allah ad tanimi allahumme elohim allah ofkesi gadaballah mevtallah nefsi katina cebrail menzili ruyetullah tiamat anunaki hangi allahu ekber enbuyuk kebir ekber kubra intikamci muntakim tuzakci mekrullah allah - 2

Kuran'da matematiksel tanımlar, yapılmış bir işin sonucundan bakılarak yazılmıştır genelde. Kuran'ın nazil oluşu, konu başından itibaren arap kabilelerinin siyasi çekişmeleriyle çirkefliğe bulanmamış olarak temiz bir diyalektik ile ilerleseydi, dediğiniz gibi 1 günde nihayete erdirilebilirdi kur'an. Muhammed'in arap toplumunu ikna etme süresiyle bir tutulmaksızın ayetler yazdırılabilirdi veya yazılabilirdi ki, allah herşeye kadirdir iddialı bir tanrı için bunu, peygamber seçtiği muhammed'e yaptırması çok kolay ve güvenli olmalıydı. Oysa allah bu yordama başvurmayarak, kuranı 23 yılda indirirken insansı yordamla indirmiştir. Tıpkı sanayi Bakanı Fikri Işık'ın "yerli otomobil 100 km'yi 3 liraya gidecek" iddiası gibi gülünç bir durum var ortada!

Gerçekte 1500cc civarı otomobiller ortalama olarak;
1 lt otogaz ile 13 km menzil gider. 100 km'de 7,6 lt otogaz yakar. Litresi 2,85 TL'den 100 km için 21 TL ödenir.
1 lt mazot ile 23 km menzil gider. 100 km'de 4,3 lt mazot yakar. Litresi 4,40 TL'den 100 km için 19 TL ödenir.
1 lt benzin ile 18 km menzil gider. 100 km'de 5,5 lt benzin yakar. Litresi 5,06 TL'den 100 km için 28 TL ödenir.

Tıpkı allah gibi, Bakan Fikri Işık'ın kadiri mutlak yeteneği olmalı ki, 100 km'de 3 TL'lik yakıt harcayan yerli otomobili Türkiye'ye sunacak. Ama öyle olamayacağını hepimiz matematik sayesinde biliyoruz. Muhammed'e dönecek olursak; gerçekten peygamber olsaydı muhammed, kuran kitabını, yörenin siyasi bağlamlarından ayrıksı tutarak, dünyasal anlaşılır temiz anekdotlarla 1 günde nihai şekliyle araplara bildirirdi. Bunun yerine, 23 yılın hergünü, günlük arap siyasetiyle şekillenmiş bir kur'an ile karşı karşıyayız. Ve 23 yılda yazılmasına rağmen kur'an, dünya genelinde temiz anlaşılır bir anekdot barındırmaktan da çok uzaktır. Bu kadar çolpaz, sakar bir Tanrı gönderisi olabilir mi?

✔ peygamberler ilahiyatçı din adamı mıydı, peygamberler siyasetçi idiler.

✔ muhammed gibi peygamberlerin ilk elden hedefi, ibadet kurumu tapınak bezirganı din baronları dır. Allah’ın evini ticarethaneye çevirmekte, para bozmakta, mal yığmakta ve din adına servet biriktirmektedirler. Nitekim tarihe baktığımızda Buda’nın Hint din adamları sınıfı Brahmanlara, Zerdüşt’ün İran din adamları Moglara (Molla?), Musa’nın Mısır din adamları Hamanlara, İsa’nın Yahudi din adamları Hahamlara karşı çıktığını, dahası çoğunun onlar tarafından yargılanarak ölüme mahkûm edildiğini görürüz. abe şu anda menfaat tapınağı değil mi, her yıl binlerce kurban toprağa gömülmektedir hani fakirlere yardım aşağılıklar. adam kendi çocuğuna iş kurmuyor hacca gidiyor.

islam her türlü pisliği yap hacca git sonra cennete böyle düşünenler en adidir puta tapmadır çünkü etrafında yedi kere dönüyosun pis arapları zengin ediyorsun değse bari. Muhammed'in peygamberliğini bıraktığı yerden islam halifesi sıfatıyla devlet yönetenler, hangi bedeller uğruna islamın kurulduğunun ve müslüman sayısının çoğalmasının da bu minvaldeki ortak amacın neyi önümüze getirdiğinin temelindeki kaynak haberidir. Halife sistemi Atatürk olmasaydı şu an tüm islam devletlerinde yaygınlaşmış olacaktı. zaten islamın siyasi yönü de halife sistemli devletleri ortaya çıkarmaktı. Muhammed siyaset adamıydı. Zaten siyasi liyakatsız bir kervancı olan Muhammed'e siyasi kimlik kazandırabilmek için, Muhammedi siyaset ehli yapabilmek için, kervancı muhammede siyaset liyakati katabilmek için, Muhammedin vasıfsız eleman liyakatsızlığını, ataerkil arap yönetimindeki kabile anayasası düzleminde aşılması için Hılful Fudul tarafından Kur'an ayetlerinin siyasi amaçla yazıldığı gayet rahat bir şekilde anlaşılmaktadır.

