu yalanın bir parçası olmak istemedik, bu yalanın neye hizmet ettiğini gördük. Korku ve umut temelli bir sömürü düzeninin kölesi olmak istemedik. Siz prangalarınızın farkında bile değilken, biz prangalarımızdan kurtulduk aramızdaki fark bu.

Kanıt - delil ve Tanık - şahit yoksunu islamın kısır döngüsü kutsal üçlü etrafında döner durur. islama kaynakça olan bütün kütüphaneleri yaktılar israil tek kaynakça olarak kaldığı için islama sıkıntı veriyor. Tanık ve kanıt yoksunu islamın kısır döngüsü. allah da inanmıyor ki kendisinin allah olduğuna. allah varsa niçin tarikatçılara akil vermiyor veya sahtekarliklarindan dolayi carpip yok etmiyor. haz: şeytan diyorki: işte imtihanın gerçek sırrı "ey münafıklar allahınız birşey hariç herşeyi bilir.o bilmediği şeyde zayıf egosunun geleceği" dir. işte bu yüzden evreni yaratmadan önce ruhlarınızı yaratmıştır.ve zayıf egosunuda güçlü yarattığı ruhların zayıf yarattığı ruhlara acı çekmesini izleyerek tatmin etmiştir.işte bu yüzden evrenide bir hologram olarak sonsuz bir biçimde siz ölümlüler için yaratmıştır. cennet ve cehennemde tanrının zayıf egosunun bir ürünüdür.(şeytan ayetleri). narsistler zafıf egoludur, olağan durum, peygamberlerini de kendine benzetmiş" falan filan.

Kazak şairi Muhtar Şahanov Türk birliği hakkında : Tüm Türkleri birleştirmemiz gerekmektedir. Daha önce İstanbul ve Ankara'da bunları vurgulamıştım. Hepimiz ortaklaşa Türk halklarının dilini koruyacak ve savunacak bir birlik kuralım. Bu konuda bilimsel incelemeler yapacak bilimsel bir merkez açalım. "Bu birlik veya merkez dilini kaybetmekte olan Türklere destekte bulunsun" teklifinde bulunmuştum. Ancak biri şu dedi, öbürü bu dedi, teklifim havada kaldı, her Türk kandaşlarının durumunu düşünmek zorundadır. Çünkü hepimiz ortak köke sahibiz. Bazı baskıncı ve sömürgeci güçlerin faaliyetlerine karşı çalışmalar yapmalıyız. Bunun için hepimiz bir olmalıyız. Tüm Türk hakları olarak hep birlikte hareket etmeliyiz. Millet olarak kaybolmakta olan ve dilini kaybetmekte olan diğer Türk kardeşlerimize yardım etmezsek bizim insanlığımızdan ne fayda. Bundan dolayı bu büyük davada tüm Türk dünyası ve önde gelen şahsiyetlerin birleşmesi lazım diye düşünüyorum. Aksi taktirde Türk halklarının büyük bir kısmı tarih sahnesinden silinecektir. Bundan dolayı bu çok önemli bir meseledir ve buna büyük önem vermemiz şarttır.

allahın islam mantığı, islamın adem ile havva nın cennetten kovulduğundan beri var olduğunu, sonradan bir takım bozulmalara uğrayıp kaybolduğunu ve hz.muhammed tarafından düzeltilip dünyaya yayıldı olarak bilinir. Kuran da islam dan önceki dinleri biz gönderdik, onlar bozulduğu için islamiyet gönderildi ve bir daha bozulmayacak. islamın son gönderilen din olması, ama aynı zamanda da ilk insandan beri var olmasının anlatılması garip değil mi? Işid'in esir aldığı 9 yaşındaki kız çocuğu, mücahitlerin tecavüzüne uğradı. Eğerki tanrı allah, kitap yazsaydı gerçekten, muhammed'in ve mücahitlerinin kimi düzeceğinin yerine, elbette evrenin gizlerini yazardı.




akp'li fatih tezcan; insan kafa kesen müslümanlar terörist diyerek hakaret etmeyin hz muhamed de kafa kesmiştir. mmüminin yapısında şiddet vardır. Gaz da allahın tuz da allahın o zaman allahın mülkünü niye alıyorsun niye satıyorsun? Yılda 27 milyar metreküp doğalgazı 9 milyar dolara alıyoruz Rusya'dan? Mülkü allaha isnat edenler allahı tüketim döngüsüne sokarlar sokuyorlar.

