trismegistus fatum

[b][/b]
[i][/i]
[u][/u]
[code][/code]
[quote][/quote]
[spoiler][/spoiler]
[url][/url]
[img][/img]
[video][/video]
Smileys
smile
smile2
spook
alien
zunge
rose
shy
clown
devil
death
sick
heart
idee
frage
blush
mad
sad
wink
frown
crazy
grin
hmm
laugh
mund
oh
rolling_eyes
oh2
shocked
cool
[pre][/pre]
Farben
[rot][/rot]
[blau][/blau]
[gruen][/gruen]
[orange][/orange]
[lila][/lila]
[weiss][/weiss]
[schwarz][/schwarz]
trismegistus fatum
trismegistus fatum
Posts: 64 | Last online: 01.02.2023
Name
trismegistus fatum
Date registered
12.20.2018
Sex
not specified
    • guran'ın zümer 6.ayeti allah dan mı geldi, bergamalı galen den mi geldi? quran'da embriyo bilgisi bergamalı galen embriyo tezine çok benziyor. tarih açısından zümer 6 ayetinin orjinal yazarı, bergamalı galen mi acaba çünkü üç karanlık zar ayetinin metnini ilk o yazmış. bergamalı galen'in tıp çalışmaları yunanca dan süryanice'ye, süryanice den arapça'ya çevirilmeseydi muhammed'e zümer 6nc ayet vahiy olunacak mıydı? ayetlerin sümer akkad babil mitos dayanaklarını işiten müslümanların imanı sarsılıyor kuran anlaşıldığı için, kuteybe bin müslim 'in kılıcına biat eden türklerin nasıl müslüman oldukları belli oluyor.

      musa denizi ikiye yarabiliyor, muhammed ay’ı ikiye yarabiliyor ama düşmanlarından kaçmışlar çünkü mitos içeriği öyle. allah evreni muhammed'in hatırına yaratıyor, muhammed ay’ı ortadan ikiye bölüyor ama elinde kılıç ile uhud savaşında dövülüyor dayak yiyor muhammed, habibullah exe çalışmıyor o vakit. pagan araplar, ay’ı ikiye yaran muhammed'in kaşını gözünü kanatıp, amcası hamza'yı öldürüp ilaveten 70 mücahidi hurilerine kavuşturup 625'te medine'ye gönderiyorlar muhammed'i, habibullah exe yine çalışmıyor o vakit. sonraları siyasi egemenlik ve ganimete üşüşme hamlesi yapınca muhammed, işte o vakit habibullah exe çalışmış.

      bakara 73.ayet, aslında firavun mumyasına yapılan ağız açma seremonisi idi, muhammed bakara 73'ü allah dan almamış, mısır mitoslarını bilen ensar/yardım edenler den almış. mitoslar ile ayetler arasındaki benzerliğin farkında dürüst bir müslüman, islam inancında yanıldığını anladığında, ya yanılmayı yada dürüst olmayı bırakacaktır çünkü ne kadar uğraşılsa uğraşılsın mevcut zamana hiç bir semavi inanç entegre edilemez. 1500 yıl önceki insanların edindiği sosyal kültür ve dini inanç, yaşadığımız 21.yüzyıl çağına uyarlanması uğraşı akıldışı bir eylem dir. türkçe kuran okuyunca iman sarsılır. arapça ayet 'de hikmet var diyen ideolojik islamcı yalanlarını meydana çıkarır türkçe kuran okumak. ben allah olsaydım kuran'ı ve islamı insan kusuru ndan korurdum ve arapların müslüman olmalarını engellerdim böylece kıyamete dek hükümlere maruz kalacak insanlara dürüst davranmış olurdum.

      mantıklı agnostisizm çünkü bilinmezlik asıl ve gerçekte olan bu. kuran’da hurma var, zeytin var, domates yok, patates yok, patlıcan yok, niçin? akrep var, yılan var, koala yok, panda yok, niçin? islam, arap örfü tarihini anlatıyor çünkü. hz muhammed devlet başkanı lugal-rasul idi, arap siyasetçisi olarak. islam dini, ortadoğu elit arapların, pers ve roma hakimiyetleri nden kurtulmak için oluşturdukları siyaset dini dir. mezopotamya ve antik mısır mitoslarından derledikleri bilgileri ayet olarak hazırlamışlar ve ayetlerin allah dan geldiğini iddia etmişler. oysa ayetler yöresel insan ağzı söylemi ve yöresel insan eli yazması, allah dolanıklık göstertisi yalnızca.-

    • muhammed'in çocukları ondan mı idi? hz muhammed, zevacu زواج evlendiği onlarca karısı ve nikah نكح fucck ettiği onlarca cariyesi arasında, yalnızca ikisinden (dul hatice ve cariye mariye) 8 çocuğu doğmuş ancak, ali ile evlendirdiği fatıma hariç ötekiler ölmüşler. muhammedin, hatice den doğan ilk çocuğu kasım, 2 yaşında iken mekke'de öldü. muhammed'in ilk doğan ve ilk ölen çocuğu kasım idi. muhammed, 30 yaşında iken yine dul hatice den zeynep doğdu, ve 4 yaşında öldü. diğer kızı medine'de öldü yine 4 yaşında.

      mukavkıs 'ın gönderdiği hediye olarak muhammed 'e gelen cariye mariye den, henüz ilk yıl doğan ibrahim, 1 yaşında ölmüş. tüm çocukları nın, dul hatice den ve cariye mariye den doğup, bakire evlendiği hz aişe den ve diğer genç karılarından hiç çocuğu olmaması, muhammed kısır mıydı sorusuna sorduruyor çünkü cariye mariye ve kardeşi şirin, iskenderiye den medine 'ye gelir iken, onları taşıyan kervancıların tecavüzüne uğramışlar.

      muhammed, hatice'den 6 çocuğa sahip idi, doğum sırasıyla; Kasım, Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatıma, Abdullah ve İbrahim . muhammedin mariye den çocuğu ibrahim idi. muhammed 33 yaşındayken Rukiye dünyaya geldi. Hz. Rukiye büyüdüğünde Hz. Osman ile evlendi ve Habeşiştan'da yaşamaya başladı. Daha sonra Medine'ye hicret eden Rukiye, Bedir Savaşı bittiğinde vefat etti. Ümmü Gülsüm, İslamiyet gelmeden önce doğmuştu. Hz. Rukiye vefat edince Hz. Osman ile evlenen Ümmü Gülsüm, evliliğin 6. yılında vefat etti.

      nuhammed'in en küçük kızının adı Fatıma Mekke'de doğmuş ve muhammed'in vefatından birkaç ay sonra vefat etmiş. muhammedin oğullarından abdullah 3 aylı ikken vefat etmiş, ibrahim ise 18 aylıkken vefat etmiş.

      tanrı 'nın varolduğu tek yör, insan beyni, tanrı insan beyninde siyasi kurgu 'dur, takvimsel tarım periyotlarını tarifleyen mitos kurgusu 'dur tanrı. peygamber aracılı tanrı, kolpa tanrı 'dır. siyasi kültürün peygamberleri, sosyal yaşama karışıp, karıştırmışlar toplumu, düşman etmişler amcayı yeğene, dayıyı kuzene vesaire. öylesine düşmanlık körüklemişler ki, kucağında emzirdiği bebeğini uyutan kadın olan esma bint mervan 'ı öldürtmüş muhammed. anımsayın, muhammed; "bu kadını öldürüp allah'a yardım edebilecek birisi yok mu" diye sitem etmiş ve umeyr bin adiy el-hatmi bu sitemi, bir emir algılayıp esma bint mervan 'ı öldürmüş uyurken


    • Hani Bir Zamanlar. Lafontenden Masallar. öncekilerin masalları esatir ul evvelin
      esatir ul evvelin - öncekilerin masalları, hangi masallar dır?

      Enfal, 31 : işittik, istesek biz de bunun benzerini söyleyebiliriz. Bu öncekilerin masalları esatir ul evvelin
      Eskilerin Masalları Hangi Masallar? Kalem 15. ayet açıklaması.

      eskilerin masalı - esatiru l evvelin, apaçık büyü - sihrun mübiyn,
      kadim yalan - ifkun gadim, uydurulmuş yalan - ifkun müftera.

    • TR’de Satılan En Pahalı Arabanın Sadece Vergisiyle Alınabilecekler

    • trismegistus fatum has written a new post "aile evlilik haklari sevgi istahi estetik erkek kadin cinsel nesne li̇bi̇do " 09.23.2020


      Güldür Güldür 90.Bölüm - Eş Ve Sevgili Bulma Kurumu. kadınları itici yapan detaylar, kendini acındırması, mağdur rollerine bürünmesi ve saman altından su yürütmesi. ikiyüzlü olması. işi düşünce çok yakın davrandığı kişiyi işi olmayınca yok sayması. hep erkeklerden bekliyor olmaları. hayat zaten zor, daha fazla neden zorlaştırır ki insan kendine. sigara içen kadınlara, kadın gözüyle bakamıyorum. öyle bir iticilik. kıyafetleriniz, ağzınız, teniniz kül tablası gibi kokuyor. dişlerimi fırçalayıp, ağız parfümü sıkıp, bir de naneli sakız attım mı koku geçer diyorsunuz ya, geçmiyor, leş gibi kokmaya devam ediyorsunuz.