hılful fudul örgütü muhammedin şizofren hastalığından yararlandılar ve Muhammedi kullandılar, siyasi isteklerini Muhammed sayesinde yürürlüğe koydular. Muhammed görselinin arkasında Hılful Fudul cemiyeti varolmuştur hep. Günümüzün dünya bankası gibi parasal gücü ve ganimetlerin allaha kalan kısmını yönetiyordu Hılful Fudul. Allahın fiziksel eli yedullah, allahın fiziksel baldırı keşfussak idi Hılful Fudul. Muhammedin gençlik çağı (8-25 yaşına kadar olan devre) tam bilinmiyor. Ebu Talib yazın Şam'a, kışın yemen'e kafile götürürdü. yeğenini muhammedi oniki yaşındayken şam kafilesine ekleyerek şam'a götürmüştü. rahip bahira ile o kafile sayesinde tanışmış. 20 yaşında iken Hilful fudul toplantılarına amcaları ile beraber üye olarak katılmıştı. Kuran'da allah ve elçisine uyun ayetleri bir doktrin çeşiti. İslam, iddia ettiği gibi evrensel ve hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir din olsaydı, demokrasinin dünya üzerindeki ilk kuruluş fırsatını kaçırmazdı.

demokrasi adını ilkin atinalı senatörler den işitmek yerine Muhammed'den işitirdik. Peygamberlerin gönderilme amacı, gönderildikleri cahil topluma yol göstererek örneklik oluşturmaktı ya; işte bu demokratik örnek oluşturmak büyük bir fırsattı. Yalnızca araplar için değil, tüm dünya için örnek olabilecek demokratik sistemin dünyaya örnek gösterilmesinde gene gavurlar örnek oluşturmuşlar, peygamberler değil. Madem tüm evrensel örneklemeleri gavurlar sunuyorlar dünya halklarına, o halde niçin ortadoğulu peygamberin sloganlarıyla beraber yaşamaya devam edelim? Dindarlar düşünmeliler, inandıkları peygamberlerin insanlara örnek oluşturmak için allah tarafından gönderilme olayını. Güncel kullanımda sosyal uygulamaların ilkin kim tarafından örneklendiği biliniyor, hz muhammed, savaş çıkarmada örnek olarak hatırlanıyorlar yalnızca.

Allah'ın katil sıfatı varsa Allah katil midir? Müslümanlara göre Allahın katil olması mümkün değil çünkü Allah merhametlilerin merhametlisidir, katil olması olanaksızdır. Ama Allahta katildir, kendisinde bir katilin tüm özellikleri vardır. Bir kişi binanın temeline dinamit döşeyip, o binayı havaya uçursa, o bina da yaşayan insanları öldürse, o insana katil deriz. Allahta insanların öleceğini bile bile depremler, kasırgalar, hortumlar yaratmaktadır, bu doğal afetler sonucu insanlar acı çekmekte, binlercesi ölmektedir, bu ölüme yol açan düzeni oluşturan kendisidir. Allah dolayısıyla acıma duygusu olmayan bir katil olmaktan kurtulamaz, kaçınılmaz olarak. Bu durumda, bir insanı öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibi olur diyen Kuranın Allahı, Arabın Tanrısı kendisinin de, eleştirdiği katiller gibi katil olduğunu, birçok şeyi bilmediği gibi bilmemektedir. Allah katil olabilir mi gibi bir felsefik bir soru da sorulabilir tabi.Bu sorunun yanıtı, apaçık ortadadır. Kuranın Allahı, Arabın Tanrısı katil olabilir mi sorusunu sormaya gerek yok, çünkü kendisi katildir. Düşünceleri, emirleri, yarattığını söylediği düzen bize katil olduğunu onun katil olmaktan kurtulamadığını göstermektedir. Allahın eline kan bulaşmıştır. O yüzden Allaha yeni bir ad daha verilmelidir.

El katil; Katil olan, katil olmaktan kurtulamayan. Katil; Ölüme yol açan, ölüme neden olan, öldürücü.

İslama göre allah her şeydir. Her şeyi allah yaratmaktadır çünkü. Bir insan bir canlıya merhamet ettiğinde allah bu eylemini yaratarak rahim olur ama, öldürdüğünde allah da katil olur. Çaldığında allah da hırsız olur. İslamın kahramanı bu tanrıya, sadece katil demek yeterli olmaz. Korkunç derecede sadist bir işkenceci, dehşet verici bir terörist, görülmemiş bir soykırımcı, rezil bir tecavüzcü, ve gaspçı bir eşkiya olduğunu da belirtmeliyiz Bunun aksini iddia etmek, dinin kaynağı kuranı ve hadisleri inkar etmek olduğu gibi, islam tarihini ve geleneklerini de yoksaymak demektir. allah kiralık katil tutar:

Tevbe 111; Allah, müminlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da vaad etmiştir.

Maide 33; Allah ve O’nun Resulü ile harp edenlerin ve yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları ya da ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesidir.

Allah el ve ayakları çapraz kestiriyor. Tam alçak psikopat bir katil profili. Allah mutlak yokluk demektir ve yok haline rağmen şehadet kılfına soktuğu ölümlerin tek sebebidir. Gündelik hayatın ölümlerinin mutlak yoklukla ilgisi yoktur ama müslümansanız, her şeyin sebep olanı allah olduğuna inandığınız için her ölüme müsebbip allahı bilmelisiniz. Tarikatçılar biraz da "Yaaa katil ya allah, yaaa hırsııız yaaa allah, yaaa cani yaaa allah, yaa psikopat yaa allah" diye zikir etseler olur ama allah tanrı yemez tabii.