islamcı tuğçe kazaz sevgilisi Murat tümer'i elinde tutabilmek ve aşklarına nazar değmemesi için kurşun döktürmüş. kazanılmış bir hakkın yitirilmesini önlemek adına yapılan umut verici ayin. tanımadıkları düşünme biçimine karşı çıkar. evren 2 şeyi yeğler, ritim ve ironi. refleks davranış olmaktan çıkar. Dua; çıkar amaçlıdır. Ev, otomobil, eşya, için edilir. (Çalış-kazan al) Din sahte bir dünya sunar. Dua etmenin sonu % 100 hayal kırıklığıdır. İspat gerçeğin (gerçek), doğrunun (doğru), yalanın (yalan) olduğunu anlamamızı sağlar. yalan doğruluk sanısının devam etmesini inanca borçludur. inanç doğru ile yalan arasında bir örtüdür. Bu örtü Eleştiri, sorğulama ve şüphe ile açılır.

Evrenin başlangıcının bilimsel kurallarla açıklanabilmesi olanaklıdır. Bu sayede, evrenin başlangıç kararının bir Tanrı'ya başvurularak açıklanmasının gereksizliği ortaya çıkar. Bu bir Tanrı'nın olmadığını kanıtlamaz, sadece Tanrı'ya bir ihtiyaç olmadığını gösterir. Zamanının başlangıcını, evren değişmemek koşulu ile evrendışı bir varlığın geliştirilmesi gerekmez.




Evrim yoktur diyenlere kıçlarında körelmiş bir kuyruk kemiği taşıdıklarını hatırlatmak gerekir. Ancak, ıslık çalınca şeytanın geldiğine inanan müslümanlara, evrimin seleksiyonunu, varyasyonunu, allel frekanslarını anlatmak boşunadır. mülk allahındır mantığına tanık olan bir mümin arkadaş! Müminler bir quran kitabını bile kendi anladıkları dilde okumadıkları veya okuyamadıkları halde, yüzlerce kitap okuyan bir ateist için cahil derler. Aslında bir tek kitabı olanlardan korkulur çünkü tehlike saçar sınanmamıştır okuduğu ayetlerin salıkları.

Türkiye hedef 2023, Türk kadınını Arap kadınına, Laik beyinleri Ümmet beyinlerine dönüştürme projesidir. İslam yüzünden Türklük bilinci yokolmanın eşiğine geldi. Ata var, çocuk esirgeme kurumunu kurar, yetim ve öksüz Ulus çocularını eğitime kazandırır. Padişahım çok yaşa ve efendimiz muhammed sav-sak dayatmalarını yıkarak, insanlara, özgür insan olma niteliklerini kazandırır. Ata var, Fransa'ya dansı 100yıl yasaklatır. Çocuk yaştaki Ayşe'yi, Zeynep'i Cüveyriye'yi, Safiye'yi, Mariye'yi koynuna alır, ganimet yapar, ırzlarına geçer, tecavüz eder, cinsel tatminlik sağlar, islam peygamberi diye anılır.




müslüman ailede doğuyor diğerlerine kin kusuyor, halbuki farkında değil ki hristiyan ailede doğsa müslümanlara kin kusacak. Din viral bir hastalıktır bulaşıcıdır tedavisi çok zordur en tehlikelisi daha çocukken bulaştırılmasıdır. ''İnanmıyorsan da saygı duy argümanındaki çürüklük''. islamae inananlar 9 yaşındaki kızla evlenip bir ömür tecavüz etsinler, ben ''inançları böyle'' deyip saygı duyayım öyle mi? Senin dinine inananlar kadınları kara bir örtünün altına mahkum edip gözlerinin görünmesine bile tahammül edemesinler, ben ''yaşam tarzları böyle'' deyip saygı duyayım öyle mi? Senin dinine inananlar ateş çukurları açıp içine insan atsın, kafa kesip videoya çeksinler, ben de saygı duyayım öyle mi? Senin dinine inananlar hayatı 1400 yıl önceki kurallara bağlamak için sabah akşam cihad etsinler, ben de saygı duyayım öyle mi? Senin dinine inananlar egemen oldukları zaman Hıristiyan ve Yahudileri haraca bağlasın, geri kalan inançları ve inançsızları ölüme mahkum etsin, istedikleri toplumların kadınlarını helal ilan edip cariye yapsın, ben de saygı duyayım öyle mi?