      bir kadının sevgisine nail olmak için çabalamak gerekiyorsa, zaten olmayacaktır. çabalamak nedir neden çaba istenir ya da neden çabalamak gerektiği düşünülür bilmiyorum. kadın için çabalamak ahlaksızlıktır. 31, daha erdemli dir. en çok üzeni, kalbinin üzerinde tepinmişçesine acıtanı gerçekten sevmemiş olma ihtimalidir. yani bir kadın da bir erkek için çabalamayabilir. çabadan kasıt bir fedakârlık, alttan alma durumu, her koşulda yaninda kalma halidir, kimisi sülük gibi yapışır, bunu da pes etmemek sanar. halbuki karşıdaki rahatsız oluyor olabilir. hatta daha tatsız çaba göstergeleri karakollarda son bulabilir. benim gibiler hoşçakal mesajı alır ve bir daha yazamaz. rahatsızlık veririm der çekinir. karşıdaki insana hissettiği saygıyı, kendi kişisel duygu, durum ne derseniz, ondan kıymetli görür ve söz üstüne söz diyemez. şimdi ben çabalamayan adam mı oldum? kıymet vermemiş, başkalarında çaba göstermiş mi oldum. elbette nice geceler bir şarkı gönderesim geldi. elbette nasıl diye aklıma takıldı durdu. ama o hoşçakal yazdıysa gitmiştir. rahatsız etmeye gerek yok. ha gelirse yine aynı hislere sahip bir ben bulur. çünkü bende değişen bir şey de yok, bıraktığında nasılsam öyleyim ama siz dersiniz ki çaba göstermiyor. hangi yüzle çabalayalım.

      havuza girip hamile kalmak, polonyalı bir kadın bunun mısır gezisinde havuza giren 13 yaşındaki kızının başına geldiğini iddia ediyor. üstelik otele de dava açmış. bence kızı annesini çok pis kafaya alıyor

      fındığa sahip çık kampanyası
      trabzon kızları
      halen cirkin ama çok yakışıklı olmuş
      ahirette tanrıyı gören ateistin kuracağı ilk cümle


    • Diyanet yabancı paralar konusunda düşünceleri net, yabancı zırhlı Mercedesler hak otomobili sayılıyor

      utanıp sıkılmadan yalan söyleyen Melih Gökçek'e hodri meydan, Fatih Nurullah ile Odatv ekibinin aynı masada olduğu iftirasını attı Melih Gökçek.

      Melih Gökçek Berlin'deki "Çağımız için Endülüs Ruhu" adlı konferans fotoğraflarını kullandı odatv ye iftira atmak için.

      Pakistan’da mahkeme, bir Hristiyana ‘dine hakaret ettiği’ gerekçesiyle idam cezası verdi. fabrika amirinin Asıf Pervaiz 'ı suçlaması, müslüman olmayı reddetmesinden ötürü yapmış..

      Mütercimler imam hatiplilerden özür diledi. Benim hakaret etmek gibi bir kastım yok” diyen Mütercimler, “Daha önce imam hatip okullarını korudum. Korunması gerekir. Çok eksiği var. Evet eleştiriyorum eksiklerini. Cumhuriyet’in bu projesine nasıl karşı çıkarım. Türkiye cumhur reisi imam hatipli, niye itibar etmeyeyim. Birine hakaret etsem jestime, mimiklerime bakın öyle hakaret mi olur?” ifadelerini kullandı.

      Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Manisa muhabiri Hülya Kılınç ve Yeniçağ yazarı Murat Ağırel, Libya şehidinin cenaze haberi nedeniyle 6 aydır hapsediliyordu.

    • arkaik inançlar modern hayat ile uzlaşır mı? laik islamında ödül yok, laik müslüman ölünce, inandığı ahirette inancına karşılık bulamayacak ama guran müslümanı ölünce, inancına karşılık ödül bulacak ahirette. ümmeti islam, laik islam dan daha tutarlı ve yeğ dir dindar bakışında. islamın kurucu önderlerinden dıhye kelbi 'nin cebrail kılığında ayet getirmesini gizlemek için dıhye kelbi 'nin yüzüne peçe taktırmış muhammed, kendisine geliş gidişlerde. guran 'da 6bin ayetin kabaca 500 tanesini dıhye kelbi yazmış, 500 tanesini varaka nevfel yazmış, 500 tanesini tatianus ve bardesanes yazmış, 500 tanesini nusaybinli süryani efrem yazmış, 500 tanesini edessalı rabbula yazmış, 500 tanesini edessalı ibas yazmış, 500 tanesini mecusi mudiban yazmış, 500 tanesini selman farisi yazmış. 500 tanesini rahip sergius bahira yazmış, 500 tanesini yacub baradaeus yazmış, muhammed onların yazdıkları ayetlerin senaryosunu oynamış sanki allah dan geliyormuşcasına, oysa ayetler proleter emek ürünü. allah adı, eloh dan türetilmiş, hıristiyan gassaniler türetmiş allah adını çünkü gassaniler, yahudileri ve yahve adını sevmez idi bugünkü arapların yahudi düşmanlığı gassanilerde var idi.

      henüz insan ortada yok iken, meydana gelmemiş iken allah ile şeytan kendi aralarında konuşur iken insansı diyalog yordamında nasıl konuşmuşlar? tıpkı 2 insan gibi birbirlerine iddia 'da bulunmuş allah ve şeytan, sonra allah, şeytan ile anlaşıp mühlet vermiş. bunun sebebi, allah ile şeytan tartışması öyküsünü, aristokrat-siyasetçi insanların yazmasıdır, haliyle allah ve şeytan karakterlerini aristokrat-siyasetçiler, ardısıra insan kültürlerine taşımışlar, komşu ülkelere ulaşmış öyküler bunlar. ardışık komşu insan kültürleri, tanrı'nın kendisini gökte astro-teoloji içerikler den, din içeriklerini ise yeryüzünde tarım için gerekli mevsimlik doğa malzemeleleri nden üretmişler.

      tanrı, yöryüzüne vekil atamaya yetkin göstertili, yönetici soyut siyasetçi varlık, bariz belli, ayetlerde allahın düşünç biçimi, arap kültüründe yetişen insanların düşünç biçimi ile aynı. allah, arap egoist bir insanmış gibi emir kipinde konuşmuş ayetlerde. bariz belli, tanrı'nın evrene etkisi yok, evren kendi eylemini tanrılar dan bağımsız gerçekleştiriyor. guran'a göre allah, meryem'i hamile bırakması için cebrail'i erkek kılığında gönderiyor. cebrailin meryem'e yetişgin erkek insan olarak görünmesine gerek var mıydı? cebrail, yetişgin insan erkek kılığında gidiyor meryem'e döl bırakmaya? dıhye kelbi kılığında cebrail göstertisine benziyor senaryo. cebrail, erkek yusuf suretinde girmiş meryem'in odasına. cebrail, erkek dıhye suretinde girmiş muhammed'in odasına, ilginç tekrarlı birer olay bunlar. cebrail, meryem'in yanına kadın görünümlü insan gibi gitseydi meryem'i hamile bırakabilecek miydi?

      elif lam mim kısaltması ile kabe içerisinde 3 sütun-direk ile özdeşlenen anlamı; eluzza, lat menat idi.
      asıl kaynakçası süryanice/aramice ܐܡܪ ܠܝ ܡܪܝܐ emar Li marya 'nın arapçası قال لي الرب qale li el-rab idi.
      elif lam mim = emar Li marya kısaltması : aliiif_laaam_miiim.
      ilk miraç öyküsü 3400 yıl önce yazılmış, etena'nın kartal ile gök'e uçması, son öykü 1400 yıl önce muhammed'in burak ile gök'e uçması özdeştirilmiş. belli ki ayetler tanrı dan değil, mitos öyküler den aktarıldı.

      ortadoğu mitosundaki siyasi kurgu'nun günümüze anayasal din olarak ulaşması yetmiyormuş gibi, bir de dindar çokluğunun yarattığı demokratik sınanılamaz mutlak sonuç diktası ile uğraşıyoruz. 21 avesta kitabından 4'ü kalmış, 17'si kayıp, kayıplar dönüşmüş olabilir ayetlere. araf 179 'da belhum edal - hayvanlardan aşağı insan söylemini ümit özdağ 'a kullandı sülaymansoylu. bu islami söylem araf 179 'da ve piç anlamında zenim, kalem 13 ayetinde var, muhammed'in yardığı ay'ın bir yarısı kubeys dağına, diğer yarısı kuaykıan dağına düştüğüne inanmayanlara söylenmiş bu arap sövgüleri, ayetler ile türklere ulaşmış.

      videoda tartıştıkları nisa 136.ayet risale-i nur açıklaması; imanın 6 rüknü birbirlerinden ayrılmaları mümkün değil, her birisi umûmunu isbât eder, ister, iktizâ eder (gerektirir). O altı, öyle bir küll ve küllîdir (bütündür) ki, tecezzî (parçalanma) kabûl etmez ve inkısâmı (bölünmesi) imkân hâricindedir. Nasıl ki kökü göklerde Tûbâ ağacı gibi her bir dalı, her bir meyvesi, her bir yaprağı; o koca ağacın küllî, tükenmez hayâtına dayanıyor. O kuvvetli ve güneş gibi zâhir (görünen) o hayâtı inkâr edemeyen, bir tek muttasıl (bitişik) yaprağın hayâtını inkâr edemez. Eğer etse, o ağaç, dalları ve meyveleri ve yaprakları sayısınca o münkiri (inkârcıyı) tekzîb edecek (yalanlayacak), susturacak. Öyle de îman, altı rükünleriyle aynı vaziyettedir.” (Asâ-yı Mûsâ, 9. Mes’ele, 48. muhammed, sıfat dan ad a mı devşirildi abbasilerce? quran insanoğlunu ayrıştırma özelliğine sahip. quranı bir kişi dahi yanlış anlıyorsa o tanrının kitap göndermesi saçma dır.