✔ insan Tanrı’nın Yapamayacağı neyi yapabilir? Tanrı’nın kitabı bu bilmecenin yanıtını verir:

"Tanrı insan değil ki, yalan söylesin, insan soyundan değil ki düşüncesini değiştirsin. O söyler de yapmaz mı? Söz verir de yerine getirmez mi" Çölde Sayım 23:19.

"O Kendini inkar edemez" Timoteos 2:13 - insanlar her gün yalan söylerler, düşüncelerini değiştirirler ve sözlerini yerine getirmezler. Tanrı bu gibi şeyleri yapamaz. Sınırsız Mükemmel Olan, Kendi karakterine aykırı davranamaz.

Siz allah’ın keyfi olarak bağışlayamayacağını söylüyorsunuz. Allah’ın ellerinin kendi yasaları tarafından bağlandığından söz ediyorsunuz. Şöyle "Tanrı her şeyi yapabilir ama Kendisini inkar edemez ve kendi yasalarını umursamazlık edemez" Merhametlerin en büyüğüne sahip olan Yaratıcımız neden bağışlanma dileyen kullarını bağışlama kapasitesine sahip olmaktan Kendisini alıkoysun ki? Merhametini neden bu şekilde sınırlasın? böyle bir davranışın makul olmadığını göremiyor musunuz? O böyle bir yasa yapmış olsaydı bile, bunu hemen iptal edebilirdi, çünkü O ’nun gücü her şeye yeter! Nihai güce sahip olan Allah’ın herhangi bir şekilde sınırlı olabileceğini tartışmak mantıksızlık olur. O, eğer isteseydi, hepimizi cehennem ateşine atabilirdi, ama O, en merhametli Olan’dır ve kullarını bağışlamayı her zaman ister, öyle ki kulları yargılandıkları zaman başarılı olabilsinler. Allah hepimize bağışlamasını ihsan etsin ve hepimiz bir araya toplanıp yargılanmak üzere duracağımız günde bize merhamet etsin!

Son bölümde gözden geçirdiğimiz konunun ışığında bu kişinin muhakemesi ile ilgili bir sorun mevcut mudur? Yaratıcımız, Kendi koyduğu yasaları önemsememe ve Kendi kutsal karakteri ile çelişkiye düşme konusunda özgür müdür?

Dünyada gözlü güçlüler ve bencillikler, dinlerdeki beklenen kurtarıcılar bile önce ortalığı temizlemekle işe başlıyor. kendinden olmayanı bitirmeye başlarlar öncelikle...ne var ki ne kadar temizlik yapsanız da kirler size bulaşır, kurtarıcı da olsanız yani karşı tarafı temizlemeyi bırakın, siz siz olun kendinizi ölçülü sevin. mutlu olduğunu sanan kesim kaybettiriyor ülkeye. ülke seçim ile yönetimi belirliyor ama o seçmen cehalet içinde ve çoğunlukta şükredin fetvasını içine işleyen bir saltanat var. salatanat sözde kitaplı. kitapsızlar kültürlü bilme yatkın insnları kandıramadıklarından kolayı bulmuşlar, cehalete devam politikası sadaka siyaseti.

Bu boynuzlar ne Musa : Michelangelo tamamen kendine özgü bir bakış açısıyla Musa'nın bir heykelini yaptı: Bu heykelde Musa sanatçı tarafından boynuzlu biçimde tasvir edildi peki Michelangelo Musa'yı son derece tuhaf biçimde neden boynuzlu tasvir etmiş? Yahudilerin kutsal metinlerinden olan Mısır'dan Çıkış olarak bilinen Tevrat'ın 2nc kitabı eksodos da, tanrı musa'ya sina dağında 10 emiri gönderdiğinde Musa'nın yüzüne parlaklıktan bakılamayacağı yazmaktadır. Tabii tesadüf bu ya, burada kullanılan İbranice sözcük parlak anlamının yanı sıra boynuz anlamına da gelmektedir. Dolayısıyla uzmanlar Michelangelo'nun bu sözcüğü boynuz olarak yanlış yorumladığına inanıyorlar.

Türkiye hazır hedef 2023, Türk kadınını Arap kadınına, Laik beyinleri Ümmet beyinlerine dönüştürme projesidir. İslam yüzünden Türklük bilinci yokolmanın eşiğine geldi. Laik beyin ışığı geriye doğru büktü, University of Rochester uzmanları, bir deneyde ışığı teorik hızının üstüne çıkarmayı başardı. arap her ümmete peygamber gönderdi, nahl 36 : allah bize de peygamber gönderdi biz yedik. Işık Hızının bir Sınırı Yoksa? Işığı geriye doğru büktüler haberini okuyunca, aklıma üniversite yıllarında oldukça popüler olan, okuyanda yarı meczup yarı bilim adamı hissi uyandıran hans aiberg geldi. Bu arkadaşın söyledikleri ciddiye alınabilecek cinsten değildi, buna karşın üzerinde uzun uzadıya düşünüldüğü de yadsıyamıyordum. Işık ters gitmiş, ışık hızının sınırı olmamış ne çıkar diyebiliriz. bu doğruysa nedensellik ilkesi ciddi yara alır. nedensellik ilkesinin çözülmesi bütün pozitif bilim tarihini baştan aşağı sarsar.