senin dinine inananlar, sadece kendi inançlarından olanlara insaf göstersin, geri kalanlara ise hiç acımayın, ben de size saygı göstereyim he mi? Niye? Mazoşist miyim ben? Aşağılanmak, tehdit edilmek, köleleştirilmek, haraca bağlanmak, kellemden olmak hoşuma mı gidiyor? Ben niye sana saygı gösterecekmişim, benim kendime saygım yok mu? Saygı kazanılan bir şeydir. Saygı duyulacak bir şey yap, bir tanecik şey, o zaman saygı duyarım. Ama tarihine ve bugününe bir bak ve söyle, saygı duyulacak neyin var be güzel kardeşim? Dinin sürekli kötülüklere sebep oluyor, sen ise buna mazeret uydurmakla ömür tüketiyorsun. Keşke tükettiğin ömür seninkinden ibaret kalsa, ama bizimki de tükeniyor; itirazım buna! ''Aslında dinimiz hiç böyle değil, bu tür kötülükler yapanlar yobaz, onlar dinimizi yanlış anlıyorlar.'' Her gün kendine bu yalanı tekrarlayıp duruyorsun. Ama bu hiç ikna edici bir yalan değil, bilesin.

1450 yıl boyunca islam dünyanın her yerinde yanlış anlaşılmış yahu bu nasıl din yanlış anlayan sen olmayasın? Dinin teorisi ile pratiğini koparamazsın. Dini, gerçekte sebep olduğu şeylerden ayrı ele alamazsın. Ne yapacaksın yani? Din izin verdi diye Yemen'de 9 yaşında gerdeğe sokulup vajinası yırtıldığı için kan kaybından ölen o çocuğun mezarı başına gidip ne diyeceksin? ''Kusura bakma çocuk, yanlış anlamışlar'' mı diyeceksin? Sen böyle deyince düzeliyor mu herşey? Diğer çocuklar ne olacak peki? Yanlış anlaşılıyor diyorsan, yanlış anlamaya sebep olan kısımları düzeltmen lazım. Kuran'da hangi ayet yanlış anlaşılıyorsa git düzelt! Yapabilir misin, yapamazsın.

Çünkü metne müdahale etmen dinen yasak. ''Arapça'da bu sözcük aslında şu manaya da geliyor'' deyip metnin 1400 yıl aradan sonra 'asıl anlamını'(!) çözmüş gibi yapmak da bir yere kadar idare edebiliyor. O halde o 'yanlış anlamalar' hiç bitmeyecek! 'Yanlış anlamışlar' demek bir mazeret değil. Yobaz dediklerin gökten inmiyor sevgili kardeşim, seninle aynı kitabı okuyorlar. Sen basitçe 'yanlış anlaşılma' diyorsun ama arada insanların yaşamları mahvoluyor, farkında mısın? Önünde 'kafirin' icat ettiği laptopuna bakıp 'kafirin' sermayesiyle raflardan aldığın kahveni yudumlarken farkına varamazsın. Senin dinini ancak ona tam olarak maruz kalan bilir! Sevgili kardeşim, dinin yanlış ve acılara sebep olmakta pek zengin bir kaynak olduğunu fark edince ondan vazgeçmek bu kadar zor mu?

Bu dini insan haklarıyla, (özelde) kadın haklarıyla, özgürlükle, eşitlikle, vicdanla uyumlu yorumlamak için attığın taklalar artık yormadı mı seni? Televizyonda öyle ilahiyatçılar görüyorum ki dini günümüz modern insanına kabul ettirebilmek için oryantal dansözlere taş çıkarıyorlar. Oysa bu giysi yama tutmuyor işte! Ne zaman kabullenebileceksin bunu? Yani sence iyilik dolu bir Tanrı bunca kötülük içeren bir dünyayı bilinçli biçimde yaratmış olabilir mi sahiden? Sence iyilik dolu bir Tanrı baskıcı, nefret dolu, cinsiyet ayrımcısı olabilir mi? İyilik dolu bir Tanrının cehennemi olabilir mi? Kızıp kendi oyuncağını yere çalan bir çocuk misali cehennemde kendi yarattığını yakan bir Tanrı olabilir mi? Tanrı gözde kullarına kadın vaat ediyor, kitabında o kadınların göğüslerinin yeni kabarmışlığından, bakire olmalarından, gözlerinin güzelliğinden falan bahsediyor olabilir mi sahiden? herşeyi bilen bir Tanrı, bildiğini tekrar edip bizi sınav mı yapıyor şimdi?