    • Tanrı ve dinleri sorgulamak

      veletler gibi zırlayıp duran, ottan çöpten mağduriyet devşirmeye çalışan tiplerin ısıtıp ısıtıp gündeme taşıdığı yeni sızlanma yöntemi. her insan istediği düşünceyi alaya almakta serbesttir. bu ateizm de olabilir deizm de olabilir dinler de olabilir. kimse kimseyi aşağılamadığı sürece kimsenin karşısındakinin fikrine saygı duyma zaruriyeti yoktur, saygı fikir ve ifade özgürlüğüne duyulur. bir "islam ülkesinde" müslüman olduğunuz için aşağılandığınızı öne sürmeniz komik oluyor

    • Tek tanrı aton ve akhenaton
      Akhenaton'un bir şiiri:

      tek tanrı uludur, birdir, tektir.
      Ondan başkası yoktur.
      Bir tanedir,
      O'dur her varlığı yaratan
      Bir ruhtur Tanrı, görünmeyen bir ruh...
      Ta başlangıçta vardı Tanrı,
      Tek varlıktı o.
      Hiç birşey yokken o vardı.
      Herşeyi o yarattı (...)
      Ezelden beri süregelen varlığı,
      Ebediyete kadar sürecek,
      Gizlidir Tanrı, kimse görmemiştir onu.
      İnsanlara ve yarattıklarına sır kalır her zaman.


      Akhenaton başka bir şiirinde Atona şöyle sesleniyordu:

      "Aton. Gündüz gibi ışıklı Aton.
      Gözlerimiz sana bakıyor. Seni görüyor sana karşı..
      Sen benim kalbimdesin.
      Fakat seni tanımak istemiyorlar.
      Sadece ben, senin kulun Akhenaton, Seni tanıyorum.
      Onlara araştırma gücü ver!
      Senin gücün senin planın sonsuzdur.
      Dünya Sana ait ve Senin.
      Çünkü onu Sen yarattın."

      Bir başka şiirinde de şöyle söylemekte kral Akhenaton:

      "Senin nurunla bütün yollar açılır.
      Balığın suda zıplaması Sendendir.
      Senin nurun, ruhların kalbine nüfuz eder."

      İşitir her çığlığı.
      Güçsüzleri korur güçlülere karşı.
      Kendini tanıyanları tanır.
      Yardım elini uzatır hizmet edenlere.
      İzinden yürüyenleri esirger.

      .................................................. ...

      Akhenaton, babası gibi bir asker değil, her şeyden önce bir düşünürdü. Zamanının büyük bölümünü Amarna'da, karısı Nefertiti ile birlikte yeni bir dinin "gerçeklerini" bulmaya çalışarak geçiriyordu.

      Yusuf Peygamber'den yaklaşık 300 yıl sonra Mısır'ın tahtına oturacak olan Akhenaton, tahta çıkışından beş yıl sonra kendisi 41 yaşındayken Mısır'ın çok tanrılı inanç sistemini temelinden yıkacak icraatlarda bulunmaya başladı.

      Moneist (tek tanrılı) bir temeli olan ve yaratıcı ilah Aton'un dışında tüm tanrıları reddeden yeni bir dini kurdu

      Halkına, ilâh'ın tek ve bir olduğunu, isminin de ATON olduğunu ilân etti. Adını, Aton'un hizmetkârı anlamına gelen AKH-EN-ATON şeklinde değiştirdi.

      Bu dönüşüm, kısmen güncel muhâlefetin etkisinden ve özellikle Amon rahiplerinin girişimleriyle ayaklanan alt sınıfların baskısından kaçma amacını taşıyor olabilir. Yeni başkent, Teb'in 500 kilometre kuzeyindedir ve daha önce hiçbir Tanrı ya da Tanrıça'ya adanmamış bâkir topraklardan kurulmuştur. Aton'un Ufku anlamını taşıyan "Akh-et-Aton" şehri, Amon rahiplerine karşı girişilen mücâdelenin merkezî rolünü üstlenecektir.

      Yeni başkente taşınılır taşınılmaz; Teb, başkent niteliğini kaybetmiştir. Akhenaton, mücâdelesinde bir adım dâhî geri adım atmayarak, Aton dışındaki Mısır ilâhlarının isimlerini âbidelerin üzerinden sildirmeye girişir ki, babası Amen-hotep'in de bu politikalardan kaçamadığı gözükür.

      Teb, Uzun süre sonra bu dönemde ilk kez önemini yitirmiştir. Çünkü Akhenaton, aynı zamanda Amon'un şehrinden de nefret etmekte, onu Tağut'un / kâfirliğin sembolü olarak görmektedir.

      Akhenaton, Mısır'ın geleneksel dinini kaldırıp yerine Aton olarak bilinen bir tek güneş tanrısına tapınmayı getirdiği için "Sapkın Firavun" olarak bilinir. Odanın çevresine dört koruyucu tılsım (sihirli tuğla) yerleştirilmiştir ve bunların birinde de firavunun adı yazılıdır. Odanın kuzey duvarındaki bir nişte, kapaklı dört küp Akhenaton'un küçük eşi Kiye'nın iç organlarının saklanması için konulmuş; ama üzerlerindeki yazılar silinmiştir. Mezarın döşemesi üzerinde bulunan kil mühür izlerinde Akhenaton'un halefi Tutankhamon'un (M.Ö. 1333-1323) adı yazılıdır.

      Akhenaton, tahta geçtiğinde râhip sınıfının gücünün krallıktan fazla olduğunu ve yönetimi ellerinde tuttuklarını fark etmiş ve bundan kurtulmak istemişti. Bir başka kaynağa göre ise Firavun, bir güneş râhibi olan amcasının etkisindeydi.

      Başkenti Teb'den, şimdiki adıyla el-Amarna'ya taşıdı

      . Amarna'ya "Aton'un Ufku" anlamına gelen "Akn-et-Aton" adı verildi, sonra "Amon'un Büyük Râhipliği" makamını kaldırdı.

      Akhenaton'un tek bir tanrıya inanması, halkını tedirgin etmişti. Özellikle Akhenaton'un düşmanları, onun eski firavunlar kadar güçlü olmayı amaçladığına ve artık büyük ölçüde râhiplerin eline geçmiş olan dinsel gücü yeniden kazanmaya çalıştığına inanıyorlardı. Onlara göre tek bir tanrıya tapmak çok, yanlıştı.

      Teb'de bir isyân çıktı; ama ordu, bastırdı. Akhenaton, kararlıydı. Yeni dinin esaslarını belirledi ve mistik şiirler yazdırdı. İnancının temelinde yalana karsı gelerek gerçeğe ulaşma düstûru vardı ve Tek Tanrı'ya olan sevgi, derin duygularla anlatılıyordu; mezar taşlarında "Ey. biricik Allah ,senden başkası (ve senden başka bir ilâh) yoktur." yazıları bulunmuştur.

      Kralın eylemlerinin meşrûiyeti, mitoslarla desteklenmiştir. Anlatılardan çıkardığımız ölçüde; Aton kültü, henüz Akhenaton'un doğuşundan önce, ailesi tarafından tertip edilen bir ritüelle gerçekleşmiştir. Babası, Akhenaton henüz doğmadan yaptırmış olduğu sun'î bir göl içinde, altın ile yaldızlanmış bir kayığı dolaştırmış, bu kayığın ismine de Teye, "Aton" ismini vermişti... Spekülasyonu biraz daha ileriye götürecek olursak, anne ve babanın, Amon-Re rahiplerinin nüfuzundaki güçlenmeden rahatsızlık duyarak, iktidârı "kendilerinin mutlak hâkimiyetine" dönüştürebilme gayretlerinden dolayı oğullarını genç yaşta güçlü bir eğitime tabi tuttukları söylenebilir.

      Firavunların halka benimsettirdiği resmî din, eski ve geleneksel olan her şeye katıksız bir bağlılığı zorunlu kılıyordu. Oysa Akhenaton, resmî dini benimsemiyordu. Tarihçi Ernst Gombrich, şöyle yazıyor:

      "Eski geleneğin kutsadığı bir çok alışkanlığı kaldırıp, halkının, garip bir biçimde betimlenmiş sayısız tanrısına saygı göstermek istemedi. Onun için tek bir yüce tanrı vardı, o da Aton'du. Aton'a taptı ve onu güneş biçiminde imgeleştirtti. Öteki tanrıların râhiplerinin etkisinden korunmak için, sarayını bugünkü El-Amarna'ya taşıdı"

      Putperestlikle mücâdelesinde çok kararlı olan Akhenaton, Karnak'taki Amon tapınağını kapattı. Yerine GEMATON (Aton'u bulduk) adında başka bir mâbed inşâ ettirdi. Akhenaton'un kendisinin iman ettiği ve halkının da iman etmesini istediği ilâh, yalnızca Mısır halkının ilâhı değil, bütün insanlığın ilâhıydı. Bütün evrenin yaratıcısıydı Güneş'i ve Ay'ı da O yaratmıştı.

      İlâh'ın Bir, isminin ise Aton olduğunu halkına ilan etti. Tapınaklardaki bütün putların kırılmasını, duvarlardaki tanrı (!) isimlerinin kazınmasını emretti. Ameophis (İmparatorluk tanrısı Amus razı olsun) olan adını Akheneton ( - İslamiyet'teki Abdullah adı gibi - Aton'un hadîmi, yâni hizmetkârı) olarak değiştirdi. Akheneton'un inandığı ve halkının da inanmasını istediği İlah, kendi ifâdesine göre, yalnız Mısırlıların değil, bütün insanların, bütün kainatın Yaratıcı'sıydı. Güneş'i, Ay'ı, yıldızları yaratan "O" idi.
      Akhenaton, bir şiirinde Rabbine şöyle sesleniyordu:

      “Aton… Gündüz gibi ışıklı Aton.
      Gözlerimiz sana bakıyor. Seni görüyor sana karşı..
      Sen, benim kalbimdesin.
      Fakat [onlar,] seni tanımak istemiyorlar.
      Sadece ben, senin kulun Akhenaton, Seni tanıyorum.
      Onlara araştırma gücü ver!
      Senin gücün, senin planın, sonsuzdur.
      Dünya Sana ait ve Senin.
      Çünkü onu Sen yarattın.”

      Bir başka şiirinde de şöyle der:

      “Senin nûrunla bütün yollar açılır.
      Balığın suda zıplaması, Sen'dendir.
      Senin nûrun, rûhların kalbine nüfûz eder...”