Herşeyi bilen, gören, adaletli Tanrı kavramına ilişkin içerikler Platonculuk da pek yoktur oysa Hristiyanlığa dair büyük bir kısmın düşüncel temeli Neoplatonizm den dolaylı Platon'dur. Tabi ki Hristiyanlık inancı da, islamın doktrinal içeriğinin oluşmasında büyük bir faktör olmuş. islam teologları ise Neoplatonizm'in fikir babası Plotinus'un düşüncelerinin büyük etkisinde kalmışlar yine. Yani şunun anlaşılması gerekiyor vahiy gibi şeyler olgusal anlamda yoktur. Bunun tartışma konusu yapılması dahi gereksiz, peygamberler, melekler hiç birinin anlatıldığı aktarıldığı şekliyle tarihsel bir gerçekliği yoktur.

Tanrısal semavi metinler insan ürünü olup, salt politik metodolojilerdir, fakat monoteist bir doktrinin, düşüncel bir temeli vardır, metindeki masalları bu temele ilişkin kitlelere hitap eden bir dilde yapılandırılan sembolik anlatılar olarak görmek gerekiyor. Örneğin Gabriel cebrail, Algebra, gebra-El, Al-cebir; evrende işleyen tanrısal zeka vb bağlamlarda, islamı sadece sosyokültürel bir olgu olarak görmek gerekiyor. Çünkü islam diye bir şey zaten yok, her müslüman kimlik islam kavramına ilişkin nüanslar sunar size. O halde ateizmi doğru içeriklendirmek için aslen islamla ya da herhangi bir monoteizmin kurgularıyla vakit kaybetmek yerine, ontolojik idealizm ideolojisiyle düşüncel bir mücadeleye girmek gerektiği söylenebilir.  

Allah'ın nefsi terbiye etmesi, allah'ın nefsi yaratması ve terbiye etmesi, allah kendi nefsini, katısal çözeltilerin kıvamını ayarlamak için serpiştirilen magnezyum gibi insan nefislerine serpiştirmiş kendi nefsini. Sorel çimentosu çözeltisinin kristal halindeki magnezyumu gibi, rutubeti kıvamına getirecek miktarda magnezyum işgörür olması gibi allah'ın nefsinin de insan nefislerine serpiştirilmesi insana olgunluk kıvamı vermiştir.
Zâriyât, 20, 21 : Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır.
Muhammed : Oruç, bir kalkandır. (Tirmizi, Deavat 86)
Sen kimsin, ben kimim?
Nefis cevap verir: "Sen sensin, ben de benim"

Cenabı Hak, kendisini var eden Rabbini tanımak istemeyen nefsi, ceza olarak bin yıl ateşte yakar. Bin yıl sonra tekrar sorar:
-Sen kimsin, ben kimim?
Nefis tekrar azgınca cevap verir: "Sen sensin, ben benim"

Allah Teâlâ, bin yıl daha nefsi ceza olarak yakar, tekrar sorduğunda yine aynı cevabı alır. Bu defa ceza olarak onu üç gün aç bırakır. Üç gün sonra nefse:

“-Sen kimsin, ben kimim?” sorusunu sorunca nefis bitkin bir şekilde cevap verir:

“-Sen Alemlerin Rabbi Allahsın, ben ise âciz bir nefsim!..”

Bu rivayette de görüldüğü üzere, oruç, nefsi terbiye etmenin en kolay yoludur.

Sen sensin, ben benim Nefis terbiyesinde çokça anlatılan kudsi bir hadistir. Allah nefse sorar, sen kimsin, ben kimim?

Nefs "ene ene, ente ente; sen sensin, ben benim" der. Keyfiyeti Allah tarafınca bilinen bir süre, ateşle terbiye görür. Sonra Rab yine sorar, cevap değişmez. Bu defalarca tekrarlanır, her defasında cevap aynıdır, Nefis "sen sensin, ben benim" der. Ateşle terbiyede sıratı müstakime girmemekte direnen nefisi, Rab bu defa açlık imtihanına sokar. Soru yinelenir, sen kimsin ben kimim? Rabbi karşısında durduğu yeri ve duruş şeklini bilemeyen nefis, asıl şekline dönmüştür. Ya Rab ben aciz, fakir bir kulunum, sen benim Rabbimsin. Nefis Rabbini tanımak istemiyor, firavunane kendine rububiyet istiyor. Ne kadar azaplar çektirilse, o damar onda kalır fakat açlık ve çile ile o damar kırılır.

Aczini, zaafını, fakrını gösterir, abd olduğunu bildirir. Nefis terbiyesinde, nefsin başını eğen ve inat damarını kıran reçete oruçtur. İçinde bulunduğumuz Rahmetin ziyadeleştiği bu aylarda, Ramazanı Şerife, nefsi, ruhu, bedeni, aklı hazırlamanın mevsimine girdik. Şimdi dönüp nefsimizin durduğu yere bir bakma zamanı. Sen kimsin, nesin, bu dünyada necisin? demenin en elzem olduğu mevsime girdik.Aslında bu soruları her daim sormalı kişi kendine, lakin şimdilerde sorulmasına, sorgulanmasına, nefsin duruşuna verilen mükafatların mücazatların katlandığı zamandayız.