Tamam aklıma yatmıyor, vicdanım da kabul etmiyor ama Tanrı emrettiyse boynumuz kıldan ince deyip kötülük yapmayı, kötülüğe göz yummayı bırak artık. Müslüman ailede doğdun diye bu dini gözü kapalı savunuyor, aklını kitaba uyduruyorsun. Ya başka inançtan ailede doğsaydın? Bu sefer de onu mu savunacaktın gözü kapalı? Peki, burada bir yanlış olduğunu fark edemiyor musun sahi? Daha ne kadar ''bizden değil'' veya ''dinsiz-kafir!'' diyerek masumların öldürülmesine, gözlerinin çıkarılmasına, taciz edilmesine, aşağılanmasına, acı çekmesine göz yumacaksın? Daha ne kadar mazlumun inancına bakacaksın? ''Allah'a inanmayanların iyi amelleri de boşa gider'' diyen, ''derileri piştikçe yenileyip gene yakacağız'' diyen bir sonsuz nefret inancına daha ne kadar iman edeceksin? Geri kalan herkesi ve her şeyi sonsuzca yakmaya razı olacak kadar mı açsın cennete? Huriler ve altından ırmaklar akan altın döşekler bu kadar mı önemli senin için?

Herşey kişisel rahatın için mi? Huri dediğimiz nedir mesela? Birlikte olmak için çaba gerekmeyen, sunulmuş, seni reddedemeyecek, iradesiz, tümüyle hakimi olacağın, 'kolay' kadın! Her şey buna ulaşmak için mi? Böyle bir insan mısın sen? Tanrı dediğin şey satın almış seni; aklını, fikrini, vicdanını, yaşamını, her şeyini. Buradan bakınca vicdanını iki huriye satmışsın gibi görünüyor, bilesin. Sence ahlak cehennem tehditlerine boyun eğişe mi dayanmalıdır yani? Neden Tanrının ödülü de, cezası da, ahlakı da, emri de, yasağı da hep bedene dair? Oysa beden dediğin hayvanda da yok mu? Beden dediğin çürüyüp ölmeye yazgılı değil mi? çürüyüp gidecek bir şey bu kadar dikkate alınır mı? Sen sakın Tanrı diye kendi şeytanına tapıyor olmayasın sevgili kardeşim?

gerçekten bir tanrı varsa, dinin onun hakkında söylediklerine bir hayli kızıyor olmalı. Tanrı dediğin şeyin özelliklerine baksana: Tıpkı insan gibi bir karakter, insan gibi duygular, insan gibi düşünceler... İnsan gibi kızıyor, insan gibi düşünüyor, insan gibi kıskanıyor... Sürekli insanları gözetliyor... İnsan gibi özel ve biricik olma isteği, insan gibi sevilme ve hatta tapılma isteği, insan gibi ama insanı çokca aşan bir öfke, büyük bir intikam duygusu, bu kötülük dolu dünyanın yaratıcılığı. Bir bak bu özelliklere ve söyle, bu hakikaten Tanrı mı? Ve aynaya bak ve kendine söyle, sen gerçekten iyi bir insan mısın? Bu din seni iyi bir insan yapabildi mi? Yoksa normalde asla kabul etmeyeceğin şeylere göz yumar, hatta onları savunur hale mi getirdi? islam dini seni ne hale getirdi. gerçekteinsanlar agnostik doğarlar. dinsizlik ve dindarlık öğrenilmiş felsefe ve edinilmiş kültürler dir.



✔ ezvacı tahirat, temiz karılar, pak eşler, muhammed'in haremi. aynı anda 4 kadın ve 1 köle cariye mariye ile evlilik Muhammed'in sünneti gereği islamda helal iken son derece insani bir durum olan karşılıklı aşık olup evlenmek islamda haram dır.

✔ temiz eşler, cariyelere tecavüz edecekler ama hamile kalacaklarından korkuyorlar, azil yapmak istiyorlar (meniyi dışarı boşaltmak) çünkü hamile kalırlarsa cariyeleri satamazlar. Muhammed buna izin vermiyor ama tecavüze karşı çıkmıyor. mısır’da 300 yıl egemen olan memlük devletini, arapların esiri Türk kölelerin isyan ederek kurduğunu, Yavuz tarafından yıkıldığını, Osmanlı İmparatorluğunda padişah analarının tamamına yakınının Türk olmadığını biliyor musunuz? islamın allahı matematik bilmiyor. muhammed’in ayette söyleyeni karıştırdığı ayetler oksimoron.