      Halkın, krallara ulûhiyet verme fikrini de yıkmak isteyen Akhenaton, dînî törenlere tüm halkının gözü önünde eşi ve çocuklarıyla birlikte katıldı.

      Kraliçe Nefertiti, o dönemin en güçlü kadınlarından biriydi. Kocası Akhenaton'la aynı eşit haklara sahipti. Bazı kararları kocasının yerine verebiliyordu. Bir kraliçenin firavunla aynı yetkiye sahip olması da Mısır'da alışılmış bir durum değildi. Bundan halk ve din adamları, rahatsızdı. Çok tanrılı dinden Tek tanrılı dine geçişte eşine verdiği destek yüzünden düşmanları artmıştı.

      Şurası bir gerçektir ki, bir firavunun bir anda tüm tanrıları - özellikle de Amon'u - reddedip Aton'u yüceltmesi, Mısır için gerçekten gerek gündelik hayatta, gerek siyâsî açıdan büyük bir şok olmuştur. Bu, aynı zamanda cesaretli bir harekettir. Çünkü Akhenaton, inancını kabul ettirirken o dönemde büyük güç sahibi Amon rahiplerini boyun eğdirebilmiştir.


      Zamanın kaynakları, Aton dinini getirdikleri için ilâhların (!) onlara ceza verip erkek çocuğu vermediğini firavunun da ilâhları simgeleyen putları yıktırıp hepsinin yerine Aton kültürünü getirdiğini belirtirler. Yani ilâhların (!) verdiği cezaya isyân eden firavun, onların varlıklarını da reddediyor. Sonuçta Nefertiti'ye verilen cezâ, onu çok derin bir üzüntüye ve mutsuzluğa sevk etmiştir.

      Güneş Tanrı Aton'a tek tanrı olarak tapılmasını devlet dini yapmaya uğraşan, bu uğurda başkenti ve kendi adını bile değiştiren (Amenhotep adı Güneş Tanrı'nın hizmetkârı anlamına gelen Akhenaton'a dönüşmüştür) bu firavun, sanatçıları gerçekçiliğe yöneltti. İnsanları oldukları gibi, yürürken, oynarken, konuşurken yani kısaca doğal halleriyle göstermelerini istedi. Bu dönemde geleneksel fantastik Mısır sanatı, daha gerçekçi ürünler vermeye başladı. Edebiyatta hiciv ve mizâh gelişti. Hatta şiirlerde açık-saçıklık dönemi başladı. Adını bilmediğimiz Mısırlı kadın şairler, son derece kışkırtıcı şiirler yazdı.

      Akhenaton'a ilk karşı çıkanlar Mısır'ın çok kudretli bir tabakası olan râhiplerdi demiştik. Ancak Akhenaton, onların ve o güne kadar firavunların yaşadığı Teb şehrinden ayrılarak kendisine Amorna (El-Amarna) şehrini kurdu. Ölünceye kadar da burada yaşadı.

      Akhenaton, büyü ve sihri yasakladı. Ölümden sonra da tek hâkimin Aton olduğuna inanıldı. Yeni dine inanan, Aton'un büyüklüğü ve tebliğine iman eden kişi, öte dünyada da mutlu olacaktı. Buna rağmen. Akhenaton, tanrı oğulluğu sıfatını da reddetmedi ve yüzyıllar sonraki Hz İsa'yı anımsatan bir tür peygamberlik yaklaşımı içindeydi. Ama önemli bir yön daha vardı, kişi Tanrı'ya asla bir ihtiyâcını karşılamak için hitap etmezdi. Aksine, doğanın güzelliğine ve Yaratıcı'nın iyiliğine heyecân ve aşk duyan biri olmalıydı. Gökten akan ve yaşamın kaynağı olan Nûr'a tapılırdı. Eşit olarak yayılan aydınlık, adalet kavramını simgelerdi ve bu Nûr, Gerçeklik Ülkesi'ne bağlıydı, burada da Anadolu Tasavvufu'nun bâzı çizgileri ister istemez akla geliyor. Bir yazıtta söyle denir;

      "Ey yaşamın başlangıcı olan Aton, yeryüzünü güzellikle doldurursun, ışığın yarattığın her şeyi aydınlatır ve her şey senin aşkının bağlarıyla bağlanır, her göz kendi üstünde seni görür, Ey Sen ki, tek ilahsın ve hiçbir benzerin yoktur, sen dünyayı kalbinin istediği gibi yarattın..."

      Anlaşılıyor ki; Akhenaton ,Tek tanrı düşüncesinin simgesi olarak güneşi ve ışınlarını seçmişti. Tapılan bir heykel veya put yoktu. Bu yeni din, yuvarlak kırmızı bir güneş ve ondan çıkarak yere inen ve uçlarında el şekilleri bulunan ışınlar olarak simgelendi.

      Aton'un da sembolü, - tıpkı Ra gibi - güneş kursuydu.

      Ancak Teb'in önde gelenleri, O'nun bu dini tebliğ etmesine müsaade etmediler. Akhenaton ve ahâlisi, Teb şehrinden uzaklaşarak Tell El-Amarna'ya yerleştiler. Burada "Akh-en-Aton" adında yeni ve modern bir şehir inşa ettiler. IV. Amenofis; yani "Amon'un Hoşnutluğu" anlamına gelen adını, Akh-en-aton yani "Aton'a Boyun Eğen" olarak değiştirdi. Amon, çok tanrılı Mısır dininde en büyük toteme verilen isimdi. Aton ise, Amenofis'e göre "göklerin ve yerin yaratıcısı" idi, ki bu sıfatla Allah'ı kast etmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

      Aton, İbranilerin Adon (Adonay) dediği tanrıyla da aynıdır. Adon, daha sonra İbrânîler tarafından "Öyle Olsun" anlamına gelen "Amen" kelimesine dönüştürülmüştür. Kelime kökü olarak Sümer'in Mutlak tanrısı Anu'dan türediği düşünülür.

      Bu tanrının somut bir betimlemesi yoktu. Duvarlarla çevrili, üstü açık bir tapınakta tapınılırdı. Sanatkârlara tâlimat vererek, eserlerinde gerçekçi bir yaklaşım izlemelerini emretti. Böylece abartılı resimler ve kabartmalar yapılamayacaktı. Her şey, sade ve olduğu gibi resmedilecekti.

      Resmi Tanrı'nın yalnızca ismi değil, sembolik yapısı da değişir, şahin başının yerine güneş diski konumlanır. Bu bir tarafa, eski inanışların aksine Akhenaton, Aton adına put yapılmasını yasaklar. Yani herhangi bir yerde Aton'a ait bir heykel gözükmemekte, buna karşın "büyüğünden küçüğüne" çeşitli derecelerde yer alan memurların, Kral'dan aldıkları güçle, başta Amon olmak üzere eski Tanrıların isim ve putları üzerinde önüne geçilmez bir yıkım eylemi uyguladıkları saptanmaktadır. Dokuz senenin sonunda Amon rahiplerinin elindeki tüm nüfuz ve maddi birikim yok olmuştur.

      Elbette henüz 13 yaşında iktidara gelen bir hükümdarın böylesi bir kararlılık göstermesi şaşırtıcıdır. Bununla birlikte, böylesine büyük bir sorumluluğun arkasında ne kadar iyi eğitilmiş olursa olsun 13 yaşında bir çocuğun bulunduğunu düşünmek, aynı oranda yanıltıcıdır. Kendisini tüm tebasının "babası ve annesi" olarak tanımlayan Kral, yeni Tanrı'nın dişil niteliğine daha önce görülmedik düzeyde önem vermiştir.

      Akhenaton devrimi, Mısır'ın seçkin dininin, iç savaşlar ve dış istilalardan sonraki en önemli yıpranış durağını simgelemektedir. Amon-Ra dini iktidarına karşı tepkili bir halkın, saraya sızmak suretiyle gerçekleştirdiği bir komplo şeklinde tasarlanabilecek bir devrim, elbette eninde sonunda spekülasyondur. Ancak şu bir gerçektir ki, olan bitenden hoşnut olmayan kesimin başında, Mısır inanç sistematiğinin gördüğü zararı saptayan ve alt sınıfların yağmasının doruğunu hisseden din adamları sınıfı gelecektir. Amon-Ra iktidarının, halk içindeki konumlanması ve gösterilen tepki, bizi kaçınılmaz biçimde, sınıf savaşımının önemli bir dönemecine götürür. Çok sayıda tasvirin doğruladığı ölçüde, Akhenaton devrimi, halk ile kraliyet ailesi arasındaki kaynaşmayı vurgulamaktaydı.

      Eskinin birleşmez parçaları, sınıf gerçeği, yöneten ve yönetilen odakları, Aton'un öncülüğünde eşsiz bir hoşgörü ile bir araya gelmişti. Bu kesin propagantif nitelikli yorumlar, halkın içinden çıkmasına karşın, iktidara geldiğinde hala halk için düşünebilmeyi ve halk içindeki ideallerini yaşatmayı başaran bir kadının soyut-gerçekdışı tablosunu bir tarafa bırakmamızı zorunlu kılar. Tarihsel deliller, Akhenaton'un toplumdaki huzursuzluklara, paralı askerlerle müdahale ettiğini gösterir.