Şirketlerin mizanlarının tutulduğu, yıl sonu kâr ve zararın hesaplandığı, yeni projelerin yapıldığı, hedeflerin belirlendiği dönemler vardır. İnsan denen cüzi kainatın da hesap kitap, proje ve hedef belirlemesi gereken zaman dilimine girmiş bulunuyoruz. Hz Ebubekir Sıddık’a "bu sıcak aylarda, günlerin uzun olduğu zamanlarda niçin oruç tutuğu" sorulduğunda "nefsini terbiye için" olduğunu buyurmuş. Cennetle müjdelenen sahabe efendimizin nefsini terbiyesinden daha az mı ihtiyacımız var bizim nefsimizin terbiyeye? O zaman haydi, üzerimize binen ve ömrümüzün neredeyse tamamında sırtımızda taşıdığımız ve maalesef bazen da sırtımızda taşıdığımızdan yürümeyi öğrenemeden ahirete giden nefsi, sırtımızdan indirelim.

Türkiye de ateist %1, agnostik %2, deist %3 olduğu söylenir ama anketlerde herkesin rahatça belirtebildiğini sanmıyorum. Muhtemelen bu oran daha fazladır. ateist ya da inançlı olmak çok fark etmiyor, her iki kesimde de yobazlar görmek mümkün. Yeter ki iyi ve aydın bir insan olun. Yıldızlar zaten gerçek konumunda olmaz optik biliminde kırılma konusunu hatırlayınız, yıldızlar bir süre sonra enerjilerini uzaya salarak yok olabilirler de ama bu yıldızları düşünürken nasıl bunlar var, neden çarpışmıyor, bir yerde bir yönetici, koordinatör, regülatör, düzenleyici olmadan karmaşa olduğuna göre bu yıldızların da koordinatörü olmalı gibi soruları da sormalı. doğada erek yoktur. canlılığın dünyada başlaması bir ereklilik hali değil, bir sonuçtur. tabi siz yine de tek boynuzlu ata falan inanabilirsiniz.

inançlı arkadaşlarımız aynanın içinden gerçek dünyaya bakıyorlar(bu yanlış) . Aynaya bakabilme kabiliyetleri malesef en başından beri inanca teslim olarak yetişmelerinden kaynaklı olarak pek yok araştırmalarını bile inançları dahilinde yapıyorlar. düşüncelerini inançlarını bir kenara koyarak oluşturamıyorlar bunun bazen sebebi zekai beceri eksikliği çoğunluklaysa içlerindeki korkudur . Hadi zekayı bir kenara koyalım. Genel olan korkudan ötürü saplantıyı ise biraz cesaret ve gayretle şöyle bir aşabilen arkadaşlar dinlerin gerçekleğinden şüphe etmeye başlıyorlar çünkü artık aynanın içindeki yansıma olmaktan çıkabilmiş ve aynaya bakan gerçek dünyadaki bir kimse olmanın verdiği , tam anlamıyla bir tünelin sonundaki ışığa ulaşmanın verebileceği özgürlüğe erişme hissine hasıl oluyorlar.

insanı yalnızca madde olarak ahlakı yalnızca vücuda bağlı kurallar bütünü olarak algılayan her ne inanç olursa olsun düşünen bir zihin karşısında mantığa bürünemez. Yani felsefesinin içinden çıkarılması bir inancı çürütmekten başka bir işe yaramaz. ilkellikten başka bir şey değil bu. Bugün ülkece yaşadığımız cemaatlerin sağlamaya çalıştığı şey de esasen bu bence. Geçen gün ananemin evinde Cübbeli'ye maruz kaldım. Adam hem anlatıyor hem de ana başlıklar alt yazı geçiyordu. iman bilimle mantıkla olmaz hidayetle olur. doğrudan eğitimin, bilimin gereksiz olduğunu söylemiyor mu sizce de? ki bence İslam tam olarak bunun aksini söylerken. biz görür müyüz bilemem ki büyük ihtimalle hayır. bitecek. böyle böyle bu da bitecek. post-postmodernizm mi başlar artık mutlak-materyalizm falan gibi bir şey mi çıkar bilmiyorum. ama tuhaf dijital bir ortaçağ yaşıyoruz bence. ortadoğu rönesansına inanıyorum ben. umutsuz olmaz.