✔ giresun tirebolu belediyesinde, çalışmadığı halde maaş alan Güllü Aydın Yılmaz, aslında akp tirebolu kadın kolları başkanı olarak görev yapıyor, ak partide görev yapıyor ama çalışmadığı tirebolu belediyesinden maaş alıyor. Güllü Aydın Yılmaz'a konuyla ilgili soru yönelten gazeteciye, "bana bu soruyu neden sordunuz" diye yanıt vermiş. Reis tayyip'e sor söylesin demek istemiş herhalde.

kuranmeali org sitesi mahkeme kararıyla kapatıldı.islamcı yazar Emine şenlikoğlu Türkçe kuranlar yakılsın yok edilsin diyordu. sizce insanın kendi dilinde ibadet etmesi neden istenmiyor ? zamanında batı da da böyleydi. Katolikler latince ortadokslar yunanca ibadet ederlerdi.sonra her millet kendi dilinde ibadet etmeye başladı.

topuklu caiz değil müslüman ülkeyiz, bizim dinimize aykırı olan şeyleri yapmamamız lazım. Dinde reformcuların evrile evrile varacağı karargâh allah yoktur yani ateizm dir. Mezhep yok hadis yok Kuran eksik ara merhaleler dir. Bu bir süreçtir bu sürecin son noktası Ateizmdir. Cemalettin Afgani ve Muhammed Abduh ilk önce Deist, Sonra agnostik en son da ateist oldular. inşallah ateist olmak bize de nasip olur, ateistler çalışkan ve dürüst insanlar. 18 yıldır islamcıların gözümün önünde haram yemelerinden bıktım usandım artık. abdestli islamcıların gözümün önünde devleti soymalarına, pişkin hırsızlıklarına, kamu kurumlarını araplara peşkeş çekmelerine tahammülüm kalmadı artık.

✔ RTÜK Cin kelimesini yasakladı, cin yerine 3 harfliler denilecek !

✔ RTÜK yasakladığı için söyleyemiyorum çocuğun içinde 3 harfliler olduğu söylenmiş" diyen Müge Anlı, yayına bağlanan ve cin ifadesini kullanan psikiyatristi uyardı; "başımızı RTÜK ile belaya sokmayın, iki saattir boşuna mı 3 harfli diyoruz biz, cin demeyi yasakladı RTÜK, cin demeyin. Sırf bu cin anma yasağı kararı ile kalınsa iyi olabilirdi ama devamı gelecek. Sorgu melekleri ingilizce bilmedikleri için kabirde ve mahşerde sıkıntı çıkmasın diye akp ingilizce ders saatlerini kaldıracak müfredat 'dan ve daha bi sürü uygulama var bunun gibi islami ayar bekleyen. kabirde geçmez mahşerde geçmez ingilizceyi cübbeli dile getirmişti, meclise gelmesi an meselesi.

Nahl 101 ayeti Biz bir ayetin yerine onun hükmünü neshedecek başka bir âyet getiririz. allah 23 yılda kuran üzerinde düzenleme güncelleme reform yaparken. 1450 senelik zaman az mı. deve sidiği şifadırmı diyelim antibiyotik mi alalım. Hikmetsiz ilim şeytanın dümeninde gider. bu dini bu hale gazalin, rabbanin gibi adamlar getirdi. Abduh, Afgani, Carruh son şanstı ama herzamanki gibi dini zimmete geçirip tekfir etme hastalığınız dininizi öldürdü. gömmeliyiz çünkü ortalığı kokutuyor. akp sayesinde gerçek islama tanık olduk 18 yıldır. Akp den önce ben, müslüman deist birisi iken şimdi islamın varolma sebebinin, çobanlık ve kervancılık yapan muhammed'in, Abdulmuttalip den abdullah'a ve sonra da kendisine miras kalması gereken kabile reisliğini, babası abdullah'ın erken ölmesi üzerine yitirmiş olmasından ötürü islam sayesinde reislik imtiyazına tekrar kavuşması için kurulduğunu anlamaktayım.

islam arabistan kureyş siyasi iktidarını ele geçirmek için muhammed ve fikir tayfası hilful fudul cemiyeti tarafından kurulmuştur. Neyse de, islamı olası gerçek Tanrı'nın buyrukları ile özdeştiren islamcılardan Cüppeli Ahmet'in cumhuriyet kutlamaları yörebinde ne söylediğine bakalım; Cüppeli Ahmet "19 mayıs şölenlerinde stadyumlarda şarkılarla türkülerle yetişen nesil eşkiya oldu. Balelerle, danslarla, çoluk çocuğun baldır bacak çıplak vaziyette stadyumlarda dolaştırarak milleti uyuttunuz uyuşturdunuz.

✔ yuzondort groups google

✔ List of websites blocked in Russia.
✔ arabistan sermayeli independent türkçe internet sitesine erişim engeli.
✔ odatv'ye erişim engeli.

✔ independent türkçe alternatifi indyturky com
✔ indyturky siyaset.

✔ nasil microsoft office indir ucretsiz
✔ freeSync nedir, ne işe yarar?

✔ Russians seek to evade social media ban with virtual private networks