      Aton, her işinin ucunda bir el olan bir Güneş olarak çizilirdi. Diğer tanrıların aksine, tek tanrı Aton'un insânî tasviri yoktur. Bu da semâvî dinler ile paralellik gösterir. Ama uzun soluklu bir inanış olmamıştır.Amon Rahipleri, ülkenin içinde bulunduğu bir ekonomik krizden de faydalanarak Akhenaton'un gücünü elinden almak istediler. Düzenlenen bir komplo ile Akhenaton, zehirlenerek öldürüldü. Ondan sonra gelen firavunlar da hep rahiplerin etkisi altında kaldılar. Tarihte ilk soyut tek tanrı inanışını yerleştirmeye çalışan Akhenaton'un ölümünden ( M.Ö. 1352 ) sonra, Amon rahipleri yeniden etkinlik sağlayarak, bu inanışı yok ettiler ve Mısır'ı eski inanışına döndürdüler. Akhenaton "sapkın firavun" olarak ilan edilmiş ve bu inanış Tutankhamon tarafından ortadan kaldırılmıştır. Eski tanrılara geri dönülmüştür.Ayrıca Akhenaton ve Aten hakkındaki tüm belgeleri yakılmış, Aten tapınakları yıkılmış ve Amarna şehri talan edilmiştir.

      Akhenaton'un ölümü sonrası, Aton inancı da son bulmuştur. İktidar boşluğunu fırsat bilen Amon rahipleri, Smenkhare ve Ay'ın ölümünden sonra çocuk yaştaki Tutankhaton ve karısı Ankhesenpaaton'u tahta çıkarmışlardır. Burada çok ilginç bir olayla karşılaşıyoruz. Aton döneminde doğmuş olan bu kişinin adları, sırf "lanetli tanrı"nın adını taşıdığı ve halka kötü bir izlenim bıraktığı için Amon rahipleri tarafından değiştirilmiş ve Tutankhaton / Tutankhamon adını almış, Ankhesenpaaton ise Ankhesenamon adını almıştır.

      Akhenaton'un ölümünün ardından kral olan Smenkhare'nin kısa sürede ölmesinin ardından, olasılıkla Amon rahiplerinin desteğiyle başa geçen Tutankhamon, "Restorasyon Fermanı"nı yayınlamıştır. Bu fermana göre, Aton yasaklanmasa bile, tarihin derinliklerinde yok olup gitmeye mahkum edilmiştir. Kralın yeni naipliği Aya isminde, eski kralın danışmanlarından birisi tarafından üstlenilir. Tutankhamon'un ölümü de, Akhen-aton gibi, kuşkuludur. Genç yaştaki ölümünün, tam da Amon karşı devriminin gereklerinin ardından gelişi dikkat çekicidir. Bu bir tarafa, Firavun'un mezarının Teb'deki Kral mezarlarının dışında, gizlenme amacıyla kazılmış olması, tarihsel sürecin doğal işlemediğini göstermektedir. Ancak tarihsel gerçeklerden çok, popüler kültürün ilgisini çeken, gizemli öykülerdir ve XX. yüzyılın hemen başında Eski Mısır'a duyulan korku, Tutankhamon aracılığıyla ete kemiğe bürünmüştür. Bu XX. yüzyılın korku endüstrisinin en önemli başvuru kaynaklarından birisi olarak gözükmektedir Firavun. 1923 yılında Tutankhamon'un mezarının Lord Carnarvon ve ekibi tarafından açılışının ardından yaşananlar çok sayıda spekülasyonun konusu olmuştur. Henüz başlangıçta, Tutankhamon'un cenaze salonunu giriş kapısının üzerindeki yazı, tüyleri diken diken eder niteliktedir: "Burada dinlenen firavunu ebediyeti içinde rahatsız edecek kişiye ölüm kanatlarıyla dokunacaktır."

      Akhenaton'dan sonra başa asker kökenli firavunlar geçti. Bunlar eski geleneksel çok tanrılı dini yeniden yaygınlaştırdılar ve eskiye dönüş için önemli bir çaba harcadılar. Yaklaşık bir yüzyıl sonra da Mısır tarihinin en uzun süre hükümdarlık yapacak firavunu II. Ramses başa geçti. Hz. Musa gelene kadar da batılın hükmü Mısır'da sürdü. Ramses, birçok tarihçiye göre İsrailoğulları'na eziyet eden ve Hz. Musa ile mücadele eden firavundu.

      Akhenaton, kendisi ve ailesi için yaptırdığı mezarda yapılan bütün incelemeler herhangi bir mumyalama işleminin gerçekleşmediğini göstermektedir. Onun ölümünden sonra, güçlü ruhban sınıfı eski çok tanrılı dinlerini canlandırdılar ve kendilerinden alınan iktidar gücünü geri kazandılar. Çok geçmeden eski tanrıların yeni heykellerini yaptırarak tapınaklara yerleştirdiler. Başkent yeniden Teb'e nakledildi ve bu şekilde bir muvahhidin çabaları yok oldu gitti. Ancak Mısır'da indirilen tevhid bayrağı, yaklaşık bir asır sonra gelecek güçlü bir el tarafından yeniden dalgalandırılacaktı. Bu, Hz. Musa'nın eliydi.


      Teoloji ve Aton Dini Felsefesi


      Aton teolojisinin özü, Aton'a hitaben yazılmış ve günümüze dek korunan ilahilerde yer almaktadır. Aton, hayatın kaynağı olarak nitelenirken, güzelliğin, ihtişamın, parlaklığın ve büyüklüğün özü ona atfedilmektedir. Aton'un çekip gitmesi ve dinlenmesi anlamına gelen batım anından sonra ise, dünya tehlikelerle, aslanlar, yılanlar ve hırsızlıklarla tehdit altındadır. Ancak hepsinden önemlisi Aton'un yaşam veren gücü, bir Mısırlı'yı ayakta tutan geçim kaynaklarına sunduğu destektir:

      "Bütün davarlar otlarla yaşar.
      Bütün ağaçlar ve nebatlar gelişir.
      Bütün kuşlar sazlıklarda kanat çırpar/Kanatlarını seni takdis için açarlar.
      BÜtün koyunlar ayak üstü oynar.
      Kanatlı her şey uçar/Ve hepsi, senin aydınlığın sayesinde yaşar... "


      Aton, yalnızca insanın yaşamsal öğelerinin değil, bizzat insan yaşamının da yaratıcısıdır. Kadının içindeki yavruyu, yani insanı yaratan Aton, çocuğa anne karnında dahi, göz kulak olan varlıktır. Aton çok uzakta, yaptıklarının çoğu insanın anlayışına kapalı bir şekilde yaşar...

      "Ey biricik ilah ki, kuvvetine bir kimse malik değil.
      Sen bu arzı istediğine göre yarattın.
      Ve sen yalnızdın/İnsanlar; büyük, küçük bütün davarlar.
      Yeryüzündeki herşey ki
      Ayakları üzerinde yürür
      Ve yüksekle olan herşey ki
      Kanatlarıyla uçar.
      Suriye ve Nubiye memleketlerinde
      Mısır diyarında
      Herkese layık olduğu yeri seçersin
      Bütün ihtiyaçları verirsin..."


      Aton, yalnızca milletlerin değil, tüm yaşamın kaynağı Nil'in de yaratıcısıdır. Nil ki halkı diri tutandır ve onu yeraltında yaratan Aton'dur. Kabile Tanrılarından sıyrılan ve evrensel bir Tanrı tasavvurundaki bu ilk nokta Aton'a adanmış şiirde açık bir şekilde gözükmektedir. O, tüm milletleri yaratıcısı olarak, onlara hayat veren olarak değerlidir. Mevsimleri de yaratan Aton'un diğer Tanrılar karşısındaki üstünlüğü de çeşitli vesilelerle açıklanmaktadır.

      Belki de Zerdüşt'ten çok daha önce, Tanrı'la doğrudan diyalog yöntemi gözükür. Akhen-aton, kendisini Tanrı'nın oğlu olarak nitelerken ondan bir takım dileklerde bulunmakta, başarı için onun rızasını dilemektedir.

      "Oğlun Akhen-aton'un koru
      Sen ona, tedbirinle ve kudretinle akıl verdin
      Cihan senin elindedir, yarattığından beri"

      İlerleyen bölümlerde ise bu yakarış, çok daha açık bir şekilde gözükmektedir:

      "Sen bunları oğlun için, Senden gelen oğlun için
      Doğruluk içinde yaşayan hükümdar için/Ömrü uzun olsun Akhen-aton için
      Onun sevgili kral kızı karısı, İki yurdum kraliçesi Nefertiti için yarattın
      Ve bunlar refah içinde devam eden bir ömür sürüyor..."


      Akhenaton'un iç siyasetteki kararlılığı dış siyasetteki baskılarla sarsıldı. Barışçıl bir öğretiye sahip olan bu Firavun zamanında Mısır, Asya topraklarını kaybetti... Doğu'nun kralları iç siyasetteki hareketliliği ve rahiplerin hoşnutsuzluğundan beslenen iç huzursuzluğu kendilerine destek bilerek Mısır ülkesine seferler düzenledi. Ordudaki güçsüzlüğün ve dış istilalara karşı başarısızlığın kökeninde, saltık olarak Kral'ın barışsever politikalarını görmek hatalıdır. Özellikle, bir din devriminin gerektirdiği maddi masrafların Kral'ın orduya yönelik harcamalarını kısıtladığı gerçektir. Yeni bir din, yeni bir başkent, yeni yükümlülükler ve dini organizasyonun baştan aşağıya yenilenmesi... Akhenaton, tüm dünyanın ağzını sulandıran askeri güçsüzlüğünün üzerine gidemeyecek kadar meşgul gözükmektedir.

      Karanlık bir komplonun sonucunda güçlü bir devrim girişiminin sona erişi, kaçınılmazcasına eskinin ani geri dönüşünü doğurdu... Sonraki Firavun, Amon'a iade-i itibar yapan Tutankhamon zamanında Teb'e geriye dönüldü ve Amon rahibi ile ilişkiler düzeldi. Akhen-aton'un ölümü çok sayıda edebi metni destekleyen spekülasyonlara açıktır. Kral'ın genç yaşta ölüşü, kendine naib olarak belirlediği damadı Smenhkara'nın çok kısa bir zaman içinde devrilişi ve yerine Tutankh-Amon'un gelişinin ardından Amon rahiplerine nüfuzlarının geriye verilişi, spekülatif tarihçiler için olduğu kadar, edebiyatçılar açısından da önemli fırsatlar içermekteydi. Böylesi bir edebi metine yakışır trajedi ise, Amon rahiplerinin eski Kral'a "o cani" lakabını uygun görerek, mumyasını horlamaları oldu. Kral, mezarından çıkarılarak, annesinin mezarına fırlatıldı. 1907 yılında, burada bulunan Akhenaton'un ayaklarının dibinde, bir tablet bulundu...