Tabula Rasa dediğimiz bir kavram var öğrenme psikolojisinde. İnsan zihni doğduğundan boş bir levha gibidir. Bu levhaya boşken ne yazarsan insan zihni de onu kabullenir görüşü hakim özetle. İnsanoğlunun da yaptığı bu genel olarak. Misal ülkemizde çocuk doğar doğmaz kulağına ezan okunur. Erkek ise çocukken sünnet ettirilir. Daha dindar aileler Kuran kursuna gönderir. Sonra İmam hatipe gönderir. Sonra cemaate gönderir. Peki siz o bebeğe, çocuğa gence sordunuz mu ? Hayır. İnsan zihni ortalama 16 yaşına kadar "Allah din melek" gibi manevi olguları idrak edemez, ezberler. Bu yüzden çocuklar Öcü denildiğinde korkar, Noel baba dediğinde sevinir. Çünkü bunları koşulsuz kabul eder. Özetle dünya (yani sizler) gerçekten adil olsaydı(nız) 16 yaşına kadar din ile ilgili bir şey öğretilmez, kişinin kendisinin öğrenip sorgulamasını ve tercih yapmasını sağlardınız. Ama adil değilsiniz. imanı kişiye veren allahtır. allah kula hidayet etmedikçe kişi iman sahibi olamaz. neden kul ayrımı yapıyor? ben daha mı kötüyüm hidayetli dediğiniz kişiden benim suçum neydi de beni hidayetsiz yaptı yada milyarlarca insana sağlık veren bilim adamı çok mu kötü ki hidayet vermiyor ? hidayet olmadan Allah nasip etmeden iman olmuyor.

küçükken çocukların kafalarına zorla sokuyolar bu bilgileri. çünkü çocuk onları öğrenmek istiyor mu Hayır. Ailesi tarafından zorla öğretiliyor.Son dediğine katılıyorum 16 yaşına kadar dinle ilgili hiçbir şey öğretilmemeli,seçimini kendi yapmalı. ben kendi hür irademle müslüman oldum ne yapacaz şimdi?" şeklinde bitirmiş yazısını. Önce sorusuna cevap verelim: "Saygı duyacağız". Sonra bir soru soralım. Eğer muhafazakar hıristiyan veya muhafazakar yahudi bir ailenin çocuğu olsaydın yine müslüman olur muydun ? Açıkça söylemek gerekirse "kendi hür iraden ile" müslüman olmadın, ailen seni müslüman yaptı. Muhafazakar Hıristiyan bir ailede olsaydın hıristiyan olacaktın. Muhafazakar Yahudi bir ailede olsaydın yahudi. En doğrusunun İslam olduğu kanısı müslümanlara özel. Başka dinden bir ailenin çocuğu olsaydın müslüman olur muydun bunu ölçecek bir mekanizma da yok. Bence olmazdın. Sence olurdun. İnsanların %99,9 u kendi coğrafyasındaki dinin en iyi olduğunu düşünüyor. Dünya üzerinde çok büyük bir çoğunluğun yetiştiği coğrafyanın dininden olması tesadüf mü? Yoksa bahsettiğim "tabula rasa" etkisi mi? Bir de genel olarak geçerli olan örneklere , istisna örnek vermek, o geçerliliği değiştirmez. Sen bir istisna olabilirsin. Ama bu ailelerin bebeklikten beri, çocuklarını kendi dinine göre yetiştirdikleri gerçeğini değiştirmiyor maalesef. Bu arada bir düzeltme: "Dinci" kelimesi dini kötü niyetle kullanan kişiler için kullanılır. "Dindar" demelisin. Yani sen dinci değil dindarsın.

inanç evrimin eseri ise, evrim bir yaratıcı olur. Çünkü yaratıcı eser ortaya koyan demek zaten. Yoktan yaratıcı, teizm ile alakalıdır ama yanlış da sayılmaz. doğada bir canlılık ve yavaş da olsa işleyen bilinçli bir sistem, var görünüyor. Toplumları koyun gibi nasıl düşüneyim? Ben insanların kalabalıkta daha tedirgin ve tehlikede olduğunu düşünüyorum. Kişiden kişiye değişir mantığı. Hiç duymadım ve çevremde de görmedim kalabalık olsun daha güvende olayım ve 4+ dişi hakkına sahip olayım diyip de dinlerin mensubu olan birini. İnancların temel nedeni korkudur. Sürü halinde kalmak ve bir çobana itaat etmek için saçma sapan inançları üretmenin mantığı nedir? inançların soyun devamına direkt ya da dolaylı katkısı var mı? Bu şekilde olmasaydı doğal seçilim inançları yok ederdi miydi? Homo sapiens, soyu şempanzeden ayrıldığından bu yana 6 milyon yıl önce fiziksel olarak değil, sosyal davranışlar olarak da her bakımdan çok büyük değişiklikler geçirdi.

Beynimiz katmanlar halinde üç katı büyüklüğü ulaştı, vücüt tüylerimiz döküldü, mide ve dişlerimiz küçüldü, nemi korumak için yüzümüzde hoş bir uzantı olan burnumuz ortaya çıktı vb beynimizin büyümesiyle ilişkili olarak entelektüel düşünme becerisi kazandık. Maymunsu atalarımızın toplumlarında koordinasyon kabaca alfa erkeğinin egemen olduğu katı bir hirerarşiyle sağlanıyordu. Sonradan avcı toplayıcılar bunu değiştirerek çok daha farklı olan "eşitlikçi" ilke etrafında organize oldu ve dinsel davranış da bu süreçte ortaya çıktı. Avcı toplayıcılar grup üyelerinin entelektüel kapasitesiyle güdümlenirken; bir grubun üyeleri arasında iletişim kurmak ve karşılıklı etkileşimi yönetmek amacıyla pekçok mekanizmayı denerken birçok toplumsak yenilik geliştirdi. Dil ve müzik bunların en önemlisidir.Bir bireyin zihninde ortaya çıkan düşünceleri bir diğerine kesin biçimde aktarmak için üretilmiş olan dil dışında, başka birinin bildiği ya da amaçladığı şeyi anlama-çıkarsama becerisi de geliştirmişlerdir. Bütün bu becerilere sahip olan gruplar hayatta kalma mücadelesinde kesinlikle çok daha avantajlı durumda olmuştur.