      "Senin ağzından gelen tatlı nefesi kokluyorum
      Senin güzelliğini her gün görüyorum
      Bütün hazzım, şimal rüzgarıyla da gelen senin tatlı sesini işitmek"

      Eski Mısır'a yaşlı bir adam gençlerin bulunduğu bir yere gelince gençler oturdukları yerden kalkmak zorundaydılar. Erkekler sünnet oluyorlardı. Domuz eti yemek günahtı. Tapınağa girmeden önce el ve ayaklarla yüz belirli bir ritüele uygun olarak yıkanıyor, yani abdest alınıyordu. Cinsel ilişkiden sonra da mutlaka yıkanmak lüzumu vardı (gusül abdesti).

      Mısırlıların ahiret hakkındaki bu inanışlarının tevhid inancıyla ve hak dinle bir paralellik gösterdiğini fark etmemek mümkün değildir. Sadece ölümden sonraki hayata inanç bile eski Mısır medeniyetine de hak dinin ve tebliğin ulaşmış olduğunu fakat bu dinin sonradan bozulmaya uğradığını, tek tanrı inancının da bu bozulmayla birlikte çok tanrı inancına döndüğünü ispatlar niteliktedir. Nitekim dönem dönem insanları Allah'ın birliğine ve O'na kul olmaya çağıran uyarıcıların eski Mısır'a da gönderildiği bilinmektedir. Bunlardan biri, hayatı Kuran'da detaylıca anlatılan Hz. Yusuf'tur. Hz. Yusuf'un tarihi, İsrailoğulları'nın Mısır'a gelmeleri ve burada yerleşik düzene geçmelerinin başlangıcını teşkil etmesi açısından da son derece önemlidir.


    • Kızıldenizden Geçişin ispatı ve musa'da mucizenin arkeolojik delilleri

      cep telefonunu ilk nuh kullandi ama adem tasarladi insansiz hava aracinida simerler yapti adam programdan az once oldurmus ciftliyi esrari gobekli tepeliler buldu ama memleketin en buyuk sorunu bu G harfi kuranda g yok ya o bitirdi bizi birde g olsaydi tamamdi

      Millet yalandan hoşlanıyor.Söyleyen memnun,dinleyen memnun, TREN KATARLARINI GÖREMEDİK YALAN KATARI raylarda, Binali Yıldırım 2013: Milli Tren 2018'de raylarda, Ahmet Arslan 2017: Milli Tren 2019'da raylarda, Fetöcü Bakan Varank 2019: Milli Tren 2023'te raylarda, Binali Yıldırım: "Siyasetçinin kalitesini yerine getirdiği vaatler belirler

      Huawei; Wi-Fi Alliance, SD Birliği ve Diğer Standart Gruplarından Çıkarıldı, teknoloji standartlarını belirleyen gruplardan bazıları Huawei'yi listesinden sildi.

      Karikateizm Carl Sagan Ne mutlu Türk'üm diyene.

      islam yıllarca böyle ve bitmeyecek islam uyduruk din asırlardır kültür emperyalizminin tillahını yaptı.

      arabaya döviz odedin Zeka dagtirken sen nerde idin

    • trismegistus fatum has written a new post "aile evlilik haklari sevgi istahi estetik erkek kadin cinsel nesne li̇bi̇do " 05.17.2020

      emine bulut'un son anlarını kayda alan kişi
      Serkan İnci, Emine Bulut cinayeti hakkında

      23 ağustos 2019 çeviri paylaşan yazarın uçurulması : chiehsheshuai ; not: “ayet” ve “meal” kelimeleri başlık sansüründe olduğu için başlığı böyle açmak zorunda kaldım. yazarın profilinde “leyla” yazdığına göre hesap moderatörler tarafından silinmiş gibi görünüyor. “mungke tengriyin kucudur“ nick’li bir yazar 1 saat kadar önce “kadına şiddeti öneren dine inanıp katliama üzülmek“ şeklinde bir başlık açıp, başlığın altına ilk entry olarak “nisa suresinin 34. ayetinde, ‘kadınlarınız baş kaldırırsa onları dövün ve yatakta yalnız bırakın. erkekler yaratılış olarak kadınlardan üstündür.’ şeklinde bir ibare bulunmaktadır.” minvalinde bir cümle kurarak bu ayeti referans alıp birkaç açıklama yapmıştı. başlıkta da yazarı savunan ve ayete bakılırsa islam’ın kadına şiddeti bir çözüm yolu olarak gördüğünü söyleyen onlarca yazar mevcuttu. bu başlığı açtıktan sonra “mungke tengriyin kucudur” nick’li yazar ekşi moderasyonu tarafından uçuruldu. hiçbir şekilde hakaret veya nefret suçu içermemesine rağmen, apaçık belli bir ayeti doğrudan tırnak içiyle paylaşıp düşüncesini özgürce dile getiren birini sözlükten uzaklaştırmak nasıl bir düşünce özgürlüğü anlayışıdır? bu yapılan şey despot iktidarların vatandaşına uyguladığı sansürden farklı bir yaptırım mıdır? ekşi sözlük yaptığı şeyi vizyonuna ve misyonuna yakıştırmakta mıdır? ekşi sözlük platformu siyasal islamcı iktidar tarafından mı yönetilmektedir?

      ofius; islamda kadının değeri yoktur. islamın olduğu topraklarda da kadına huzur yoktur. 1450 yıl önce mağarada allahla konuştuğunu iddia eden adamın dedikleriyle yaşamak mı yoksa çağdaş ve laik medeniyetlerin ilkeleriyle yaşamak mı istiyoruz bunun kararını verme arefesindeyiz. doğru kararı alırsak insan gibi yaşarız. yok eğer alamazsak vay halimize.


      reddedilince erkeklerin yaptiklari : hiç reddedilmedim. çünkü reddedilme ihtimalinden bile kaçtım. hayat prensibim olmuştur, kazanamayacağım bir savaşa asla girmem. ama son bir kaçışım var ki her şeyi değiştirdi keşke diyorum mertce reddedilseydim. reddilince kendine veya karşısındaki hem cinsi ya da karşı cinsine zarar veren tipleri hiç anlamıyorum orası da ayrı. eğer basit bir bar gece kulübü reddedilişiyse diğerlerinde dene şansını yok mesele daha derinse o işin içine (bkz: sevgi) (bkz: aşk) girer. seven adam sevdiğine bir bok yapamaz yapıyorsa sevmemiştir.

      sevgilisi olan kıza yazmak.
      çok güzel seven erkek çok acı çekendir. sevin ama bir kadını onun sizi sevdiğinden fazla sevmeyin.

      seks zevk midir ihtiyaç mıdır, zevk, biraz daha gelişmiş beyne sahip canlılar tarafından ortaya koyulan bir kavram. ihtiyaç ise doğada bütün canlılarda gözlemleyebileceğimiz bir olgu. biz de doğadaki canlıların bir türüyüz, hayvan hücrelerine sahibiz. her ne kadar var oluş, varlık, ölüm gibi konulara kafa yorsak da, bunlara bizden başka kafa yoran bir canlı türü gezegenimizde olmasa da, bizim hayvani bir yönümüz var. çiftleşme, eşleşme faaliyeti doğada canlılarda gözlemlediğimiz bir içgüdü. balık yumurtaları döllüyor, atlar çiftleşiyor, bir meyve sineği dahi aynı dert içinde: genlerini gelecek nesillere aktarma. hatta bunu yapamadığı zaman sıkıntıdan kendini alkole veriyor; bir tür meyveye dadanıp müptezel oluyor.

      ancak gen aktarımı üreme ile sevişme yani seks birbirinden farklı şeyler. bizim dışımızdaki canlıların çoğu balinalar da sevişiyor bunu tamamen içgüdüsel olarak, gen aktarımı için yapıyor. biz ise bunu her zaman döllenme için yapmıyoruz. insan hedonist bir varlıktır. beynimizin belirli bölgelerini ne şekilde uyaracağımızı öğrenmişiz ve seks de bu yöntemlerden biri. arka planda zihnimiz bütün altyapıyı hazırlıyor ve iki bireyin en az iki mi demeliydim rızası ile olması gereken olay cereyan ediyor. mastürbasyon yapan bir maymun görene dek bu konuyu daha farklı düşünüyordum. bu soru biraz da elma meyve midir, bitki midir? gibi bir soru. elma hem meyvedir, hem bitkidir. ihtiyaç- zevk şeklinde bir ayrım yapamayız çünkü ihtiyaçlarımızın giderilmesi bize zevk verir. zaten yokluk durumunda keyfimiz kaçtığı için bazı şeyleri "ihtiyaç" olarak kategorize etmişiz. yani seks hem ihtiyaçtır hem zevk.

    • AKP'li vekilin yeğeni Yasemin Tin Arslan için 40 takla attılar

      yeni akit'in 4 kardeş haberi "ateist kitap 4 kişiyi intihara sürükledi"

      MEB 'in ortaokul sosyal bilgiler kitabında uygur alfabesi diye ibranice alfabe konuldu.

      Kemalistlere o.çocukları diyen akpli Çorum Belediyesi Meclis Üyesi Raşit Keleş, 10 Kasım'a ramak kala Belediye Meclis toplantısına katıldı

      akpli Uğur Aydemir 'in yumurta sayısınca asgari ücret hesabı "2002'de asgari ücret ile 1707 yumurta alınıyordu, 2019'da ise 4 bin 375 tane alınıyor, elektriği, doğalgazı onları geçiyorum" dedi

      akpli Uğur Aydemir "asgari ücret ile 2019'da 4 bin 375 tane yumurta alınıyor, elektriği, doğalgazı onları geçiyorum" geç geç geç açma o konuyu

      Atatürk'ün daha önce yayınlanmayan 43 saniyelik görüntüsünü sosyal medyadan paylaştı.

      türkiye şeriatı tartışmalı dır

      Fatih Erbakan "konuşmamız Hazreti Ömer, icraatımız Turist Ömer olmayacak"

      Hamdi Çamlı Yeliz 'in Ekrem İmamoğlu 'na "Horolop şorolop adam" demesi


    • sosyalizm geliyor savulun - aziz nesin. seslendiren yıldıray şahinler.
      l'l aziz nesin kitapları youtube 'da seslendiriliyor. günümüz sıkıntılarının aynısının benzeri.

      özdemir asaf'ın bekle dedi şiirinde geçen dizeleri;
      geleceğim, bekle dedi, gitti,
      ben beklemedim, o da gelmedi
      ölüm gibi birşey oldu ama kimse ölmedi.

      AKP milletvekili Şirin Ünal, Nadira Kadirova’yı kaçak çalıştırmış, AKP milletvekili Şirin Ünal’ın evinde intihar ettiği öne sürülen Nadira Kadirova 'nın, Şirin Ünal’ın evinde kaçak olarak çalıştırıldığı, sigortasının yapılmadığı ortaya çıktı.

      Evrim ve Bitmeyen Kapışma - Yusuf Fidan - SİYAH BEYAZ YAYINLARI 320 sayfa.
      Gerçekliğin Deşifresi Kuantum Bilgisi ve Evren - Vlatko Vedral - DHARMA YAYINLARI 272s

      Kozmik Okyanus / Saklı Tarih - Burak Eldem - İNKILAP KİTABEVİ 416s.
      Herkes İçin Evrim, Darwin'in Teorisi Hayata Bakış Açımızı Nasıl Değiştirir? - David Sloan Wilson- METİS YAYINLARI 392 s.

      Açlık Doğal Olmayan Bir Tarih - Sharman Apt Russel - MAYA KİTAP 314s.
      Düş Dokumacısı - Douwe Draaisma - METİS YAYINLARI 264s.

      Atatürk'ün kaleminden Kürtler.




    • ducati Panigale V4 S vs. BMW S 1000 RR vs. Aprilia RSV4 1100 Factory Superbike Comparison
      Ducati Panigale V4 S, 1299’un yerine geçen 4 silindirli Panigale

    • Fizik kurallarının biyolojik bir yapı üzerindeki yansımaları (iyi başlık olurdu bundan). Kuşlardan alınmış iki farklı tüy. Rüzgara karşı eciş bücüş olan soldaki tüy, yalıtım için gelişmiş, kabarık bir yapı sergiler ve kuşa 7/24 elbise sağlar. Sağdaki tüy ise aerodinami temelli yani hava akımlarını kullanmaya yönelik bir tasarıma sahip. Evet doğru tahmin ettiniz, bu bir kanat tüyü.
      Reddit/interestingasfuck

    • Smith; Tanrı ‘nın sözcükleri olduğu varsayılan İncil ‘deki tufan öyküsünün, daha da eski bir zamanda yazılmış yabancı bir söylencede anlatılan öyküye nasıl bu denli benzeyebildiğini düşünüp durdu. Bu, İsrailoğulları ‘nın Babil ‘de tutsakken duymuş oldukları bir öyküyü ödünç aldıkları anlamına mı geliyordu? Yoksa gerçek tufan tarih öncesinde meydana gelmiş ve çok sayıda değişik kültürün sözlü geleneğinde bağımsız olarak korunmuş çok önemli bir olay mıydı?
      Her ne ise; buna en iyi cevabı, George Smith ‘in araştırmalarını geliştiren Charles Leonard Woolley verecekti. 1922 yılında başlayan ve 12 yıl süren El Mukayyer höyüğündeki British Museum için yaptığı kazıda
      “Söylencelerden tarih yazmaya çalışmamız gerekmiyor, ama uydurulmuş ya da inanılmaz olan çoğu söylencenin altında, gerçeğe ilişkin bir şeylerin gizlendiğini de varsaymalıyız”
      diyordu ve ekliyordu
      “Burası Kaldelilerin UR şehridir. ” Ebu Şahreyn ‘de İncil ‘deki Eridu şehridir” diyordu.
      VIII
      Şimdi Sümerlerin dediği gibi bir de “Dönüşü olmayan memlekete” gidelim, “büyük aşağı”, “büyük yukarı” neymiş, ona bakalım. Yunanlıların yer altı tanrısı Hades ‘i, İbranilerin Şeol ‘u, Sümerler ‘de “Kur” idi. Oraya yalnız “ölülerin gölgesi” giderdi. (Burası sakın ruhun yükseldiği yer olmasın) oraya gidebilmek için özel bir sandalcının sürdüğü bir sandal ile ve insanı yutan bir nehirden geçmek gerekiyordu? (bu nehir Kuran ‘daki sırat köprüsüne mi benziyor) Yunanca ‘da bu nehirin adı “styx”, kayıkcı da “charon” idi, aşağıda ki Sümerlerin aynı metnini, Mısır ‘da Ölüler Kitabı ‘nda da okuyacağız.
      Kral Ur-Nammu öldükten sonra Kur ‘a geliyor, yedi yer altı dünyası tanrısına hediyeler veriyor, sonra yer altı dünyasının yazıcısına kendisine yardım etmesini sağlamak için hediyeler veriyor, ancak 7 ve 10 gün sonra karısı ve çocuğunun ağıtlarını duyunca çok özel durum olarak geçici olarak yeryüzüne çıkarılıyor (Tıpkı Tevratta Samuel ‘in ilk kitabının bölüm 28 ‘inde Kral Saul ‘un isteği üzerine peygamberin gölgesinin Şeol ‘den (cehennemden) çıkarıldığı gibi, tıpkı Tevrat, İncil ve Kuran ‘da ölümden sonraki yaşam ve dirilmenin anlatıldığı gibi)
      IX
      Sümer ‘in Yüksek Mahkeme ‘sinde (Sippar) Utu ‘yu (güneş tanrısını) yargılarken; söylenen; (Hamurabi tabletlerinden) sözlere göz atalım;
      “Rakibine kötülük yapma,
      Sana kötülük yapana iyilikle karşılık ver.
      Düşmanını adalete bırak. . .
      Kalbinin kötülüğe meyletmesine izin verme. . .
      Sadaka için dilenene, yemesi için yemek, içmesi için şarap ver. . .
      Yardım sever ol, iyilik yap”.
      Bu sözler İncil Matta 5. Bab;
      5- “Ne mutlu yumuşak huylu olanlara. . .
      6- “Ne mutlu doğruluğa açıkıp susayanlara”
      7- “Ne mutlu merhametli olanlara”
      8- “Ne mutlu yüreği temiz olanlara”
      9-“Ne mutlu barışı sağlayanlara”
      2 - “Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere”
      39- “. . . kötüye karşı direnmeyin, sağ yanağınıza bir tokat atana, öbür yanağınızı da çevirin”
      42- “Sizden bir şey dileyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin. ”
      44 “Ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin. ”
      6. Bab;
      3- “Siz sadaka verirken, sol eliniz sağ elinizin ne yaptığını bilmesin”
      diyen İsa ‘nın dağdaki vaazına benzemiyor mu?

      Peki Tevrat ‘ta, Tanrı Kaldelilerin Ur ‘undan çıkan Hz. İbrahim ‘e gelecekteki İbrani nesillerinden konuşurken; yıldızlara bak demiyor muydu? Kaldeli Grek ‘cede “yıldız gözleyen” demek değil miydi? Kalde ‘nin gök bilimci rahipleri Sümer ‘in “yazılı formüllerinden”, “müdahele edilemeyen, belirlenmiş bazı sabit aritmetik şemalarından” yararlanmamışlar mıydı? Ve Sümerlerin pek çok işlem metinleri halen çözülemedi, çok üstün astronomik ve matemetik bilgisine sahiplerdi. Bugün kullandığımız takvim Asur Babil ile İbranilere ulaşmışsa ve İbrani Takvimi denilmekte ise de; bugünkü hatasız takvimimiz Sümerlere ait değil miydi? Nippur ‘un Enlil tapınağı merkezindeki takvim değil miydi?
      XI
      Einstein ‘ın “Tanrı zar atmaz!” sözü ne kadar ilginç! Sıralı mı? Düzen ve intizam içinde mi? Yoksa, her şey belirli mi? O halde gelecek önceden bilinen, belirlenmiş mi? Yoksa bizim zamanlamamız içinde dün dediğimiz, bir başkaları için bugün veya diğerleri için de yarın, gelecek mi? Milyonlarca yıl önce sönmüş bir yıldızın ışıklarını, bugün gördüğümüz gibi, onlar için çok eskiler bize bugün mü? Yoksa Sümerliler doğru mu söylüyorlardı? Tanrıları uzun yıllar yaşayanlar mıydı da, onlara ölümsüz diyorlardı. Yoksa Tanrılar uzak yarından gelip, yarını yaşayıp, Sümerlilerin bugününü mü görmüş oluyorlardı da, Sümerler onlara tabletler, belgeler sunuyorlar, bu aciz insanoğlunu şaşırtıp, onu kendilerine hayran bırakıp, ibadet ettiriyorlar, gülüp eğleniyorlar mıydı?
      Tevrat ‘ta İşa ‘ya (41ncı bab, 23 ayette) şöyle diyordu:
      ”Bundan sonra olacakları anlat ve biz dehşete düşeceğiz ve bunu birlikte gözlemle”
      “Geleceği görmek için geçmişe bakmak lazım”
      Derken; olmuş olanlar, bazıları için olacak olan konumunda mı idi? Sümerlerin tanrıları için yaşanmış olanlar, Sümerlilerin yaşayacakları mı idi ki, zavallı insanlar söylenenlere ve olanlara şaşırıp hayran kalıyordu.
      Peki Sümerliler tarihten kalktıktan sonra İbraniler ortaya çıkmıştı da, İbraniler üzerinde nasıl derin etki yaratmıştı? Sümer ‘ler bu görevlerini, Kenani ‘ler, Asur, Babil, Hitit, Hurri ve Arami ‘lerin komşuluğuyla, aracılığıyla yapmış olabilir miydi?
      Burada hem ilk anlaşılan
      “NE TEVRAT ‘IN İLK KİTAP OLUŞU, NE KURAN ‘IN SON KİTAP OLUŞU”dur.
      “BUNLARIN VE ÖNCEKİLERİN BİR ZİNCİRİN HALKALARI OLDUĞU”dur. “BİRBİRİNE NE KADAR BENZER VE BİRBİRİNDEN NE KADAR ETKİLENMİŞ OLDUKLARI”
      dır.