Doğal seçilim toplumsal-sosyal bir türün tüm sorunları içinde en acil olanına çözüm arar ve atalarımızın ortaya çıkardığı bu yeni yeteneklerden yararlanması kaçınılmazdır. Evrim en az enerji isteyeni, en pratik olanı seçer, malum. Ancak burada ortaya kişisel çıkarlar ve bencillik gibi sorunlar çıkar. Kişisel çıkarların peşine düşmenin ve bencilliğin törpülenmesi her bakımdan hayatidir çünkü törpüleme yalnızca ahlaki olarak kendine hakim olmayı ve grubu gözetmeyi değil, erkeklerin kendi hayatlarını grup için feda edebilecek kadar üstün ve tutkulu biçimde gruba bağlılığı da sağlar. Birbirine en bağlı toplulukları oluşturanlar, birtakım ritüeller geliştiren, şarkı ve dansla bağlanmayı öğrenenlerdi. Oluşturdukları toplumun kurallara en fazla uyanlar, ölmüş atalarının, hala yaşamakta olan kendilerinin kalplerini gördüğüne inanlardı. Doğaüstü cezalandırmadan en çok korkanla, diğerlerinden daha uzun dayanma gücü ve direnci bulunan, toplumsal dokusu en güçlü, en ahlaklı toplumları inşa edenlerdi.

Bütün bunların hepsini içeren davranış da din idi. Din denince aklımıza birkaç bin yıl evvel, öncekilerin evrilerek dönüştüğü örgütlü dinler gelmemeli. Burada bahsi edilen genellikle ruhlara ve çeşitli güçlere verilen ad olan Tanrı. İnsanlar hayatta kalmayı bireysel olarak değil, sosyal gruplar olarak başarırlar. Sosyal bir tür için, üyelerinin birbiriyle iletişim kurma yeteneğinden daha önemli başka hiçbir şey yoktur. Buradan yola çıkarak, dilin tüm yöntemler içinde açık ara üstün olduğunu söylemek hiç de abartı olmaz. Ancak gözardı ettiğimiz bir gerçek daha vardır, o da dilin düşünce iletme sistemi olması gibi, dinsel davranışın da duygu ve ortak değerleri işaret etmenin bir yöntemi olduğudur. Dinsel davranışın, insan doğasının (evet, inanmaya eğilimli olduğumuz çok açık) evrim geçirmiş ve hala geçirmekte olan bir parçası olduğunun en önemli kanıtı, dinin ve dini davranışların evrensel olduğu gerçeğidir.

Dinlerin tohumlandığı binlerce yıl önce kanıtsal bilgi yoktu. İnanç, insan gruplarını bir arada tutmak ve çeşitli amaçlar için güdülemeye yaramaktan başka , bireysel olarak da son derece yarar getiren bir gerçekti. Bilmemek, anlamlandıramamak, en basit doğa olayından alabildiğine korkmak gibi insansal davranışlar bir biçimde düzeltilmeye ihtiyaç duyarlar, aski durumda kişinin iç dengesi bozulur. Dini inanç, bilginin hiç olmadığı on binlerce yıl boyunca insanın iç dengesini korumasına, yani homeostatis'e hizmet etmiştir. Kısaca dini davranış homo sapiens'in hem bireysel hem de toplumsal yaşamında çok önemli bir yer edinmiş, evrimsel olarak da günümüze kadar gelmiştir, daha da gideceğinden başka.

Ebu Bekir Razi: peygamberlerin akli ve ruhi üstünlükleri yoktur. mucizeler vakia değildir. Tanrı'nın varlığını tanımak, iyi ve kötüyü ayırt etmek için dinlere ve peygamberlere ihtiyaç yoktur, akıl yeterlidir.

✔ Güvenilir olmayan ilahi dinler ve peygamberler 4 tekrarlı birbirlerini yalanlamışlar ve birbirleri ile savaşmışlardır tarih boyunca. Tek ortak noktaları bir tanrı dan bahsetmiş olmaları ve siyasi amaçlardır ki dinler bu yüzden güvenilir değillerdir.

Hoca şıh şeyhlerin peşinden yobazın hurafenin eline düşmesin kimse, temiz öz dinini iyi anlayıp yaşasınlar, din özünde korunsun diye kendi bütçesinden para verip ilk kez Türkçe mealini yazdırıp, ülkede ücretsiz dağıtan kişiye Atatürk denir. Ona bu yüzden düşmanlar, maskelerini düşürdüğü, hain ingiliz oyunlarını bozduğu için, islami cemaat, tarikat, hadisçiler için

ZUMER 3 Dikkat edin halis din yalnız allahındır. allah ile beraber kendilerine birtakım dostlar edinenler "biz allaha yaklaşmak için kulluk ediyoruz" derler. Doğrusu Allah ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir.

ENAM 1 - KAFİRLER RABLERİNE BAŞKALARINI (şeyhleri şıhları hocaları hadisleri) EŞİT SAYIYORLAR.

ENAM 148 - Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık, ne de atalarımız ortak koşardı, hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan önce yalanlayanlar da böyle söylemişlerdi de sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: "YANINIZDA BİZE ÇIKARABİLECEĞİNİZ BİR BİLGİ (delil, şahit) VAR MI? SİZ SADECE ZANNA (uyduruk hadis kitaplarına, şeyhlere şıhlara, o demiş şu demişlere) UYUYORSUNUZ VE SİZ SADECE SAÇMALIYORSUNUZ."

ENAM 149 - De ki: "EN KESİN VE ÜSTÜN DELİL, ALLAH'INDIR. (Kur'an) Allah isteseydi, elbette hepinizi doğru yola iletirdi."

ENAM 150 - De ki: "Haydi, Allah bunu yasak etti diye tanıklık edecek şahitlerinizi getirin.". Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla beraber şahitlik etme. Ayetlerimi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların keyiflerine uyma. Çünkü onlar RABLERİNE BAŞKASINI (şeyh şıh gavs hoca lider) DENK TUTUYORLAR.

ENAM 151 - De ki: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'NA HİÇBİR ŞEYİ ORTAK KOŞMAYIN, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını biz veriyoruz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haksız yere Allah'ın haram kıldığı cana kıymayın. Düşünesiniz diye Allah size bunları emretti.

ENAM 159 DİNLERİNİ PARÇA EDİP GRUP OLAN cemaat ve tarikatlar ile HİÇBİR İLİŞKİN YOKTUR. ONLARIN İŞİ ALLAH'A KALMIŞTIR.
FATİHA 5 YALNIZ SANA İBADET EDERİZ VE YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ.
YUSUF 105 Semalarda ve yeryüzünde nice âyet (delil) vardır. VE ONLAR, ONDAN (o delilden) YÜZ ÇEVİREREK YANINDAN GEÇERLER.
YUSUF 106 ONLARIN ÇOĞU ŞİRK KOŞMADAN ALLAH'A İNANMAZLAR.

islamda komisyoncu aracı yoktur. Devletin yetkili kurumu vardır. Bunun haricindeki tüm odaklar yasadışı gayri resmidir, korsandır, dış etkenlere karşı içeride bölücülük faaliyetlerinde kullanılmaya müsait ve başlıca İngiltere tarafından finanse edilen yapılardır. Yetki ve güvenirliği yoktur. Hepsinden önemlisi müslümanlıkta islamiyette dinde bunlar, ŞİRKTİRLER. 1996 yılında devlet, bunların faaliyetleri kontrol altına alınması ve durdurulması için genelge yayınlamıştır. akp iktidar olduğunda ilk icraatı olarak bu genelgeyi yürürlüklükten durdurarak palazlanmalarına, Kudüs gece şovlarına, kaplancı, Hizb Tahrir vs hareketlerine ve 15 Temmuzlara olanak sunmuştur. Böylelikle akp devlete ve dine ihanet ederek bu günlere gelinmiştir. Göz yumarak halen de etmektedir. Menzilin irtica faaliyetleri TC Devletinin iç cephede birinci derece düşmanıdır. Bunlar ulusal güvenlik tehdidi olarak MGK raporlarında sabittir. Bunların vaaz ve yayınlarını aziz milletimiz dikkate almasın.

Halklar, devleti yaratmak istedi çünkü hepimiz farklıydık, birbirinize de güvenmiyorduk. bunun için hepimizin hakkını koruyan bir kuruma ihtiyaç duyduk ve devleti inşa ettik ancak devlet denen kuruma da memur; memura da nafaka lazımdı onun için de vergileri yarattık, verdik devlete, hep  verdik, vermeye de devam ediyoruz. böylece devlet güçlendi; devlet memuru güçlendi, devletin en başındaki baş memurlar zenginleşti, kara paraya girdiler, burunları dikleşti derken veremeyecek hale geldik. bu sefer de o/onlar almaya başladı bizden; donumuza kadar, canlarımız bile doyurmadı onları. halka hizmet; halkı soymaya dönüyordu, başardılar. düşünebiliyor musunuz halklar soyulmaya alıştı artık, uyuşturucu gibi. daha acı olanı halklar, devleti yaratmış oldukları gerçeğini unuttular ve bir avuç memurun kölesi oldu.  

ilk devlet oluşumları mafyatik yapılanmalar hatta tam anlamiyla mafya oluşumları olmuştur fakat bu durum önceleri memnuniyet vermiştir ve hızla kabul görmüştür çünkü diğer grupların zorbalığı ve haydutlugu söz konusuydu diğer grupların şiddetinden korunmanin başka yolu yoktu bunun örneği afrika dır. basit bir devlet yapilanmasi olsaydı milyonlarca siyah derili insan köle olarak amerika ve ıngiltereye taşınabilirmiydi burada sorun bir devlete sahip olmak değil vicdansiz ahlaksız bir devlete sahip olmak dır. iran da para karşılığı kadınlar alınıp satılıyor muta nikahı yapılıyor alan erkek dilediği zaman boşayıp başka birine satıyor. Kadının bir mal adı var değeri yok kişisel hakkı yok.söz hakkı yok.