      Bu son cümleler, biz bilmeyenler için hemen mantıklı ve doğru gelebilir. Ben kutsal kitapları asla inkar etmiyorum, küçümsemiyorum. Son üç kitabın zaman, mekan ve kültür olarak yüzyıllarıyla birbirini etkileyebilirliği düşünülebilir, ama Onlardan öncekilerin 1000 yıllarca toprak altında saklı iken; onları etkilemesi pek mümkün değil gibi geliyor. Sümer tabletleri en son kitap Kuran ‘dan 1300 yıl sonra gün ışığına çıkmıştır.
      Burada anlaşılması gereken iki durum vardır. Sümerlerin ilk tabletlerinin 1900 ‘lü yıllarda gün ışığına çıkarıldığı düşünülürse, birincisi aynı anlatım tarzı, aynı hikâyeler, bu benzer kutsal kaideler ve insani kuralların, Sümerlerin dediği gibi bir elden çıktığı ve Tanrısal olduğu veya ikincisi, Ahit metinlerinin orijinal Sümer kaynakların bir özeti ve kopyası olduğudur.


    • yusuf 23nc ayette yusuf peygamber, amiri potifar 'ı kastederek "o benim rabbim dir, innehü rabbiy إِنَّهُ رَبِّي - amirime ihanet edemem, git başımdan züleyha" diyor. ibranice 'de rab "amir, patron, hükümet bakanı, en yetkili abi, hükümdar veziri" anlamlarına geliyor.

      güvercin hurafesi : 1950'li yıllarda bir güvercin deneyi yapar ve deneyeden hayli ilginç bir sonuç elde eder: güvercin hurafesi. Mr. Nobody filminin açılış sekansında kendine yer bulan bu deney

      Doç. Dr Ali Güler : Atatürk'ün Saklanan Şeceresi adlı kitabında, Atatürk’ün hem baba hem de anne tarafından Türk olduğunu, soy ağacını belgelerle kanıtlamış. Babası Ali Rıza Bey’in soyu Konya, Karaman bölgesinden göçürülen Kızıloğuz/Kocacık Yörüklerine dayanır. Köyleri bugünkü Makedonya’ya bağlı Debre şehrinin Kocacık nahiyesidir. Köy halen ayaktadır. Türkler yaşamaktadır. Babası Ali Rıza Bey’in soyu Konya, Karaman bölgesinden göçürülen Kızıloğuz/Kocacık Yörüklerine dayanır. Köyleri bugünkü Makedonya’ya bağlı Debre şehrinin Kocacık nahiyesidir. Köy halen ayaktadır. Türkler yaşamakta dır.

      ilhami Güler : allah'ın ahlakîliği sorunu : Good reads
      olup bitenleri Allah?ın iradesinden soyutlayarak hayata müdahil olmalı. Olayların Allah?ın takdiriyle bir bağlantısının olmadığını, tamamen insan iradesiyle gerçekleştiğini düşünmeli, dünyanın işleyiş düzenini kanıksamamalı ve düzeni değiştirmek için harekete geçmeli.

      lâik teoloji ve politik antropolojik olarak, bir dinin kurucu tecrübesinin üzerinden uzun zaman geçince (İslam için 1400 sene) kendiliğinden bir iman ve ahlak kaybı yaşanır. Kur’an, kendinden önce “Kitap Ehlinin (Yahudi-Hristiyan)” bir gerçeği olarak bu durumu net bir şekilde ortaya koymuştur. (57/16).

      ilhami güler : 15 Temmuz Darbesi’nin Düşündürdükleri
      başörtüsünü farz görmemek!" Din keyfiyet kabul etmez ki! Bu "merd-i kıptinin şecaat arzı esnasında sıraladığı sirkat"ten farklı değildir! Başörtüsüne karşı çıkanlarla, bizimkinin arasında ne fark var, metottan başka! Karşı değilmiş beyimiz!

      Müslüman Toplumlarda Laiklik : M. Engin Erim : Hıristiyanlıkta lâik kişi, kilise kurumlarına mensup olmayan, onun karşıtı, yani halktan olan kişidir. Ülkemizde ise biz, lâik düşünce sahibi kişiye lâik diyoruz. Sonuç olarak diyebiliriz ki genel anlamda lâiklik, din kurallarından arındırılmış ilişkilerle yaşayabilme prensibidir. Politik sistemlerde lâiklik, devlet işlerinin dinler üstü kurallarla yürütülmesidir. Lâik devlet, din adamlarının ya da din yasalarının etki ve kontrolünde yönetilmeyen devlettir. Müslümanların dünyasında lâiklik, devletin Kuran yasalarıyla yönetilmesini sona erdirmiş, devlet işlerinin düzenlenmesi ve yürütülmesini dinin etki ve kontrolünden arındırmış olan bir politik sistemdir. Bu küçük kitap size kişisel bir lâiklik bildirgesi, bir manifesto sunuyor.

    • Sümer Yazılarına ve Arkeolojik Buluntulara Göre İbrahim Peygamber. sabiilik, tapinilan gercekte gok cisimleri degildir. sabii doga ruhlarina tapar ve yildizlar doga ruhlarinin en acik disa vurumudur, ya da aslinda isiga taparlar, ışıklık vs karanlık - iyi vs kötü olay. arap komşularınca güney mezopotamya’da yaşayan bir topluluk ve onların dinleri için kullanılmaktadır. sabian sembolleri sahipleri sabiiler kendileri için mandaye ve nasuraye isimlerini kullanırlar. ârâmîce’nin diyalektlerinden biri olup sâbiîler’ce kutsal metin ve ibadet dili olarak kullanılan mandence’de manda (bilgi, hikmet) kelimesinden türetilen mandayuta, sâbiîliği ifade eden ve sâbiîler arasında yaygın olan bir terimdir.

      mandaeism - sabiilik veya Mandeizm, mandaeans : arapça الصابئة veya مندائية, Ortadoğu'da bir din. Araplarca Sabiiye olarak adlandırılan grup, kendilerine bilgili, gnostik anlamlarına gelen Manden, din adamlarına ise Nasura demektedirler. sabianism (Arabic: صَابِئِيَّة, Ṣābiʾīyah), is a Gnostic, monotheistic and ethnic religion. Mandaeans consider Adam, Seth, Noah, Shem and John the Baptist to be prophets with John being the greatest and final prophet.[12]: 45 [13] The Mandaeans speak an Eastern Aramaic language known as Mandaic. The name 'Mandaean' comes from the Aramaic manda, meaning knowledge.[14][15] Within the Middle East, but outside of their community, the Mandaeans are more commonly known as the Arabic: صُبَّة Ṣubba (singular: Ṣubbī) or Sabians. The term Ṣubba is derived from the Aramaic root related to baptism, the neo-Mandaic is Ṣabi.[16] In the Quran, the Sabians (Arabic: الصَّابِئُون, aṣ-Ṣābiʾūn) are mentioned three times, alongside Jews and Christians. Occasionally, Mandaeans are called "Christians of Saint John".

      abbasi kütüphanesi house of wisdom : beyt-ül hikme ve sabiilik : sabiiler günde 6 vakit namaz kılıyorlar. sabiiler oruç tutuyorlar. abdest alıyorlar. islamiyetteki tüm ritüellerin islamiyet kurulmadan önce bunların yapması ne anlama geliyor düşün hz muhammedden önceki peygamberlerde islamiyetin peygamberleriydiler. neden namazın kılınışı detaylı olarak geçmiyor kurandan diyorsan bir daha düşün. zaten namaz kuranla birlikte gelmedi daha önce de var idi.

      sabiiler kendi dinlerinin adem ile birlikte başlayan ilk din olduğunu iddia etseler de gerçekte sabiilik 'in tarihçesi günümüzden yaklaşık iki binyıl önce başlar. sâbiîlik, milâttan önce son iki yüzyıl içinde filistin-ürdün bölgesinde mevcut olan heterodoks yahudi akımları arasında filizlenmiştir. sâbiîler tarafından büyük bir önder ve ışık peygamberi diye adlandırılan hz. yahyâ; yahudi olarak doğmuş, ancak peygamber olunca yahudiliğe karşı çıkıp kudüs dışında kendi cemaatini kurmuştur. hz. isa’nın, risâleti öncesinde zaman zaman yahyâ’nın vaazlarını dinlemeye gittiği, hatta bir defasında bizzat onun eliyle suya dalıp çıkmak suretiyle vaftiz edildiği bilinmektedir. yahyâ’nın faaliyetlerinden telâşa kapılan resmi yahudilik taraftarları roma’nın bölgedeki valisi herod antipas’ı kışkırtarak onu tutuklattılar. yahyâ başı kesilmek suretiyle idam edildi.

Recipient
trismegistus fatum
Subject:


text:

Sign up, to leave a comment


Xobor Create your own Forum with Xobor